Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 13 Ocak 2023’de İslamabad Mübarek camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı.
Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresini okuduktan sonra şöyle buyurdu: Geçen hutbemde söylediğim gibi bazı sahabelerle ilgili bir miktar rivayet kalmıştı, onları beyan edeceğim. Bugün bunlardan ilk beyan edeceğim sahabe hz. Abdullah B. Cahş’tır. O, Beni Esed kabilesinden idi, orta boyluydu ve başındaki saçlar çok kalındı. Bir görevde hz. Resulüllah (sav) kendisini amir yaparak sahabelere şöyle buyurdu: Ben size öyle birisini amir tayin ediyorum ki o sizden daha üstün olmamakla beraber açlığa ve susuzluğa katlanmak konusunda sizden daha güçlüdür. Bir rivayete göre İslam’da sancak taşımanın ilk başlangıcını hz. Abdullah bin Cahş yaptı ve ganimet mallarının ilk dağıtımını da o yaptı. Hz. Sahibzade Mirza Beşir Ahmed Bey, hz. Abdullah b. Cahş’ın komutasında gidilen bir görevden bahseder. Bu görev sırasında Müslümanlar, savaşmanın haram olduğu ayda, mecbur kalarak çarpışmışlardı. Bu bilgi hz. Resulüllah’a (sav) gidince çok kızdı ve şöyle buyurdu: Ben size savaşmanın haram olduğu ayda çarpışma izni vermemiştim. Bunun üzerine hz. Abdullah b. Cahş ve beraberindekiler çok pişman oldular.
Hz. Abdullah b. Cahş’ın kılıcı Uhud savaşı günü kırılmıştı. Hz. Resulüllah (sav) ona bir hurma dalı verdi ve o onun elinde kılıç gibi oldu. Bir defa İmam Şiğbî, Beni Esed kabilesinin altı meziyetini saydı, burada üçüncü ve dördüncü olarak şunları söyledi: İslam’da ilk defa sancak, Beni Esed’den bir şahsa, hz. Abdullah b. Cahş’a verildi; Ayrıca İslam’da ilk defa ganimet malını da Beni Esed’den hz. Abdullah b. Cahş dağıttı. Hz. Abdullah b. Cahş, Uhud günü şehid olduğunda hz. Zeynep b.Hazime onun nikahındaydı. O şehit olunca Peygamber Efendimiz (sav) hz. Zeynep ile evlendi.
İkinci bahsedilen sahabe hz. Salih Şükran’dır. Bazılarına göre hz. Şükran ve hz. Ümmü Eymen, Peygamber Efendimize babası tarafından miras kalmıştı; Bedir Gazvesinden sonra Peygamber Efendimiz onları azad etti. Hz. Resulüllah’ın vefatından sonra kendisine gusül abdesti verme saadetine nail olanlar arasında hz. Salih Şükran da vardı. Bir rivayete göre hz. Ömer, hz. Şükran’ın oğlunu hz. Ebu Musa Eş’arî’ye yolladı ve ona şöyle yazdı: Ben size salih bir adamı yolluyorum; hz. Resulüllah’ın yanında onun babasının makamı ne ise oğluna ona göre davran. O, hz. Ömer’in hilafet döneminde vefat etti. Hz. Salih Şükran’dan şöyle rivayet edilmiştir: Ben, hz. Resulüllah’ı bir merkep üzerinde namaz kılarken gördüm.
Bahsedilen sahabelerden bir diğer hz. Malik b. Duhşum’dur. Onun adı Malik b. Duhşum ya da İbni Duhşum olarak beyan edilmiştir. Süheyl b. Amr esir edilirken hz. Malik’in okuduğu şiirin bir kısmı şöyledir: Ben Süheyl’i esir ettim ve onun karşılığında hiçbir milletten hiç kimseyi esir etmek istemem. Uhud Gazvesinde hz. Malik b. Duhşum, hz. Harice’nin yanından geçti, o 13 yara almıştı. Malik ona ’’Biliyor musun, hz. Muhammed (sav) öldürüldü’’ dedi. Bunun üzerine hz. Harice şöyle buyurdu: Eğer öyle bile olsa Allah diridir ve ölmeyecek. Hz. Muhammed (sav) İslam mesajını ulaştırdı, bu yüzden sen de dinin için savaş. Başka bir rivayete göre ondan sonra hz. Malik, Saad bin Rebi’in yanından geçti, o, 12 tehlikeli yara almıştı. Hz. Malik ona da aynı şeyi söylediğinde hz. Rebi de şöyle dedi: Ben şahitlik ediyorum ki Muhammed (sav) Rabbinin mesajını ulaştırdı, o halde İslam için savaşın.
Bazı kimseler hz. Resulüllah’a, hz. Malik ile ilgili olarak, Malik münafıkların sığınağıdır, dediler. Peygamber Efendimiz o namaz kılmıyor mu? diye sordu. İnsanlar, evet kılıyor ama o öyle bir namaz ki ondan hiçbir hayır yok. Bunun üzerine hz. Resulüllah (sav) tekrar şöyle buyurdu: Ben, namaz kılanları öldürmekten men edildim.
Bir rivayete göre hz. Resulüllah (sav), hz. Malik b. Duhşum ile birlikte Asım b. Adi’yi, Zırar Mescidini yıkmak için göndermişti. Onunla ilgili aktarılanlara göre onun nesli devam etmedi.
