Vadedilen Mesih’in 5.Halifesi hz. Mirza Masrur Ahmed (Atba) 14 Şubat 2020’de Londra’da Beytü’l Futuh camisinde Cuma hutbesi verdi. Her zaman olduğu gibi çeşitli dillerdeki tercümesi ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver şöyle dedi: Geçen hutbede Muhammed bin Mesleme’yi anlatmıştım, bugün biraz daha anlatacağım. Geçen hutbede, Kaab bin Eşref’in bir bahane ile öldürüldüğü anlatılmıştı. Kaab bin Eşref’in öldürülmesiyle ilgili bir hadisten bahsedilmişti. Bu hadiste Peygamber Efendimizin üç durumda iken bir söze izin verdiğinden bahsedildi. Öyle bir söze izin verdi ki o söz hakiki manada yalan olmasın ama öyle bir şekilde söylensin ki dinleyenler her şeyi anlamasınlar. Bazı ulemalara göre üç durumda yalan konuşmaya izin varmış. Halbuki gerçek başkadır ve öyle değildir. Bu konuda Vadedilen Mesih ve Mehdi hazretleri açıklamalar yaptı ve ateşte yakılsanız bile yalan konuşmayın buyurdu. Huzur-i Enver şöyle dedi: Bu hadis ile ilgili hz. Mesih-i Mevud (as) Nur-ül Kuran isimli kitabında açıklama yaptı. İtirazda bulunan birisine cevaben şöyle buyurur: Kuran-ı Kerim, yalanı putperestlikle eş tutmaktadır. Nitekim Yüce Allah, yani, putların pisliğinden ve yalanın pisliğinden uzak durun, buyurur. Farz-ı muhal, bir hadis, Kuran-ı Kerim ve sahih hadislere aykırı ise o hadis kabule değer olmayacaktır. Bizler, sahih hadislere ve Kuran-ı Kerim’e aykırı olmayan hadisleri kabul ederiz. Bazı hadislerde “tevriye”ye izin olduğuna dair işaretler bulunur ve fakat ondan nefret ettirmek için o, yalan olarak adlandırıldı. İslamî terminolojiye göre tevriye şuna denir: Fitne korkusuyla bir şeyi gizlemek için veya bir sebepten dolayı bir sırrı gizli tutmak gayesiyle, bir şeyi öyle bir şekilde ve öyle bir tarzda beyan etmek ki akıllı kimse onu anlasın ama akılsız birisi anlamasın ve söyleyenin kasdettiğinden başka bir şey düşünsün. Huzur şöyle buyurdu: Kuran yalancılara lanet etti, yalancılar imansız olurlar, onlara şeytanlar iner. Yalancıların sohbet ortamlarını bile bırakın ve doğrularla birlikte olun. Söz sadece doğruluk olsun. Huzur-i Enver şöyle dedi: Medine’de Yahudilerin bir kabilesi Beni Nazir idi. Onlar Müslümanlar ile barış anlaşması yapmışlardı. Buna rağmen Beni Nazir kabilesi muhalefet ettikleri için hile ile Peygamber Efendimizi öldürme planı yaptılar. Onların bu suçunun cezası olarak, hz. Resulüllah (sas) hz. Muhammed bin Mesleme’yi onlara gönderdi ve Medine’yi terk etmeleri hükmünü verdi. Hz. Muhammed bin Mesleme ile ilgili rivayetlerde bahsedildiğine göre o, onların yanına gitti ve ben size, Allah’ın Musa’ya indirdiği Tevrat üzerine yemin ediyorum, dedi. Ve sonra Tevrat’tan, gelecek olan yüce peygamberin bütün alametlerini açıkladı ki bunu hz. Yahudiler, Peygamber Efendimizin gelişinden önce sürekli anlatırlardı. Yahudiler bunları anlattıklarını kabul ettiler fakat dediler ki o peygamber bu değil. Bundan sonra Muhammed bin Mesleme (ra), onlara Peygamber Efendimizin kararını iletti ve sizler aramızdaki barış antlaşmasına aykırı davrandığınız ve hz. Resulüllah’ı (sas) öldürmeye çalıştığınız için on gün içinde Medine’den çıkın, size karşı savaş yapılacaktır, dedi. Böylece Beni Nazir kabilesi Medine’den çıkıp gitti. Huzur-i Enver şöyle dedi: Başka bir rivayet de Yahudi Ebu Rafiğ ile ilgilidir. Bu adam Hayber’de yaşardı ve Kureyş’in çeşitli kabilelerini Müslümanlar aleyhinde sürekli kışkırtırdı. O, her ne durumda olursa olsun hz. Resulüllah’ı (sas) öldürtmek istiyordu. Beni Nazir’in Medine’den çıkarılmasından sonra onun kini daha da arttı. Bazı sahabeler Hz. Resulüllah’ın (sas) yanına gittiler ve dediler ki, bu fitneyi yok etmenin ilacı ancak ve ancak bu fitnenin başının ve Rafii’nin öldürülmesidir. Peygamber Efendimiz onların bu önerisini kabul etti. Dört kişiyi bu amaçla yolladı ve hz. Abdullah bin Atik’i onların başkanı tayin etti. Bu dört kişiden biri de hz. Muhammed bin Mesleme (ra) idi. Hz. Resulüllah (sas) onlar çıkarken, hiçbir çocuğu ve kadını öldürmeyin, diye nasihat etti. Huzur-i Enver Ebu Rafii’nin öldürülmesini ayrıntıları ile anlattı. Huzur-i Enver şöyle devam etti: Hz. Resulüllah’ın (sas) vefatından sonra hz. Ömer, Hz. Muhammed bin Mesleme’yi önemli görevlere getirdi ve onu çeşitli sorunların halledilmesi için muhtelif yerlere yollardı. Hz. Osman’ın (ra) şehid olmasından sonra hz. Muhammed bin Mesleme insanlardan ayrılıp bir kenara çekilmeyi
2 tercih etti. Kendisi bir hadis rivayet etmiştir: Hz. Resulüllah (sas) bir defa ona bir kılıç verdi ve şöyle buyurdu: Kafirler sizinle savaştığı müddetçe bu kılıç ile onlarla savaş, ancak Müslümanların birbirleriyle savaştığını gördüğünde bu kılıcı bir kayaya vurup kır. Hz. Muhammed bin Mesleme her türlü iç fitneden ayrı durdu. Hz. Saad bin Ebi Vakkas’ın konağını araştırmak için hz. Ömer onu yolladı. Hz. Muhammed bin Mesleme yetmiş yedi yaşında Medine’de vefat etti ve Mervan bin Elhakem onun cenaze namazını kıldırdı. Bazı rivayetlere göre de o şehit edilmişti.