‘Müslümanlar İslam'ın yeniden canlanmasına sevinmelidir’: V. Halifetu’l Mesih Hazretleri 2023 yılı Kadiyan Yıllık Toplantısının kapanış konuşmasını yaptı - Müslüman Ahmediye Cemaati

‘Müslümanlar İslam’ın yeniden canlanmasına sevinmelidir’: V. Halifetu’l Mesih Hazretleri 2023 yılı Kadiyan Yıllık Toplantısının kapanış konuşmasını yaptı

İslamabad, Tilford, Birleşik Krallık, 31 Aralık 2023: V. Halifetu’l Mesih Mirza Masrur Ahmed Hazretleri (Allah kendisinin yardımcısı olsun), 2023 yılı Kadiyan Calsa Salana’sının kapanış oturumu için yerel saatle yaklaşık 10:30’da Birleşik Krallık İslamabad’da bulunan Masrur Salonuna teşrif etti.

Gelişinin ardından Huzur (aba), Abdul Mümin Tahir Beyi Kuran-ı Kerim’den bir bölümü okuması için davet etti. Kendisi Al-i İmran Suresi’nin 191 ila 196. ayetlerinin tilavetini yaptıktan sonra Urduca tercümesini de sundu. Bunu müteakiben Murtaza Mannan Bey, Vadedilen Mesih (as) tarafından hazırlanmış ve Yüce Allah’ın lütuf ve ihsanlarını beyan eden Urduca bir nazımı sunmak üzere çağrıldı.

5. Halifetu’l Mesih (aba) sonrasında, Kadiyan Calsa Salana’sının kapanış konuşmasını yapmak üzere kürsüye geldi. Teşehhüd, teavvuz ve Fatiha Suresini okuduktan sonra Emîrü’l-Mü’minîn Hazretleri (aba) şöyle buyurdu:

“Bugün Hindistan’da Kadiyan kentindeki Müslüman Ahmediye Cemaati’nin Yıllık Toplantısı sona ermektedir, keza aynı zamanda diğer başka ülkelerde de yıllık toplantılar düzenlenmekte ya da düzenlenmek üzeredir. Şu sırada Senegal, Togo, Gine-Konakri ve Gine-Bissau gibi farklı ülkelerdeki yıllık toplantıların kapanış oturumları da gerçekleşmektedir ve bunların canlı yayınları da devam etmektedir. Çift yönlü bir yayın akışı mevcuttur. Biz onları görebilirken, onlar da bizi görebilmekteler. Bütün bunlar, Allah’ın Vadedilen Mesih, Mirza Gulam Ahmed Hazretlerine (as) vermiş olduğu şu sözün yerine gelmesidir:

“‘Seni dünyanın en uzak yerlerine kadar şerefle meşhur kılacağım ve ismini yücelteceğim, keza insanların kalbine senin sevgini yeleştireceğim. Biz seni Mesih İbn-i Meryem [Meryem’in oğlu Mesih] yaptık. Onlara de ki: Ben İsa’nın izinden geldim.’ [Tezkira (İngilizce), s. 242]

“Bu sebeple, dünyanın dört bir yanındaki ülkelerde bu toplantıların düzenlenmesi, Vadedilen Mesih’in (as) isminin saygı ve şerefle anılması, keza adının sloganlaşması, bunların tamamı, onun Allah’ın vaadine ve Hazreti Peygamber’in (sav) gaybi haberlerine uygun olarak Vadedilen Mesih ve Beklenen Mehdi olduğunu teyid eden verilmiş İlahi sözün tezahürleridir. Yüz sene önce sıradan bir köy ya da kasaba olan Kadiyan adındaki bu küçük yerleşim, bugün artık güzel bir şehire dönüşmüştür. Gerçekten de o, dünya çapında ün kazanmıştır ve bu şan Vadedilen Mesih’in (as) isminden ve Allah tarafından kendisine verilmiş olan sözden ileri gelmektedir.

“Bugün bu kentte, dünyanın dört bir yanından onlarca ülkeye mensup olanlar, Calsa Salana’ya katılmak üzere bir araya gelmişlerdir. Şu an yaklaşık 42 ülkeden temsilciler orada bulunmaktadır. Rusça konuşan ülkelerden, Arap ülkelerinden, Afrika ülkelerinden, Endonezya ve diğer adalardan, ayrıca Avrupa, Amerika ve Avustralya kıtalarından insanlar vardır. Dolayısıyla bu, Yüce Allah tarafından verilen sözlerin güzel bir şekilde yerine gelmesidir.

