Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 1 ocak 2021’de İslamabad (UK) Mübarek Camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresinden sonra, geçen haftalardan devam etmekte olan Hz. Ali (ra) ile ilgili olayları anlatmayı sürdürerek şöyle buyurdu:
Hz. Muslih Mevud (ra), Hz. Ali’nin (ra) şehit olmasının arka planını anlatarak şöyle der: Hariciler grubu bu fitneyi uzaklaştırmak için, ne kadar ileri gelen insan varsa öldürülmesini önerdi. Onlar, Hz. Ali (ra), Emir Muaviye (ra) ve Amr Bin As’ı (ra) aynı anda öldürme planı yaptılar. Diğerlerine saldıranlar başarısız oldular ama Hz. Ali’ye (ra) saldıran, Cuma günü sabah namazı vaktinde kendisine saldırdı ve şu kelimeleri söyledi: Ey Ali! Senin her sözünün kabul edilmesine senin hakkın yok, bu yalnız Allah’ın hakkıdır. Hz. Resulüllah (sav) Hz. Ali’nin şehit olacağına dair gaybi haber vermişti ve onun katilini geçmiş ve gelecek insanların en kötüsü olarak tanımlayarak Hz. Salih’in (as) devesinin dizlerini kesenlere benzetmişti.
Hz. Ali’ye (ra) öldürme kastıyla saldıran, İbni Melcem adlı şahıs tutuklanıp Hz. Ali’nin (ra) karşısına getirildiğinde kendisi onun sağ salim bekletilmesini emretti ve şöyle buyurdu: Eğer ben hayatta kalırsam, onu ya öldüreceğim ya da affedeceğim. Eğer ben ölürsem o zaman kısas olarak onu öldürün ancak aşırılık yapmayın. Hz. Ali (ra), İbni Melcem’in karnına ve avret yerlerine mızrak vurulmamasını emretti.
Mekke’de toplanıp üç önemli şahsiyeti öldürmek için gönüllü olan Haricilerden üç adamın isimleri şunlardı: Abdurrahman Bin Melcem, bu adam Hz. Ali’ye (ra) saldırdı. Berk Bin Abdullah Temimi, bu adam Emir Muaviye’ye saldırmak için, Amr Bin Bekir Temimi de Amr Bin As’a (ra) saldırmak için gönüllü oldular. Bu herifler, bu lanetli planlarını uygulamak için ramazanın on yedinci gecesini seçtiler ve sonra İbni Melcem Kufe’ye geldi.
Şehit olduğu günün sabahı Hz. Ali (ra) şöyle buyurdu: Rüyamda Hz. Resulüllah’a (sav), ben sizin ümmetinizin eğrilik ve kavgalarıyla karşı karşıyayım, diye arzettim. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, onlar aleyhinde dua et, buyurdu. Ben dedim ki, ey Allah! Bana onlara mukabil onlardan daha iyisini ver ve onlara da bana karşılık benden daha kötüsünü ver.
Hz. Ali (ra) vasiyetinde, Allah’a hamd ve sena ve tevhit ilanından sonra şöyle buyurdu: Hepiniz Allah’ın ipine sıkıca sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Ben Ebu’l Kasım’dan (sav) duydum ki, aranızdaki ilişkileri düzeltmek nafile namazlardan ve oruçlardan daha iyidir. Huzur-i Enver şöyle dedi: Bu çok önemli bir konu, bunu unutmamak gerekir. Birbiriyle barış ve sulh içinde yaşamak, ıslah etmek, büyük bir iyiliktir. Hz. Ali (ra), fakir ve yetimlere göz kulak olunmasını emretti ve ayrıca şöyle buyurdu: Namazlara sahip çıkın, emri bil maruf ve nehyi anil münkeri (yani iyiliği tavsiye edip kötülükten men etmeyi) terk etmeyin. Aksi takdirde sizden kötüsü size hakim olur (başınıza geçer.) Huzur-i Enver şöyle dedi: İyi işlere teşvik etmek ve kötü işlere mani olmak, bunlar çok önemli şeylerdir, yoksa sizden kötüsü size hakim olacak. Sonra sizler dualar edeceksiniz ama dualarınız kabul edilmeyecek. Zamanımızdaki Müslüman ülkelerin hali işte aynen böyledir.
