Namazlara ilaveten de zikir ve dua etmek ve Allah-u Teala’yı anmak bir müminin işidir. Kuran-ı Kerim’de bizzat Allah-u Teala değişik peygamberlerle ilgili birçok dualar anlattı ki o dualar namazda da okunabilir, gezip dolaşırken de okunabilir. İnsanlar mektuplarında, şu sıkıntım var, şu derdim var, bir dua ve zikir söyleyin de onu hep okuyalım ve sıkıntılar gitsin, diye yazarlar. Genellikle insanlara ancak şunu söylerim: Namazlarda, secdelerde dualar edin ve Allah-u Teala’dan yardım isteyin. Fakat bugün, Hz. Resulüllah’ın (sav) da sünneti olan bir zikir hakkında konuşmak istiyorum. Bu aynı zamanda Allah-u Teala tarafından indirilmiş bir duadır da ve onun anlamları üzerinde dikkatle durulursa tevhit de elde edilir, öbür yandan Allah’ın koruması altına da girilir ve her türlü şerlerden korunulur. Hz. Resulüllah (sav) bu ayet ve duaları hergün uyumadan önce düzenli olarak bizzat kendisi okumakla kalmaz sahabelere de okumalarını telkin ederdi.
Hz. Resulüllah’ın (sav) kendi kişisel davranışı ile ilgili şöyle rivayet edilmiştir: Peygamber Efendimiz (sav) daima uyuyacağı zaman “Ayet-el-Kürsi, ihlas, Felak ve Nas surelerini üç defa okur sonra ellerine üfler ve mübarek bedenine sürerdi.” İşte bizim böyle yapmamız lazım, bizler Ahmediyiz ve bize hz. Mesih-i Mevud (as) Hz. Resulüllah’ın her sünnetini uygulamamızı tembihledi. Özel olarak çaba gösterin ve içinden geçtiğimiz şu durumlarda dualara namazlara ve zikire dikkatinizi verin. Sadece kişisel manevi ve dünyevi ihtiyaçlarınız için değil, cemaat olarak karşılaşılabilecek fitneler, hasetler ve şerlerden korunmak için bunları önemli bir farz bilerek ilgi göstermeniz gerekir.
Huzur-i Enver şöyle buyurdu: Daha önce Ayet-el Kürsi’nin önemini anlatmıştım. Bugün hadislerden referans vererek son üç sure hakkında konuşacağım. Bu son üç surenin okunması hakkında sık sık ve çeşitli şekillerde telkin vardır. Hz. Aişe’den (ra) ulaşan bir rivayet vardır, kendisi şöyle buyurur: Peygamber Efendimiz (sav) her gece yatağa uzandığında ellerini birleştirir, son üç sureyi okur ve mümkün olduğunca her iki elini bedenine sürerdi. Başından ve çehresinden başlardı sürmeye ve sonra elinin uzandığı yere kadar bedenine sürerdi, bunu üç defa yapardı. Hz. Aişe (ra) şöyle buyurur: Hz. Resulüllah (sav) hastalandığında son sureleri okur ve üzerine üflerdi. Hastalığı şiddetlendiğinde ben de bu sureleri ona okuyup hz. Resulüllah’ın elini kendi mübarek bedenine sürmesini sağlardım. Huzur-i Enver şöyle dedi: Kısacası onun böyle düşünmesinin sebebi kesinlikle, Hz. Resulüllah’ın (sav) bunu sürekli ve düzenli yapıyor olması ve bereketini, önemini hz. Aişe’ye açıkça anlatmış olmasıydı.
Yine, Hz. Resulüllah (sav) sahabelerin ilgisini buna nasıl çekti. Hz. Ukbe bin Amir şöyle beyan eder: Peygamber Efendimizle görüştüğümde kendisi ilerleyip tokalaştı ve şöyle buyurdu: Ey Ukbe! Ben sana, Tevrat, İncil, Zebur ve de Furkan’da (Kuran-ı Kerim) indirilen surelerden en iyi üç tanesini anlatmayayım mı? Ben, elbette anlatın, diye arz ettim. Bunun üzerine hz. Resulüllah (sav) son üç sureyi okudu ve şöyle buyurdu: Ey Ukbe! Bunları unutma, bunları okumadığın hiçbir gecen geçmesin. Hz. Ukbe der ki, ben bunu hiç unutmadım, Resulüllah (sav) bunu söyledikten itibaren, bu sureleri okumadığım hiçbir gece geçirmedim.
