Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 11 Şubat 2022’de İslamabad (UK) Mübarek Camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresini okuduktan sonra şöyle buyurdu:
Tarihte hz. Ebubekir’in Mekke’nin fethiyle alakalı bir rüyasından bahsedilmektedir. Şöyle ki, Müslümanlar Mekke’ye yaklaşınca bir dişi köpek havlayarak geldi ve yaklaşır yaklaşmaz sırt üstü yattı ve sütü akmaya başladı. Hz. Resulüllah (sav) bu rüyayı şöyle tabir etti: Onların şerri gitti, fayda vermeleri ise yaklaştı.
Mekke’nin fethinden önce Ebu Süfyan Merrüzzahrân adlı yerde Peygamber Efendimizin huzuruna çıkınca kendisi, hz. Abbas yahut hz. Ebubekir’in önerisi ile Ebu Süfyan’ı, Müslüman askerleri görebilsin diye gece orada bekletti. Ebu Süfyan’ın önünde hz. Resulüllah’ın (sav) yeşil giyinmiş birliği belirdi. Bayrak tutmuş vaziyette muhacir ve Ensar dahildi ve bin Ensar demir zırhlar içindeydi. Hz. Resulüllah (sav) kendi bayrağını hz. Saad bin Ubade’ye vermişti ve o, ordunun önü sıra gidiyordu. Hz. Saad bin Ubade, Ebu Süfyan’ın yanından geçerken onu tehdit etti. Bunun üzerine Ebu Süfyan, hz Abbas’a bugün beni korumaktan kim sorumlu, dedi. Aynı anda hz. Ebubekir ve hz. Esed bin Hazir’in arasında, hz. Resulüllah (sav) devesi Kusva’nın üzerinde belirdi. Hz. Abbas, Ebu Süfyan’a, işte bu Allah’ın Resulü (sav)’dir, dedi.
Peygamber Efendimiz Mekke’ye girdiğinde, kadınların başörtüleriyle atların yüzüne vurarak onları geri ittiğini gördü. Hz. Resulüllah (sav) bu manzarayı görünce hz. Ebubekir’e, Hasan bin Sabit ne demişti, buyurdu. Bunun üzerine hz. Ebubekir Hasan bin Sabit’in şiirlerini okudu, o şiirlerde, korkutucu bir ordunun Kedaa yolundan girdiğini beyan eden böyle bir manzara resmedilmişti. Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: O halde Hasan bin Sabit’in söylediği yerden girelim. Kedaa, Arafat’ın ikinci ismidir.
Mekke’nin fethinde Peygamber Efendimiz genel af ilan edince hz. Ebubekir, Ebu Süfyan saygınlığı sever diye arzetti. Nitekim Peygamber Efendimiz, kim Ebu Süfyan’ın evine girerse emniyette olacak, buyurdu. Hz. Resulüllah’ın emriyle Hubel putu yıkıldığında Zübeyr bin Avam, Uhud günü bu putla ilgili büyük bir gururla bu putun onlara ödül verdiğini ilan ettiğini Ebu Süfyan’a hatırlattı. Ebu Süfyan, bugün bunları boşver, ben anladım ki eğer Muhammed (sav)’in Rabbinden başka bir ilah olsaydı bugün olan şey gerçekleşmezdi, dedi.
Hz. Ebu Hüreyre şöyle der: Mekke’nin fethi günü hz. Resulüllah (sav) teşrif ediyordu ve hz. Ebubekir de korumak için yalın kılıç Peygamber Efendimizin yanı başındaydı.