“Ulaşılması güç ve kaynaklardan mahrum küçük bir yerde ikamet eden bir adam, Yüce Allah’ın kendisine ‘Seni şerefle meşhur edeceğim’ diye söz verdiği iddiasında bulundu. Ve sonra bu söz muhteşem bir şekilde yerine getirildi, çünkü Yüce Allah Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’e (sav), on dördüncü asırda dinin [İslam’ın] yeniden canlanmasında yeni bir çağı başlatmak üzere kendisinin en ateşli sevgilisinin gelişi hakkında önceden verilmiş gaybi haberi gerçekleştirmektedir.

“Bu nedenle, Mirza Gulam Ahmed Hazretleri (as) Allah’ın vaatlerine uygun olarak, dinin yeniden hayat bulması ve İslam’ın yayılmasının tamamlanması için gelen Vadedilen Mesih ve Mehdi’dir. Dolayısıyla Müslümanlar, zayıflıkların üstesinden gelme ve İslam’ı yayma ve tebliğ etme zamanı olan İslam’ın ikinci geliş çağına ulaşıldığına sevinmelidirler. Ancak, sözde âlimlerin bencil çıkarları, onları genel Müslüman halkı doğru yoldan saptırmaya kışkırtmaktadır. Hal böyleyken onların da gerçeği kabul etmek zorunda kalacakları bir zaman gelecektir. Bu dahi Yüce Allah’ın Vadedilen Mesih’e (as), eninde sonunda bu insanların da iman edeceğine dair bir vaadidir. “Şu an için, Vadedilen Mesih’in (as) görevi hakkında aldığı İlahi destekle bağlantılı olarak konuşacağım.” Emîrü’l-Mü’minîn Hazretleri (aba) bundan sonra konuyla ilgili Vadedilen Mesih’in (as) yazılarında çeşitli alıntılar sundu.

Vadedilen Mesih (as) şöyle buyurmuştur:

“Tabiatıyla Vadedilen Mesih’in (as) neden Müslümanların içinden çıkacağı sorusu akla gelmektedir. Bunun cevabı, Yüce Allah’ın Kuran-ı Kerim’de Hazreti Peygamberin (sav) nübuvettinin gerek başlangıcı gerekse sonu bakımından Musa’nın (as) dönemine yakın bir benzerlik taşıyacağını vaat etmiş olmasıdır. Bu benzerliklerden ilki ilk dönemle, yani Peygamber Efendimiz’in (sav) kendi dönemiyle ilgilidir. Diğer benzerlik ise Ahir Zaman’da ortaya çıkacaktır. İlk benzerlik, Musa’ya (as)  Firavun ve peşinden gelenlere karşı nihai bir zafer verildiği gibi, Hazreti Peygamber’e (sav) de çağının Firavunu olan Ebu Cehil ve ordularına karşı kesin bir zafer verilmesidir. Allah onların hepsini yok etti ve Arap yarımadasında İslam’ı yerleştirdi ve Allah’ın yardımıyla bu gaybi haber gerçekleşti:

“‘Şüphesiz Biz, Firavun’a bir Peygamber gönderdiğimiz gibi, size de üzerinize gözetici olan bir Peygamber gönderdik.’ (Müzzemmil Suresi, 73:16)

“Ahir zamana olan benzerlik, Yüce Allah’ın Musa döneminin son günlerinde cihada karşı, din savaşlarıyla hiçbir alakası bulunmayan, keza af ve merhamet telkin eden bir peygamberi göndermiş olmasıdır. Böylece İsa (as), İsraillilerin ahlaki durumunun çok kötüleştiği, karakterlerinin ve davranışlarının tamamen bozulduğu bir dönemde ortaya çıkmıştır. Üstelik onlar krallıklarını kaybetmişlerdi ve Roma İmparatorluğu’nun egemenliği altında yaşıyorlardı. İsa (as), Musa’nın (as) ardından on dördüncü yüzyılın başında ortaya çıkmıştı ve İsrail Peygamberleri zinciri onunla birlikte sona erdiği için, İsrail Peygamberliğinin de son halkasıydı. Aynı şekilde Allah, beni Meryem oğlu İsa’nın (as) ruhu ve karakteriyle Peygamber Efendimizin döneminin bu Son Günlerinde göndermiştir ve tıpkı Vadedilen Mesih’in zamanında askıya alınacağı önceden haber verildiği gibi, Cihat uygulamasını da durdurmuştur.” (Sialkot, Konferansı s. 15-17)

