Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 11 Eylül 2020’de İslamabad (UK) Mübarek Camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresini okuduktan sonra şöyle buyurdu:
Bugün bahsedeceğim Bedir sahabesi Hz. Bilal Bin Rebah’tır. O, Ümeyye bin Half’ın kölesi idi. Hz. Bilal’in annesi Habeşistanlı iken babası Arabistanlı idi. Hz. Bilal (ra), Mekke’de veyahut bir rivayete göre Surrah denilen yerde doğdu. Hz. Bilal, siyaha çalar koyu buğday tenli, bedeni ince, saçları gür, yüzünün eti çok azdı. Hz. Bilal defalarca evlilik yaptı, bununla birlikte hiçbir çocuğu olmadı. Hz. Resulüllah (sav) kendisiyle ilgili, Bilal Habeşistanlılardan ilk iman edendir, buyurdu.
Hz. Bilal’e İslamiyet’e girdiği için çok ağır eziyet yapılırdı, yine de o her türlü eziyete katlanır ve Allah’ın vahdaniyetini “ahad, ahad” diyerek yükseltirdi. Bir rivayete göre sahibi, Hz. Bilal’i yere yatırdı ve üstüne çakıl taşları ve inek derisi koydu ve senin rabbin Lat ve Uzza’dır dedi. Fakat Hz. Bilal sadece “ahad, ahad” (yani bir ve tek Allah) demeye devam etti. Hz. Ebubekir bu manzarayı görünce yedi evkıya, yani iki yüz seksen dirhem karşılığında onu satın aldı ve azat etti. İnsanlar, biz bunu bir evkıya’ya bile satardık dediğinde Hz. Ebubekir şöyle buyurdu: Eğer siz yüz evkıya’ya da satsaydınız ben onu yine de satın alırdım. Bir rivayete göre Hz. Ömer şöyle derdi: Ebubekir bizim liderimizdir, o bizim liderimizi, yani Bilal’i azat etti.
Vadedilen Mesih’in ikinci Halifesi, Hz. Bilal’e yapılan eziyetlerden bahsederek şöyle der: Sahibi, Hz. Bilal’i kızgın kumlara yatırarak ya üstüne büyük kızgın taşlar koyar yahut gençleri onun göğsüne çıkartarak hoplayıp zıplatırdı. Lat ve Uzza’nın tanrılığını tekrar tekrar inkar etmesi üzerine Ümeyye öfkeye kapılır ve Hz. Bilal’in boynuna ip bağlayarak yaramaz kimselerin eline vererek Mekke’nin sokaklarında taşlar üzerinde sürüklettirirdi. Bu yüzden Hz. Bilal’in bedeni kan revan içinde kalır fakat o yine de “ahad, ahad” demeye devam ederdi. Bir zaman sonra Allah-u Teala Müslümanlara Medine’de sükun ihsan ettiğinde Hz. Resulüllah (sav) Hz. Bilal’i ezan okumakla görevlendirdi. O, “ş” harfini iyi bir şekilde söyleyemiyordu, bundan dolayı onun geçmişini bilmeyenler gülerdi. Yine böyle bir durumda Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurdu: Siz Bilal’i “eshedü en la ilahe illallah” derken görüyor ve ezan sırasında gülüyorsunuz, ancak Allah-u Teala arşta onun ezanını duyup mutlu oluyor. Hz. Bilal (ra) “essabikun-el-evvelun” (İslam’ı ilk kabul edenler) arasındadır. O, sadece yedi kişinin iman ettiği bir zamanda İslam’ı kabul ettiğini ilan etti.
Medine’ye hicret ettiğinde Hz. Bilal (ra) Saad Bin Hayseme’nin evinde kaldı. Muvahat (yani kardeşlik bağı) ise Hz. Ubeyde Bin Haris yahut Hz. Ebu Ravaha Haysemî ile kuruldu.
