Vâdedilen Mesih ve Mehdinin (a.s.) Geleceği Konusunda ki Hadisler Sahih Değilmiş - Müslüman Ahmediye Cemaati

Vâdedilen Mesih ve Mehdinin (a.s.) Geleceği Konusunda ki Hadisler Sahih Değilmiş

Hadis’i inkâr eden kimse Kur’an-ı Kerim’in yarısına inanıp yarısına inanmamaktadır. Çünkü Kur’an-ı Kerim Hadis’in geçerliliğini savunmakta ve ona niçin ihtiyacımız olduğunu ortaya koymaktadır.

Aslında bu tür insanlara Kur’an-ı Kerim takdim edildiğinde ve Kur’an-ı Kerim ayetlerinden deliller çıkarılıp önlerine konduğunda onlar Kur’an-ı Kerim ayetlerinin çeşitli anlamlarından istifade edip,

“siz bu ayetleri böyle yorumladınız, ben bunu kabul etmiyorum. Ben böyle yorumlayacağım.”derler.

Ve böylece “biz Hadis’i terk edersek bu ümmet Kur’an-ı Kerim vasıtasıyla birleşir” diye iddia eden kimseler Kur’an-ı Kerim vasıtasıyla ihtilaflara düşmektedirler.

Aslında Kur’an-ı Kerim’e inanıp Hadis’i terk eden kimse şanssız bir kimsedir. Çünkü Kur’an-ı Kerim “Atiullah’a ve Atiurresul’e” buyurmaktadır. Yani, “Allah’a ve Resulü’ne itaat edin” buyurmaktadır. Yine Kur’an-ı Kerim derki “Kim Allahu    Teâlâ ve Peygamber’i  arasında fark gözetirse, o kişi iman sahibi değildir.” Az önce okuduğum Ayet-i Kerime’nin anlamı nedir?

“Kur’an-ı Kerim Allah’a ve Resulü’ne itaat edin” buyurur “Allah’a itaat etmek ne demektir? Tabii ki Allah’ın Kelamı’na (Kur’an-ı Kerim’e) itaat edin demektir. Resul’e itaat etmek de sadece Kur’an-ı Kerim’e itaat etmek anlamına geliyorsa o zaman Allahü Teâlâ hâşâ bu Ayet-i Kerime’de ve diğer ayetlerinde boş yere Resul’e itaat edin demiş. Tabii ki bu böyle değildir. Çünkü Allah’a itaat Allah’ın kelâmına, Allah’ın sözüne itaat etmektir. Peygamber’e itaat ise Peygamber’in sözlerine itaat etmektir. Nitekim Kur’an-ı Kerim başka bir ayetinde

“Atiullah’a ve Atiurresul’e ve ulil emri minkum fa intena za’atüm fi şeyin fa rüdduhu ilallahi ve’resuli[1]”

yani  siz Allah’a ve Resul’üne itaat edin (ve ulil emri minkum) amirlerinize itaat edin, (fe intena zaatün fi şey-in) ama siz (amirlerinizle) bir ihtilafa düştüğünüz takdirde, (feruduhu ilallahu ve resuli) ihtilafa düştüğünüz meseleyi Allah’a ve Resulü’ne götürün.

Peygamber efendimiz (s.a.v.) hayattayken, Müslümanlar ihtilafa düştükleri meseleleri O’na sunarlardı ve böylece sorunlarına çözüm bulurlardı. Şimdi burada bir sorumuz var! Kur’an-ı Kerim kıyamete kadar olduğuna göre Kur’an-ı Kerim’in hiçbir ayeti Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hayatı ile sınırlı değildir. Peygamber efendimiz (s.a.v.) şimdi vefat etmiştir. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) vefatından sonra acaba bu ayetin anlamı nedir? Eğer Kur’an-ı Kerim kıyamete kadarsa ki öyledir, o zaman bu ayetin anlamı nedir?

Bunun anlamı şudur; “Atiullah’a” Allah’a itaat edin yani Allah’ın sözüne itaat edin “ve Atiurresul’e” ve Resul’e itaat edin yani Resulullah’ın sözlerine itaat edin. “fa intena za’tüm fi şeyin ferüdduhü ilallahi ver’resuli” amirlerinizle ihtilafa düştüğünüz meseleleri Allah’a götürün yani Allah’ın sözüne, Allah’ın kitabına götürün. Kur’an-ı Kerim’e başvurun. Amirlerinizle ihtilafa düştüğünüz meseleleri Resul’e götürün yani Resul’ün sözüne, Hadislerine başvurun. Bu şekilde  ihtilafınızı halledin, meselelerinize çözüm bulun.