Huzur (aba) buyurdu ki, Vadedilen Mesih (as) bir başka yerde Kuran-ı Kerim’in, Yeryüzü’nün hazine ve kaynaklarını dağıtacağına dair gaybi haberlerinden bahsetmiştir. Sonuçta önceden bildirilen bu durum da birçok şekilde gerçekleşmektedir.

 

Huzur (aba) ayrıca Vadedilen Mesih’in (as) kitapların yayılıp yayınlanmasının artacağına da vurgu yaptığını bildirdi. Milletler diğer milletlerle tanışacak ve haberleşme ilerleyecektir. Televizyon ve diğer teknolojik gelişmeler bunun gerçekleşmesinin örnekleridir.

Vadedilen Mesih (as) şöyle bahsetmiştir:

“Bir ulus bir diğeriyle tanışacak ve geniş ölçekli münasebetler ile ticari birliktelikler kuracak, keza uzak ülkeler arasında dostane ilişkiler geliştirilecektir. Ve insanlar bir araya getirileceği zaman. Bu çeşitli uluslar ve ülkeler arasındaki ilişkileri ifade etmektedir. Bu, yeni yolların açılması, posta hizmetleri ile telgrafın kullanılabilirliği sayesinde insanlar arasında karşılıklı iletişimin artacağı anlamına gelir. Bir ulus diğeriyle tanışacak ve geniş kapsamlı ilişkiler ve ticari ittifaklar kuracak ve uzak ülkeler arasında dostane ilişkiler geliştirilecek.

“Ve vahşiler ile insanların bir araya getirileceği zaman. Yani vahşi kavimler medeni dünyaya yönelecek ve insani değerleri ile terbiyeleri gelişecektir. Düşük sınıflardan olanlar dünyevi mertebeler ve saygınlıkta yüceltilecek, keza dünyevi ilim ve sanatların yayılmasıyla birlikte, asilzadeler ile sıradan insanlar arasında hiçbir fark kalmayacak. Daha ziyade halk üstün gelecek ve zenginliğin anahtarını onlar ellerinde tutacaktır. Keza hükümetlerin kontrolü de onlarda olacaktır. Bu ayet-i kerimenin anafikri bir hadis-i şerifinki ile benzerdir.

“Ve sular bölüneceği zaman. Kanallar ile toprakların genişleyeceği ve tarımda büyük bir artış yaşanacağı anlamına gelmektedir.

“Ve dağlar sürükleneceği zaman; onların içinde yayalar ve yolcu olarak seyahat edecek kimseler, keza trenleri yürütmek için yollar yapılacaktır. Buna ileveten, genel karanlığın alametleri tanımlanmış ve şöyle buyrulmuştur:

“Güneş dürüleceği zaman. Bu, dünyanın aşırı karanlık, cehalet ve günahkârlık içinde kalacağı anlamına gelmektedir.

“Ve yıldızlar söneceği zaman. Din âlimlerinin dürüstlük nurunu kaybedecekleri zamanı anlatmaktadır.

“Ve yıldızların düşeceği zaman. Yani Allah tarafından ilim sahibi olanların dünyadan ayrılacakları zaman. Çünkü yıldızlar düşerken insanların dünyada yaşamaya devam etmesi mümkün değildir. İncil’in de yıldızların düşeceği, Güneş ve Ay’ın ışıklarını kaybedeceği bir dönemde Vadedilen Mesih’in (as) ineceğine dair benzer bir gaybi haberi içerdiğini unutmayın. Bu gaybi haberleri harfiyen almak mantıka aykırıdır. Akıl sahibi hiç kimse, güneş tam anlamıyla ışığını kaybettiğinde ve yıldızlar yeryüzüne düştüğünde – ve yine de dünya her zamanki gibi insanlarla doluyken – böyle bir durumda Vadedilen Mesih’in (as) gelmesi gerektiğini asla öne süremez. Sonra şöyle buyurulmuştur:

