HUTBENİN ÖZETİ
07 Kasım 2014 Cuma Hutbesi – Özet
Teşehhüd, taavvuz ve Fatiha suresinden sonra Huzur-u Enver Eyyedehullah-u Teâla bi nasrihil aziz aşağıdaki ayeti okudu
لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتّٰى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَیْءٍ فَاِنَّ اللّٰهَ بِهٖ عَلٖيمٌ ۞
Sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça İyiliği asla elde edemezsiniz. Ve siz her ne harcarsanız Allah onu çok iyi bilir.
Hazreti Mesih-i Mevud as bunu açıklayarak şöyle buyurur: Dünyada insan malı çok sever. Bunundan dolayı rüya tabiri ilminde yazılıdır ki, eğer birisi (rüyasında) ciğerini çıkarıp birine verdiğini görürse bundan kastedilen maldır. Bu yüzden gerçek imanın elde edilmesi için, en sevdiğiniz şeyleri harcamadıkça gerçek iyiliğe ulaşamazsınız, buyurdu. Çünkü Allah’ın mahlukatını sevmek ve onlara dert ortağı olmanın büyük bir kısmı olarak malın harcanması anlatılmıştır. İnsan isar yapmadıkça (kendi hakkından fedakarlık yapmadıkça) başkalarına nasıl faydalı olabilir? Zikredilen ayette işte bu fedakarlık talimatı verilmiştir. Kısacası Allah yolunda mal harcamak da insanın saadeti ve takvanın ölçüsüdür. Ebubekir’in ra hayatında Allah için fedakarlık yapmanın ölçüsü şuydu: Bir defasında Hazreti Resulüllah sav bir ihtiyaçtan bahsedince o evdeki her şeyi getirdi.
Allah-u Teala’nın bize ihsanıdır ki O bize Hazreti Mesih-i Mevud’a as inanmayı nasip etti. O, Allah-u Teala’nın hükümlerine ve O’nun söylediği talimata uygun olarak bir taraftan bizim itikadımızı ve amellerimizi düzeltti, diğer taraftan bizim manevi ilerlememiz ve tezkiyemizin de Kuran’a uygun yollarını öğretti. Allah’ın haklarına ve kulların haklarına da dikkatimizi çekti. Can, mal, vakit ve evladımızı Allah’ın rızasını elde etmek için feda etme ruhu da meydana getirdi. O, cemaatinin her ferdinden, kendi durumunu tam olarak Allah’ın talimatlarına uygun hale getirmesini umut etti. İşte o zaman onlara gerçek Ahmedi denilebilir. Hayatlarımızı, Hazreti Mesih-i Mevud’un as umut ettiği hale getirmek için çaba sarfetmemiz gerekir. Zikredilen ayette bizim manevi sorumluluğumuza dikkat çekilmiştir, onlardan birisi Allah yolunda malî fedakarlıktır. Mal fedakarlığı da Allah ve O’nun kullarının haklarını eda etmenin büyük bir vesilesidir.
Allah’ın kullarının haklarını eda etmek için de ve dinin yayılması işi için de mali fedakarlık şarttır. Hazreti Mesih-i Mevud’un as zamanında bu iş son noktasına ulaşacaktı ve bugün biz Ahmediler, Allah’ın rızasını elde edenler olalım diye bu işin tekamüle ermesinden pay alan şanslı insanlardanız. Bugün dünya mal sevgisinden neler neler yapıyorlar. Fakat Hazreti Mesih-i Mevud’un as öğretisinin ve terbiyesinin eseridir ki Ahmedilerin çoğunluğu Allah’u Teala’nın rızasını kazanmak için ve Hazreti Resulüllah’ın sav getirdiği dinin yayılması için sevdikleri mallarını harcarlar. Ve bazen bir sebeple mal harcama güçleri az olursa rahatsız olup ağlarlar.
Mali fedakarlığın önemi nedir? Hangi işler vardır? İnsanlara açıklandığında onlar her zaman fedakarlığa hazır olurlar. Kısacası eğer bir zaaf varsa nizamdadır, insanların imanında hiçbir zaaf yoktur. Bu çağda Allah-u Teala İslamiyetin ilerlemesini kesin olarak Hazreti Mesih-i Mevud as vasıtasıyla mukadder kılmıştır. Bu yüzden Allah-u Teala bizzat Kendisi müminlerin kalbinde mali fedakarlık ruhu da meydana getirmektedir. Ben birkaç olay anlatacağım.
