11.12.2020 - Hz. Resulüllah’ın (sav) yüce mertebeli, raşid Halifesi Hz. Ali Bin Ebu Talib’in güzel vasıfları - 3 - Müslüman Ahmediye Cemaati

11.12.2020 – Hz. Resulüllah’ın (sav) yüce mertebeli, raşid Halifesi Hz. Ali Bin Ebu Talib’in güzel vasıfları – 3

Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 11 Aralık 2020’de İslamabad (UK) Mübarek Camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresinden sonra şöyle buyurdu:

Hz. Ali’den bahsediyorduk, bugün ve gelecek birkaç hutbe bu konu devam edecek. Uhud Gazvesinde Hz. Mus’ab Bin Umeyr şehit olunca Hz. Resulüllah (sav) sancağı Hz. Ali’ye verdi. Hz. Ali, müşriklerin sancaktarı Talha Bin Ebu Talha dahil, kafirlerin birçok birliğini darmadağın etti. Nitekim Hz. Cebrail, Peygamber Efendimize Hz. Ali’yi methedince Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: Ali bendendir ve ben de Ali’denim. Bunun üzerine Hz. Cebrail, ben sizin her ikinizdenim, dedi. (Arapça’da bu ifade sevgiyi ifade etmek için kullanılır.) Hz. Ali (ra) şöyle beyan eder: Uhud Gazvesinde Peygamber Efendimizi şehitler arasında bulamayınca, şimdi ben savaşa savaşa şehit olacağım, diye karar verdim. Velhasıl kafirlere öyle şiddetli bir şekilde saldırdım ki onlar dağıldılar ve ben baktım ki Peygamber Efendimiz onların arasındadır. Uhud Gazvesinde Hz. Resulüllah (sav) yaralandığında onun yarasını yıkamak saadeti de Hz. Fatıma (ra) ve Hz. Ali’ye (ra) nasip oldu. Bir rivayete göre Uhud Gazvesinde Hz. Ali 16 yara almıştı.

Hicri 5 yılı Şevval ayında Hendek Gazvesi sırasında İkrime Bin Ebu Cehil ve diğer bazı müşrikler, hendekten atlayıp karşılarına çıkmaları için şiirler okuyarak davet ettiler. Bunun üzerine Hz. Ali (ra) onu kabul etti. Hz. Resulüllah (sav) Hz. Ali’ye kılıç verdi, sarık bağladı ve dua edip yolladı. Karşısına, cesareti sebebiyle bin askere bedel sayılan Amr Bin Abdi Vudd  çıktı. Hz. Ali (ra) Amr Bin Abdi Vudd’ü öldürünce yandaşları arkasını dönüp kaçtılar. Kafirler, Amr Bin Abdi Vüdd’ün naaşına on bin dirhem vermeye razı idiler. Ancak Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurdu: Onu alın götürün, biz ölülere değer biçmiyoruz.

Hudeybiye anlaşmasında, Peygamber Efendimizin ismiyle birlikte “Resulüllah (Allah’ın Resulü) yazıldı diye kafirler itiraz edince Peygamber Efendimiz Hz. Ali’ye, onu sil, dedi. Hz. Ali (ra) buna gönlü elvermediğini belirtince Peygamber Efendimiz bizzat kendisi sildi.

Hicri 7 yılı muharrem ve sefer aylarında gerçekleşen Hayber Gazvesinde, Hayber’in reisi Marhab, kılıcını sallayarak kibirli bir şekilde meydana çıktı. Hz. Selima Bin Ekve’nin amcası Amir, savaşmak için karşısına çıktı. Fakat kendi kılıcı ile yaralanıp şehit oldu.  Bazı sahabeler Amir’in kendi kılıcı ile ölmesinden dolayı belki de onun ameli batıl olmuştur diye düşündüler. Ancak Hz. Resulüllah (sav), Amir için iki kat sevap ecir var, buyurdu. Hayber Gazvesinde Hz. Ali’nin gözleri kızarıp şişmişti, bunun üzerine Hz. Resulüllah (sav) mübarek tükürüğünü sürdü ve onun gözleri iyileşti. Hz. Ali son derece cesurca savaşarak Marhab’ı öldürdü.

