Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 10 Kasım 2023’te İslamabad Mübarek camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı.
Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresinden sonra şöyle dedi: Hz. Resulüllah’ın siretiyle ilgili olarak Bedir’den hemen sonrasını anlatıyordum. Hicri 2 yılı olayları arasında Cennetü’l Baki mezarlığının kurulması yer alır. Bunun detayları şöyledir: Medine-yi Münevvere’de Yahudilerin ve diğer kabilelerin kendi mezarlıkları vardı. Peygamber Efendimiz (sav) Medine’ye vardığında Müslümanlar için ayrı bir mezarlık ihtiyacı hissedildi. Nitekim Baki-ul Garkad mezarlığı Müslümanlar için seçildi. Bu mezarlığa ilk olarak hz. Osman bin Maz’un defnedildi.
“Baki” Arapçada ağaçların çok olduğu yere denir. Hz. Mirza Beşir Ahmed (ra) şöyle beyan eder: Hicri 2’de hz. Resulüllah (sav) Müslümanlar için bir kabristan seçti, ona “Cennetü’l Baki” denir. Hz. Osman bin Maz’un’un vefatı, hz. Resulüllah’ı çok üzdü ve rivayetlere göre Peygamber Efendimiz onu öptü.
Şimdi de ben Beni Gatafan Gazvesinden bahsedeceğim. Hz. Resulüllah (sav), Gatafan’ın bir kolu olan Beni Sa’lebe ve Beni Muharib’in, Müslümanlara karşı bir yerde toplandıklarını haber aldı. Bu haber gelir gelmez, hz. Resulüllah (sav) dört yüz elli sahabe ile yola çıktı. Hicri 3 yılı Rebiü’l Evvel ayında bu gazve meydana geldi. Müşriklerin çeteleşmesine karşı hz. Resulüllah (sav) yola çıktığında yolda Beni Gatafan’dan bir şahıs ile karşılaştı. Sahabeler onu yakalayıp hz. Resulüllah’ın (sav) önüne getirdiler. O şahıs, kabilesinin hareketleriyle ilgili Peygamber Efendimizi bilgilendirdi. Hz. Resulüllah (sav) onu İslam’a davet edince o derhal İslam’ı kabul etti. O şahıs Peygamber Efendimize şöyle dedi: Benim kavmim sizin ve Müslüman askerlerin onlara doğru geldiğini öğrenirse asla sizin karşınıza çıkmaz, aksine etraftaki dağlara çıkarlar. Nitekim Müslümanlar onlara doğru ilerlediklerinde onlar karşı koymayıp etraftaki dağlara çıktılar. Bu sırada şu meşhur olay meydana geldi: Hz. Resulüllah (sav) bir ağacın gölgesinde istirahat ediyordu ve sahabeler kendi işleriyle meşgul idiler. İşte bu durumdayken bir şahıs, Peygamber Efendimize kılıç çekti. Sonra o şahıs sordu: Ey Muhammed! Şimdi seni benden kim kurtaracak? Peygamber Efendimiz, Allah, diye cevap verdi. Bunun üzerine onun elinden kılıç düştü.
Bu gazve olaylarında bir olay da hz. Rukiyye’nin vefatı ve hz. Ümmü Gülsüm’ün evlenmesidir. Rivayetlere göre hz. Resulüllah (sav) Bedir’e doğru yola çıktığında hz. Rukiyye hasta idi. Nitekim Peygamber Efendimiz, hz. Osman’ı onun bakımı için Medine’de bırakmıştı. Hz. Zeyd bin Harise’nin Bedir galibiyetinin müjdesi ile Medine’ye geldiği gün hz. Rukiyye vefat etti. Hz. Rukiyye’nin vefatından sonra Peygamber Efendimiz (sav) hz. Osman ile görüştüğünde ona şöyle dedi: Rukiyye’ninki kadar hak mehir ve iyi muamele şartıyla Allah, Ümmü Gülsüm’ün nikahını seninle kıydı. Evlendikten üç gün sonra Hz. Resulüllah (sav) Ümmü Gülsüm’ün yanına geldi ve sordu: Ey benim sevgili kızım! Kocanı nasıl buldun? Bunun üzerine Ümmü Gülsüm, Osman çok iyi bir kocadır, dedi. Hz. Ümmü Gülsüm, Hicri 9’da hastalanıp vefat etti. Peygamber Efendimiz (sav), hz. Ümmü Gülsüm’ün vefatı üzerine şöyle buyurdu: Eğer benim bir üçüncü kızım daha olsaydı ben onu da Osman ile evlendirirdim.