Huzur-i Enver şöyle dedi: Allah-u Teala’nın emirlerine en fazla uyan hz. Resulüllah (sav) idi. Yine İhlas suresinin önemi hakkında bir hadis vardır. Hz. Ebu Said Hudri şöyle rivayet eder: Bir şahıs, bir adamın “kul hüvellahu ahad” sık sık okuduğunu gördü. Sabah olduğunda bunu anlattı. Bunun üzerine hz. Resulüllah (sav) şöyle buyurdu: Canım elinde olan Zatın adına yemin ederim ki, bu Kuran’ın üçte birine eşittir. Acaba aranızda bir gecede Kuran’ın üçte birini okumaktan aciz olan var mı? Sahabeler, Ya Resulüllah buna hangimizin gücü yeter ki dediler. Bunun üzerine Hz. Resulüllah (sav), İhlas suresi, Kuran’ın üçte biridir, buyurdu. Yine bir defasında hz. Resulüllah (sav) mescide geldi sahabeleri çağırdı ve Kuran’ın üçte birini okuyacağım, buyurdu. Sonra, ihlas suresini okudu ve gitti. Yine bir defa Efendimiz (sav) dışarı çıktı ve şöyle buyurdu: Ben size Kuran’ın üçte birini okuyacağım, dikkatlice dinleyin, ihlas suresi Kuran’ın üçte birine eşittir. Peygamber Efendimiz (sav) neden bu surenin Kuran’ın üçte biri olduğunu söyledi; Sebebi şu ki Allah-u Teala onu tevhidi kaim kılmak için indirdi, bu surede açık kelimelerle tevhid anlatıldı.
Huzur-i Enver şöyle dedi: İhlas suresine uygun davranarak ancak tevhid kurulabilir. İnsanın sadece, ihlas suresini okudum, böylece Kuran’ın üçte birini okumuş oldum, diye zannetmemesi lazım. Bu, tevhid üzerinde sımsıkı durun ve ona göre amel edin, demektir. Hadislere göre bazı başka ayetler de Kuran’ın dörtte birine eşittir. Sadece bunları alıp birkaç ayeti okuyarak insanlar Kuran’ı tamamladık zannetmesinler. Bundan kastedilen, onlara göre amel edin ve üzerinde düşünün, demektir. Yine hz. Aişe (ra)’dan şu rivayet vardır: Hz. Resulüllah (sav) birisini bir birliğin başkanı olarak tayin etti. O namaz kıldırırdı ve her defasında kıraatı ihlas suresi ile bitirirdi. Sahabeler bunu hz. Resulüllah’a (sav) arzettiklerinde buyurdu ki, ona sorun neden böyle yapmaktadır. Sorulduğunda o şahıs, Rahman Hüda’nın sıfatları vardır, bu yüzden onu okumayı çok seviyorum, dedi. Bunun üzerine hz. Resulüllah (sav), ona söyleyin ki Allah-u Teala’da ondan hoşlanmaktadır.
Hz. Enes (ra) şöyle rivayet etmiştir: Bir adam namaz kıldırırdı, hangi sureyi okursa okusun önce ihlas suresini okurdu ve bunu her rekatta yapardı. Yanındakiler, ihlas suresini okuyorsun, üstüne başka bir sure daha okuyorsun, birinden birini bırak, dediler. O şöyle cevap verdi: Ben ihlas suresini bırakmayacağım, eğer hoşunuza giderse imamlık yapayım ama ihlas suresini bırakmayacağım, dedi. Onlar, ondan başkasının başkan olmasını istemediler. Peygamber Efendimizin (sav) yanına geldiklerinde bunu anlattılar. Hz. Resulüllah (sav) ona, ey filanca! İhlas suresini bırakmayacağını söylemişsin, sana engel olan nedir ki her rekatte onu gerekli gördün? O, ben bu sureyi çok seviyorum, dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sav) bu sevgi seni cennete soktu, buyurdu.
Hz. Ebu Hüreyre’nin (ra) rivayetine göre Hz. Resulüllah (sav) şöyle buyurdu: İnsanlar aralarında soru sorarlar, derler ki bunu Allah-u Teala yarattı peki Allah’ı kim yarattı. (Bu soru bugün de sorulmaktadır.) Peygamber Efendimiz (sav) buyurdu ki, böyle insanları gördüğünüzde deyin ki “kul hüvellahu ehad” okuyun ve onun manası üzerinde düşünün böylece anlayacaksınız. Allah, ezelden ebede kadardır. Sonra şeytandan Allah’a sığının, böylece şeytan bir zarar veremez. Hz. Ebu Hüreyre (ra) beyan eder, ben Peygamber Efendimizin yanına geldim, kendisi bir adamı ihlas suresini okurken duydu, vacip oldu buyurdu. Nedir o, diye sorulunca, cennet vacip oldu buyurdu.
