Teşehhüd, taavvuz ve Fatiha suresini okuduktan sonra Huzur-i Enver (atba) şöyle dedi: Delikanlılar ve genç kızların evlilik işlemleri ve evlendikten sonraki ailevi sorunlar. Bunlar öyle meselelerdir ki evlerde üzüntü ve huzursuzluk sebebi olmaktadır. Evlendikten sonraki ailevi sorunlar sadece karı-koca için sorun olmakla kalmaz, her iki tarafın ebeveynleri için de üzüntü sebebi olur. Hatta bu kadarla da kalmayıp eğer çocuk varsa, onu da huzursuz eder. Ve bazen çocuklar bu sebeple, hem dini hem de dünyevi bakımdan bozulurlar ve anne-baba ve ailede daha da fazla üzüntü yaratır. Öyle ki bir üzüntüler silsilesi başlar. Hemen hemen her gün bana böyle sorunlarla ilgili mektuplar gelir, yahut yüz yüze görüşmelerde insanlar böyle sorunlarından bahsederler.
Bir tarafta kızların evlilik meseleleri vardır. Eğitim bahanesiyle asıl evlilik yaşında kız çocukları evlendirilmez, evlendikten sonra da uyum sağlanamıyor gerekçesiyle ilişkilerinde uzaklaşmalar ve çatlaklar meydana gelmeye başlar. Bazen de kızların kalbinde kendi kız arkadaşlarının yanlış düşünceler oluşturduğunu görürüz. Bazen ise anne babalar bizzat kendileri kızlara öyle şeyler öğretirler ki bunun yüzünden karı-koca arasındaki güven yok olur veya şüpheler oluşur. Ne üzücüdür ki Pakistan’dan evlenerek Batılı ülkelere gelmiş olan kızlar bile buradaki özgürlüğü görünce buradakilerin huyunu benimseyip olmayacak taleplerde bulunmaya başlarlar. Hatta bazen daha eve yerleşmeden buraya ulaşır ulaşmaz evliliği bozarlar. Bu sadece kızlara özgü bir durum olmayıp, bilakis erkeklerin durumu bundan da fazladır. Sebebi şudur ki erkekler de kızlar da “kavl-i sedid”e (yani dosdoğru ve eksiksiz konuşmaya) göre davranmazlar. Birbirlerine söylemeleri gereken her şeyi söylemezler. Sonra bazen anne-babalar, eğitim ve yaşam tarzı bakımından denk olmadığı halde sonradan yoluna girer düşüncesiyle, kızları zorla evlendirirler.
İster erkek ister kız olsun, ister bu tarafın kaynana-kaynatası olsun ister diğer tarafın, hiç birisi yüzde yüz suçlanamaz. Bazı durumlarda erkek kabahatli olur, bazı durumlarda kız. Ayrıca, daha önce de söylediğim gibi ailevî sorunlar çocuklar üzerinde de etki yapar. Anne-babanın ayrılmasından sonra da onların yanında kalan çocuklar, duygusal, ahlaki ve diğer yetenekler bakımından etkilenirler.
Sonra bir de karı-koca arasındaki meselelerde kızın anne-babasının müdahalesi vardır. Sonra durumlar doğru bir şekilde söylenmediği için pişmanlıklar ortaya çıkar. Daha önce de bahsettiğim gibi son derece gerekli olan kavli sedid ile davranılmaz. Aynı şekilde erkek ve onun ailesi hakkında kızların kalbinde bazı şeyler olur. Mesela, erkeğin anne-babası yahut yakın akrabaları, bizim oğlan şöyle, bizim oğlan böyle diye kızın yanında daima erkeği över dururlar ve kızı ise herhangi bir bahane ile düşük göstermeye çalışırlar. Sonra karı-koca ilişkilerinde de erkek tarafının müdahalesi olur. Sonra kız, erkeğin evlilik sorumluklarını yerine getirmediğinden, sorumluluk hissi olmadığından şikayet eder. Kısacası bu şikayetler silsilesi her iki taraftan devam eder durur.
Eğer bu gibi çeşitli ailevî sorunların sebebini tek cümlede söylemek gerekirse bu, dinden uzak olmak, dini talimatı bilmemek ve dini öğretiye ilgi azlığı, dünyaya düşkünlük ve dünyevî şeylere rağbet etmektir. Velhasıl, eğer bu sorunların çözümünü bulmak isterseniz dini öğretilerin ışığında çözüm aramalısınız.