Şimdi bana söyleyin! Bu Ayet-i Kerime’nin bundan başka ne almalı olabilir. Peygamber efendimiz (s.a.v.) hayatta yoktur. Allahü Teâlâ ile de direkt konuşamıyoruz. O halde bu Ayet-i Kerime’nin anlamı ancak budur. Allah’a itaat; Allah’ın sözlerine itaat demektir  Peygamber’e itaat ise Peygamber’in sözlerine itaat demektir. Meselelerimizi ve ihtilaflarımızı Allah’a götürmemiz ise meselelerimizde ve ihtilaflarımızda Kur’an-ı Kerim’e başvurmamızdır. Meselelerimizi ve ihtilafımızı Peygamber’e götürmemiz ise meselelerimizde ve ihtilaflarımızda Hadis-i Şeriflere başvurmamızdır. Bu Ayet-i Kerimeler Hadis’lerin geçerliliğini ve gerekliliğini yeterince ortaya koymaktadırlar. Bundan dolayı böylece bir kişiyle konuşurken bu temel sorunun çözülmesi lâzım. Bizim onu, Hadis’in geçerliliğine ikna etmemiz gerekir. Bu temel sorun çözüldükten sonra eğer Kur’an-ı Kerim’den çıkarılan bir delili onaylıyorsa o zaman o kişinin böyle bir delilden kaçması mümkün değildir.

Benim tecrübeme göre Kur’an Ehli[2] ile ne zaman konuşsak onlar kaçamak cevaplar verirler ve “siz bu ayetin anlamını böyle açıkladınız, ben bu ayetin anlamını böyle değil de şöyle anlarım” derler. Onlar Kur’an-ı Kerim’in tefsiri konusunda hiç kimsenin otorite olduğuna inanmazlar. Böylece Kur’an-ı Kerim’in tek başına birleştirici unsur olduğunu iddia ederler ama Kur’an-ı Kerim vasıtasıyla ihtilaflara düşerler. İşte bundan dolayı ruhani ve manevi otoriteye ihtiyaç vardır. Bu kişinin ismi ister Mehdi ister Mesih olsun Allahü Teâlâ’dan hidayet alıp ümmet arasındaki ihtilaflar konusunda son kararı verecektir. Bundan dolayıdır ki Peygamber efendimiz (s.a.v.) gelecek olan Mesih ve Mehdi için “Hakem-en adlen” kelimesini kullanmıştır. Yani gelecek olan Mesih ve Mehdi hâkim kürsüsünde oturup, adaletle, Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerif ışığında kimin ve neyin doğru veya yanlış olduğuna karar verecektir ve nihai karar onun olacaktır. Siz Hadis’i Şerif’i inkâr edenlerden değilsiniz. Bundan dolayı ben size bu konuyu bu şekilde anlatmaya çalışıyorum.

Hadis-i Şerif’i terk edenler derler ki “Siz Hadis’i terk edin, Kur’an-ı Kerim’e gelin çünkü bu takdirde ümmet birleşecektir. Birlik ve beraberliğimiz olacaktır.” Fakat ne ilginçtir ki, onlar Hadis’i terk edip Kur’an-ı Kerim’e gelince, Kur’an-ı Kerim’in bir tek ayeti üzerinde dahi birlik olmamakta ve her ayetin tefsiri konusunda birbiriyle ihtilafa düşmektedirler. Acaba Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) manevî feyiz, bereketi O’nun hayatına kadar mı sınırlıydı? Eğer böyle ise o zaman O’nun kıyamete kadar Peygamber olmasının ve Peygamberliğinin geçerli  olmasının anlamı nedir? Kitab’a gelince, acaba kitap peygamber olmadan inemez miydi? Hâlbuki o devirde insanlar gökten sadece bir kitabın inmesini istiyorlardı. Peki, sadece kitap neden indirilmedi? Çünkü Peygamber olmadan bir kitabın hakikati anlaşılmaz. Peygamber efendimiz (s.a.v.) olmasaydı Kur’an-ı Kerim’in emirlerini anlamamız ve uygulamamız mümkün olmazdı. Bakın Kur’an-ı Kerim’in hiçbir yerinde ibadetlerin ayrıntıları yoktur. Peygamber efendimiz (s.a.v.) onları ne şekilde anladı ise ve ne şekilde uyguladı ise biz de öyle anlayıp öyle uyguladık ve böylece Kur’an-ı Kerim’in feyzi ve bereketini ancak Peygamber vasıtasıyla anlayabildik ve ondan faydalanabildik.


[1] Nisa Suresi, a.60

[2] Hadis red edenler kendilerine Kuran Ehli derler.

Bir Öncekini Oku

Vahiy kapısı kapanmamıştır. Şimdi bile açıktır!

Bir Sonrakini Oku

İsa (a.s.) Vefat Etmiştir