Huzur-i Enver (Atba) 11 Ağustos 2017’de Londra’da Beyt-ül Futuh Camiinde Cuma hutbesi verdi. Kelime-yi şehadet ve Fatiha Suresini okuduktan sonra şöyle dedi:
Hz. Mesih-i Mevud’u (as) kabul eden her Ahmedi Müslüman kendini ıslah edeceğine de söz verir. Bu devirde Allah-u Teala MTA televizyonu nimetini de lütfetti ki MTA vasıtasıyla bütün Ahmedi Müslümanlar biatlarını da yenilerler. Bu yenilemeden sonra, biat şartlarını göz önünde tutmak gerekir ki böylece hayatlarımızda her bakımdan olağanüstü bir iyileşme meydana gelsin. Ancak aramızdan bir çoğu, Hz. Mesih-i Mevud’un (as) cemaatinde görmek istediği seviyeden uzaktır.
Mesela biat şartlarında, yalan konuşmamak, zulmetmemek, nefsani arzularına yenilmemek, kibirlenmemek, insanlığa faydalı olmak ve eziyet etmemek vesair şartlar vardır. İşte hepimizin bu şartlara dikkat etmesi gerekir. Çoğunluğumuz bunları kabul etmesine eder ama uygulama vakti geldiğinde ona göre amel etmez. Mesela bazı insanlar yalan konuşurlar, özellikle ticarette, kendi hakkı için zulüm bile yapar ve Allah’ın yarattıklarının hakkını da çiğner. Özellikle Dar-ül Kaza’daki işlemlerde, insanların tevazu ile kararı kabul etmedikleri ve birbirlerinin hakkını çiğnemeye çalıştıkları görülür. Bazıları, kendi isteğine uygun karar çıkmayınca Halife’ye bile mektup yazarlar. Bu kavgaları bitirmek için tarafların inatlaşmaktan vazgeçmesi ve hatta kendi hakkından vazgeçmeye bile razı olması şarttır.
Hz. Resulüllah (sav) bize şunu öğretti: Siz dünyada insanlara merhamet edin ve ilişkilerinizde yumuşaklık gösterin, o zaman Yüce Allah da size karşı yumuşak davranacaktır. Bir gün bizim de hesaba çekileceğimizi unutmamamız lazım. Eğer biz Allah-u Teala’dan mühlet, kolay hesap ve mağfiret bekliyorsak o zaman bizim de kardeşlerimize karşı aynı şekilde davranmamız gerekir.
Dar-ül Kaza’nın kararlarının yüzde yüz doğru olduğunu söyleyemem, fakat yüzde seksen, seksen beş doğru olur. Ne olursa olsun onlar temiz niyetle karar verirler. Bazı insanlar Dar-ül Kaza’yı bile suçlamaya başlarlar. Aynı şekilde ailevî işlemlerde, hak mehir vesaire gibi malî işlemler de olur. Hak mehir, her ne olursa olsun erkeğin borcudur, fakat erkeğin durumunu dikkate almak da kadı efendi için şarttır. Böyle bir durumda takva ve insaf ile davranmak gerekir. Hak sahibi olanın yumuşak davranması lazım ve hak ödemek zorunda olanda da sorumluluk hissi olmalı.
Hz. Resulüllah (sav) şöyle buyurdu: Alışveriş yaparken, alacağını alırken kolaylık sağlayana Allah-u Teala rahmet etsin. Yine buyurdu ki: Eli dar olan borçlunun borcunda kolaylık yapan yahut onu bağışlayan bir kimseye Allah-u Teala kıyamet gününde arşın altında gölge nasip edecektir. Kısacası, imkanı olanın kolaylık sağlaması gerekir, mahkemelerde vakti zayi etmemesi lazım.
Ancak bununla birlikte unutmamak gerekir ki borcu olanın veya hak ödemek zorunda olanın onu eda etmesi gereklidir. Hz. Resulüllah (sav), zenginin borcunu ödememesi zulümdür, buyurdu. Böyle birisi mecbur edilerek borcu ödettirilmeli. Eğer böyle yapılmazsa hakkı çiğneyenler daha da cesaretlenirler. Bu yüzden hakkı çiğneyenlere Cemaat nizamı da ceza verir. Hz. Resulüllah (sav) başkalarına borçlu olan böyle birisinin cenaze namazını kıldırmazdı.
Bu yüzden de borçtan kaçınmak gerekir. Hz. Muslih Mevud (ra) şöyle buyurdu: Borçtan kaçınmak için istiğfar etmek, gereksiz harcamalardan uzak durmak ve eğer bir kuruş bile ele geçerse hemen borcu ödemek gerekir. Huzur-i Enver şöyle dedi: Bazı insanlar gereksiz arzular sebebiyle borç alırlar, yahut tecrübesi olmaksızın borç alarak bir işe atılırlar ve sonra daha da muhtaç duruma düşerler. Bu gibi şeylerden kendini koruyarak mümkün mertebe borçtan uzak durmak gerekir. Allah-u Teala bize hayatlarımızı gerçekten mümince geçirmeyi nasip etsin. Amin
Kaynak: https://www.alislam.org/friday-sermon/2017-08-11.html