Ölümden sonra, kıyamete kadar ne olacağım?

SORU: İnsanlar kıyamet gününden sonra inançlarına göre yargılanacaklar. Eğer ölürsem kıyamet gününe kadar mezarda mı kalacağım, cehenneme mi gideceğim veya cennete mi gideceğim? Ölüm gününden kıyamet gününe kadar ne olacağını bilmek istiyorum.

CEVAP: Bu konu üstünde birçok kereler uzun uzun konuştum. Bütün soruları kapsayan bir kitap hazırlanabilir. İnsanların ölüp tekrar bir çeşit yaşama dönmesi olayının başlıca yönlerini size anlatmaya çalışacağım. Bu konudaki inançlarımızın bir özetini size anlatacağım çünkü bu inançların dayandığı delillerin tümünü sunacak zamanımız yok.

Öldüğümüzde, bedenden ayrılan ruh anlamında bilincimizi kaybetmeyeceğiz. Bilimadamları tarafından anlaşılması güç bir şey olan ruh, bedenden ayrıldığında bedenin kimyası derhal bozulmaya başlar ve vücut var olmasının hiçbir değeri kalmayan birleşen maddelerine dönüşür. Ruh da bozulur mu? Bedene o kadar bağımlıdır ki ona sabit bir bağ ile yaşamak zorundadır.

İslam’a göre, diğer hayvanlarda beden öldüğünde hayatın sona erdiği doğrudur. İnsanlarda ise yaşam sona erdiğinde beden ölür, ruh değil. Ruh insanlarla ilgili olarak söz konusudur, hayvanlarla ilgili olarak değil. Bedenin ölmesi veya hayatın sona ermesi birdir ve aynı şeydir. Ruh kelimesi insanlar için kullanılır ve bir dereceye kadar kendi içinde bağımsız ayrı bir varlığı bulunur, ayrılıştan sonra yaşayabilen ruhsal bir şekil. Bu şeklin doğası nedir? Bununla ilgili çok şey bilmiyoruz, fakat şu kadar ki en azından bilimadamları enerji demetlerinin enerji demeti olarak kendini var edebileceğini keşfetmişlerdir. Önceleri ruh inancını şiddetle eleştirmişlerdi, fakat şimdilerde bu keşfettiklerinin kendilerini insanın fiziksel varlığından ayrı olarak organize bir şekilde bir çeşit insan enerjisinin yaşama ihtimalini kabul etmeye götürdüğünü belirtmektedirler. İlk defada olacak olan budur. Ruh belli bir çeşit bilince sahip olacaktır.

Allah’ın önündeki ilk bulunuşunda, kısaca hüküm verilecek ve ondan sonra hangi yönde gelişeceğini bilecek. Ruhun daha ileri gelişmesi ölçülemeyecek kadar uzun bir zaman gerektirecek ki bu ruhtan bir beden yaratılacak ve bu beden bir ruhun doğmasını sağlayacaktır. Bu var olmada bir ayrışma olacaktır. Öyle ki nispeten bir madde gibi gözükecek fakat madde olmayacak. Bu ruhun çevresinde bir varlık, bir düşünce merkezi yaratılacaktır. Yani sadece bir derece konusudur.

Allah ruhsal saflığın en son noktasıdır. Yani, sonraki daha küçük veya ham seviyede olanlar şekle karşı koyan Allah’ın ruhsal yapısını tam olarak anlayamazlar. Fakat o vardır ve bu varoluş bizim ulaşabileceğimizin ötesinde Allah’ın hikmetleriyle ispatlanmıştır. Fakat ölümümüzden sonra olabilecek bir hadiseye inanmamızı sağlayacak burada (bu dünyada) ruhla ilgili bir tecrübemiz de bulunmaktadır. Bu iki şekilde yaşanabilir. Birisi rüyalarımızdır. Rüyalarda, her şey gerçekmiş gibi olur, fakat günlük yaşantımızdaki doğa kanunlarına karşı konulur. Duvarların içinden yürürüz, geçmişteki şeyleri görürüz, hiçbir zaman gidip görmediğimiz yerlerde bulunuruz ve rüya sırasında her şey gerçekmiş gibidir. Sevdiğimiz ölmüş kişilerle buluşuruz ve onlarla buluşup konuşmaktan zevk alırız. Biri rüya görürken olayların fiziksel olarak gerçek olduğuna inanır. Ruha da böyle bir şey olacaktır fakat bu olayın bir kalitesi olacaktır, tamamen aynısı değil. Fakat rüyamızdaki yeni kimliğimize benzer bir şekilde.