Hz. Ali (ra) başındaki ağır yaranın etkilerine bakarak bir gün, ben sizden ayrılmak üzereyim, dedi. Bunu duyunca Hz. Ali’nin (ra) kızı Hz. Ümmi Gülsüm ağladı. Hz. Ali (ra) şöyle buyurdu: Eğer siz benim gördüğümü görseydiniz ağlamayı bırakırdınız. Ben meleklerin ve peygamberlerin heyetinin manzarasını görüyorum. Hz. Resulüllah (sav) bile orada ve buyuruyor ki ey Ali! Mutlu ol, çünkü gittiğin yer şu an olduğun yerden daha iyidir.
Hz. Muslih Mevud (ra), Hz. Ali’nin (ra) vefatı ile ilgili durumu anlatarak şöyle der: Hz. Ali’nin (ra) vefatı üzerine Hz. Hasan (ra) şöyle dedi: Ey insanlar! Bugün öyle bir şahıs vefat etti ki onun bazı özelliklerine ne öncekiler varabildiler ne de sonraki gelenler ulaşabilecekler. Resulüllah (sav) onu savaşa gönderdiğinde Cebrail sağ tarafında ve Mikail sol tarafında olurdu. Kendisi yalnızca yedi yüz dirhem miras bıraktı. O, Hz. İsa’nın (as) ruhunun semaya yükseltildiği gece vefat etti, yani ramazanın yirmi yedisinde. Hz. Ali’yi (ra), kendisinin iki oğlu ve Hz. Abdullah Bin Cafer gusletti. Hz. Hasan (ra) cenaze namazını kıldırdı. Sahur vaktinde defnedildi. Yanında, Hz. Resulüllah’ın (sav) mübarek naaşına sürülmüş miskten artan birazcık teberrük vardı. Hz. Ali (ra), o misk kokusunun naaşına sürülmesini vasiyet etmişti.
Hz. Ali’nin (ra) mezarı hakkında değişik rivayetler vardır. Bazılarına göre Hz. Ali (ra) Kufe’nin büyük camisine defnedildi. Yahut Medine’ye nakledilerek Hz. Fatıma’nın (ra) kabrinin yanına defnedildi. Şii rivayetlere göre Hz. Ali’nin (ra) mezarı Necef’tedir. Fakat Allame İbni Asîr ve İmam İbni Teymiyye’ye göre bunun hiçbir ispatı yoktur, hatta deniliyor ki orada Hz. Muğire Bin Şeğbe’nin mezarı vardır.
Hz. Ali (ra) değişik zamanlarda 8 evlilik yaptı, bu evliliklerden 14 erkek ve 19 kızı dünyaya geldi.
Hz. Ali’nin (ra) faziletleri ile ilgili Hz. Resulüllah (sav) şöyle buyurdu: Ben ilmin şehriyim ve Ali de onun kapısıdır, kim bu şehre yönelirse onun kapısına gelmesi gerekir.
Bu rivayetten bahsederek Hz. Muslih Mevud (ra) alimlerin cesareti konusunda şöyle der: Hz. Resulüllah (sav), Hz. Ali’nin alimlerden olduğunu bildirmişti. Ancak Hayber savaşında en hassas vakitte İslam sancağını Hz. Ali’nin eline verdi. Bundan anlaşılıyor ki Hz. Resulüllah’ın (sav) zamanında alimler korkak değillerdi.