Huneyn Gazvesi hicri 8’de Mekke’nin fethinden sonra oldu. Buna Havazin Gazvesi yahut Evtas Gazvesi de denir. Huneyn, Mekke ile Taif arasında Mekke’den 30 mil uzaklıkta bir geçittir. Mekke’nin fethi haberinin ulaşması üzerine Malik bin Avf Nasri’nin tahriki ile Arap kabilelerinden oluşan büyük bir ordu Müslümanlarla savaşmak için hazırlandı. Hz. Resulüllah (sav) 12 bin ordu ile onlara karşı koymak için çıktı ve sabahleyin Huneyn’e ulaştı. Müşriklerin ordusu önceden orada geçide gizlenmişti ve Müslümanlara birdenbire öyle şiddetle saldırdılar ki Müslümanlar düzeni koruyamadı ve dağıldılar. Rivayetlerde, Peygamber Efendimizin yanında yalnızca parmakla sayılabilecek birkaç kişi kaldığından bahsedilir.
Hz. Muslih Mevud şöyle der: (Huneyn savaşında) öyle bir an geldi ki hz. Resulüllah’ın (sav) etrafında sadece 12 sahabe kaldı. Hz. Ebubekir endişelenip Peygamber Efendimizin bineğinin yularını tuttu ve, ya Resulallah! Bu ilerleme vakti değildir, diye arzetti. Fakat hz. Resulüllah (sav) büyük bir coşkuyla, bineğimin yularını bırak buyurdu ve şöyle diyerek ilerledi: Ben vadedilen peygamberim ve daima korunacağım vadedilmiştir, ben yalancı değilim, siz ister üç bin okçu olun ister otuz bin okçu olun, benim umurumda değil.
Hz. Resulüllah’ın emriyle hz. Abbas Müslümanlara şöyle seslendi: ‘’Ey Bakara Suresi Ashabı! Ey Hudeybiye’de ağacın altında biat edenler! Allah’ın Resulü sizi çağırıyor.’’ Bir sahabe şöyle diyor: Yeni Müslüman olanların korkuya kapılması yüzünden bizim bineklerimiz de kaçmaya başladı fakat bu ses benim kulağıma geldiğinde bana öyle geldi ki ben canlı değilim, ben ölmüşüm ve İsrafil’in Sur’u fezada yankılanmaktadır. Ben bineğimi döndürmek istedim fakat o korkmuştu. Ben ve yanımdaki bir çok kişi develerden atladık. Birçokları da develerin boynunu kesti ve hz. Resulüllah’a doğru koşmaya başladık.
Taif Gazvesi Hicri 8’de Şevval ayında meydana geldi. Peygamber Efendimiz (sav) Taiflileri kuşattı. Çeşitli rivayetlere göre bu kuşatmanın uzunluğu 10 gece ila kırk gece arasında beyan edilir. O zaman hz. Resulüllah (sav) bir rüya gördü ve hz. Ebubekir o rüyayı aynen Peygamber Efendimizin düşündüğü şekilde yorumladı.
Tebük Gazvesi Hicri 9’da Recep ayında oldu. Bu gazve münasebetiyle hz. Ebubekir, dört bin dirhemlik malının tamamını Peygamber Efendimizin hizmetine sundu. Hz. Resulüllah (sav) ona, ev halkın için de bir şeyler bıraktın mı diye sorduğunda hz. Ebubekir, evdekilere Allah ve Resulünü bıraktım, diye arzetti. Zeyd bin Eslem babasından şöyle rivayet eder: Ben hz. Ömer’in şöyle dediğini duydum: Ben malımın yarısını getirdim ve eğer Ebubekir’i geçebilirsem bugün geçerim diye düşündüm. Fakat hz. Ebubekir bütün malını getirince dedim ki vallahi ben Ebubekir’i hiçbir konuda geçemeyeceğim.
Hz. Mesih-i Mevud (as) bu olaydan bahsederek biat edenlerle ilgili şöyle buyurur: birileri var ki o biat etmesine eder ve dini dünyadan üstün tutacağına söz de verir ama yardım etmeye sıra gelince ceplerini kapalı tutar. Peki böyle dünya sevgisiyle dini amaçlara ulaşılabilir mi?