Hz. Mirza Beşir Ahmed (ra), hz. Ümmü Gülsüm’ün evliliğinden bahsederek şöyle der: Hz. Ümmü Gülsüm’ün nikahı Hicri 3 yılı Rebiü’l Evvel’de olmuştu. Bu, hz. Ümmü Gülsüm’ün ikinci evliliği idi. Bundan önce hz. Rukiyye ve hz. Ümmü Gülsüm, Peygamber Efendimizin amcası Ebu Leheb’in iki oğluyla nikahlanmışlardı. Bununla beraber daha koca evine taşınmadan önce, dini ihtilaf yüzünden nikah son bulmuştu.
Bu dönemdeki olaylar arasında Beni Selim Gazvesinden de bahsedilmektedir. Beni Selim’in büyük bir sayısının Müslümanlara karşı toplandığı haber hz. Resulüllah’a ulaşmıştı. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sav)Medine’de Abdullah bin Ümmü Mektum’u kendi yerine vekil bırakıp üç yüz sahabe ile birlikte 6 Cemaziye’l Ula günü yola revan oldu. Başka bir rivayete göre Peygamber Efendimiz (sav), hz. Ömer’i (ra) kendi vekili olarak tayin etmişti. Hz. Resulüllah (sav) yolda, Beni Selim’den bir adam ile karşılaştı. O, Beni Selim’in dağıldığını söyledi. Tahkikat yapıldığında o adamın doğru söylediği anlaşıldı. Nitekim hz. Resulüllah (sav) geri döndü ve savaş durumu olmadı.
Bir seriyye de Zeyd Bin Harise Seriyyesidir. Onun detayları şöyle zikredilmiştir: Birgün Safvan bin Ümeyye yandaşlarına, Müslümanlar bizim ticaret merkezimiz Şam’a gidişi kapattılar, dedi. Bir adam, deniz sahili yolunu bırakıp Irak tarafından Şam’a gidilebilir, diye öneri sundu. Nitekim yolu bilen bir şahsın yardımıyla Safvan Bin Ümeyye yola revan olmaya karar verdi ve kafile hazırlığı başladı. Bu seriyye Hicri 3 yılı Cemaziyülahır ayında meydana geldi. Kafiledekiler, bu haber Medinelilere ulaşmasın diye çok çaba sarfetmişlerdi. Fakat Allah’ın isteği başka bir şeydi. Nitekim bu haber Hz. Resulüllah’a (sav) kadar ulaştı. Peygamber Efendimiz, yüz atlı süvariyi hz. Zeyd Bin Harise’nin komutasında yolladı. Bu, hz. Zeyd’in (ra) komutan olarak yola çıktığı ilk seriyyesi idi ve başarı ile geri döndü.
Huzur-i Enver şöyle dedi: O ticaret kafilelerinin engellenmesinin sebebi, onlardan elde edilen gelirin Müslümanlara karşı kullanılmasıydı. O kafilerin o devirde durdurulması, bugünlerde çeşitli ülkelere uygulanan ekonomik ambargolar gibiydi. Günümüzde bu ülkeler bazen aşırı giderek kısıtlamalar uygularlar, böyleleri İslam’a nasıl itiraz edebilirler.
