Hakların en büyüğü Allah’a ibadet etmek ve insanoğluna nazik ve merhametli davranmaktır.
Seyyidna Hazret Halifetü’l Mesihi’l Hamis Atba, 29 nisan2016’da Beytü’l Futuh Camiinde Cuma Hutbesi irşad etti. Hutbe, çeşitli dillerdeki tercümesi ile birlikte MTA’da canlı olarak yayınlandı.
Huzur-i Enver hutbede, Ahmediye Cemaati’ne yakıştırılan bazı itirazların cevaplarını verdi ve dedi ki, Ahmediye Cemaati dürüst bir kalple Hz. Resulüllah’ın (sav) en yüce ve en faziletli peygamber olduğuna kesin olarak inanır ve hz. Resulüllah’ın (sav) sünnetine tabi olur, bizim bundan başka öğretimiz yoktur. Huzur-i Enver şöyle buyurdu: Bizim öncekinden daha fazla dini öğrenmemiz ve dost ve yakınlarımıza anlatmamız üzerimize farzdır. Biz İslam’a gerçek manada itaati kabul ederiz ve bidatleri kabul etmeyiz. Vadedilen Mesih ve Mehdi hazretleri şöyle buyurdu: Ben, İslam’ın ortaçağ (yani gerileme) döneminde ortaya çıkan yanlışlıkları yok etmeye geldim.
Huzur-i Enver, hz. Mesih-i Mevud’a (as) ait bazı açıklamaları ve olayları anlattı. Bunlardan kendisinin ahlakının birçok yönleri belli olmakta ve onun, efendisi ve tam olarak tabi olduğu Hz. Muhammed Mustafa’ya (sav) gerçek muhabbet besleyen birisi olduğu anlaşılmaktadır. Bir defa, Abdulhak isimli Hıristiyan bir öğrenci araştırma yapmak için Kadiyan’a geldi. O, Hz. Mesih-i Mevud’a (as), ben bir Hıristiyan’ın yanında sizin isminizi anınca o size küfür etti, ben buna dayanamadım, dedi. Onun bu sözünü duyunca hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle cevap verdi: Bana küfürlerle dolu mektuplar gelir, bildiri ve ilanlarda küfürler edilir, fakat ben o küfürlere hiç aldırış etmem, çünkü öteden beri Allah’ın seçtiklerine ve ermişlere karşı nankörler böyle davrandılar. Ben insanoğlunun gerçekten hayrını isteyen birisiyim. Huzur-i Enver, Hz. Mesih-i Mevud’un (as) misafirperverliğine dair olayları da anlattı. Bir hastayı ziyaretini anlattı ve sonra dedi ki, duanın kabulü hakkında hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle buyurur: Allah-u Teala tarafından emir ve izin olduğunda ben duanın kabul olacağını hissederim. Gerekli olan şudur ki, kul kendi durumunda temiz bir değişiklik meydana getirirse, Rabbi ile barışırsa, dünyaya gelişinin maksadını anlar ve onu yerine getirmek için çabalarsa o zaman Allah-u Teala ona rahmet ile yönelir. Duaya dikkat çekerek buyurur ki, Allah-u Teala lütfettiğinde hiçbir sıkıntı kalmaz. O, birisinin faydalı olduğunu gördüğünde onun hayatında ilerleme nasip eder. Çok tövbe ve istiğfar yapmak gerekir ki Allah-u Teala lütfetsin, Allah-u Teala’nın lütfu indiğinde dualar da kabul olur. Duaların kabulü için Allah-u Teala’nın buyruklarını kabul etmek ve O’na ibadet etmek şarttır.
Huzur-i Enver şöyle buyurdu: Vadedilen Mesih ve Mehdi hazretleri bize, Hukukullah (Allah’ın hakları) ve hukukulibad (Allah’ın kullarının hakları) hakkında doğru dini öğretiye uygun olarak yol gösterdi ve kendisi bizzat örnek oldu. Kendisi şöyle buyurur: Allah-u Teala’nın haklarından en büyüğü O’na ibadet etmektir ve bu ibadet herhangi bir kişisel maksada dayalı olmamalıdır. Tersine, eğer cennet ve cehennem olmasaydı bile yine de O’na ibadet edilmelidir. İnsanoğluna dert ortağı olmak konusunda benim usulüm şudur ki, düşman birisi için dua etmedikçe tam olarak kalp temizlenmez. Düşman için dua etmek de Nebi-yi Kerim’in (sav) sünnetidir. Bizim, kendisi için iki üç defa dua etmediğimiz hiçbir düşmanımız yoktur, işte ben size bunu söylüyorum ve bunu öğretiyorum. Hüda Teala, birisine gerçek manada eziyet edilmesi ve haksız yere nefret yoluyla düşmanlık edilmesinden, birisinin O’na ortak koşulmasını istemediği gibi hoşlanmamaktadır. Allah-u Teala’nın mahlukatına son derece nazikçe ve merhametle davranmak gerekir. Onlara dert ortağı olmak ve sevmek gerekir. Kısacası benimle bağı olan sizler öyle bir topluluk olmalısınız ki biz sizden dolayı bedbaht olmayalım. Bu, “tahallagu bi ahlakillah” (Allah’ın ahlakıyla ahlaklanın) emrinde sunulan öğretinin özetidir. Huzur-i Enver şöyle dedi: Hz. Mesih-i Mevud (as) Kuran öğretilerini benimsemek ve kendi üzerinde uygulamanın hakkını eda etti ve Hz. Resulüllah’a (sav) tabi olmakta bu öğretiyi ve bu şeriatı kökleştirme derdi taşıyordu. Allah-u Teala bizi, onun Cemaatine dahil olmanın hakkını vermeye muvaffak kılsın. Bizi, kendi fiilî örneğimizi Kuran ve sünnete uygun yapmaya muvaffak etsin. Hz. Resulüllah’ın (sav) yüce makam ve mertebesini doğru idrak etmeyi nasip etsin ve İslam’ın gerçek öğretisini dünyaya gösterenler olalım. Amin.
Kaynak: Roznama Alfazl, 3 Mayıs 2016