Biz kendimize Ahmedi Müslüman diyorsak, biz dini dünyadan üstün tutanlarız diyorsak, o zaman dini öğretilerin ışığında bunların çözümünü arayın. Bunların çözümü Kuran-ı Kerim’de, hadis-i şeriflerde ve hz. Mesih-i Mevud’un (as) talimatlarında bulunur. Bizim bahtiyarlığımızdır ki bizler İslam’ı kabul ettik, Müslümanız ve ayrıca biz hz. Mesih-i Mevud’a (as) inandık. Ve o bizden, her durumda dini dünyadan üstün tutacağımıza dair söz aldı. Bu sözü, çeşitli ortamlarda tekrarlarız, ancak tam ona göre hareket etme vakti gelince bu söz unutulur. Evlilik ve boşanma söz konusu olunca, iyi kötü zahiren dine hizmet edenler onu unuturlar. Halbuki evlenme, birleşme ve akraba olma konularında, dini dünyadan üstün tutun, diye özel talimat bize hz. Resulüllah’tan (sav) gelir.
Hz. Resulüllah’ın (sav), evlilik için kısmet ararken göz önünde tutulmasını buyurduğu temel tercihler, daima hatırımızda olmalı. Hz. Ebu Hüreyre’nin (ra) rivayetine göre hz. Resulüllah (sav) şöyle buyurdu: Kadınlarla dört nedene dayalı olarak evlenilir; Onun malı sebebiyle, onun soyu-sopu ve hanedanı nedeniyle, onun güzelliği sebebiyle ve onun dini sebebiyle. Siz dindar olanı tercih edin ki Allah-u Teala size iyilik versin.
Eğer erkek ve erkeğin ailesi bunu göz önünde tutmaya başlarsa, o zaman kızın ailesinin tercihi de din olacaktır. Ve din tercih edildiğinde, kız-erkek ve onların aileleri arasında ortaya çıkan birçok şikayetler ve endişeler ortadan kalkacaktır. Erkek, dindar bir kız aradığında ve dini üstün tuttuğunda, kendi davranışlarını da dini talimatlara uygun hale getirmek zorunda olacaktır. Ve dini talimatlara göre amel edilen evlerde, sebepsiz yere küçük küçük konular yüzünden fitne ve fesat oluşmayacaktır. İlaveten erkeğin ailesi, kıza zorluklar yaratmayacaktır.
Ayrıca İslam, evlilikten önce istihare yapılmasını öğretir. Allah-u Teala’dan kısmet için hayırlı olmasını isteyin veya eğer Allah-u Teala’nın bilgisine göre bu evlilik hayırlı değilse buna engel yaratsın. Bu konuda Vadedilen Mesih’in (as) birinci halifesi bir yerde, çok güzel bir şekilde şöyle dedi: Nebi-yi Kerim (sav) çok büyük ihsanda bulunarak bize öyle bir yol söyledi ki eğer biz ona göre amel edersek inşallah evlilik mutlaka mutluluğa vesile olacak. Birinci tedbir olarak dedi ki, nikahın gayesi dindar olmak, yani dini elde etmektir, dindar olanı arayın, zahiri güzellik, mal ve zenginliği elde etmek veya soyunun üstünlüğü nikah sebebi olmasın, ilk olarak niyet iyi olsun. Ve onun ikinci emri, nikahtan önce çok istihare yapın.
Kısacası evlilikten önce, eğer bu evlilikte benim için huzur, sükun ve hayır varsa bu evlilik olsun diye Allah-u Teala’ya dua edin. Bu şekilde evlenildiğinde evlilik hayatı Allah’ın lütfu ile çok başarılı geçer. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki evlendikten sonra da şeytanın saldırıları devam eder. Bu yüzden bu duayı her zaman yapmak gerekir ki evlilik daima sükûnet, huzur ve sevgi ile geçsin.
