29 Nisan 2023
V. Halifetu’l Mesih Hazretleri (Allah kendisine güç versin), 29 Nisan Cumartesi günü Beytül Futuh Camii’ne geldi ve İngiltere Bayan Vakf-ı Nevlerinin 2023 İçtimasının kapanış oturumuna hitap etmek üzere Tahir Salonuna geçmeden önce, Öğle ve İkindi namazlarını kıldırdı.
Varışta, bütün katılımcıları selamladıktan sonra Huzuraba, Edibe Sedef Hanımı Kuran-ı Kerim’den bir bölümü tilavet etmesi için davet etti. Seçilen ayet-i kerimeler Al-i İmran Suresi 37 – 38. ayetleriydi. Raşida Han Hanım (okunanların) İngilizce tercümesini sundu.
Ardından Büşra Galip Hanım, Hazreti Muslih-i Mevudra tarafından kaleme alınmış Urduca bir nazımı okuma üzere davet edildi – Ahd şikni na karo, ehl-i vefa ho jao. (Yanlış bir şey yapma, Ehl-i Vefa ol)
Huzuraba daha sonra, İngiltere Bayan Vakf-ı-Nev Sekreteri Dr. Meliha Mansur Hanımdan içtima raporunu sunmasını istedi.
Meliha Hanım Huzur’aaba, orada bulunarak toplantıyı şereflendirmesi sebebiyle şükranlarını sundu. Kendisi Huzur’aaba ve izleyicilere, sabah 10’dan başlayarak günün programı hakkında ve örneğin, medya kuruluşlarına nasıl mektup yazılacağı ve Cemaat’e nasıl daha iyi hizmet edileceği gibi konularda gerçekleştirilen grup tartışmaları ve çalıştaylarla ilgili bilgi verdi. En son İçtimanın gerçekleştiği 2019’daki 1.154 katılımcıya mukabil, bu yıl 1.213 Bayan Vakf-ı Nev katılımda bulundu.
İçtima, sabah saat 10’da İngiltere Lacna İmaillah Sadırı Dr. Feriha Han Hanım’ın başkanlığındaki açılış oturumuyla başladı. Bundan sonra, Huzur’unaba rehberliğine uygun olarak içtima programı, grup münazaralarını esas aldı. Bu çalıştaylar, Bayan Vakf-ı Nevler olarak rolümüzü nasıl yerine getireceğimizi, İslam’ın kadın haklarını nasıl savunduğunu anlamayı, Hilafet’e güçlü bir bağlılık geliştirmenin önemini ve yaşça büyük nasirat için bir kariyer rehberliği atölyesini içerdi. Tebliğ atölyelerinin muhteviyatında ise, yaygın iddialara nasıl yanıt verileceği ve gazete editörlerine mektup yazmak üzerine uygulamalı bir oturumu da içeren, Kalemin Cihadına nasıl katılınacağı bulunuyordu. Yaşça büyük vakıflar için, kendilerine lütfedilmiş birçok rol arasında dengeyi bulmak hakkında bir tartışma paneli de düzenlendi. Bundan başka, nasirat için kardeşlik bağlarını geliştirecek eğlence ve aktivite alanları da organize edildi.
Raporun (sunumunun) ardından İngiltere saatiyle 17:15’de Huzuraba, kapanış konuşmasını yapmak üzere kürsüye teşrif etti.
Huzuraba, İngiltere Ulusal Vakf-ı Nev İçtimalarının bir kez daha gerçekleşmesi Allah’ın bir lütfudur diye beyan etti. Huzuraba herkese şunu hatırlattı ki, onlar doğmadan önce özellikle İslam’ın hizmetine vakfedilmişlerdir. Bundan dolayı en büyük öncelikleri, daima inançlarını dünyevi her meselenin üzerinde tutmak olmalıdır. Huzuraba, imana öncelik vermenin aslında ne anlama geldiğinden bahsedeceğini söyledi.
Huzuraba şöyle buyurdu.
“İnancınızı her şeyin üzerinde tutmanın ve ona değer vermenin ne demek olduğunu bir kez anladığınızda, bunun hayatınızı nasıl yaşadığınız üzerinde derin bir etkisi olacaktır. O, sizi kişisel bir ıslah sürecine doğru yönlendirecek ve Cemaat’e en iyi şekilde hizmette bulunmanızı sağlayacaktır.”
