Mirza Gulam Ahmed Hazretleri Barlas adlı bir Türk-Moğol kabilesine mensup bir Farisîdir. Encyclopedia Britannica (Britanica ansiklopedisi) yazarının bildirdiğine göre İran Şahı Feruz Şah pur zamanında Semerkant İran sınırları içerisinde idi ve birkaç yüzyıl boyunca öyle kaldı. Hz. Mirza Gulam Ahmed’in (A.S.) ataları Semerkant civarından hicret edip Hindistan’a geldiler ve Gurdaspur ili, Batala ilçesine bağlı Kadiyan adlı köye yerleştiler. Asıl adı İslampur Kadı olan bu köy daha sonraları kasabaya dönüşmüştür.[1]
Vadedilen Mehdi herhangi bir milletten olabilirdi. Ne var ki Allah-u Teala (C.C.) kendisini Türk asıllı Farisi bir aileden seçti. Hatırlanacağı gibi Hazreti Resulüllah (S.A.V.), Vadedilen İmam’ın Selman-ı Farisî gibi Farisîlerden olacağını haber vermişti ve imanın dünyadan kaybolduğu bir devirde Farisîlerden olan bu yüce zatın onu tekrar dünyaya geri getireceğini beyan etmiştir.[2]
Vadedilen Mesih ve Mehdi Mirza Gulam Ahmed Hazretleri bugün bir kasaba olan Kadiyân adlı köyde dünyaya geldi. Bu köy medenî dünyadan uzak, Hindistan’ın geri kalmış bir bölgesinde bulunmaktadır. Ahmed Hazretleri bu köyden bütün dünyaya seslendi ve Allah (C.C.) tarafından İslâmiyet’in doğruluğunu, gerçekliğini ve sâir dinlere karşı üstünlüğünü ispat etmek için seçildiğini bildirdi. Bu maksatla Müslüman Ahmediye Cemaati adlı, İslâmiyet’in hizmetinde çok faal olan bir hareket başlattı.
Değerli okuyucular! Ahmed Hazretleri hakkında ve tesis ettiği cemaat hakkında ne yazık ki çok dedikodu yapılmaktadır. Deniliyor ki Ahmed Hazretleri maazallah İslâm dininden başka bir din ileri sürüyor. Hazret-i Muhammed’ (S.A.V.) in ümmetinden mâada başka bir ümmet kuruyor. Kendisi Hazret-i Muhammed’ (S.A.V.) in ümmetinden değildir. Hattâ Ahmed Hazretlerinin getirdiği yeni dinin ismi İslâm değil, Kadiyâniliktir deniliyor. Bunun arkasında İngilizler varmış, güya Kâdiyânilik İngilizlerin kurdurduğu bir din imiş. Ahmedilerin Kuran-ı Kerim’den başka bir kitapları varmış. Bunlar Kuran’a inanmazlarmış vs. vs.
Bir dedikoduya hemen araştırmadan inanmak İslâmiyet’e yakışmaz. Bir Müslüman’ın duyduğu her şeye tetkik etmeden hemen inanması doğru değildir. Bu dedikodu ve iftiralara bir cevap vermek yerine Ahmed Hazretleri’nin (A.S.) inançlarını kendisinden öğrenelim. Bakın kendileri bu konuda ne derler:
“Biz inanırız ki Allah-ü Ta’âla’dan başka ibâdete lâyık bir kimse yoktur ve seyyidüna Muhammed S.A.V. Hazretleri O’nun resulü ve “Hatemül-enbiyâdır ve Biz inanırız ki melekler haktır ve ölülerin dirilmesi haktır ve hesap günü haktır ve cennet haktır ve cehennem haktır. İslâm şeriatından bir zerre eksilten veya bir zerre ilâve eden veya farzların terki ve ibâhat’in (başıboşluk) temelini atan, imansız ve İslâm’dan dönmüş biridir ve biz cemâatimize nasihat ederiz ki içtenlikle bu kelime-i tayyibeye imân etsinler ki “Lâ ilahe illallâhü Muhammedürresûlüllâhi” ve bunun üzerinde ölsünler ve bütün peygamberlere, ve doğruluğu Kurân-ı Kerim’ce sabit olmuş bütün kitaplara imân etsinler ve oruç ve namaz ve zekât ve hac ve Allah-ü Ta’âla ve onun Resûlü’nün tesis ettiği bütün farzları farz kabul ederek, ve bütün yasakları yasak kabul ederek, tam manasıyla İslâm’a göre hareket etsinler.”[3]
Başka bir kitabında Ahmed Hazretleri, inancını şöyle açıklamaktadır:
“Bizim dinimizin özeti ve özü “Lâ ilahe illallâhü Muhammed-ür Resûlüllâhi”dir. Bu dünyadaki hayatımızda inandığımız ve Allah-ü Teâlâ’nın verdiği tevfik ile bu geçici âlemden birlikte göç edeceğimiz itikadımız şudur ki elinden din tam mertebeye erişmiş olan Hazret-i Seyyidüna ve Mevlâna Muhammed Mustafa S.A.V. hâtem-ün nebiyyin ve hayr-ül mürselindir … Ve biz kuvvetli ve kesin bilgi ile Kuran-ı Kerim’in gökle ilgili kitapların sonu olduğuna inanıyoruz Biz, Peygamberimiz’in (S.A.V.) izinden yürümeden bir insanın doğru yolun en küçük derecesini bile elde edemeyeceğine inanıyoruz.”[4]