“Göklerin paramparça edileceği zaman. Benzer şekilde, şöyle de buyrulmuştur: 

“Yeni Ahitte de aynı şekilde Vadedilen Mesih’in (as)  gelişini önceden bildirmiştir. Ancak bu ayetler, göklerin tam olarak parçalanacağı ve etkinliğinin zayıflayacağı anlamına gelmez. Aksine, kastedilen, yırtılan bir şeyin işe yaramaz hale gelmesi gibi, göklerin de verimsiz hale geleceğidir. Allah tarafından lütuf artık göklerden inmeyecek ve yeryüzü karanlık ve cehaletle dolacaktır. Sonra, başka bir yerde şöyle denmiştir:

“Ve Resullerin belirlenen devirde getirileceği zaman. Bu aslında, Vadedilen Mesih’in (as) gelişine dair bir işarettir ve gaye onun tam da ihtiyaç duyulan zamanda ineceğini belirtmektir. Allah’ın kelamında Rusul [Elçiler] teriminin, tek bir [Elçi] için de Elçi olmayanlar için de kullanıldığı unutulmamalıdır. Kuran ayetlerinin birçoğunun birden fazla anlamı kapsadığını birçok kez açıkladım. Hadislerden anlaşıldığı üzere, Kuran-ı Kerim’in hem açık hem de gizli anlamları bulunmaktadır. Bundan dolayı, eğer peygamberler Kıyamet Günü şahitler olarak toplanacaklarsa, biz bu anlamı kabul ediyor ve doğruluyoruz. Ancak burada, ahir zamanın korkunç alametleri anlatıldıktan sonra, sonunda Elçilerin belirlenen zamanda getirileceği eklenmiştir. Durum, karanlığın doruğa ulaşmasından sonra, çeşitli uluslar için hüküm verilebilmesi için Allah’ın bir Elçisini göndereceğine işaret etmektedir.” (Kur’an-ı Kerim’in Tanıklığı, s. 32-37)

Huzur (aba), Vadedilen Mesih’in (as) Kuran-ı Kerim’in bu gaybi haberlerine dikkat çeken hadislerden de bahsettiğini belirtti. Dişi devenin terk edileceği gaybi haberi hem hadislerde, hem de Kuran-ı Kerim’de geçmektedir. Huzur (aba), Mekke ve Medine arasında bir tren hattının kurulmasının, bu gaybi haberin gerçekleştiğini gösterdiğini açıkladı.

Huzur (aba) şunu da vurguladı ki, bütün Ahmedilerin bir arada oturup, dünyanın dört bir yanında aynı anda ( bu konuşmayı) dinlemesi, Allah’ın vaatlerinin gerçekleştiğini göstermektedir. Vadedilen Mesih’in (as) muhalifleri bu gerçek üzerinde kafa yormalı ve anlamalıdır.

Vadedilen Mesih (as) şöyle buyurmuştur:

“Kendi insanlarımın bana karşı yönelttikleri çeşitli itirazlar zerre kadar umurumda değil ve eğer onlardan korktuğum için hakikat yolunu terk edersem, bu da benim için tam bir sadakatsizlik olur. Onlar bizzat düşünmelidirler ki, Allah Kendi Katından bir insana entelektüel bir kavrayış bahşetmiş, ona yol göstermiş, onu sohbeti ve söylemiyle bereketlendirmiş, keza doğruluğunu kanıtlamak üzere binlerce mucize göstermiştir. Bir muhalifin itiraz şerhini önemli bir şey olarak görüp, yüzünü bu Hakikat Güneşi’nden çevirmesi nasıl mümkün olabilir? Bunun ötesinde, gerek içerde gerekse dışarıdaki muhaliflerimin kendilerini tamamen bana iftira atmaya adamış olmaları beni tedirgin etmemektedir, çünkü bu bile benim lehimde mucizevi bir işarettir. Bu şundan dolayıdır. Eğer ben içimde her türlü kötülüğe sahipsem ve ileri sürdükleri gibi borçlarını ödemeyen, bir yalancı, bir sahte Mesih, bir dolandırıcı, ahlaksız ve bozuk birisi isem. Eğer ben bir fesatçı isem, haddi aşan ve edepsiz biriysem; neredeyse otuz yıldır Allah’a yalan isnat ettiysem, keza iyi ve doğru insanlara karşı küfürlü bir dil kullandıysam. Eğer ruhumda fesat, fenalık, kötülük yapma ve bencillikten başka bir şey bulunmuyorsa. Sadece dünyayı kandırmak için bir iş kurduysam. Eğer onlara göre, Allah korusun ki, Allah’a bile inanmıyorsam. Eğer bende olmayan hiçbir kötülük kalmamışsa ve dünyanın tüm günahlarına sahipsem ve ruhum her türlü suçla doluysa. Eğer birçoklarının servetini gasp ettiysem ve (melekler kadar saf olan) birçoklarını suistimal ettiysem, keza her kötülük ve sahtekârlıkta herkesi aştıysam. O halde bunun arkasındaki sır nedir? Her ne kadar kötü, fena, hain ve yalancı ben olsam da, ne zaman sözde ‘evliya’ bir zat benimle yüzleşmek üzere ortaya çıksa, kendisi yok oldu. Kim bana karşı bir mübahale [dua düellosu] başlattıysa, kendisi mahvoldu, kim bana lanet ettiyse, o kendi lanetinin kurbanı oldu ve kim mahkemede bana karşı bir dava açtıysa, kendisi yenildi! Bu olayların kanıtlarına bu kitapta örneklerle tanık olacaksınız. Öyle olmalıydı ki, böylesi meydan okumalarda ben de ölmeliydim ya da beni de yıldırım çarpmış olmalıydı. Dahası, hiç kimsenin benim karşımda durmasına da gerek olmazdı, çünkü Allah bizzat bir suçlunun düşmanıdır. Bu nedenle – Allah aşkına! – neden bunun tersinin gerçekleştiğini bir düşünün. Neden ‘dindar’ olanlar bana karşı çıkarken yok oldular ve neden Allah beni her meydan okumada kurtardı? Bu benim lehime bir mucize değil mi? Bundan dolayıdır ki, bana [asılsız olarak] atfedilen kötülüklerin bile, benim kendi mucizevi Alametimi kanıtlamasına minnettarım.” (Hakikatu’l Vahiy (İngilizce), s. 2-3)

Başka bir yerde Vadedilen Mesih (as) şöyle buyurmaktadır:

“Cemaatime mensup olanların sayısı 300.000’i aştı ve yüz binlerce Rupi yağdı, keza birçok Hıristiyan ve Hindu benim açıklamalarım üzerine Müslüman oldu. O halde bu bir alamet değil midir? Bu gaybi haber gerçekleşmedi mi? Sadullah’ın oğlunun şimdi Abdur-Rahim’in kızıyla nişanlı olduğunu ve yakında evleneceğini ve çocukların doğacağını iddia etmek bir hüsnükuruntudur ve gülmeye değer boş bir laftır. Keza bunun da cevabı, Allah’ın vaatlerinin asla yerine getirilmeden kalmayacağıdır. Bunun cevabı evlilik gerçekleştikten ve bir çocuk doğduktan sonra verilmelidir. Şu andan itibaren dürüstlüğün gerektirdiği, onların Yüce Allah’ın benimle tecelli ettirdiği bu gaybi haberi nasıl gerçekleştiğini ciddi bir şekilde düşünmeleridir, aynı önceden vadedildiği gibi: Kuran-ı Kerim’in ‘Sen değil, ancak sana iftira eden zalimdir’ ayeti yerine gelmiştir. Daha önce de belirttiğim gibi, on iki yıl önce Allah bana onun hakkında şunu bildirdi:

 “‘Sen değil, sana iftira atan zalim olacak.’ 