Huzuraba buyurdu ki, inancına öncelik veren birisi, doğal olarak güzel ahlaklı bir hayat sürmeye ve İslam’ın savunduğu değerleri kendi kendine telkin etmeye yönelecektir.
Dünya dinsiz olmayı sürdürürken, Allah’ın dininin gerçek hizmetkârları olduklarını kanıtlamak Bayan Vakf-ı Nevlere düşmektedir ve bunun için de onların gerçek durumlarını keza değerlerini tanımaları gerekir.
Bayan Vakf-ı Nevler, yeryüzünde ahlaki ve manevi bir inkılabı gerçekleştirebilecek ve gerçekleştirmesi gereken genç hanımlardır, aynen efendimiz ve öğretmenimiz Hz. Resulullah’ınsav bir inkılabı beraberinde getirmesi gibi.
Peygamber Efendimizsav buyurmuştur ki, Müslümanlar manevi bir sıkıntı yaşayacakları zaman, böyle bir devirde imanı canlandıracak ve insanları Yaratanları’na geri döndürecek bir Mesih ortaya çıkacaktır. Vadedilen Mesihas Müslümanları ve gayrimüslimleri hak din olan İslam’a çağırmıştır ve onun hayatlarını dinin hizmetine vakfetmiş hizmetkârları olarak Bayan Vakf-ı Nevler, gerçek İslami öğretilerin örnekleri ve yaşayan modelleri olarak diğer Ahmedilerden daha büyük bir sorumluluk taşımaktalar. Başkalarını da davayı takip etmeye teşvik etmek üzere, onların bu dünyada Allah’ın öğretilerini yerleştirmek için çaba göstermeleri gerekmektedir.
“Sözlerinizle ve özellikle de amellerinizle, insan olarak birbirimize olan sorumluluklarımızı yerine getirmemiz, keza barış ve uyum içinde yaşamamız gerektiği hakkında başkalarını eğitmeli ve onlara ilham olmalısınız. İnsani değerleri korumanın, keza birbirimize sevgi, nezaket ve saygı ile muamele etmenin önemi hakkında başkalarına yol göstermelisiniz. Ancak, sizler İslam’ın öğretilerine göre hareket etmedikçe, başkalarını etkilemeyi bekleyemezsiniz.
“Bu bakımdan bir Müslümanın en önemli görevi, Allah’a O’nun talep ettiği gibi ibadet etmektir. Buna istinaden Vakf-ı Nev programının mensupları olarak sizler, daima ibadetlerinizi korumalı ve sakınmalısınız. Namazı kalıcı dostunuz olarak göz önünde bulundurun.
“Dünyevi işleriniz veya eğitiminiz nedeniyle namazları geciktirmeniz ya da kaçırmanız söz konusu olmamalıdır. Tembellik göstermeyin ve sizi Allah’a ibadetten alıkoyan zayıf bahanelere kapılmayın; aksine namazı vaktinde, büyük bir dikkatle ve odaklanarak kıldığınızdan emin olun.
“Arada sırada, kötü hava koşulları ya da diğer gerçek sebeplerden dolayı, Öğle ve İkindi namazları yahut da Akşam ve Yatsı namazlarının birleştirilmesi mümkündür, ancak o zaman bile bunlar mümkün olan en erken zamanda eda edilmelidir. Bundan başka, bir Müslüman her gün Kuran-ı Kerim okumalı, üzerinde düşünmeli ve onun öğretilerine göre de amel etmeye çalışmalıdır.
“Bayan Vakf-ı Nevler olarak sizler, hayatınızı dininizin hizmetine vakfettiniz ve bundan dolayı üzerinize düşen görev, Kuran’ı araştırmak ve onun çeşitli öğretilerini tanımaktır. Kuran’ın her buyruğu hayati önem taşımakta olup, hafife alınmaması gerekir.”
Huzuraba daha sonra, Kuran-ı Kerim’in bize birçok vazifelerimizi hatırlattığını beyan etti. Örneğin, anne baba bakımından ve onlara karşı görevlerimiz ile ilgili, tesettür ve bir kimsenin iffetini erkeklerden koruması, keza başörtüsü takması hakkında.