Medine’nin havası ve suyundan dolayı ilk günlerde muhacir sahabeler çoklukla hasta oldular ve sık sık Mekke’yi yad ederlerdi. Hz. Bilal şöyle derdi: Ey Allah’ım! Şuğbe Bin Rabia, Utbe Bin Rabia ve Ümeyye Bin Half’e lanet olsun, onlar bizi, kendi yurdumuzdan vebalı yere doğru çıkarttılar. Bunun üzerine Hz. Resulüllah (sav) şöyle dua etti: Ey Allah’ım! Mekke nasıl bize sevimli ise aynı şekilde Medine’yi de sevimli kıl, hatta ondan da fazla.
Kadiyan’dan hicret sırasında sıkıntılardan muzdarip olan Ahmedilere nasihat ederek Hz. Muslih Mevud şöyle buyurdu: Her şeyinizi kaybettiğiniz düşüncesini bırakın, sizler hicret ettiniz. Vatanlarının ve topraklarının ellerinden gitmesinden dolayı özlem çeken muhacirlere Hz. Resulüllah (sav) esef ederdi. Birgün Hz. Bilal (ra) ateşlendi, bunun üzerine şiir söyleyerek yakınmaya başladı. Hz. Resulüllah (sav) bunu görünce kızdı ve şöyle buyurdu: Acaba siz böyle işler için mi buraya geldiniz? Ben size diyorum ki memnun olun, ne kaybettiğinize bakmayın, siz Allah için ve İslamiyet’in ilerlemesi için kaybettiniz, buna bakın. Kısacası memnun olun.
Biz Ahmedilere o zamanın Halifesi tarafından nasihat edilmişti ki bizim hicretimiz Allah ve İslam içindir. Ancak bugün, Pakistan’ın kurulmasına karşı çıkan kimseler, onun kurucusu olduklarını iddia ederek yalanları ve hileleriyle Ahmedileri temel vatandaşlık hakkından mahrum bırakıyorlar. Pakistan’ın siyasetçileri kendi siyasi amaçları uğruna, bizim hizmet etmek ve ilerlemesi için hicret ettiğimiz dinin ismini anmamızı bile yasakladılar. Onların tasdik etmesine bizim ihtiyacımız yok, ancak üzüldüğümüz şudur ki sözde ülkeye sahip çıkanlar bu zulmü sadece Ahmedilere yapmadılar, aksine Pakistan’a zulmettiler. Bu kimseler ülkenin adının kötüye çıkmasının ve ilerlemeyi durdurmanın vesilesi oluyorlar. Ağaç kurtları gibi onun temelini çürütüyorlar. Dua edin ki Allah-u Teala bu zalimlerden ülkeyi temizlesin.
Ben tekrar Hz. Bilal (ra) ile ilgili olayları anlatmaya geçiyorum. Hz. Bilal (ra), Peygamber Efendimiz (sav) ile birlikte bütün gazvelere katıldı. Bedir gazvesinde, Ensar’dan bir grup ile birleşerek Ümeyye Bin Half’i öldürmüştü. Hz. Bilal (ra) aynı zamanda Peygamber Efendimizin sekreteri yahut mali işlerdeki yardımcısı idi. Bir defa Hz. Resulüllah (sav) kadınların bağış yapmasını telkin etti, bunun üzerine kadınlar ellerini kollarını sıyırarak takılarını çıkardılar ve Hz. Bilal’in örtüsüne doldurdular.
Hz. Bilal, ilk müezzin olma şerefini de elde etti. Peygamber Efendimizin hayatı boyunca, yolculukta ve mukim olduğu zamanlarda hep müezzin olarak kaldı. Namaz vakitlerinde halkı çağırmak için, sahabelerin önerisi üzerine Hz. Resulüllah (sav) çan ve trompet vesaire kullanmayı emretmişti. Sonra Hz. Abdullah bin Zeyd’e rüyasında ezan kelimeleri öğretildi. Bunun üzerine Hz. Resulüllah (sav), bu rüya Allah tarafındandır ve buna uygun olarak vahiy de indirilmiştir, buyurdu. Ondan sonra Allah’ın Resulü’nün (sav) emrine uygun olarak Hz. Abdullah bin Zeyd, Bilal’e ezan kelimelerini söyledi ve Bilal (ra) de yüksek sesle o kelimeleri tekrarladı. Hz. Ömer bu sesi duyunca Peygamber Efendimizin huzuruna çıktı ve “Vallahi ben de rüyamda onun gördüğünün aynısını gördüm,” diye arzetti.
