Takva İle İlgili Nasihat - Müslüman Ahmediye Cemaati

Takva İle İlgili Nasihat

25 Aralık 1897; Vadedilen Mesih ve Mehdi’nin (a.s.) yıllık toplantısında verdiği birinci hitap:

Cemaatimin iyiliği için takva hakkında nasihatte bulunmak gereğini hissettim. Çünkü her aklı başında olan, Allah’ın (c.c.) takvadan başka, hiçbir şeye razı olmayacağını bilmektedir. Allah:

“İyi bil ki, Allah (c.c.) daima takva yolunu tutmuş, ihsan edenlerden (iyi işler yapanlardan) yanadır” [1] buyurmaktadır.

Bizim cemaatimizin özellikle takvayı kucaklamaya ihtiyacı vardır. Çünkü onlar Allah (c.c.) tarafından görevlendirilen bir İlâhî elçi’nin eline el verip bi’at etmişlerdir. Bu İlâhî elçi şirk, haset, kin vs. gibi hastalıklara yakalanmış insanoğlunu kurtarmaya geldi. Bir insan, hastalığı ister küçük olsun ister büyük, eğer onun tedavisi için zahmete katlanmazsa hiç iyileşemez. Yüzümüzdeki ufacık bir leke bile: “Bu leke büyüdükçe bütün yüzümüzü kaplayabilir” diye bizi endişelendirir.

Aynen buna benzer, ufacık bir günah lekesi, insan kalbinde peydahlanır. Ama bu küçük leke, tembellik gösterildiği zaman büyüdükçe büyür ve bir gün kalbimizi karartır. Bu küçük günah aslında, bir gün büyüyüp yüzümüzü kaplayacak olan ufacık bir lekeye benzer.

Allah (c.c.) Rahim ve Kerim olduğu gibi Kahhar (kahredici) ve Müntekim’dir (intikam alıcı) de. O, laf kumkuması çok olup fiilen uyuşuk olan bir toplumu cezalandırır. Böyle bir toplumu cezalandırmak için üzerlerine kâfirleri musallat eder. Tarih bilen biri, Müslümanların katliamının birkaç kere kâfirler tarafından gerçekleştirildiğini çok iyi bilir. Örneğin Cengiz Han ve Hülagu Han’ın yaptığı gibi.

Hâlbuki Allah (c.c.), Müslümanlara yardım sözü vermişti. Buna rağmen Müslümanlar yenik düşmüştü. Bunun sebebi de: “Dillerinin La İlahe İllallah” deyip gönüllülerinin dünya sevgisiyle dolu olmasıydı. Allah (c.c.) korkusu, bir insanın sözüyle fiiliyatının birbiriyle uyum içinde olmasından anlaşılır. Eğer onun dışı ile içi bir değilse o zaman bir gün Allah’ın (c.c.) gazabına yakalanacağından emin olmalıdır. Sözü her ne kadar pak, tertemiz ve güzel olursa olsun, pis ve kirlenmiş bir kalp, Allah (c.c.) huzurunda değersiz bir şey olup O’nun gazabının ineceği yerdir.

Sizler, meyve veren ağaç olabilesiniz diye tohum ektirmek için bana geldiniz. Bu yüzden herkes kendini sorguya çekip iç ve dış durumunu iyice gözden geçirmelidir. Eğer sizin de iç ve dış durumunuz birbirini tutmuyorsa o zaman bilmelisiniz ki sonunuz hayırlı değildir. Allah (c.c.) ganidir. Bu yüzden kalbi boş, lafı çok kimseyi umursamaz bile.

Bedir savaşında Allah (c.c.) Müslümanların galip geleceğini önceden bildirmişti. Ama buna rağmen Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ağlaya sızlaya Allah’a (c.c.), zafere ulaştırması için yalvarmaktaydı. Hz. Ebu Bekir (r.a.). “Ey Allah’ın (c.c.) Resulü! Allah (c.c.) bizim galip geleceğimizi önceden haber verdi. Durum böyle iken sen niye bu kadar ağlayarak dua ediyorsun? deyince, Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “O Ganidir” buyurdu. Yani O’nun verdiği söz bizim bilmediğimiz bazı gizli şartlara bağlı olabilir.”

Takva Sahibinin Belirtileri

Daima takvada ne kadar ilerlediğimizi gözlemeliyiz. Bunun ölçüsü Kur’ân-ı Kerim’dir. Takva sahibinin belirtilerinden bir tanesi de, bizzat Allah’ın (c.c.) onun işlerine kefil olup, dünyadaki mekruh işlerinden onu uzaklaştırmasıdır. Gerçekten takva sahibi olan kimse bir bela veya sıkıntıyla karşılaştığında Allah (c.c.) onu o sıkıntıdan kurtarır. Nitekim Allah(c.c.):

“Allah’tan (c.c.) sakınan kimseye Allah (c.c.) mutlaka bir yol açar. Kendisine, onun hiç ummadığı bir yerden rızk verir”[2] buyurmaktadır. Bu muttakinin bir alametidir ki Allah (c.c.) onu zor duruma düşmekten kurtarır.

Mesela bir satıcı: “Yalan söylemezsem satış yapamam” diye düşünür. Bu yüzden durmadan yalan söyler. Ama bu özür hiçte doğru değildir. Çünkü bizzat Allah (c.c.), takva sahibini, böyle bir duruma düşmekten korur ve onu yalan söylemekten kurtarır.  Allah’ı (c.c.) hiçe sayan kimseyi, Allah (c.c.) da hiçe sayar. O Allah’ı (c.c.) terk ettiği için Allah (c.c.) da onu terk eder. Ama unutmayın ki, Rahmanın reddettiği, şeytan’ın olur.

Allah’ı (c.c.) güçsüz zannetmeyin. O çok güçlüdür. Siz O’na tevekkül ettiğiniz takdirde O, kesinlikle size yardım edecektir. Kur’ân-ı Kerim: “Allah’a (c.c.) tevekkül eden (güvenen) kimseye Allah (c.c.) yeter” buyurmaktadır. Bu âyetlerin ilk muhatabı ashabı kiram idiler. Onlar din ehli olup bütün üzüntüleri ve çabaları din içindi. Dünyevi işlerini Allah’a (c.c.) havale etmişlerdi. Bu sebepten dolayı Allah (c.c.), Kendisinin onlarla olduğunu, onlara müjdeledi.

Özetle; takvanın bereketlerinden bir tanesi, Allah’ın (c.c.) takva sahibi kimseyi, dini işlere engel olan mekruh durumlardan kurtarmasıdır. Ayrıca Allah (c.c.) takva sahibini rızıklandırır. Ben ise burada sadece marifet rızkından söz edeceğim.

Vadedilen Mesih ve Mehdi

Mirza Gulam Ahmed Kadiyani

Eserlerden Seçmeler Kitabından


[1] Nahl Suresi; a.129

[2] Talak Suresi; a.3

Print Friendly, PDF & Email

Bir Öncekini Oku

İslam’da kadınlar erkeklerden daha değersiz mi görülür?

Bir Sonrakini Oku

Amellerinizi Gizli Tutun