Bir diğer sahabe hz. Akkaşe’dir. O, hz. Ebubekir’in hilafet döneminde hicri 12 yılında şehit oldu. İmam Şafi şöyle buyurur: Bir adam cennetlik idi, yine de yeryüzünde tevazuyla yürürdü, işte o adam Akkaşe idi. Bedir Gazvesinden hemen sonra hicri 2’de hz. Resulüllah (sav), hz. Abdullah b. Cahş’ı bir göreve yollamıştı, bu seriyyede hz. Akkeşe de hz. Abdullah ile birlikteydi. Uhud Gazvesinde Peygamber Efendimiz (sav) sürekli ok atıyordu, bu yüzden yayın bir bölümü kırıldı. Hz. Akkaşe yayı bağlamak için ondan ip aldı ama ip kısa geldi. Hz. Akkaşe, ip kısa geldi diye arzedince Peygamber Efendimiz onu çekip uzat, buyurdu. Hz. Akkaşe diyor ki, ben ipi çektim ve Allah adına yemin ediyorum, o ip o kadar uzun oldu ki ben, yayın baş tarafına iki-üç düğüm bile bağladım.
Bir defa hz. Resulüllah (sav) Medine’de tehlike olduğunu duyurduğunda atlı süvariler Peygamber Efendimizin yanında toplanmaya başladılar. Bu süvariler arasında hz. Akkaşe de vardı.
Bahsedeceğim bir diğer sahabe hz. Harice b. Zeyd’dir. Onun künyesi Ebu Zeyd idi. O, diğer bazı sahabelerle birlikte Yahudilere Tevrat’ta bahsedilen bazı şeylerle ilgili soru sorduğunda Yahudiler cevap vermeye yanaşmadılar. Bunun üzerine Kur’an-ı Kerim ayeti nazil oldu.
Bir başka sahabe Ziyad b. Lebid’dir. Onun künyesi Ebu Abdullah idi. Onun nesilleri Medine ve Bağdat’ta ikamet ediyordu. Hz. Resulüllah (sav) kendisini, bir kavime din öğretmek için de yollamıştı. Hz. Ziyad hicri 41’de hz. Muaviye’nin iktidar döneminde vefat etti.
Başka bir sahabe hz. Halid b. Bukir’dir. O, Beni Saad kabilesinden idi. Hz. Resulüllah (sav) onu da din öğretmek ve Kur’an okutmak için beş sahabeyle birlikte bir millete yollamıştı. Din öğretmelerini rica ederek onları götüren kimseler sonradan bu sahabeleri aldatarak şehit ettiler.
Bahsedeceğim bir başka sahabe hz. Ammar b. Yasir’dir. Hz. Muslih Mevud şöyle buyurur: Bir defa hz. Resulüllah (sav) bir köle olan Ammar’ın yanından geçti ve halini sordu. Ammar şöyle dedi: Düşman beni çok dövdü ve benim ağzımdan sizin aleyhinizde kelimeler çıkartıncaya kadar bırakmadılar. Hz. Resulüllah (sav), kalbindeki hisler nasıldı, diye sorduğunda hz. Ammar, kalbimde sarsılmaz iman var, dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: Eğer kalp, imanlı kaldıysa Allah-u Teala senin zaafını affedecektir.
Hz. Osman zamanındaki komplo büyüyüp sahabelere de mektuplar gelmeye başlayınca sahabeler hz. Osman’ı sözü edilen yöneticilerle ilgili bilgilendirdiler. İstişare edildikten sonra bazı sahabeler tahkikat için gönderildi. Diğer hepsinden vaziyetin müspet olduğu raporları geldi ama Ammar (ra) tarafından herhangi bir cevap gelmedi. Ve o kadar gecikme oldu ki onun öldürüldüğü düşünüldü. Fakat asıl mesele şuydu ki temiz ve iyi huylu tabiatı ve siyasetten habersiz olması yüzünden o, fitnecilerin tuzağına düşmüştü. Hz. Muslih Mevud şöyle buyurur: Hz. Ammar b. Yasir’in o fitnecilerin aldatmacasına kanması özel bir sebep yüzünden olmuştu. O sebep şuydu: O, Mısır’a vardığında fitneciler onu çembere aldılar ve etkileyici dilleriyle Mısır valisi hakkında şikayetler sıralamaya başladılar ve hz. Ammar da kendi saf kalpliliği yüzünden o şikayetleri doğru kabul etti.
Sıffin savaşında hz. Ammar bin Yasir’e gerçek ayan oldu ve o fitne çıkaran kimselerin nasıl sahtekarlıkla fesat kopartarak hz. Osman’ı şehit ettiklerini anladı. Sıffin savaşında kendisi son derece kahramanca savaştı ve şehitlik mertebesine ulaştı.
Hutbenin sonunda Huzur-i Enver şöyle buyurdu: Çok üzücü bir haber var. Burkina Faso’da önceki gün bizim 9 Ahmedi kardeşimiz son derece zalimane bir şekilde şehit edildi. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Onun detayları bir miktar geldi, bir kısmı da henüz geliyor. İnşallah detaylarını gelecek hutbede beyan edeceğim.
Huzur-i Enver, şehitlerin derecelerinin yükselmesi için dua etti ve cemaat üyelerini de duaya teşvik ederek şöyle buyurdu: Oradaki durum şuanda da kötüdür, teröristler tehdit ederek gitmişler. Onlar için dua edin. Allah-u Teala her şerden onları korusun. Amin.
Kardeşlerimizin şehit edilmeleriyle ilgili raporu aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz
٭…٭…٭