Ahmediye Cemaati’nin kurucusu, Kadiyanlı Vâdedilen Mesih Hz. Mirza Gulam Ahmed, bunu İslamiyet’in Öğrettiği Esaslar adlı büyük tarihi kitabında rüyadaki varoluş gibi olmayacağını hatırlatarak daha ileriye götürür. Ölüm esnasında vücudundan ayrılan insan şahsiyetinin özünden yeni bir yaratılış ortaya çıkacaktır. Bu öz, onun görüşlerinden, düşüncelerinden, iyiliğinden, kötülüğünden, Allah’ın kelamına karşı gelişten, Allah’ın emirlerine uymasından oluşacaktır. Vadedilen Mesih’e göre bütün bunlar içimizde kişilik oluşturur. Böylece kendimizin yarattığı bir varlık içimizde doğar. Farkında olmadan kendi cehennemimizi veya cennetimizi yaratırız. Fakat bir gün kötü bir insan aniden uyarılır ve kendi kendini helak ettiğini kızgınlıkla anlar. O ahlakça bozulmuş çürümüş bir şeydir. İyi insanlar gitgide asaletlerinin farkına varırlar ki, bu farkına varmaları da onların asaletlerinin bir mükâfatı olur. Böylece, bir kere uyarıldıklarında insan vicdanı kötü insanlar için cehennemi ve iyi insanlar için cenneti yaratır.

Kısaca, Vâdedilen Mesih bunun boşuna ve tesadüfen olmadığını göstermiştir.

Hayvanlar âleminde böyle bir durum yoktur. Asalet duygusu veya kötü hareketler ve vebal hayvanlar arasında bulunmaz. Allah sadece bu seviyeye insanı geliştirmiştir ki olaylar içinde bir ruh yaratsın ve onun cennet veya cehennemi kendi amelleriyle oluşsun. Onlara Allah’ın muamelesiyle şekil verilecektir. Bu yeni bir yaratılış olacaktır ve oluşumu uzun sürecektir. Böylece, dirilişten önce son çağrı yapıldığında, bütün insan ruhları yeni bir şekil, yeni bir beden, ruhsal beden içinde yeni bir ruh edinmiş olurlar, Sonra ceza çekme özelliği edinirler, bu fiziksel anlamda ateş azabı değildir (farklı bir ceza çekme şeklidir.) Aşırı pişmanlıkta, utanma duygusunda veya suçlarımız teşhir edildiğinde yaşadığımız değişik bir ateştir.

Kısaca ölümden sonra bize olacak olan budur. Yaşarken içimizde sağlıklı bir ruh yaratmaya çalışalım, öyle sağlıklı bir ruh ki yaratıldığımızda içinde olabileceğimiz.

Daha önce soru soran bir kişinin deyişiyle “Temiz bir kalbe sahip olabilirsek, böyle temiz bir kalp cehennemden korunacaktır” ve Vâdedilen Mesih’in sözleriyle:

“Şüphesiz ateş vardır ancak, kalplerinde gerçek Allah aşkı olanlar bu ateşten kurtulacaktır.”

Yani, son söz; kalp temizliği ve Allah sevgisi bir ve aynı şeydir.

Önceki

“Kafirleri öldürün” emrinin anlamı nedir?

Sonraki

Dinden dönmenin (mürtedlik) cezası ölüm müdür?