“La İlahe İllallah”ın anlamını inceleyin! “La İlahe İllallah” diyerek insan diliyle, “Kendisinin Allah’tan (c.c.) başka mabudunun olmadığını” ikrar eder ve kalben tasdik eyler. İlah; “mabud, mahbub ve gerçek maksut” anlamına gelen bir Arapça kelimedir. Müslümanlara öğretilen bu kelime, Kur’ân-ı Kerim’in özetidir. Büyük kitapların ezberlenmesi her insan için mümkün olmadığından dolayı hikmet sahibi olan Allah (c.c.), İslâmi öğretinin özünü unutmayalım diye bize küçücük bir kelime öğretmiştir. Bu kelimenin anlamı şudur; insan Allah’ı (c.c.) ön planda tutmadığı, O’nu mabud kabul etmediği ve O’nu maksut kılmadığı müddetçe” necat elde edemez.
Bir Hadis-i Şerifte “La İlahe İllallah” diyenin cennetlik olacağı beyan edilmiştir. Bu hadis yanlış anlaşılmıştır. Nitekim bir papağan gibi bu kelimenin ezberlenip sadece dil ile bunun sık sık tekrarlanmasının yeterli olacağı ve bu kadar ikrarla Cennete girileceği zannedilmektedir. Unutulmamalıdır ki, Allah’ın (c.c.) ilişki kurduğu laf değil gönüldür. Yani bu kelimenin anlamını gönüllerinde gerçekten barındıran ve Allah’ın (c.c.) azametini hakkıyla yüreklerinde taşıyan kimseler cennetliktir.
İnsan “La İlahe İllallah”a içtenlikle iman edince onun mahbubu Allah (c.c.) olur ve O’ndan başka sevgilisi kalmaz. Aynı şekilde sadece Allah (c.c.) onun mabudu olur ve O’ndan başka matlubu da kalmaz. Değil ahirette bu dünyadayken bu insan cennete girer. Allah’tan (c.c.) başka mahbubu ve maksudu kalmayınca hiçbir musibet ve güçlük insana rahatsızlık vermez. Abdal ve kutubların makamı işte budur. “Biz de bir tek Allah’a (c.c.) tapıyor ve hiçbir zaman putlara tapmıyoruz” deyip yanılgıya düşmeyin! Aslında Puta tapmamak bir üstünlük olmayıp rütbelerin en aşağısıdır. Manevi hakikatlerden habersiz olan Hindu bile puta tapmaktan vazgeçiyor.
Aslında ilah sadece tapılan insana veya puta denmez. Putlar dışında insanın taptığı birçok ilah vardır. Nitekim Kur’ân-ı Kerim, insanın nefsanî istek ve arzularını da mabud (ilah) diye tanımlamaktadır. Nefsine uyan onun istek ve arzularına tabi olup onun için ölesiye çaba sarf eden herkes putperest ve müşriktir. İşte “La İlahe İllallah” Allah’tan (c.c.) başka, ister enfüsi ister afakî olsun, bütün ilahları ortadan kaldırır. İnsan gönlünden bütün enfüsi ve afakî ilahları atıp, onu Allah (c.c.) için tertemiz tutmalı.
Putların bir kısmı elle tutulur ve gözle görülür. Diğerleri ise tutulmayacak ve görülmeyecek kadar çok incedir. Mesela Allah’ı (c.c.) bırakıp sebeplere bel bağlamak bir nevî ince puttur. Zahiri putlardan kurtulmak kolaydır. Gördüğüm kadarıyla yüz binlerce insan bunları terk etti. Hindistan’daki Müslümanlar Hindu dinini terk ettikten sonra İslâmiyet’i kabul edip putperestlikten vazgeçmedi mi? Ayrıca bazı Hindu mezhepler de putperestliğe muhaliftir. Putperestliğin mefhumu sadece bu kadarla sınırlı değildir. Ne yazık ki insan sadece gözle görülür ve elle tutulur puta tapmaktan vazgeçti. Ama içinde gizlediği binlerce ince put vardır. Onlardan kurtulması epey zordur. Nice filozof ve hakîm bunları içlerinden atamıyor. Allah’ın (c.c.) büyük lütfuyla meydana gelen bir çeşit mikroskop dışında hiçbir güçle bu bakterilerin görünmesi mümkün değildir. Onlar insanı nice zarara uğratırlar.