Hz. Ali (ra) şöyle buyurur: Bir zaman vardı ki ben açlıktan karnıma taş bağlardım, bugün ise benim zekatım dört bin, yahut başka bir rivayete göre kırk bin dinara ulaşmıştır. Bir keresinde Hz. Resulüllah (sav) Hz. Ali’ye (ra), sen benim kardeşim ve benim destekçimsin, buyurdu. Aynı şekilde şöyle buyurdu: Cennet üç kişiyi, yani Ali, Ammar ve Selman’ı arzulamaktadır. Başka bir vesileyle şöyle buyurdu: Ey Ali! Allah-u Teala sana öyle bir iyi vasıf lütfetti ki O, kullarına bundan daha iyi bir vasıf lütfetmedi, yani dünyaya meyletmemek vasfı. Hz. Muslih Mevud (ra) der ki Peygamber Efendimiz (sav), cennette ben hangi derecede olacaksam Ali ve Fatıma da o derecede olacaklar, buyurdu.
Huzur-i Enver, yeni yıl münasebetiyle şöyle dedi: Bugün yeni yılın ilk günüdür ve ilk cumasıdır. Dua edin ki bu yıl, cemaatimiz için, dünya için, insanlık için bereketli olsun. Biz de kendi sorumluluklarımızı yerine getirerek eskisinden daha fazla hukukullah (Allah’ın hakları) ve hukuku’l ibad (kul hakları) nı eda edenler olalım. Aksi takdirde Allah-u Teala kendi yöntemiyle dünya halkının dikkatini onların sorumluluklarına çeker. Geçen bir yıldan beri bizler son derece tehlikeli bir salgın hastalığı göğüslemek zorunda kalıyoruz. Ancak dünyanın çoğunluğu, bu salgının Allah tarafından bizim sorumluluklarımıza dikkat çekmek için gönderildiğine hiç ilgi göstermek istemiyor. Birkaç ay önce ben, birçok devlet liderine, bu yöne dikkatlerini çekmek için mektuplar yazmıştım. Bazı liderler cevap da verdiler. Ancak onların cevabı dünyevî cevaplar idi. Benim o kadar vurguladığım Allah ile alakalı şeylerden hiç bahsetmediler. Bütün dünya liderleri ve her aklı başında insan biliyor ki bu salgının sonraki etkileri çok tehlikeli olacak. Ancak bunu bilmelerine rağmen asıl çözüme ilgi göstermiyorlar ve yalnız dünyevî çabalara odaklanıyorlar. Velhasıl her Ahmedinin dikkatle düşünmesi gerekir ki ona çok büyük bir iş yüklenmiştir. Ve onu yerine getirmek için önce kendi içinde sevgi, muhabbet ve kardeşlik ortamı meydana getirmeli. Ta ki dünyayı Hz. Muhammed Mustafa’nın yükselttiği bayrağın altına getirebilsin. Ancak o zaman biz, biatin hakkını verenler olabiliriz ve ancak o zaman biz, yeni yıl kutlaması vermeye ve almaya müstahak sayılabiliriz.
Huzur-i Enver Pakistan ve Cezayirli Ahmediler için bir kere daha duaya çağırarak şöyle dedi: Pakistan’da bazı yerlerde bazı mollalar ve devlet görevlileri zulme yöneldiler. Bu dünyadar kimseler, dünyevi hükümet ve zenginliğe dayanarak bize zulüm yapabilir. Ancak şunu unutmamalıdırlar ki bizler, Niğmel Mevla (en iyi koruyucu) ve Niğmel Nasir (en iyi yardımcı) olan Allah’a inanan kimseleriz. Bizim işimiz, dualarla kendi ibadetlerimizi daha da süslemektir. Ve eğer biz bunu yaparsak başarılı olacağız.
Cezayir’de bir mahkeme bütün Ahmedilere beraat vermişti, diğer mahkeme de küçük bir para cezası ile hemen hemen hepsini serbest bırakmıştı. Ancak buna rağmen yine de orada hapishanelerde bazı hapis kimseler var. Onlar için de Pakistan’daki hapis Ahmediler için de dua edin. Müslüman ümmet için de dua edin ki onlar gelmiş olan Mesih-i Mev’ud ve Mehdi-yi Mev’ud’u kabul etsinler. Dünyaya da akıl versin de onlar Allah-u Teala ve O’nun kullarının haklarını eda etmeye dikkatlerini çevirsinler. Ve bu sene, her Ahmedi için, her insan için rahmetler ve bereketleri getiren bir sene olsun. Amin
٭…٭…٭