Ahmed Hazretleri, kurduğu Müslüman Ahmediye cemâatinin üyelerine de şöyle bir nasihatte bulunmuştur:
“İnanç bakımından Allah’ın (C.C.) sizlerden istediği ancak kendi birliği ve Muhammed’in (S.A.V.) onun resulü olmasıdır ve o, Hâtem-ül Enbiyâ’dır ve herkesten daha üstündür.”[5]
Urduca şiirlerinden birisinde de inancını şöyle dile getirmektedir:
“İnandığımız din Müslümanların dinidir. Biz içtenlikle Hâtemülmürselin’in hizmetçileriyiz. Şirk yani Allah’a ortak koşmak ve bid’attan nefret ederiz. Ahmed-i Muhtar’ın yolunun toprağıyız. Bütün emirlerine imanımız vardır. Can-ü gönül bu yola kurbân olsun.”[6]
Değerli okuyucular! Allah rızası için siz kendiniz karar veriniz; Bu inançların hangisi İslâmiyet’e aykırıdır? Hangisi Kuran-ı Kerim’e muhaliftir? Allah’tan korkmak lâzım. Eğer bu inançlar İslâmiyet’e aykırı ise, eğer “Lâ ilahe illallahü Muhammedür Resûlüllâhi” İslâmiyet’e aykırı ise, eğer Allah’ın vahdaniyeti ve tek oluşuna inanmak İslâmiyet’e aykırı ise, eğer Hazret-i Muhammed’e (S.A.V.) iman etmek İslâmiyet’e aykırı ise Allah aşkına söyleyin o zaman İslâmiyet ne demektir? İngilizler bir din kurdurmak isteselerdi uygun birisini seçerlerdi. Ahmed Hazretleri Mehdi olarak geldiğini iddia etti. Mehdiliğin İngilizlerle ne alakası vardır?
Sonra İngilizler Hindistan’dan ayrılalı seneler geçmiştir fakat Ahmed Hazretlerinin kurduğu Müslüman Ahmediye Cemaati bugün bile varolmaktadır ve gün geçtikçe ilerlemeye devam etmektedir. Bugün dünyanın her kıtasında ve bir çok ülkede pek çok merkezleri vardır. Bu cemaat Hıristiyan ülkelerinde camiler inşa etmekte, değişik dillere Kuran-ı Kerim’in tercümesini yayınlamakta, İslâmî kitaplar neşretmektedir. Müslümanların Katolik İspanya’dan kovulmasından sonra oradaki camilerin bir kısmı kiliseye dönüştürülmüş, bir kısmı da yerle bir edilmişti. Aradan yedi yüz sene geçtikten sonra bu ülkede tekrar bir cami inşa eden ilk Müslüman Cemaatin kim olduğunu biliyor musunuz? Elhamdülillah bu cemaat Müslüman Ahmediye cemaatidir. İngilizlerin kurdurduğu bir cemaat, İspanya gibi Hıristiyan ve Katolik bir ülkede bir cami inşa ettirir miydi? Allah-ü Teala’nın buyurduğu gibi
Bir topluluğa olan düşmanlığınız sizi insaftan uzaklaştırmasın. İnsaf edin. İnsaf etmek takvaya daha yakındır.[7]
Ahmed Hazretlerinin kurduğu Müslüman Ahmediye cemaati İngilizlerin kurdurduğu bir cemaat değildir. Bu cemaat Ehl-i Sünnet inancında olan Müslüman bir cemaattir ve fıkıh itibarıyla Hanefî’dir. Ahmed Hazretleri cemaatine şöyle bir nasihatte bulunmuştur:“Eğer hadislerde bir mesele izah edilmiyorsa, ayrıca Sünnet ile Kuran’da dahi hakkında bir şey bulunamazsa, o durumda Hanefî fıkhına göre hareket ediniz. Çünkü bu mezhebe inananların çokluğu Allah’ın iradesini göstermektedir.”[8]
Demek ki Müslüman Ahmediye Cemaati Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) sünneti ve hadislere inanan, tamamen İslâmiyet’e bağlı tam anlamıyla Müslüman bir cemaattir ve fıkıh itibarıyla dört hak mezhebi tanıyıp Hanefî fıkhına bağlıdır. Hakkında yapılan dedikodu tamamen asılsızdır ve baştanbaşa iftiradan ibarettir.
Burada bir soru okuyucunun aklına gelebilir. Eğer bu cemaat Allah’a inanıyorsa, Allah’ın yüce Peygamberini (S.A.V.) kabul ediyorsa, İslâm dininin bütün şartlarına imanı varsa, Allah’ın kelâmı Kuran-ı Kerim’i kabul edip okuyorsa, içtenlikle İslâmiyet’e bağlıysa, o zaman Ahmedi Müslümanlarla diğer Müslümanlar arasında fark nedir? Aralarında hangi konularda ayrılık yahut anlaşmazlık bulunmaktadır?
[1] Bakınız: Kitab-ül Beriyye, Ruhani Hazain, C.13, S.162-163, Dipnot
[2] Buhari; Kitab-üt Tefsir; Cuma Suresi Tefsiri
[3] Eyyâm-üs Sulh, S. 86-87; Ruhani Hazain, C.14, S.323
[4] İzâle-i Evham, Kısım 1; Ruhani Hazain, C.3, S.169-170
[5] Keşti-yi Nûh, S. 15; Ruhani Hazain; C.19, S.15-16
[6] Dürr-i Semin, S. 10; İzale-i Evham; C.2, S.764, 1891
[7] Mâide Sûresi, Ayet 8
[8] Review Ber Mubahasa Çakralavî ve Batâlavî, S. 6; Ruhani Hazain, C.19, S.212