Sakın! Sizler başka milletlerin dünya işlerinde önemli derecede başarıya ulaştıklarını görerek sakın onlar gibi olmayı istemeyin ve onların izinden yürümeyin. Dikkatle dinleyiniz ve anlamaya çalışınız ki onlar sizi, hepinizi, Kendisine çağıran Allah’a (c.c.) karşı kayıtsız ve yabancıdırlar. Onların Tanrısı nedir? Yalnız âciz bir insandır. Bundan dolayı onlar gaflet içinde bırakıldılar.
Ben size dünya işlerinde çalışıp çabalamanızı yasak etmiyorum. Fakat bu dünyayı her şeyleri bilen o insanların yolundan yürümeyiniz. İster dünya olsun ister din her işinizde daima Allah’tan yardım istemelisiniz. Bu yalvarış sadece kuru dudaklarınızla olmamalı, bunun yanında, her bereketin gökten indiğine dair gerçek, derin ve sağlam bir inancınız da bulunmalıdır.
Her zorluk anında onu çözümlemek için bir çare aramanızdan önce kapınızı kendi üzerinize kapatınız ve öncelikle Allah’a secde ederek o zorluklarınızı ortadan kaldırması için O’ndan yardım dileyiniz. İşte, ancak o zaman siz gerçekten doğru insan olursunuz. O zaman Rûhül Kudüs[1] size yardım edecek ve gaybdan sizin için bir yol açılacaktır.
Kendi kendinize merhamet ediniz. Allah (c.c.) ile alakalarını tamamen kesmiş ve külliyeten maddî sebeplere bağlanmış olan, hatta Allah’tan kuvvet dilemek üzere ağızlarından “İnşâllah” kelimesini bile çıkarmayan insanlara tabi olmayınız. Allah’ın (c.c.) bütün tedbirlerinizin merteği (dayanağı) olduğunu idrak etmek üzere Allah gözlerinizi açsın. Eğer mertek düşerse, acaba kirişler çatıda durabilir mi? Tabi ki hayır. Bunların hepsi yerle bir olacaktır. Hatta belki de birçok kişi hayatını kaybedebilir.
Keza sizin tedbirleriniz Allah’ın (c.c.) yardımı olmaksızın bir işe yaramaz. Eğer siz O’ndan yardım istemezseniz ve O’ndan kuvvet istemeyi âdet hâline getirmezseniz hiç bir başarı elde edemezsiniz ve sonunda büyük bir hasretle ölürsünüz.
Peki, o zaman diğer milletler kâmil ve kudret sahibi olan Allah (c.c.) hakkında en küçük bir fikirleri olmamalarına rağmen nasıl başarılı oldukları hususunda sizde bir merak uyanmasın. Bunun cevabı şudur: Allah’ı terk ettikleri için dünya ile imtihan edilmektedirler. Her kim O’nu terk ederse, dünya zevk ve eğlencelerine kapılırsa, dünya mallarına heves ederse dünya kapıları ona açılır. Lâkin din bakımından o, ancak bir müflis ve çıplak olur, sonunda dünya hayalleriyle ölür ve ebedî cehenneme atılır. Allah’ın insanları sınaması bazen böyledir. Bazen de böyle birisi dünyadan da yoksun bırakılarak imtihan edilir. Yalnız bu ikinci imtihan şekli ilk imtihan kadar tehlikeli değildir, çünkü birinci şekilde imtihan edilen daha fazla gurura ve yükseklik kompleksine kapılmıştır.
Her neyse, bu iki topluluk (Allah tarafından gazaba uğratılmış) demektir. Gerçek mutluluğun kaynağı Allah’tır. Öyleyse bu insanlar o Hayy[2] ve Kayyûm[3] yaratıcıdan bihaber hatta ilgisiz ve O’na yüz çevirmekte oldukları hâlde gerçek mutluluğa nasıl ulaşabilirler? Ne mutlu bu sırrı anlayana! Bunu anlamayan ise helâk olmuş demektir.
Keza bu dünyanın filozoflarına da uymamanız ve onların öyle çok hürmete lâyık olduklarını düşünmemeniz gerekir. Bunlar hep cehaletin tezahürleridir. Gerçek ve doğru felsefe Allah’ın size kendi kitabında öğretmiş olduğudur. Bu dünya felsefesine kapılmış insanlar helâk oldular, gerçek bilgiyi ve felsefeyi Allah’ın kitabında arayanlar ise başarıya ulaştılar. Neden bilgisizlik ve cehalet yollarına düşmektesiniz? Allah’a bilmediklerini mi öğreteceksiniz? Size yol göstersinler diye körler arkasından mı koşuyorsunuz? Ey cahiller, kendisi kör olan size nasıl yol gösterebilir? Size vadedilen gerçek felsefe, Rûh-ül Kudüs’ten elde edilir. Sizler, yabancıların varamadıkları pak bilgilere ancak Rûhül Kudüs yoluyla ulaştırılacaksınız. İçtenlikle isterseniz sonunda onu bulursunuz. O zaman, kalbe ferahlık ve hayat veren, insanı inancın zirvesine götüren bilginin bu bilgi olduğunu anlarsınız. Kendisi murdar yiyen size temiz ve helâl yiyeceği nereden bulup getirsin? Kendisi kör olan size nasıl yol göstersin? Her çeşit pak ve temiz hikmet yalnızca gökten gelir. Öyleyse siz dünya insanlarından ne beklersiniz? Hikmete vâris olanlar yalnız ruhları göğe doğru yükselenlerdir. Kendileri teselli bulmamış olanlar size nasıl teselli verebilirler? Lâkin öncelikle kalp temizliği gerekir. Önce doğruluk ve iç temizliğinin bulunması lazımdır. Ondan sonra bunların hepsi size bağışlanacaktır.
Hazreti Mirza Gulam Ahmed Kadiyani
Keşti-i Nuh Kitabından