İnsanoğlu, nefsanî istek ve duygulardan ibaret olan bu putlardan dolayı, Allah (c.c.) ile kul hakkı çiğneme konusunda haddini aşar. İyi eğitim görmüş, âlim, fıkıh adamı, sufi ve din bilgini denilen nice kimse vardır ki, gece gündüz dini ilimler okumalarına rağmen içlerindeki putu tanımayıp ona tapmaktadırlar. Çünkü putların incelerinden kurtulabilmek cesur kimselerin işidir. Putun bu çeşidinin arkasından yürüyenlerde nifak hastalığı bulunur. Onlar birbirinin hakkını çiğnemekle kalmayıp bununla övünürler. Bugünkü Müslümanlar da haddinden fazla sebeplere düşkün olup ona bel bağlamakta ve Allah’ı (c.c.) hiçbir işe yaramayan birinin yerine koymakta. Onlara nasihat edilince, öfkelenip: “Biz Müslüman değil miyiz? Ve Kelimeyi Tevhidi okumuyor muyuz?” derler. Ne yazıktır ki onlar Kelimenin sadece dille okunmasının yeterli olacağını sanıyorlar.
İnsan Kelime-i Tevhidin hakikatini yakalayınca ve fiilen hayatını ona göre düzenleyince maneviyatta büyük ilerlemeler kaydedip Allah’ın (c.c.) harikulâde ve şaşılacak kudretlerine (mucizelerine) mazhar olur. Ben alelade bir vaiz haysiyetiyle hikâye anlatmak için değil, Allah (c.c.) tarafından gönderilmiş biri olarak şahitlik görevimi yerine getirmek ve Allah’ın (c.c.) bana vermiş olduğu mesajı size iletmek için ayağa kalktım. Sizin bana kulak asıp asmayacağınız ve söylediklerimi uygulayıp uygulamayacağınızdan ben sorumlu tutulmayacağım. Bundan sorumlu olan sizlersiniz. Ben bana verilen vazifeyi yerine getirip getirmeyeceğimden sorumluyum. Ne kadar üzücüdür ki aranızdan bazı kimseler benim cemaatimden olup “La İlahe İllallah”ı ikrar etmelerine rağmen, gereklerini yerine getirmemektedir.
Kardeşinin hakkını çiğneyen, hainlik vs. kötülüklerden kurtulamayanın “La İlâhe İllallah”a iman ettiğine inanmam çok güçtür. Çünkü Tevhid nimetini elde eder etmez insanın harikulâde değişikliğe uğraması bir gerçektir. Bu makama ulaşmış insan kin, haset, gösteriş vs. putlardan kurtulur. İnsan, kibir, kendini beğenme, gösteriş, kin tutma, düşmanlık, haset, bencillik, iki yüzlülük, sözünde durmamak vs. gibi putlardan kurtulmadığı müddetçe gerçekten tevhide inanan birisi olamaz ve söz konusu değişikliğe uğrayamaz. Bu putlardan kurtulmadığı müddetçe ona “La İlahe İllallah”a iman eden kimse denemez. Çünkü içinde bu kötülükleri taşıyan tevekkül sahibi değildir.
Nitekim sadece dille: “La İlâhe İllallah”ı ikrar etmesi hiçbir işe yaramayacaktır. Böyle kimse “La İlahe İllallah”ı okumasına rağmen nefsine (hâkim olmayıp) hoşuna gitmeyen bir şey vuku bulur bulmaz öfkeli nefis ona hâkim olur ve onun mabudunun yerine geçer. Benim sık sık vurgulamak istediğim: Bu gizli putlardan kurtulmadan gerçek muvahhidin vardığı makama varamayacağınızdır. Fareler yerin dibindeyken kara vebadan kurtulmamızın imkânsız olması gibi, veba mikrobunu taşıyan içinizdeki bu gizli fareler de yok edilmediği müddetçe imanınız tehlikededir. Bu fare sizi helâk edecektir. Bundan dolayı bana kulak verin ve söylediklerimi uygulamak için harekete geçin. Bugün bu toplantıya katılanlardan kimlerin gelecek seneye kadar öleceğini bilemiyorum.
Bu nedenle hasta olmama rağmen, ben Allah (c.c.) tarafından bana verilen vazifeyi yerine gitmek için, birkaç kelime söylemeyi uygun gördüm. Bütün söylediklerimin özü: Bir tek Allah (c.c.) mabudunuz, mahbubunuz ve maksudunuz olmalı. Ama içinizde bulunan her çeşit kötülükten kurtulmadan bu makama varamazsınız.
Hz. Mirza Gulam AHmed Kadıyani (a.s.), Eserlerden Seçmeler, Sy. 76