Bir adam hz. Resulüllah’a (sav), ben çok fakirim dedi. Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurdu: Evine girdiğin zaman selam ver ve “kul hüvellahu ehad” oku. Bu sayede ona o kadar rızk nasip oldu ki etrafındakiler bile faydalanmaya başladılar. Kısacası insan tevhid dersini öğrenirse ve ona göre davranırsa o zaman Allah-u Teala hesapsız rızk verir. Muttaki insanlara öyle yerlerden rızk verir ki onlar onu düşünemezler bile. Hz. Enes’den (ra) şöyle rivayet edilir: Bir adam geldi ve bu kul hüvellahu ehad suresi çok güzeldir dedi. Peygamber Efendimiz (sav), bu sureye olan sevgin seni cennete sokacaktır, buyurdu. Hz. Cabir’den (ra) şöyle bir rivayet vardır: Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurdu: Kim günde 50 defa kul hüvellahu ehad okursa o, kıyamet günü cennete çağrılarak sokulacaktır. Başka bir rivayet şöyledir: Kim günde 100 defa kul hüvellahu ehad okursa ateş ona haram kılınacaktır. Kısacası işte bu ihlas suresinin önemidir. Gece okuduğunuz zaman Allah’ın vahdaniyetini göz önünde tutarak okuyun, samed dediğiniz zaman O’nun mertebesi de gözünüzün önünde olsun. Samed, asla sona ermeyecek, asla helak olmayacak olandır. Hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle buyurdu: Samed’in anlamı, onun dışındaki her şey ölümlüdür ve tezatlıdır, demektir. Fakat Allah’ın zatı sameddir. İşte o bizim Rabbimizdir, ezelden beri var olan ve hep varolacak olan. Allah-u Teala zatında ve yüceliğinde tekdir. Her zerre O’ndan hayat bulur, her şeyin feyiz bulduğu kaynak O’dur. O, ne kimsenin oğludur ne de kimsenin babasıdır, zaten nasıl olabilir ki O’nun hiçbir benzeri yoktur. Kuran-ı Kerim sık Allah’ın mükemmel oluşunu ve O’nun azametini göstererek insanların dikkatini çeker, bakın, kalplere böyle bir hüda gerekir, ölmüş, zayıf, güçsüz biri değil. İhlas, felak ve nas suresi hakkında şöyle bir rivayet vardır: Peygamber Efendimiz (sav), bu gece öyle ayetler indi ki böylesi daha önce inmemişti, buyurdu ve sonra bu üç sureyi okudu.
Hz. Ukbe bin Amir (ra) beyan eder: Bir defa bir savaş yolculuğuna gidiyorduk, ben Peygamber Efendimizin bineğinin yularını tutmuş önü sıra gidiyordum. Efendimiz (sav), ey Ukbe oku buyurdu, bunu üç defa söyledi. Ben arz ettim ki Ya Resulüllah! Ne okuyayım. O zaman, ihlas suresini, sonra felak suresini, sonra nas suresini okudu, ben de kendisiyle birlikte okudum. Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurdu: Hiç kimse bu gibi sureler ve kelam ile Allah’ın korumasını elde edemedi. Bu sureler ile Allah’ın koruması nasip olur.
Yine Felak ve Nas suresi ile ilgili de rivayet vardır. Hz. Resulüllah (sav) şöyle buyurdu: Ey Ukbe! Ben sana, okuması çok güzel olan iki sure öğretmeyeyim mi? Sonra hz. Resulülah (sav) felak ve nas surelerini okudu, sonra sabah namazında da onları okudu. Sonra şöyle buyurdu: Ey Ukbe! Ne dersin, bu surelerin içinde her şey var. Yine başka bir rivayet vardır. Resul-i Kerim (sav) cinlerin nazarından Allah’a sığınırdı. Bu sureler nazil olunca hepsini bıraktı ve hep bunları okudu.