Vadedilen Mesih’in (as) birinci halifesi, istihare hakkında daha da nasihatte bulunarak şöyle dedi: Nikah da büyük işlerden birisidir, bizim sonuca dair bilgimiz olmaz, fakat Allah-u Teala gaybı bilendir, o yüzden ilk olarak istihare yapın ve Allah’tan yardım isteyin. Sonra Resulüllah (sav) evliliği tebrik ederken de bir dua öğretti: “Barekallahu leke ve bareke aleyke ve cem’a beyneke ma fil hayr.” Yani Allah size bereket versin, sizin her ikiniz üzerine bereket indirsin ve sizi iyilik üzerinde birleştirsin. işte her fırsatta hayır ve bereket için dua edilirse evlilik de bereket dolu olur. Bazı insanlar hala hanedan ve kavim konusunda komplekslidir, halbuki Allah-u Teala, bir evlilik kısmeti çıktığında dua edin, der. Dua edin ve istihare yapın, dini tercih edin der. Buna rağmen bazı insanlar dua etmek ve dini tercih etmek yerine sınıf ve kavmi göz önünde tutarlar.
Hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle der: Ailevî konuda sadece şuna bakmak gerekir ki nikahlanılacak olan iyi tabiatlı bir adam olsun ve fitne sebebi olacak bir kötülüğe müptela olmasın. Unutmamak gerekir ki dinde kavimlerin bir önemi yoktur, sadece takva ve iyi tabiatın önemi vardır. Kısacası takvaya önem vermek temel usuldür. Bunun dışındaki konular bidattir. Elbette uygunluk konusuna bakmak konusunda nasihat vardır, o yüzden uygun olmasına kesinlikle dikkat etmek gerekir, ancak bu konuda katı olmamak gerekir.
Bazı insanlar kendi hanedanıyla çok övünür. Vadedilen Mesih hazretlerinin birinci halifesi, aynen böyle bir adamı çok güzel bir şekilde susturdu. Bir defa birinci halife hazretlerinin yanına bir adam geldi ve “ben seyyidim, benim kızım evlenecek, bu konuda bana biraz yardım edin,” dedi. Birinci Halife hazretleri ona şöyle dedi: Hz. Resulüllah’ın (sav) kendi kızı hz. Fatıma (ra) için verdiği bütün nikah eşyalarını, ben de sizin kızınızın evliliği için vermeye amadeyim. O adam bunu duyar duymaz gayri ihtiyari, siz benim burnumu kesmek (yani küçük düşürmek) istiyorsunuz, dedi. Birinci Halife hazretleri dedi ki, acaba sizin burnunuz Hz. Muhammed’in (sav) burnundan daha mı büyüktür?
Huzur-i Enver şöyle dedi: Bazen kızlar, çeyizi az diye ayıplanırlar. Kızlara duygusal olarak eziyet veren insanlar için de, aynı şekilde kız aileleri için de öğüttür ki çeyizi gücünüze göre verin. Gücünün elverdiği kadar mutlaka vermek gerekir ancak sebepsiz yere kendini ağır yük altına sokmamak lazım.
İstihare yapmadan önce evlenilmek istenilen kıza bakmak da gerekir. Bu konuda hz. Resulüllah’ın (sav) nasihati vardır. Ebu Hüreyre (ra) şöyle rivayet eder: Ben hz. Resulüllah’ın (sav) yanındaydım. Bir adam geldi ve Ensar’dan bir hanıma evlilik teklifi gönderdiğini söyledi. Hz. Resulüllah (sav) ona, sen o hanımı gördün mü, diye sordu. O, hayır deyince ona şöyle buyurdu: Önce onu gör, çünkü Ensarın gözünde bir şey vardır.
Kısacası kızı görmek de bir beis yoktur. Ancak bazı erkek aileleri, kibirleri sebebiyle kızların evinde kendi oğluyla beraber kız bakmaya giderler. Fakat kibir sebebiyle oraya gidince konuşmaları acaip olur. Önceden resmini de görmüş olmalarına, şartlar da kararlaştırılmış olmasına rağmen yine de ayak sürürler ve dünyevi açıdan daha iyi bir kısmet bulurlarsa o aşamada bile öncekini bırakırlar. Bu çok yanlış bir yoldur.