“Gayrimüslim âleminde örtünme ve başörtüsü kavramlarının uzun zamandır eleştirildiği doğrudur. Lakin şimdi belli başlı gayrimüslimler, aslında İslam’ın öğretilerini yansıtan korunma önlemlerini talep etmektedirler. Toplumun her kesiminde kadınları taciz eden ve istismar eden sayısız erkek vakasına ilişkin raporların ardından onlar, dikkatli olunması gerektiğinin farkına varmaya başladılar.
“Nispeten yakın zamanda yapılan bir araştırma, Birleşik Krallık’ta 18-24 yaş arası kadınların %97’sinin erkekler tarafından taciz edildiğini bulmuştur. Tüm yaş aralıklarından kadınların %70’i, toplum içinde cinsel tacize uğradığını beyan etmiştir. Sonuç olarak, kadınlar için güvenli alanlar oluşturulması veya sadece kadınlara yönelik etkinliklerin düzenlenmesi çağrılarında bulunulmuştur.
“Bunun gibi yakın zamanda yayınlanan yeni bir rapor da, Birleşik Krallık’ta yaşayan birçok kadın ve kız çocuğunun, vücutlarının büyük bölümünü açıkta bırakan spor kıyafetleri giymek zorunda kaldıkları için adeta cinselleştiriliyor olmalarından dolayı, sporu ve egzersizi bıraktıklarını ortaya çıkarmıştır.
“Bu nedenle, gerek başörtüsü gerekse İslam’ın herhangi bir öğretisi hakkında asla aşağılık kompleksi yahut da utanma duygusu barındırmamalısınız. Bunun yerine, dini inançlarınız hakkında gurur duymalısınız, keza inancınızı ifade etmek konusunda da tereddüt etmemelisiniz. Şüphe yok ki, akıl ve mantık dışı olan hiçbir İslami emir yoktur. Her İslami öğreti, insan fıtratına, keza toplumsal barış ve uyumu sağlama yöntemlerine dayanmaktadır.”
Huzuraba buyurdu ki, ister televizyonda, ister sosyal medyada yahut da dışarıda parklarda ya da plajlar ve benzeri yerlerde olsun, toplumda edepsizlik yaygındır. Her Vakf-ı Nev genç kız güçlü bir karakter göstererek, “İslam’ın öğretilerini her bakımdan içlerinde barındırmaya çalışmalıdır”.
İslam’ın öğretilerinden Huzur’unaba altını çizmek istediği bir başka yön de, doğruyu söylemektir. Şaka yaparken bile, bir kimse yanıltıcı olmamalı ve yalan söylememelidir.
“Bundan başka İslam, bir kişinin akrabalarına sevgi ve şefkatle muamele etmesi gerektiğini öğretir ve hayatını vakfetmiş bayanlar ve Bayan Vakf-ı Nevler, bu özelliği başkalarından daha fazla göstermeye çaba göstermelidirler.
“Allah’ın lütfuyla Vakf-ı Nev programı, İlk Vakf-ı Nev kız çocukların büyük bir kısmının anne olduğu bir safhaya ulaştı. Aslında (programın başlamasının) birkaç yıl sonrasında doğanların bile çoğu şimdi evlidir ve ailelerini kurmaktadır. Bunlar gibi Bayan Vakf-ı Nevlerin sorumlulukları çok daha fazladır. Önceleri esasen kendi ahlaki durumlarına odaklanmaları gerekirken, şimdi onlar, Cemaat’in yeni neslinin yetiştirilmesinden de doğrudan sorumludurlar. Bu görevi yerine getirmek için Ahmedi anneler, Allah’a ibadetin en yüksek standartlarını sergilemelidirler, keza kendilerine de en güzel ahlakı aşılamalıdırlar.
“Çoğunuz burada büyüyüp, eğitim gördünüz ve dolayısıyla bu toplumu anlamaktasınız, keza onun kötülüklerini ve ahlaksızlıklarını da tanımaktasınız. Bu bilgiyi sadece kendinizi onun kötü etkilerinden korumak için değil, aynı zamanda çocuklarınız büyüyüp yetişirken onları bekleyen ahlaki tehlike ve tuzaklardan sakınsınlar diye, kendilerine rehberlik etmek için de kullanın.