Benin Emiri şöyle yazmaktadır: Meşhudî sahip isimli bir Ahmedi bin sterlinden fazla fedakarlıkta bulundu. Bu Afrika ülkelerinde ne kadar büyük bir şeydir. Ona, çok fazla veriyorsunuz, vakfe cedit çandası da var, diğer çandalar da var denilince o dedi ki, evet ama diğerleri de bundan az olmayacak. Allah-u Teala onun için daha da fazla imkanlar yarattı. Bu, o insanlarda meydana gelen ruhtur.
Benin’deki mübelliğimiz yazmaktadır: Yeni bir cemaatte terbiyet toplantısında tahrik-e cedit’in tarihi manzaraları beyan edildikten sonra mali fedakarlığa dikkat çekildi. Toplantının sonunda herkes kendi çandasını sundu. Bir arkadaş dedi ki, ben de para yok fakat çanda verme arzum var. Oradaki yerel mübelliğ, neye gücünüz yeterse onu verin diye yol gösterdi. Bunun üzerine o çok fakir olan arkadaş eve gitti ve iki tavuk yumurtası alıp gelerek bende sadece bu vardır dedi. Onun durumuna göre bu çok büyük fedakarlıktır ve Hüda Teala’nın gözünde hiçbir fedakarlık küçük değildir, sadece niyetin dürüst olması gerekir.
Mali’nin raporuna göre eski bir Ahmedi Ebubekir Cara bey, bir sebeple çanda vermeyi bıraktı ve yavaş yavaş cemaat programlarına gelmeyi de bıraktı. Ona çok anlatılmasına rağmen fark etmedi. Bir müddet sonra o bir gün merkeze geldi, çandasını eda etti ve anlattığına göre, o gece o bir rüya gördü. Rüyasında derin bir suda battığını görmüş ve kimse ona yardıma gelmiyor. Bir müddet sonra o bir gemi görüyor, onda Hazreti Mesih-i Mevudas vardır. Hazreti Mesih-i Mevudas onun elini tutup gemiye bindirdi ve buyurdu ki bir daha çanda vermekte hiçbir zaman tembellik yapma ve Cemaat işlerinde de gaflet gösterme. Bu, bir yandan çandanın öneminin delilidir, diğer yandan Hazreti Mesih-i Mevud’unas doğruluğunun delilidir ki uzak bir ülkede ve o ülkenin de uzak bir bölgesinde bir şahıs Ahmediyeti kabul ediyor, sonra geri çekiliyor ve ona yeniden rüya vasıtasıyla yol gösteriliyor.
Tanzanya’lı bir Ahmedi arkadaş, İsa bey anlatır. O köyde Ahmediyeti kabul etmişti, ondan önce Hıristiyan idi. Ahmediyet’i kabul ettikten sonra o imanda çok ilerledi. Şimdi o musi[1] ve mali fedakarlıklar yapan birisidir. Daima kendisinin ve ailesinin çandasını söz verdiğinden daha fazla eda eder. Cemaat talimatlarını yerine getirmekte eski Ahmedilerden daha öndedir.
Aynı şekilde Alada bölgesinden Mürebbi sahip yazmaktadır. Bir defasında o bir cemaate tura gitti. Yedi yaşındaki bir kız çocuğu, (bakın Allah-u Teala çocukların kalbine dahi nasıl indirmektedir) domates, biber ve mandalina alıp geldi ve dedi ki bunları Tahrik-e Cedit çandası olarak getirdim. Oranın Sadır’ı dedi ki, o her ay çanda verir ve eğer onun annesi çanda parası vermezse o ağlar.
Nijerya cemaatinin Sadır’ı anlatmaktadır. Bendeniz bir müddetten beri malî zorluğa girdim. Bu sebeple çok sıkıntıda kaldım. Bir gün düşündüm ki ben üç aydır çanda vermedim, belki de bu yüzden mali sıkıntıya yakalandım. Bunun üzerine ben dört bin Naira (lira) çanda ödedim. Hüda Teala’nın karşılığı öyle oldu ki aynı ay işimde sekiz yüz bin Naira kar bahşetti. O zaman bir yandan benim imanım daha da kuvvetlendi, diğer taraftan şunu da anladım: Hüda Teala vaatlerinde doğrudur. Eğer O’nun yolunda fedakarlık yaparsanız O, mutlaka birçok kat artırarak size geri verir. Şimdi o Mescit ve merkez için büyük bir arsa satın alıp verdi.