Dinin bize anlattığı şekilde evlilik amacına uygun davranılırsa, kızlara duygusal eziyet verilmez, erkek ailesi tarafından kibirli davranmak veya duygularla oynamak olayları da olmaz. Hz. Mesih-i Mevud (as) evliliğin maksadını açıklayarak şöyle buyurur: Kuran-ı Kerim bize, günahtan sakınmak gayesiyle evlilik yapın ve evlendikten sonra da salih evlat için dua edin, talimatı verir. Kuran-ı Kerim pak kelamında şöyle der: “Muhsinine gayra musafihin” yani, sizin nikahlanmanız, takva ve günahtan korunma kalesine girmek niyetiyle olmalı. Muhsinin kelimesinde şu mana da bulunur: evlilik yapmayan birisi, sadece manevi tehlikelere düşmekle kalmaz, hatta bedensel afetlere de yakalanır. Kuran-ı Kerim’den ispatlandığına göre evliliğin üç faydası vardır ve bu niyetle evlilik yapılması gerekir: Birincisi iffet (namuslu olmak) ve günahtan korunmak, ikincisi sağlığı korumak, üçüncüsü evlat. İşte bunlar göz önünde tutulursa evlilik kararlaştırılırken sorun olmaz. İnsan, dünyalığa dikkat etmek yerine dine öncelik versin ve bu konuları göz önüne alarak evlilik yapsın.
Bazı evlerde fesat ve kavga şu yüzden çıkar: Kız evlenip baba evinden koca evine geldiğinde, kocanın ayrı bir evi olmaz ve anne-babasının yanında yaşıyor olur. Bazı durumlarda mecburiyetten dolayı, kocanın yeterli geliri olmadığı için ayrı bir ev tutamaz veya henüz eğitimi devam ettiği için mecburdur. Erkeğin geliri veya mecburiyetten dolayı ayrı bir eve çıkmasının zor olduğu ve bir müddet kaynatasının yanında kalması gerektiğine dair kıza bilgi verilmesi gerekir. Ancak bazı erkekler kendi sorumsuz tabiatları veya anne-babasının söylemesiyle, onların baskısıyla anne-babasının yanında kalır, halbuki onlar ayrı eve çıkabilirler.
لَيْسَ عَلَى الْاَعْمٰى حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْاَعْرَجِ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْمَرٖيضِ حَرَجٌ وَلَا عَلٰى اَنْفُسِكُمْ اَنْ تَاْكُلُوا مِنْ بُيُوتِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اٰبَائِكُمْ اَوْ بُيُوتِ اُمَّهَاتِكُمْ …
Yani, Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya güçlük yoktur. Sizlere kendi evlerinizden veya babalarınızın evlerinden veya annelerinizin evlerinden yemek yemekte (hiçbir günah) yoktur…[1] Vadedilen Mesih’in (as) birinci halifesi çok güzel bir şekilde bunu açıklayarak şöyle dedi: Bu ayet, evlerin ayrı ayrı olması gerektiğine işaret etmektedir. Annenin evi ayrı, evli olan evladın evi ayrı. Evler ayrı ayrı olduğu zaman o evlerde yemek yemeğe izin vardır. İşte, herhangi bir mecburiyet dışında, evlerin ayrı olması gerekir. Evlerin ayrı olması ile, bir yandan kaynana, görümce, kayın problemleri yok olacaktır, diğer taraftan kız ve erkekte kendi sorumluluklarının hissiyatı olacaktır. Allah-u Teala şöyle buyurur:
وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ فَاِنْ كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسٰى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْپًا وَيَجْعَلَ اللّٰهُ فٖيهِ خَيْرًا كَثٖيرًا
Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız, (yine de kendileriyle güzel geçinin). Belki (de) hoşlanmadığınız bir şeyi Allah, size çok hayırlı kılar.[2] Vadedilen Mesih’in (as) birinci halifesi bunu açıklayarak şöyle der: Dostlar! Eğer sizin hanımınızla ilgili herhangi bir şey sizin hoşunuza gitmezse, onunla kesinlikle iyi geçinin. Allah-u Teala buyuruyor ki biz ona iyilik ve güzellik vereceğiz. Olabilir ki bir şey gerçekte iyi olmasına rağmen size kötü gelebilir. Karısından ayrılmakta aceleci davranan veya onunla iyi geçinmeyen veya kadınların duygularına dikkat etmeyen, yahut kadınların bazı şeyleriyle ilgili ileri geri konuşup onlara yanlış tavırlar koyan kocalara nasihat işte budur ki onlarla iyi geçinin.