Hayber Gazvesinden bahsederek Hz. Muslih Mevud (ra) şöyle der: Allah-u Teala, Hz. Resulüllah’a, bu şehrin Hz. Ali’nin eliyle fethedilmesi mukadder kılındı, diye söylemişti. Peygamber Efendimiz (sav) sabahleyin şöyle ilan etti: Ben bugün İslam sancağını, Allah ve O’nun Resulü ve Müslümanların sevdiği kimseye vereceğim. Peygamber Efendimiz, İslam sancağını Hz. Ali’ye verdi ve Allah-u Teala Hz. Ali’nin eliyle Müslümanlara fetih nasip eyledi. Bu savaş sırasında Hz. Ali, bir Yahudi komutan ile savaşa savaşa en sonunda onun göğsüne çıkıp oturdu. Tam onun boynunu uçuracaktı ki o Yahudi Hz. Ali’nin yüzüne tükürdü. Bunun üzerine Hz. Ali onu bıraktı, sorunca da şöyle cevap verdi: Ben seninle Allah rızası için savaşıyordum, fakat sen benim yüzüme tükürünce ben öfkelendim ve düşündüm ki şimdi ben bunu öldürürsem bu benim kendi nefsimin isteği için olacak, Allah için olmayacak (o yüzden bıraktım.)

Tevbe Suresi nazil olduğunda Peygamber Efendimiz (sav) Hz. Ebubekir’i Hac Emiri (başkanı) olarak çoktan göndermişti. Bu sureyi Hz. Ebubekir’e de yollayın diye arz edildiğinde Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: Benim Ehli beytimden herhangi bir şahıs dışında hiç kimse bu farizeyi benim adıma eda edemez. Velhasıl Peygamber Efendimiz (sav)  Hz. Ali’ye bu mübarek emaneti  ve hacılar için mesaj vererek yolladı. Bu hac münasebetiyle Hz. Ebubekir, insanlara haccın şartları konusunda yol gösterdi ve kurban günü geldiğinde Hz. Ali, Peygamber Efendimizin mesajını insanlara ulaştırdı.

Mekke’nin fethinden önce Hz. Resulüllah (sav), Hz. Zübeyr, Hz. Mikdad Bin Esved ve Hz. Ali’yi, deveye binmiş bir kadının peşine yolladı. Hatib Bin Ebi Balta’a, Mekkeli müşriklere hitaben bir mektup yazarak o kadına vermişti. Bu üç sahabe, son derece süratli bir şekilde o kadına ulaştılar ve mektubu alıp Peygamber Efendimizin yanına geri döndüler. Hz. Resulüllah (sav), Hatib Bin Balta’a’ya bu hareketin sebebini sorunca o şöyle dedi: Ben herhangi bir küfür yahut dinden dönme sebebiyle bu işi yapmadım, benim istediğim sadece Mekkelilere bir iyilik yapmaktı, onlar da sonradan bunun kadrini bilsinler istedim.

Mekke’nin fethinde Hz. Ali (ra), Peygamber Efendimizden, Sakaya yani hac esnasında su içirme görevi, ayrıca Hicabe yani Kabe’nin açılması ve örtülmesi görevlerinin kendisine verilmesini rica etti. Bunun üzerine Hz. Resulüllah (sav), Osman Bin Talha’yı çağırdı ve anahtarları ona vererek, ey Osman! Bu senin anahtarındır, dedi. Ayrıca Hz. Ali’ye şöyle buyurdu: Ben size, sizler için içinde hayır ve bereket olanı vereceğim ve ben size sizin bizzat istediğiniz görevi vermeyeceğim.

Hicri 8 yılı Şevval ayında Huneyn Gazvesinde Muhacirlerin bayrağı Hz. Ali’de idi. Savaş sırasında çok insan öldüğünde Hz. Resulüllah’ın etrafında birkaç sahabe kalmıştı. İşte onlardan biri de Hz. Ali (ra) idi.