Hz. İbni Enes’den rivayet edilmiştir. Hz. Resulüllah (sav) şöyle buyurdu: Size en faziletli taavvuz (Allah’a sığınma) kelimelerini söylemeyeyim mi? Arz ettik, neden olmasın ya Resulüllah! Onlar felak ve nas sureleridir, buyurdu. Yine bir sahabe şöyle anlatır: Biz bir yolculukta idik, binek hayvanı çok az olduğu için sıra ile biniyorduk. Benim aşağı inme sıram geldi. Resulüllah (sav) arkadan yakınıma geldi ve şöyle buyurdu: Felak ve nas surelerini oku, namaz kıldığın zaman da bu sureleri okumaya devam et. Ukbe bin Amir şöyle rivayet etmiştir: Bir yolculukta Resulüllah (sav) ile birlikteydik. Peygamber Efendimiz ezan ve kamet okunmasını söyledi, sonra beni sağ yanına aldı ve muavvezeteyn (felak ve nas sureleri) okudu ve gördün mü buyurdu. Ben gördüm dedim. Bunun üzerine, uyuyacağın zaman da kalktığın zaman da bu ikisini hep oku, buyurdu. Huzur-i Enver şöyle dedi: Velhasıl, bu surelerin önemi işte budur ve bu devirde bunları okumanın önemi daha da artmıştır. Kişisel olarak manevi ilerleme için ve cemaat olarak da İslam aleyhindeki entirikalardan korunmak için. Bugünlerde İslam aleyhinde muhalifler çabalıyorlar ve diğer taraftan da sözde Müslümanlar onlara fırsat verdiler ve fitne ortaya çıktı. Müslüman ulema hz. Mesih-i Mevud’a (as) muhalefeti artırdılar, ateizm bile arttı. Bunu açıklayarak hz. Mesih-i Mevud (as) felak suresi hakkında şöyle buyurdu: Sizler, Mesih-i Mevud’un düşmanlarının düşmanı olacaksınız, o halde şu duayı okuyun; Ben, içten ve dıştan düşman olan mahlukatın şerrinden; Ben, Mesih-i Mevud’u inkar fitnesinin gecesi olan karanlık geceden, sabahın Sahibine sığınırım. Pakistan Ahmedilerinin bu sünneti devam ettirmeleri gerek. Ğasık, gecenin karanlığına denir. Karanlık gecenin fitnesi, Mesih-i Mevud’u inkar fitnesidir ki ondan Allah’a sığınmak dilendi. Müslümanların durumu ne üzücüdür ki Allah-u Teala onlara dua öğretti, aydınlıktan sonra karanlığın fitnesinden korunmak için ara vermeksizin bu duaları okumalarını söyledi ki tevhid üzerinde sağlam bir şekilde durun ve fitnelerden korunun. Ancak Müslümanlar bunu umursamadılar. Bu yüzden gayri Müslimlerin müslümanlara itiraz etme fırsatı doğuyor. Bu durumlar, bizim ilgimizi bu surelere dikkat ederek okumaya çekmektedir. Ta ki bu karanlıklardan korunabilelim. Min şerrin neffasati fil ukad. Nefislerin şerrinden korunmak. Yani İslam ve Ahmediyet aleyhinde, insanların kalbinde buğz ve kin meydana getiren insanların şerrinden. Her ikisi de bu surenin anlamlarına dahildir, onların şerrinden korunalım demektir.
Huzur-i Enver şöyle buyurdu: Sonra Nas suresi, Allah’ın rububiyeti ve gerçek malik oluşunu anlatır. Bu sure içinde, Allah’a sığınma ve şeytanın her vesvesesinden korunmak için dua vardır. Ateizm ve maddiyatçılık genel olarak pençelerini çıkarmıştır. Bazı gençler bunlardan etkilenmektedir. Biz bu duaları kendimize üflerken çocuklarımıza da üfleyelim.
Allah-u Teala lütfetsin ki aramızdan her biri bu surelerin anlattığı konuları anlayarak hz. Resulüllah’ın (sav) sünnetine göre hareket edenler olsun ve bizler Allah’ın vahdaniyetine açıklayanlar olalım, hiç kimsenin önünde eğilmeyelim. Her amelimizle bunu ispat edenler olalım. Her nuru nasip eden Allah’tır, bütün feyizleri veren Allah’tır. Mahluklardan bir ümit beklemek yerine mahlukatın şerrinden korunmak için Allah’ın önünde eğilelim. Dua edelim ki Hz. Mesih-i Mevud’a (as) inanmakla elde ettiğimiz nur üzerinde kaim olalım ve hiçbir zaman karanlıklara saplanmayalım. Allah’ın büyük nimetlerinden olan hilafet nimeti hep bizimle birlikte olsun. Şer veren her şeyden Allah’ın korunmasında kalalım. Her haset edenin hasetlerinden korunalım. Daima Allah-u Teala’yı bütün krallardan daha üstün bilelim ve Allah’ın malik oluşuna yakin eden (en ufak bir şüphe duymadan inananlar) olalım. Mabud-i Hakiki’nin ibadetinin hakkını vererek O’nun sığınağına girmeye çabalayalım. Vesvese yaratanlardan korunalım ve kalbimizi de vesveselerden pak tutalım. Allah-u Teala bizi bunlara muvaffak kılsın ve bu duaları okuyarak geceleri üfleyenler olalım. Amin.