“Ve bu gaybi haberden sonra, Sadullah için çocuklara sahip olma kapısı kapandı. Ve Yüce Allah, onun suratına kendi lanetlerini vurmak suretiyle, bu gaybi haberin ardından bana üç oğul bahşetti, keza onlarca milyon insanın bana büyük saygı duymasına sebep oldu. Hem nakdi, hem ayni, bana ihsan edilen maddi zaferler, keza aldığım hediyelerin çeşitliliği o denli çoktu ki, eğer bir araya getirilseler birkaç odayı doldururdu. Sadullah benim terk edilmemi ve bana dostluk edecek kimse kalmayacak şekilde yalnız bırakılmamı istiyordu. Sonuçta Yüce Allah onun bu arzusunu boşa çıkardı ve yüz binlerce insanın benimle birlikte olmasını sağladı. Onun arzu ettiği, insanların bana yardım etmemesiydi, ancak Yüce Allah onu kendi hayatında, bütün bir dünyanın yardım etmek üzere nasılda bana yöneldiğine şahit kıldı. Keza Yüce Allah bana yüzlerce yıldır hiç kimseye yapılmadığı şekilde maddi yardımda bulundu. O, benim her türlü şereften mahrum kalmamı istemişti, ancak Allah, toplumun her kademesine mensup binlerce kişiyi başları eğik bir şekilde önüme koydu. O, benim kendisi sağken ölmemi ve çocuklarımın da ölmesini istemişti ama Yüce Allah onu benim sağlığımda vefat ettirdi ve bu gaybi haberin indiği günden itibaren geçen süre içinde bana üç oğul daha ihsan etti. Böylece o, hayal kırıklığı içinde ve rezil olarak öldü. Bu, hiç şüphesiz ki benim gaybi haberimdi ve Yüce Allah’ın lütfuyla da gerçekleşti.” (Aynı eserden., s. 551-552)

Huzur (aba) daha sonra sayısız alametin gerçekleşmeye devam ettiğinden ve birçok insanın Ahmediyet’e yönlendirildiğinden bahsetti. Ahmediler, bu alametlerin gerçekleşmesiyle manen yükselmektedir.

Sonra Emîrü’l-Mü’minîn Hazretleri (aba), Allah’ın Ahmedilere olan lütuf ve yardımlarını gösteren bazı olayların örneklerini sundu.

Gine-Bissau’dan bir Ahmedi, Vadedilen Mesih’in (as), Mehdi ve Mesih olmadığını ifade eden birisi ile konuştu. Kişi kabul etmedi. Nihayetinde Ahmedi dedi ki, “Kim yanlışsa, Allah’ın gazabı onun üzerine olsun.” Sonuçta öyle bir şey oldu ki, söz konusu kimse bir kaza geçirdi ve bu işareti gören ve bu konuşmayı dinleyen diğer bir kişi Ahmedi olmayı kabul etti.

Tanzanya’da, çiftçilik yapan yeni bir Ahemdiyi fırtına sırasında yıldırım çarptı. Ayağa kalkamadı ve Ahmediyet’ın doğruluğunun bir işareti olarak kendisini kurtarması için Allah’a yalvardı. Sonuçta bir kişi aniden ortaya çıkıp onu kaldırdı ve o Yüce Allah tarafından kurtarıldı.

Huzur (aba), sadece kalpleri temiz olanların böyle alametleri anlayabileceğini ve bunlardan fayda edinebileceğini açıkladı.

Emîrü’l-Mü’minîn Hazretleri (aba) ayrıca belirtti ki, Yüce Allah’ın Ahmediyet’in ve Vadedilen Mesih’in (as) doğruluğuna dair işaretler göstermeye devam ettiğini ortaya koyan daha birçok başka olay bulunmaktadır.

Bir kişi rüyasında Vadedilen Mesih’in (as) ve şimdiki Halife Mirza Masrur Ahmed Hazretleri’nin (aba) yüzlerini görünce Hıristiyan inancını terk edip, Ahmediyet’e geçti.

Huzur (aba), Vadedilen Mesih’in (as) kitaplarını araştıran ve ardından rüyasında Vadedilen Mesih’in (as) kendisini biatta bulunmaya cesaretlendirdiğini görünce de Ahmedi olan diğer bir kimsenin olayından da bahsetti.

Tanzanya’dan bir hanım rüyasında Vadedilen Mesih’i (as) gördü. Bir Ahmedi mürebbi tarafından onun Mirza Gulam Ahmed (as) Hazretleri olduğu doğrulanınca, o da Ahmediyet’e geçti.

Kırgızistan’da Müslüman bir hanım, kardeşinin İslam inancında ilerlediğini ve bir Ahmedi arkadaş edindiğini gözlemledi. O, rüyasında o Ahmedi arkadaşın kendisini Ahmediyet’e davet ettiğini gördü. Sonuçta o da Ahmediyet’i kabul etti.

