Bi'at, Tövbe ve Günah Arasındaki İlişki - Müslüman Ahmediye Cemaati

Bi’at, Tövbe ve Günah Arasındaki İlişki

Gelişinin Sebebi Nedir?

1897, Mevlevi Abdul Kerim Sayalkoti (r.a.) hatıra defterinde şöyle yazmıştır:

“Bir kişi Calandır şehrinde: “Siz niye gönderildiniz?” diye sorunca, Mehdi (a.s.):

“İnsanoğlu kuvvet-i yakînde ilerlesin diye gönderildim” cevabını verdi.”

İman Kaç Çeşittir?

Aynı kişi, Munşi Muhammed Arure (r.a.) Calandır şehrindeyken Vadedilen Mesih’e (a.s.): “İmanın kaç çeşidi vardır?” diye sorunca O da:

“İman kaba ve ince olmak üzere iki çeşittir. Dinü’l-acâ’iz kaba imandır, benim arkamdan yürümek ise ince imandır.” buyurdu.

1895, Mufti Muhammed Sadık (r.a.): “Ben 1895 senesinde Vadedilen Mesih’in (a.s.) ziyaretine her gittiğimde, onun pâk sözlerini, bir kâğıt parçasına yazarak daima Lahor’a götürüp Ahmedi Müslümanlara okurdum. O zamanki hatıralarımdan birkaçını sunuyorum. O günlerde hatıralarımı yazarken tarih atmıyordum. Bu sebepten dolayı bunları tarih zikretmeden sizlere sunacağım.

Bi’at, Tövbe Ve Günah Arasındaki İlişki

Bi’atta ne tür bir fayda olduğunu ve niye buna ihtiyaç duyulduğunu bilmemiz gerekir. Çünkü bir şeyin faydası bilinmediği müddetçe değeri de anlaşılamaz.

Örneğin her evde para bulunduğu gibi bir parça odun da bulunur. Para kendi içinde (bir kuruş, bin lira, yüz bin lira gibi) değişik değerlere sahiptir. Tabii ki, hiçbir evde, yüz bin lirayı korumak için alınan tedbir, bir kuruş için alınmaz. Aynı şekilde bir parça odun için de bir tedbir alınmaz, değersiz olduğu için bir tarafa atılır.

Anlatmak istediğim değerli şeyler için alınan olağanüstü güvenlik tedbirleri değersiz şeyler için uygulanmaz. (Dolayısıyla, bi’atın içinde neyin ne kadar önem taşıdığının bilinmesi gerekmektedir.)

Aynen bunun gibi bi’atta en değerli şey tövbedir. Tövbe “rücû” yani geri dönmek anlamını taşır.

İnsan günahlarla sımsıkı bir ilişki kurup onu yurt edinmiştir. Tövbe bu yurttan göç etmek demektir. Rücû ise, pak ve temiz yaşantı demektir.

Herkesin bildiği gibi vatanı terk etmek, ondan vazgeçmek çok ağır bir iştir. Bu, binlerce zorlukla karşılaşmak demektir. İnsan evini terkedince bile birçok zorlukla karşı karşıya kalır. Ama yurdunu terketmesi, bütün arkadaşlarını, evini, komşusunu, yurdun sokak ve caddelerini ve çarşısını terk edip yeni bir memlekete yerleşmesi demektir. Bu, yıllardır yaşadığı memleketini, sanki orada hiç yaşamamış gibi unutup kendisine yepyeni bir vatan edinmesi demektir. İşte, tövbe budur.

Günahın dostuyla takvanın dostu ayrıdır. Sufiler bu değişikliğe “ölüm” derler. Gerçek tövbe eden büyük zahmetlere katlanmak zorundadır. Ama Allah (c.c.) Rahim ve Kerim’dir. O, böyle bir kişiyi mükâfatlandırmadan öldürmez.

“Allah (c.c.) tövbe edenleri sever” âyet-i kerimesinde Yüce Allah (c.c.) şunu anlatmak istemektedir ki, tövbe edince insan çaresiz bir fakirin durumuna düşer. Bu yüzden Allah (c.c.) onu sever ve iyi kimselerden sayar.

Öbür dinler Allah’ı (c.c.) Rahîm ve Kerîm kabul etmezler. Hıristiyanlık Allah’ı (c.c.) zalim kabul edip oğlunu Rahîm kabul etmektedir. Baba, hiç günahı affetmeyecek kadar zalim; ama oğul canına kıyıp günahlarını affettirecek kadar rahim imiş. Baba oğul arasında yaratılış ve huy itibariyle bu kadar büyük bir farkı kabul etmek doğrusu akılsızlık ve deliliktir. Çünkü baba oğul arasında ahlâk ve huy açısından daima bir benzerlik bulunur. (Ama burada hiçbir benzerlik yoktur.)

Allah (c.c.) eğer Rahim olmasaydı insanoğlu bir an bile rahat soluk alamazdı. O, insanoğlu ve ameller daha ortada yokken, onun için faydalı olan binlerce şey yarattı. Durum böyle iken O’nun tövbemizi ve amellerimizi kabul etmeyeceği nasıl düşünülebilir?

Vadedilen Mesih ve Mehdi

Hz. Mirza Gulam Ahmed Kadiyani

Eserlerden Seçmeler kitabından

Print Friendly, PDF & Email

Bir Öncekini Oku

Muhaliflere Nasihat Ve Cemaatin Geleceği

Bir Sonrakini Oku

Gaybe İnanmak