Hutbenin sonunda Huzur-.i Enver şöyle dedi: Ben tekrar Filistinliler için duaya çağrısı yapmak istiyorum. Şimdi en azından şu kadarı oldu, bazı kimseler korka korka da olsa bu zulme karşı konuşmaya başladı. Hatta bazı Yahudiler bile bu zulüm aleyhinde seslerini yükselttiler ve hükümetlerine, niye bizim adımızı kötüye çıkarıyorsunuz, dediler. Her neyse ki küçük küçük sesler yabancılardan yükselmeye başladı. Şimdi diyorlar ki her gün dört saat saldırı durdurulsun ki Filistinlilere yardım ulaşabilsin. Buna ne kadar uyulacağını Allah bilir ama günün kalan yirmi saatinde kim bilir ne kadar bombardıman yapacaklar. Hükümetlerin ve siyasetçilerin ekseriyeti Filistinlilerin can kaybına hiçbir önem vermiyor, onların kendi menfaatleri var. Onların unutmaması lazım ki Allah-u Teala bir süreye kadar mühlet vermektedir. Ayrıca sadece bu dünya değil gelecek cihan da var; Bu dünyada da azap inebilir ve gelecek cihanda mutlaka azap yakalayacaktır. Ne olursa olsun bizim mazlum Filistinliler için dua etmemiz gerekiyor. Allah-u Teala onları bu mezalimden kurtarsın. Amin.
Hutbenin sonunda Huzur-i Enver aşağıdaki iki merhumun gaip cenaze namazını kıldıracağını bildirdi.
1- Hamidu’r Rahman Han Bey’in hanımı Mansure Besma Hanım, geçen günlerde vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Merhume, hz. Nüvvab Abdullah Han (ra) ve hz. Sahipzadi Emetü’l Hafiz Hanım’ın erkek taraftan torunu; hz. Sahipzade Mirza Şerif Ahmed (ra) ile hz. Zeyneb Begüm Hanım’ın kız taraftan torunuydu. Merhume, Miya Abbas Ahmed Han Sahip ve Emetü’l Bari Begüm Sahine’nin kızıydı. Allah’ın lütfuyla musiye idi.
3- Halifetü’l Mesih hazretleri, onların nikahında nasihat ederek şöyle demişti: Nikah ile birlikte erkek ve kız üzerine, daha önce olmayan sorumluluklar biner. Birisi, karı-koca arasındaki sorumluluklardır ve diğeri ikisinin birlikte yerine getirmesi gereken sorumluluklardır. Nikah esnasında okunan ayetlerde “Rabbinizin takvasını benimseyin” diye telkin edilmiştir. Bu, şuna işarettir: Nasıl ki Allah sizin üzerinizde Rububiyet yapıyor ise şimdi sizin üzerinize de böyle sorumluluklar yüklenmektedir. Ki sizin o sorumlulukları yerine getirmeniz için rububiyet duygularıyla Allah’ın takvasını benimsemeniz gereklidir.
Merhume salih, isar ile insanların duygularına dikkat eden, fakirlere iyi davranan, hayatını dine vakfetmiş olanlara hürmet gösteren, akrabalarına sahip çıkan, Allah’ın nimetlerine şükreden, dürüst, namaza oruca bağlı, hilafete çok saygılı bir hanımdı.
2- FaysalAbad Ziraat Üniversitesinin eski kayıt memuru Çodri Reşid Ahmed Bey. Kendisi geçen günlerde Amerika’da vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Allah’ın lütfu ile musi idi. Merhum salih, dürüst, Ahmediyet için gayret sahibi, çandaları ödemek ve mal fedakarlığına diğerlerini geçerek katılan, kanaat etmeyi seven bir şahsiyetti.
Huzur-i Enver, merhumların mağfireti ve makamlarının yükselmesi için dua etti.
٭…٭…٭