Hz. Resulüllah (sav), Beni Tai seriyyesi için, Hz. Ali’nin komutasında 150 kişi gönderdi. Hz. Ali (ra) Hz Ali Beni Hatem kabilesine saldırdı ve Fels isimli putunu kırdı. Hz. Ali (ra), bu seriyyeden birçok ganimet malları ve esirlerle döndü.

Hicri 9 yılında Tebük Gazvesinde Hz. Resulüllah (sav) Hz. Ali’yi Medine’de kendi vekili olarak bıraktı. Hz. Ali (ra), siz beni çocuklar ve kadınlar arasında arkada bırakıyorsunuz, diye arz etti. Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurdu: Bu seni mutlu etmez mi ki, senin benim yanımdaki makamın, Harun’un Musa’nın yanındaki makamıdır, ancak bir fark var ki benden başka peygamber yok.

Hicri 10 yılında Peygamber Efendimiz (sav), Yemen halkını İslam’a çağırmak için Hz. Ali’yi (ra) yolladı. Hz. Ali’den önce Hz. Halid Bin Velid de gönderilmişti ama Yemenliler reddetmişti. Hz. Ali (ra) Yemen halkına Peygamber Efendimizin mektubunu okuduğunda, Hamdan şehrinin tamamı bir günde İslam’ı kabul ettiler.

Hz. Ali (ra) şöyle der: Hz. Resulüllah (sav) beni kadı olarak Yemen’e yolladığında, ben gencim, kadılıkla ilgili hiçbir bilgim yok, diye arzettim. Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: Allah kesinlikle senin kalbine hidayet verecek ve senin diline güç bahşedecek. Senin karşına iki kavgalı geldiğinde her iki tarafı dinlemeden karar verme.

Hz. Amr Bin Şâs Eslemi şöyle der: Ben, Yemen yolculuğunda Hz. Ali (ra) ile birlikteydim. Sefer sırasında Hz. Ali’nin (ra) sert davrandığını hissettim ve geri gelip Mescid’de bundan şikayet de ettim ve bu konu Hz. Resulüllah’a (sav) kadar gitti. Bir gün ben mescide girdiğimde Hz. Resulüllah (sav) bana sert bakışlarla baktı ve ey Amr! Vallahi sen bana eziyet verdin, buyurdu.  Ben, Ya Resulallah! Ben size sıkıntı vermekten Allah’a sığınırım, diye arzettim. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: Ali’ye eziyet veren bana eziyet vermiştir.

Huzur-i Enver, Hz. Ali (ra) ile ilgili anlatacaklarım gelecek sefer de devam edecek, dedikten sonra Cezayir ve Pakistan’daki durumlarla ilgili duaya çağırarak şöyle buyurdu: Geçen Cuma Cezayir’den bahsetmemiştim. Orada da Ahmedilere karşı çok sert durum var. Hatta bazı Ahmediler hapsedildiler. Onlar için de dua edin ki Allah-u Teala onların durumlarında kolaylık yaratsın. Aynı şekilde Pakistan’ın durumu da gitgide sertleşiyor. Bu yüzden dua edin; Eğer yöneticilerin ve mollaların akıllanmayacakları mukadder ise o zaman Allah-u Teala bir an evvel onları yakalama imkanları yaratsın. Amin.

Hutbenin sonunda Huzur-i Enver, Rabvah’tan sayın Reşid Ahmed beyden hayırla bahsetti ve gaip cenaze namazını kıldıracağını bildirdi. Merhum 28 ekimde, 76 yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. O, Arap Masasından mürebbi Tahir Nedim beyin babasıydı. Merhum, çok takvalı, salih, alçakgönüllü, misafirperver ve dert ortağı bir insandı. Arkasında hanımından başka üç kız ve iki oğul bıraktı. Allah-u Teala mağfiret eylesin ve rahmetiyle muamele etsin.

٭…٭…٭

 

 

 

Bir Öncekini Oku

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ekselansları Bay Antonio Guterres’e mektup

Bir Sonrakini Oku

Avustralya Başbakanı Milletvekili Sayın Scott Morrison’a mektup