Tanzanya’dan bir Ahmedi, Maronda Bey yazmaktadır. Ben bir müddetten beri işsizdim. Bir gaz şirketinde güvenlik görevlisi olarak iş buldum. Elli altı bin şilenk (lira) bana maaş bağlandı. Ben o zaman Allah-u Teala’ya söz verdim ki, ben kendi gelirime göre olması gerektiği kadar çanda ödeyeceğim ve ne kadar zorluklar karşıma çıkarsa çıksın çanda ödemekte tembellik göstermeyeceğim. Nitekim o sözünü yerine getirdi. O diyor ki, bugün ben Allah’ın lütfu ile mali fedakarlığın neticesi olarak aynı şirkette yüksek bir pozisyondayım ve bir buçuk milyon şilenk aylığım var. Benim ilmi seviyem çok sıradandır, lise mezunuyum, şirketin kurallarına göre bu göreve ehil de değilim. Fakat sırf Allah’ın lütfu ile kurallara uygun mali fedakarlık yapmanın bereketiyle ben bu görevdeyim ve bu gün de kurallara uygun olarak çanda ödüyorum.
Kısacası bu insanlar ihlas ve vefada ilerliyorlar ve
وَاَنْفِقُوا خَيْرًا لِاَنْفُسِكُمْ
“Daima O’nun yolunda malınızı harcayın bu sizin kendiniz için en iyisidir,” emrini ve sırrını anlayan insanlardır ve Allah-u Teala onları ödüllendirir de.
Hindistan’dan müfettiş Şehabüddin Sahip yazıyor. Bir bey ticaretle uğraşıyordu ve aylardır işleri kötüydü. Telefon ederek çandalarını ödeyebilmek için dua ricasında bulunurdu. Bir gece, ben şimdi görüşmek istiyorum diye ondan telefon geldi. Bunun üzerine ona, Allah-u Teala’ya güvenin, iki rekat nafile namaz kılın ve uyuyun dediler. Kısa bir müddet sonra tekrar telefon geldi ve dedi ki, hatırım için biraz uyanık durun ben sizinle görüşmeye geliyorum. Geldiğinde elinde büyük bir meblağ vardı. Şöyle anlattı: Ben dua ediyordum, bana borcu olan büyük bir iş adamı, ondan hiç umudum yoktu ama o aniden telefon etti ve gel borcumu benden al dedi. Çünkü çanda vermek benim niyetimdi, bu yüzden Allah-u Teala bana bunu sağladı.
Aynı şekilde Naip Vekilü’l Mal Beşirüddin Sahip diyor ki, cemaatten ihlas sahibi bir arkadaş, iki buçuk kat artırarak sözünü yazdırdı ve ofisine gitmek üzere çıktı. Kısa bir müddet sonra Tahrik-e Cedit sekreterine telefon etti ve dedi ki, sözümü yazdırıp mescidden dışarı çıkar çıkmaz bana kendi ticaretimde daha fazla kar elde ettiğim haberi ulaştı. Ben biliyorum ki bu fazladan kar Allah-u Teala’nın has lütfu ve Tahrik-e Cedit’in bereketiyle oldu. Bu yüzden benim sözümü iki kat daha artırın. İki buçuk kat zaten artırmıştı şimdi onu da iki kat artırdı ve Allah-u Teala’nın lütfu ile tamamını ödedi.
Hindistan Karela’daki Mürebbi Bey yazıyor. Cemaatten muhlis bir arkadaş, geçen yıl Tahrik-e Cedit sözünü iki kat fazlasıyla ödemişti. Allah-u Tealanın lütfu ile bu yıl da çok fazlasıyla ödedi. Anlattığına göre o şahıs, yedi sene önce otuz bin Rupi sermaye ve sadece üç işçiyle iş yapmaya başlamıştı. Allah-u Teala’nın lütfu ile şu anda Hindistan, Dubai ve Endonezya’da onun sekiz fabrikası ve beş yüzden fazla çalışanı vardır. Bu ilerleme sadece ve sadece çandaları kurallarına uygun ödemenin bereketi iledir. Bu bey diyor ki, ben ne zaman çanda ödesem Hüda Teala akşama kadar daha fazlasını geri verir ve ben hiçbir zaman mali darlık hissetmedim.
Almanya’nın Tahrik-e Cedit sekreteri, borç içindeki bir Ahmedi arkadaşın olayını anlatır. O, Tahrik-e Cedit için özel söz verdi. Allah-u Teala geliri o kadar artırdı ki borcu da ödendi ve ona yeni bir ev alma gücü dahi bahşetti. Halbuki zahirde bu imkansız görünüyordu.
İsviçre’den Mürebbi bey yazıyor. Makedonyalı bir yeni Ahmedi geçen sene ekimde biat etmişti. Tahrik-e cedit döneminin bitmesine beş gün vardı. O Cemaate girer girmez bin frank gibi olağanüstü bir meblağı söz vermediği halde Tahrik-e Cedit’e verdi ve gelecek yılın sözünü de bin frank yazdırdı. Sonra kendisi yıl içinde mali fedakarlığın önemini anlayınca sözünü ikiye katladı. Ayrıca Tahrik-e Cedit ile birlikte vakfe cedit için de iki bin frank söz yazdırdı. Bu arkadaşın çalıştığı şirket ona, pahalı bir kursa katılma imkanı sundu. Bu şirket genellikle tecrübeli ve otuz beş yaşından büyük olan çalışanlarına bu kurs imkanını verir. O genç diyor ki, benim yaşım 23’dür ve ben o kursu düşünemezdim bile, fakat şirket kendisi bana bu kursu aldırdı. Allah’ın bana bu lütfu, kesinlikle mali fedakarlığın meyvesidir.