“Hiçbir şüphe yok ki, gelecek nesillerimizin dinlerine bağlı kalmasını sağlamak, Ahmedi anneler için zamanın büyük bir meydan okumasıdır. Bunun ötesinde, insanları Allah’a yaklaştırmak için üzerinize düşen görevin de bilincinde olunuz.”
Ardından Huzuraba şöyle buyurdu:
“Her Vakf-ı Nev işe kendi evinden başlamalıdır. Küçük kardeşlerinize, keza çocuklarınıza sevgi ve özenle davranın ve onların kalplerinde Allah sevgisini büyütmeye çalışın. Bundan sonra komşularınıza, arkadaşlarınıza ve bütün dünyaya elinizi uzatın. Her şeye hâkim olan Yüce Allah’ın öğretilerinin bulunduğu adaletli bir toplumu geliştirme çabanızda asla duraksamayın. İnancınız uğruna her türlü fedakârlığa hazır olun ve geçmişin en yüksek manevi mertebelere ulaşmış asil kadınlarından da ilham alın”.
Her devirde muttaki kadınlar, imanları ve Allah’a inançları uğrunda büyük bir rol oynamışlardır. Huzuraba, imanlarında üstün olan ve inançları için muazzam bir cesaret gösteren İsa’nınas kadın havarilerini misal gösterdi. Çarmıhtan kurtuluşunun ardından mezar benzeri bir mağarada üç gün geçirdiğinde İsa’nınas yardımına koşanlar, Mecdelli Meryem ve diğer iki kadındı.
Kuran-ı Kerim özel olarak çok dindar iki kadından bahseder – Hazreti Meryemas ve Firavun’un hanımı. İkincisinin durumuna (bakıldığında), “Bir kâfirin karısı olmasına rağmen o, Allah’a imanla bağlı kaldı”.
Peygamber Efendimizinsav mübarek devrinde kadınların fedakârlıkları yeni doruklara ulaştı ve onlar gelecek devirlere de hep örnek olarak kalacaklar. Onlar, imanları uğruna tarif edilemez üzüntü ve ıstırap çektiler. Daha sonra Huzuraba, ilk Müslümanlara nasıl zalimce muamele edildiğini ana hatlarıyla anlattı.
“Bir keresinde Peygamber Efendimizsav, her ikisi de köle olan Müslüman bir karı kocanın acımasız efendileri tarafından kendi yöntemiyle korkunç bir şekilde işkence gördüklerine şahit oldu. Sahipleri, Peygamber Efendimiz’esav olan imanlarından vazgeçmelerini talep ederken, onlar kavurucu sıcakta kaynayan kumlar üzerinde yatmaya zorlandılar ve dur durak demeden dövüldüler, keza üzerlerine de sert taşlar konuldu. Acı çektikleri halde onlar, imanlarında tek bir kez bile bocalamadılar.
“Onların canlarının yanmasını müşahede eden Peygamber Efendimizsav, duygu ve kedere boğuldu ve Allah’a yönelerek duada bulundu. Peygamber Efendimizsav Müslüman karı kocaya hitap ederek, sabır göstermeleri için kendilerini teselli etti ve onlara Allah’ın mükâfat ve lütuflarının en büyüğüne yakında kavuşacaklarının müjdesini verdi.
“En nihayetinde, aralıksız işkence sonucu koca hayatını kaybetti. Müslüman kadının kocasını kaybettiği o anda bile sahibi merhamet göstermedi. Aksine, o bir mızrak alıp şiddetle (kadının) karnına saplayıp, onun da ölümüne neden oldu.
“Dünyevi bakımdan o kadının bir mertebesi ya da statüsü bulunmuyordu. İşin doğrusu, bir köle olarak o, toplumun en zayıf sınıfının bir parçası olup, sahiplerinin bir eşyası ya da malında başka bir şey de değildi. Ancak Peygamber Efendimizinsav doğruluğuna olan mutlak inancı ve mükemmel iman standartları sayesinde, dünyanın değersiz gördüğü bu hanım, en yüksek manevi zirvelere tırmandı ve onun yüce mertebesi tarihe ebediyen silinmeyecek bir şekilde kazındı.
“İslam’ın ilk devrinden hayranlık uyandıran bir diğer örnek Hz. Ümmü Umâre’yera aittir. O, İslam’ın erken dönemindeki çeşitli savaşlarda birçok Müslüman erkeğin çok ötesinde olağanüstü bir cesaret ve sebat göstermiştir.