Huzur (aba), Allah’ın birçok insanı gerçek İslam olan Ahmediyet’e nasıl yönlendirdiğine ışık tutan daha birçok olaydan bahsetmeye devam etti.

Emîrü’l-Mü’minîn Hazretleri (aba) ayrıca buyurdu ki, Yüce Allah’ın yardımına dair yukarıda bahsi geçen olaylar, Vadedilen Mesih’in (as), Hazreti Resulullah (sav) tarafından önceden haber verilen aynı Mesih ve Mehdi olduğuna kesinlikle tanıklık etmektedir. Her Müslüman duada bulunmalıdır ve kendilerini doğru yola iletmesi için Allah’a niyaz etmelidir.

Huzur (aba), şunu da açıkladı. Vadedilen Mesih (as) buyurmuştur ki, Göklerin ve Yerin Hükümdarı’nın huzurunda her şey mümkündür. Yüce Allah, insanların uzak memleketlerden geleceğine dair söz vermiştir. Eğer yüce gönüllü bir mümin bu gerçek üzerinde etraflıca düşünecek olursa, bunu ancak Allah’ın gerçekleştirdiğini anlayabilir. Vadedilen Mesih (as), ayrıca bunun Yüce Allah’ın büyük bir alameti olduğunu da söylemiştir. Gerçekten de bu Allah’ın lütfudur ve başka hiçbir kimsenin bunu yapması mümkün değildir.

Daha sonra Huzur (aba), Ahmediler’in dikkatini Vadedilen Mesih’in (as) gelişinin gayesini yerine getirmek üzere çaba göstermeye çekip, şöyle buyurdu:

“Bugün, Kadiyan’daki Calsa’da hazır bulunan sizler, keza kendi ülkelerinde Calsa’ya katılan herkes, Mirza Gulam Ahmed (as) Hazretlerinin, gerçekten de Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (sav) önceden verdiği habere uygun olarak gelen Vadedilen Mesih ve Mehdi olduğunu tastik etmektedir. Yüce Allah’ın desteği daima onunla birlikte olmuştur ve olacaktır da. İnşallah. Her Ahmedi, Hazreti Mesih’in (as) vazifesinin gayesini yerine getirmek üzere yorulmadan çaba göstermeye de söz vermelidir. Sizler sürekli olarak hem dış, hem de iç durumunuzu değerlendirin ve bunları iyileştirmek üzere çabalayın.”

Emîrü’l-Mü’minîn Hazretleri (aba) herkesten özellikle Filistin halkı için, genel olarak tüm Müslümanlar için, Pakistan’daki Ahmediler için, inançları sebebiyle hapiste bulunanlar için, keza dünyadaki adaletsizliğin sona ermesi için duada bulunmalarını istedi. Buna ilaveten Huzur (aba), dünya insanlarının Vadedilen Mesih’i (as) kabul etmeleri ve onun geliş amacını kavrayabilmeleri için de dua edilmesinin altını çizdi.

Son olarak Huzur (aba), Hindistan’daki Kadiyan Calsa’sında yaklaşık 15 bin katılımcının hazır bulunduğunu ve 42 ülkenin temsil edildiğini bildirdi.

Huzur (aba), Yeni Yılın her bakımdan bereketli bir yıl olması için duada bulundu ve şöyle buyurdu:

“Allah, Müslüman ümmete Rahmeti ile ihsanda bulunsun. Allah, Müslüman Ahmediye Cemaati’ne de ilerleme nasip etsin.”

Ardından Emîrü’l-Mü’minîn Hazretleri (aba) herkese sessiz dua ettirdi. Daha sonra Huzur (aba) teranelerin (koro halinde söylenen nazımların) okunmasına izin verdi.

Sonunda V. Halifetu’l Mesih (aba) Hazretleri selamını ileterek yerel saat ile 12:13’de oradan ayrıldı. Böylece Kadiyan Calsa Salana’sı da başarılı bir şekilde sona erdi.

Kaynak: El-Hakem

Tercüme eden. Mehmet Önder

Print Friendly, PDF & Email

Bir Öncekini Oku

12.01.2024 – Uhud savaşıyla ilgili detaylar

Bir Sonrakini Oku

19.01.2024 – Ashab-ı Kiram’ın Uhud savaşındaki kahramanlıkları ve cansiperane fedailikleri