Her sıkıntı, zorluk, üzüntü ve ıstırap halinde Allah’ın rızasına razı olmak gerekir.
Seyyidna Hazret Halifetü’l Mesihi’l Hamis Atba, 16 Eylül2016’da Beytü’l Futuh Camiinde Cuma Hutbesi irşad etti. Hutbe, çeşitli dillerdeki tercümesi ile birlikte MTA’da canlı olarak yayınlandı.
Huzur-i Enver şöyle buyurdu: Dünyaya gelen her insan gidecektir, hiçbir şey kalıcı değildir. Fakat bazı şahsiyetler vefat ettiğinde üzülenlerin dairesi çok geniş olur ve böyle sevilen bir şahsiyet eğer genç olursa ve aniden bu dünyadan ayrılırsa, o zaman üzüntü ve elem daha da artar. Ancak Allah-u Teala bize, her sıkıntı, zorluk, üzüntü ve ızdırap anında Allah’ın rızasına razı olarak “inna lillahi ve inna ileyhi raciun” duasını etmeyi öğretti. Geçen günlerde çok sevgili, saygıdeğer, Camia Ahmediye’nin öğrencisi Rıza Selim yirmi yaşında vefat etti. Muhteremin annesi dedi ki, o benim son derece sevgili oğlumdu, ancak onu çağıran ondan daha sevgilidir. İşte bu, bir mümine yaraşır cevaptır ki biz bunu Vadedilen Mesih’e (as) inananlarda görürüz. Onlarda hiçbir bağırıp çağırma, çığlıklar atma görülmez. Kendi genç çocuğundan ayrılma duygusunu anne veya babadan daha fazla hiç kimse anlayamaz. Merhumun babası hakkında Huzur-i Enver şöyle dedi: Vefat haberi ona ulaşınca çok kısa bir müddet sonra “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” dedi ve tam bir sükunete büründü. İşte budur bir müminin şanı.
Huzur-i Enver şöyle dedi: Ben Almanya turundaydım, tur sırasındayken kaza ve sonra da vefat haberini aldım. Sevgili gencin yüzü sık sık gözümün önüne geldi, sık sık dua etme imkanı da buldum. Ne kadar sevimli bir çocuktu. Huzur-i Enver ile son görüşmesinde, bugün on beş on altı dakika mülakatta, sorumun ayrıntılı cevabını aldım diye, azizim çok mutluydu. Onun gözlerinde hilafete karşı daima özel bir sevgi ve parıltı olurdu. O Camia Ahmediye’ye girdiğinde ben onun oyun oynamaya çok ilgisi olacağını, ihlasının da sıradan insanlarınki gibi olacağını düşünmüştüm. Fakat bu çocuk benim tahminlerimi yanlış çıkardı, okumak konusunda da zeki çıktı, oyun oynamaya da ilgisi vardı. Ve ihlas ve vefada da çok ileriydi. Hilafet ve İslam’ın korunmasında yalın kılıç olmak coşkusu vardı. Dostların bazı hallerini yazdığı gibi o bunu yaparak gösterdi de. Bir şeyi herkes yazdı: Tevazu, yumuşak huyluluk, din gayreti, hilafet sevgisi, misafirperverlik ve başkalarının duygularına saygı göstermek, onun özel vasıflarıydı.
10 Eylül’de İtalya’da kaza oldu ve vefat etti. Vakfe No’ya dahildi. Onların ailesine Ahmediyet, büyük dede mükerrem Allahdin bey vasıtasıyla girdi. Kendisi hz. Muslih Mevud’un (ra) elinden biat etti. Gencimiz 2012’de Camia Ahmediye’ye girdi ve ailedeki ilk mürebbi olacaktı. Üçüncü sınıfı bitirip dörde geçmişti, Musi idi. Anne babasına ilaveten iki kız kardeşi ve iki erkek kardeşi vardır. Camia Ahmediye öğretmeni Hafız İcaz Bey ve inçarc hayking (dağ tırmanışı baş sorumlusu) şöyle yazdılar: Dönüşe geçilmişti, herkes birlikte gidiyordu, birdenbire onun ayağı kaydı ve baş aşağı düştü, başına kask takmıştı. Fakat yine de kafasından yaralandı, düşme esnasında baygın durumdaydı veya nefesi durmuştu. Tutmaya çalışıldı ama başarılı olunamadı. Ambulans helikopter 20 dakika sonra geldi ve onlar vefat ettiğini rapor ettiler.
Huzur-i Enver bazı yanlış yorumlarda bulunanlara hitaben şöyle dedi: Böyle yanlış yorumlarda bulunanların akla uygun davranması lazım, gereksiz yorumlar yerine dert ortaklığı sergilemelisiniz. Bunda ne organizasyonun kusuru vardı ne de başka birinin. Bu takdir-i İlahi idi. Allah-u Teala bu kadar ömür takdir etmişti. Diğer çocukların hepsi ıstırap içindedirler. Allah lütfetsin ki onlar da normal hayata dönsünler. Güzel hatıralar tabii ki unutulamaz. Dostlar arasında o, anılmaya devam edecektir, ancak bundan hiçbir şekilde karamsarlık ortaya çıkmamalı. Huzur-i Enver, anne-babanın, kız kardeşlerin, erkek kardeşlerin, okul arkadaşlarının ve öğretmenlerinin izlenimlerini anlattı: Kız ve erkek kardeşleriyle de sevgi ilişkisi vardı. Halifeye ve hilafete uçsuz bucaksız sevgisi vardı. Eğer hilafet aleyhinde herhangi bir şey konuşulursa yüzü kıpkırmızı olurdu. Çok sabırlıydı. Okuldayken diğer öğrencilere yardım ederdi. Namaza çok bağlıydı. USB’sinde hz. Mesih-i Mevud’un (as) seslendirilmiş kitapları olurdu. Çok yumuşak huylu biriydi. Sınıfta hitabetle ilgili bir çok şeyler azizimin hafızasında olurdu. Her hafta yeni bir kitabı incelerdi. Teheccüde bağlı kalmaya çabalardı. Camia’daki derslere ilaveten dünyevî ilimler, genel kültür, şiir ve şairliğe de çok hevesliydi. Kısacası insanlar onunla ilgili birçok şeyler yazdılar. Allah-u Teala merhumun derecelerini yükseltsin ve Kendi sevgisinin altında yer versin. Bu genç Camia’yı bitirmeden önce bile çok iyi bir mürebbiydi. Hilafeti namusu gibi koruyan bir kimseydi. Allah-u Teala dünyadaki camiaların bütün talebelerini buna muvaffak kılsın ki onlar da ihlas ve vefa da ilerleyenler ve sorumluluklarını yerine getirenler olsunlar.
Huzur-i Enver, merhumun arkadaşlarına hitaben şöyle dedi: Dostluğun hakkı şudur ki, onun iyiliklerini benimseyip bütün gücünüzle din hizmeti için kullanın ve benim de, gelecekteki halifelerin de daima en iyi yardımcıları ve sultan-ı nasir olun. Allah-u Teala merhumun anne babasına, kız ve erkek kardeşlerine kalp sükuneti versin.
Kaynak: Roznama Alfazl, 20 Eylül 2016