“Benzer şekilde, Kuran-ı Kerim’in kutsallık ve saygınlığı korunsun diye öfkeli kardeşinin gazabına katlanan Hz. Ömer’inra kız kardeşinin fevkalade örneği de karşımızdadır. Kardeşinin yüksek iman seviyesini görmek Hz. Ömer’ira duygulandırdı ve bu, onun hayatında İslam’ı kabul etmesine yol açan bir dönüm noktası oldu.
“Bu devire ilerlediğimizde, Allah’ın lütfuyla birçok Ahmedi hanım da inançları uğruna büyük fedakârlıklarda bulunmuşlardır.
“Pakistan’da şehitlik mertebesine ulaşanlar sadece erkekler değildir. Ahmedi hanımlar da inançları uğruna canlarını vermişlerdir. Onlar sarsılmaz bir cesaretle son nefeslerine kadar imanlarında sebat ettiler ve maruz kaldıkları vahşet ve zulümlere de asla boyun eğmediler. Doğrusu tarih, Müslüman hanımların imanları uğruna oynadıkları muhteşem rolle dopdoludur, keza onlar, bu devirde dinlerini tüm dünyevi meselelerin üzerinde tutacaklarına söz vermiş olan bütün Bayan Vakf-ı Nevlere de örnek olmaktalar.
“Şunu daima akıllarınızda tutun ki, bu tür hikâyeler sadece okumamız yahut da tarih kitaplarına iletmemiz için değildir; aksine bunlar, inançlarımızda sebat etmemiz ve modern toplumun meydan okumalarında yönümüzü bulmamız için bize ilham vermelidir. Bu bakımdan her Ahmedi Hanım ve kız çocuk, özellikle de Vakf-ı Nev programına mensup olanlar şunu anlamalıdırlar ki, artık imanları uğruna olabilecek her çeşit fedakârlığa hazır olma kisvesini kuşanma sırası onlardadır.
“Günümüz toplumunda yaygın olarak sayısız ahlaki hastalıklar ve kötülükler bulunmaktadır ve giderek artan bir şekilde insanlar dinden çıkmaktadır. Bu koşullar altında Bayan Vakf-ı Nevlerin, Allah’ın yolunda tutumlarını belirlemeleri gerekir. Dünyeviliğin bütün izlerini zihninizden silmeye çalışmalı ve dünyanın sathi çekiciliklerine ve cazibesine kapılmadığınızdan emin olmalısınız. Bunun yerine, hayatlarınızı İslam’ın öğretilerine göre yaşamaya çalışınız.
“Dini inançlarınızı üstün tutmaya daima istekli olunuz. İmanınızı koruyun ve Allah ile daima diri bir bağ kurmaya çalışınız; O’nun huzurunda alçakgönüllülükle eğilip, içtenlikle dua edin ki, tebliğ ve takva ehli davranışlarınızla yeryüzünde köklü bir değişim yapabilesiniz. Dünya insanları Yüce Allah’a secdede birleşsinler diye, Peygamber Efendimizinsav sancağı altında insanlığı birleştirmedeki rolünüzü oynamak üzere her gün çabalayınız. Bu meydan okumanın karşısında ayağa kalkabilirseniz, hayatınızın amacını gerçekleştirecek ve sadece isim olarak değil, çok daha önemlisi ruhen ve fiilen Vakf-ı Nev olduğunuz iddiasında da bulunabileceksiniz.
“İster genç, isterse yaşça büyük olun, şunu tekrar ediyorum ki, dünyaya gelmenizden önce anne ve babanızın vermiş olduğu ve sizlerin sonradan tekrarladığınız, dini, dünyevî meselelerin üstünde tutmak ve hayatınızı İslam’ın hizmetinde geçirmek yolundaki hakikatli yemininizi daima tutmaya çalışmalısınız.
“Yüce Allah, hepinize bunu yapabilmeniz için güç versin. Hepiniz sorumluluklarınızı yerine getirebilin ve yeryüzünde hakiki ve kalıcı bir inkılabı gerçekleştirenlerden olun. (İnşallah.) Âmin.”
Daha sonra Huzuraba, İngiltere saatiyle 17:51 civarında, yola çıkmadan önce, herkese sessiz duada önderlik etti.