Kısacası bunlar yeni gelenlerdir. Avrupa’da da Allah-u Teala onlara Kendi varlığının delillerini göstermektedir. Aynı şekilde başka bir Makedonyalı Ahmedi diyor ki, çalıştığım iş yerinin sahibi çok cimri ve eli sıkı birisiydi. Hiçbir zahiri sebep yokken o benim aylığımı artırdı. Ben anlıyorum ki bu, sadece ve sadece mali fedakarlığın neticesidir.
Burada Londra’da bir beyin evinde hırsızlık oldu bütün ev eşyaları gitti. Fakat onun Tahrik-e Cedit çandası olarak ayırdığı bin sterline bir şey olmadı.
Avustralya’dan mürebbi sahip yazmaktadır. Geçen günlerde Hüdamü’l Ahmediye içtimasında Tahrik-e Cedit’e dikkat çektim. Hüddam ve Etfal’e orada ödüller verildi. Üç etfal, Arslan, Atıf ve Kamer’e 89 dolar hediye ellerine geçti. Bu Etfaller, kendi cep harçlıklarından 11 dolar daha ilave ederek derhal Tahrik-e Cedit’e eda ettiler.
Bir çok olaylar arasından bu birkaç olayı anlattım. Sadece eski Ahmediler değil, Afrika Avrupa ve diğer dünya, yeni katılanlar, çocuklar, kadınlar dahi hayret verici şekilde fedakarlıklar yapıyorlar. Onların coşkusu hayret vericidir.
Unutulmaması gerekir ki, çanda amme ilk tercihtir ve her kazanç sahibinin onu vermesi gerekir. Bundan sonra, gücünüze göre tahrik-e cedit, vakfe cedit ve diğer çandaları verin.
Huzur-u Enver, çandaların harcamaları ile ilgili de özetle bilgi sundu ve Tahrik-e Cedit ve Vakfe Cedit’in öneminden de bahsetti.
Huzur (Atba) Tahrik-e Cedit’in seksen birinci yeni dönemini ilan ederek geçen yılın bilgisini de sundu. Bu yıl dünya genelindeki cemaatlerde sekiz milyon dört yüz yetmiş bin sekiz yüz sterlin mali fedakarlık gerçekleşti. Pakistan birinci sıradadır. Pakistan’da Cemaat mensupları mali fedakarlıkta da ilerlediler, canlarını feda etmekte de ilerlediler. Pakistan dışındaki cemaatler arasında; Almanya birinci, İngiltere ikinci, Amerika üçüncü, Kanada dördüncü, Hindistan beşinci, Avustralya altıncı, Endonezya yedincidir. Pakistan’ın Cemaatleri arasında Lahor birinci, Rabvah ikinci, Karaçi üçüncüdür.
Geçen birkaç yıldır dikkat çekiyorum ki Tahrik-e Cedit ve Vakfe Cedit’e katılanların sayısının artması lazım, para miktarının artmasına bakmayın, ihlas sahibi insanların çoğalması lazım. Allah-u Teala’nın lütfu ile bu yıl toplam sayı bir milyon iki yüz on bir bin yedi yüz oldu ve geçen dört yılda yaklaşık altı yüz bin arttı. Allah-u Teala onların hepsinin mali fedakarlıklarını kabul etsin, onların mallarına ve canlarına son derece bereket versin ve Cemaat nizamına da o malları doğru bir şekilde kullanma gücü versin.
Hazreti Emirü’l Müminin, son olarak Gana’lı Mükerrem Elhac Yusuf Sahib’in vefatından dolayı kendisini hayır ile zikretti ve Cuma Namazından sonra onun gaip cenaze namazını kıldıracağını duyurdu. Yusuf Sahip, Hıristiyan bir evde doğdu, 16 yaşında iken Ahmediyeti kabul etmek nasip oldu. 20 yaşında Gana’da Camiatü’l Mübeşşirin’de eğitimini tamamladı. Huzur (Atba) onun güzel vasıflarından ve hizmetlerinden bahsetti ve dua etti ki Allah-u Teala merhumun derecelerini yükseltsin ve onun evlatlarını da ihlas ve vefada ilerletsin. Amin
[1] Vasiyet nizamına tabi olan