Hz. Abdullah bin Mesut şöyle der: Tebük’de bir gece ben hz. Resulüllah (sav), hz. Ebubekir ve hz. Ömer’i gördüm. Üçü hz. Abdullah Zülbecadin’i kabire defnediyorlardı. O diyordu ki, ben, keşke bu kabirdeki ben olsaydım, diye temenni ettim.
Hz. Resulüllah (sav) Hicri 9’da Tebük’ten dönüşte hacca gitmeye niyetlendi. Fakat Peygamber Efendimize, hacda müşriklerin şirk sözleri sarfettikleri ve çıplak olarak tavaf ettikleri söylenince Efendimiz (sav) o yıl hacca gitme niyetinden vazgeçti ve hz. Ebubekir’i “Hac Emir”i tayin etti. Hz. Ebubekir 300 sahabe ile birlikte hac için yola çıktı. Peygamber Efendimiz 20 kurbanlık gönderdi. Hz. Ebubekir’in yola çıkmasından sonra Tövbe suresi nazil oldu. Peygamber Efendimiz hz. Ali’yi çağırdı ve ona şöyle buyurdu: Tövbe Suresinin başında beyan edilenleri götür ve kurban günü halk Mina’da toplandığında şöyle ilan et: Cennete hiçbir kafir girmeyecek, bu yıldan sonra müşriklere hac izni verilmeyecek, hiç kimsenin çıplak olarak Beytullah’ı tavaf etmesine müsaade edilmeyecektir. Peygamber Efendimiz kiminle sözleşme yaptıysa onun süresi tamamlanacaktır.
Hz. Ebubekir hz. Ali ile görüştüğünde hz. Ebubekir ona, emir olarak sen mi tayin edildin yoksa bana bağlı mı olacaksın, diye sordu. Huzur-i Enver, bu, hz. Ebubekir’in ne büyük bir alçakgönüllülüğüdür, dedi. Hz. Ali, ben size bağlı olacağım, diye cevap verdi.
Bir rivayete göre hz. Ebubekir Arafat’ta halka hitap etti ve sonra hz. Ali’ye, Peygamber Efendimizin mesajını iletmesini söyledi. Nitekim hz. Ali, Berae (Tevbe) Suresinin 40 ayetini okudu.
Hz. Ebubekir konusuna gelecek sefer devam edeceğini söyledikten sonra Huzur-i Enver, Alfazl Rabvah’ın yardımcı Editörü merhum Şeyh Hurşid Ahmed Bey’in karısı Emetü’l Latif Hanım’dan hayırla bahsetti ve gaip cenaze namazını kıldıracağını bildirdi.
Merhume, geçen günlerde 95 yaşında vefat etti. Allah-u Teala ona üç oğul iki kız ihsan etti. O, Mürebbi Abdulbasıt Şahid Bey’in kızkardeşi idi. Torunu Vakkas Ahmed Hurşid Bey, Amerika’da mürebbidir. Kız kardeşlerinden biri de Emetü’l Bari Nasir Hanım’dır. Huzur-i Enver dedi ki, bu ilmi seviyesi yüksek bir ailedir.
Telif ve tasniften nizam ile ilgili hizmetlere kadar onun hizmetleri 70 yıldan fazla bir zamanı kapsamaktadır. Merhume çok sosyal, misafirperver, ibadet güzar, duaya düşkün, ilmi kişiliğe sahip ve hilafete gerçek vefalı bir hanımdı.
Merhumenin torunu şöyle yazmıştır: O bize imanı ve batı toplumu ile uyum ve denge kurmayı öğretti. Huzur-i Enver şöyle dedi: Yeni nesle sahip çıkmak, terbiye etmek ve din öğretmek için çabalamak, annelerin ve büyüklerin sorumluluğudur.
Huzur-i Enver merhumenin mağfireti ve derecelerinin yükselmesi için dua etti.
٭…٭…٭