Hz. Bilal (ra) ezan okumayı tamamladığında Peygamber Efendimize haber vermek için Hz. Resulüllah’ın (sav) kapısında durur “Hayyeales salah, Hayyeales salah ya Resulüllah” derdi. Sünen İbni Mace’de Hz. Bilal’den şöyle rivayet edilmiştir: O, sabah namazını haber vermek için Peygamber Efendimizin kapısına gitti. Kendisine, Allah’ın Resulü uyuyor denildi, bunun üzerine Hz. Bilal, “essalatü hayrun minen nevm” yani namaz uykudan hayırlıdır, dedi. Başka bir rivayete göre Peygamber Efendimiz şöyle dedi: Ey Bilal! Bunlar ne güzel kelimelerdir, sen bunları sabah ezanına dahil et.
Huzur-i Enver şöyle dedi: Hz. Bilal (ra) ile ilgili bir miktar daha anlatılacak şeyler kaldı. İnşallah gelecek sefer beyan edeceğim.
Hutbenin ikinci kısmında Huzur-i Enver dört merhumdan hayırla bahsetti ve gaip cenaze namazlarını kıldıracağını bildirdi.
İlk bahsedilen merhum, Belçikalı sevgili Rauf Maksud idi. İngiltere Camia Ahmediye’de okuyordu ve 4 eylülde beyin tümörü sebebiyle vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Merhum 2018’de Camia Ahmediye’ye girdi.. Güzel ahlaklı, güzel konuşan, vakfetmenin ruhunu anlayan ve hilafeti seven, son derece aydınlık bir zekaya ve olağanüstü yeteneklere sahip bir genç idi.
İkinci cenaze, İslamabad’ın geçmiş naib emiri sayın Zafer İkbal Kureyşî bey idi. Merhum, 3 eylülde 87 yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Onun dedesi Abdullah Kureyşî bey, Hz. Mesih-i Mevud’un (as) sahabesi idi. Merhumun mesleği mühendislikti, 1994’de baş mühendis olarak devlet memurluğundan emekli oldu. 1998 den 2019’a kadar İslamabad’ın naib emiri olarak görev yaptı. Merhum alçakgönüllülük ve tevazu ile çalışan biriydi.
Üçüncü cenaze, Senegal’den Kabine Kabaja Kate’dir. 24 ağustosta 85 yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Merhum, 18 yıl ülkesinin millet meclisinin üyesi olarak kaldı. Aynı şekilde, Senegal Ahmediye Cemaatinin ulusal amilasının Umur-i Hariciye sekreteri olarak hizmet etti. Kendisi çok cesur, ihlaslı, hilafeti seven, misafirperver, siyaset ve yönetimde yüksek kabiliyetlere sahip birisi idi.
Diğer cenaze de, Yargıtay avukatı sayın Mübeşşir Latif bey idi. 5 mayıs’ta 85 yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Kendisi, 17 yıl Faysal Town Lahor’un sadırı olarak kaldı. Pakistan’da Cemaatin avukat grubunda çok değerli hizmetler yaptı. Kendisi, 1974’de cemaatimizin temsilcisi olma imkanına sahip olan üç avukattan biriydi. Pencap üniversitesi Hukuk Koleji’nde 46 yıl ders verdi. Arkasında hanımından başka altı kız ve birçok torun bıraktı.
Huzur-i Enver bütün merhumların mağfireti ve derecelerinin yükselmesi için dua etti.
٭…٭…٭