Ayrıca erkeklerin ikinci evliliği yahut ikinci evlilik arzularından dolayı birçok problemler karşımıza çıkar. Evlerde kavgalar başlar. Erkeklerin hatırında tutmaları gerekir ki, İslam’da ikinci evliliğe izin verilmişse de bu, bazı şartlar ve caiz görülen zorunluluklar göz önünde tutularak verilmiştir. Hz. Mesih-i Mevud (as) bu konuda ayrıntılı olarak yol göstermiştir, onları dikkate almak gerekir. Kendisi şöyle buyurur: İyi bir şekilde aklınızda tutun ki Allah-u Teala’nın asıl isteği şudur: Şehvet size galip gelmesin ve takvayı kemale erdirmek için eğer gerçek bir mecburiyetle karşılaşırsanız o zaman birden fazla hanımla evlenin. İkinci evlilik bile takva içindir. İşte böyle bir (fazla) evlilik caizdir ve birden fazla evlilik yapma arzusunda olanların (ölçüp tartması) muhasebe etmesi gerekir ki acaba bu evlilik takvaya mı dayalıdır yoksa nefsani arzular yüzünden mi. Bilinmesi gerekir ki şehvetine uyarak birden fazla evlilik yapan bir şahıs, İslam’ın kaynağından uzaklaşmaktadır. Doğan her günü ve gelen her geceyi ızdırap ile geçirmeyen ve az ağlayan yahut hiç ağlamayıp çok gülen birisi unutmasın ki o, felaketin hedef tahtasıdır.
Ayrıca hz. Mesih-i Mevud (as) kadınlara da nasihat ederek şöyle buyurdu: eğer erkek caiz bir mecburiyetten dolayı (birden fazla) evlilik yapmak isterse, yaygara kopartmamak gerekir. Sizin hakkınız, Allah-u Teala sizi bu zorluğa sokmasın diye dua etmektir. Çağımızda kadınlar bazı özel bidatlere yakalanmışlardır. Onlar birden fazla evliliği çok kötü görmektedirler. Sanki onlar buna iman etmiyor gibidirler. Onlar bilmezler ki Allah’ın şeriatı, her türlü tedaviyi kendi içinde barındırmaktadır. Eğer İslam’da birden fazla evlilik konusu olmasaydı, erkekler ikinci evlilik yapmak durumunda kaldıklarında, bu şeriatta onların hiçbir çözümü olmazdı. Mesela eğer bir bayan delirirse, kötürüm olursa, işe yaramaz hale getiren bir hastalığa yakalanırsa veya buna benzer başka bir durum ortaya çıkarsa, kadın acınacak hale düşüp işe yaramıyorsa ve erkek de ihtiyacını gideremediğinden sabır edemediği için acınacak haldeyse, o zaman erkeğe ikinci evlilik için müsaade etmemek erkeğin kuvvetlerine zulümdür.
Gerçek şudur ki Allah-u Teala bütün bunları göz önünde tutarak erkekler için bu yolu açık bırakmıştır. Aynı şekilde mecburiyet durumunda kadınlar için de şu yol açıktır ki eğer erkek kısır olursa, hakim vasıtasıyla kadın boşanabilir.
Allah-u Teala cemaat üyelerine, kadınlara ve erkeklere akıl ve güç versin ki onlar ailevî sorunları, Allah’ın hükümlerine göre çözüme kavuştursunlar ve dünyevi arzular yerine dini üstün tutsunlar. Allah korkusu ve takva daima göz önünde tutulsun. Aynı şekilde Allah-u Teala yeni evleneceklerin sorunlarını da gidersin. Evliliklerin, sadece dünyevi gaye ile yahut dünyevi gayeleri elde etmek amacıyla değil, bilakis dini üstün tutarak gelecek nesillerin din üzerinde yürümelerini sağlamak ve temiz bir nesil meydana getirerek böylece nesillerin korunmasını sağlamak ve onların İslam’a hizmet ederek Allah-u Teâla’nın lütuflarının varisi olmaları için yapıldığını erkekler de kızlar da anlasınlar, inşallah.
Kaynak: https://www.alislam.org/friday-sermon/2017-03-03.html
[1] Nur suresi, ayet 62
[2] Nisa suresi, ayet 20