15 Ocak 2021 - Hz. Resulüllah’ın (sav) yüce mertebeli, raşid Halifesi Hz. Ali Bin Ebu Talib’in güzel vasıfları – 7 - Müslüman Ahmediye Cemaati

15 Ocak 2021 – Hz. Resulüllah’ın (sav) yüce mertebeli, raşid Halifesi Hz. Ali Bin Ebu Talib’in güzel vasıfları – 7

Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 15 Ocak 2021’de İslamabad (UK) Mübarek Camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresinden sonra, şöyle buyurdu:

Hz. Ali (ra) ile ilgili konuları anlatıyordum, kendisiyle ilgili topladığım rivayetler inşallah bugün tamamlanacak.

Hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle buyurur: Hz. İmam Hüseyin, Hz. Ali’ye, siz beni seviyor musunuz, diye sordu. Hz. Ali’nin evet cevabı üzerine o, hayret ederek, bir kalpte iki sevgi nasıl bir arada olabilir dedi ve (iki sevgi) karşı karşıya geldiğinde kimi seveceksin, diye sordu. Hz. Ali (ra), Allah, diye cevap verdi.

Hz. Muslih Mevud bu olaydan bahsederek şöyle der: Hz. Ali (ra) şöyle buyurdu: Şüphesiz ben seni severim, ancak senin sevgin, Allah-u Teala’nın sevgisiyle karşı karşıya gelirse, ben derhal senin sevgini terk edeceğim.

Hz. Ali (ra) her ne zaman büyük bir musibetle karşılaşırsa şöyle dua ederdi: “Ya Kaf, Ha, Ya, Ayn, Sad! İğfirlî”

Yani, ey Kaf, Ha, Ya, Ayn, Sad! Beni bağışla. Hz. Resulüllah (sav) (ayrı ayrı okunan) bu mukattaat harflerinin manasını şöyle vermişti:  Ey Kafi, Hadi, Alim ve Sadık. Yani Allah-u Teala’ya şöyle dua edin: Senin bütün sıfatların vesilesiyle beni bağışla.

Hz. Muslih Mevud şöyle der: Bir keresinde Hz. Ali hizmetçisine defalarca seslendi fakat o gelmedi. Kısa bir müddet sonra onu gördüğünde Hz. Ali ona geç gelmesinin sebebini sorunca o şöyle dedi: Ben sizin yumuşak yumuşak oluşunuzdan emindim ve sizin beni cezalandırmayacağınızı biliyordum. Hz. Ali, onun bu cevabından o kadar hoşlandı ki onu azat etti.

Bir defa Hz. Ali (ra), Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’e, hocalarının “hatime’n Nebiyyin” olarak okuttuğunu görünce şöyle buyurdu: Şüphesiz her iki türlü kıraat vardır, ancak ben “hateme’n Nebiyyin” yani peygamberlerin mührünü daha çok seviyorum. Benim çocuklarıma böyle okut.

Bir defa birisi, Hz. Resulüllah (sav) ve sahabeleri yemek davetine çağırdı. Hz. Ali yaş itibariyle nispeten küçüktü. Sahabeler şaka olsun diye hurmaları yedikçe çekirdeklerini Hz. Ali’nin önüne koymaya başladılar. Hz. Ali bunu fark etmedi. Hurma çekirdekleri bir yığın olunca sahabeler kendisine şaka ile, bütün hurmaları yemişsin dediler. Hz. Ali de şaka ile karşılık vererek dedi ki, siz hepiniz çekirdeklerini de yiyorsunuz ama ben çekirdeklerini bırakıyorum.

Kuran-ı Kerim’de, Hz. Resulüllah’tan görüş aldığınızda önce sadaka verin emri indi. Bu hüküm inmeden önce Hz. Ali, Peygamber Efendimizden herhangi bir görüş almamıştı. Bu emir üzerine Hz. Ali, sadaka verip Peygamber Efendimizin görüşüne başvurdu. Birisinin sorması üzerine şöyle dedi: Görüş almak istediğim özel bir konu yoktu, ancak ben Kuran-ı Kerim’in bu emrini de yerini getirmiş olayım istedim.

Huzur-i Enver şöyle dedi: Sahabelerin yolu işte buydu.  Bir sahabe şu sebeple insanların evlerine giderdi ki bir ev sahibi, geri git desin ve o böylece Kuran-ı Kerim’in emrine uyarak sevine sevine geri dönsün. Bugünlerde eğer biz birisine, meşgulüm görüşemeyiz desek insanlar bunu kötü görüyor. Ancak sahabelerin takvasına bakın, onlar Kuran’ın her emrine uymak için çaba sarf ediyorlardı.

Hz. Allame Ubeydullah Bismil bey, yüksek seviyeli bir Şii alimdi. O, Hz. Mesih-i Mevud’un (as) döneminde Ahmedi oldu. Hz. Halifetü’l Mesih 4 (ra) kendi Kuran dersinde onunla ilgili şöyle der: O öyle büyük bir alim idi ki Hindistan’ın bölünmesinden sonrasına kadar Şii medreselerde onun kitapları okutulurdu. Hz. Muslih Mevud (ra) onun kitabından referans vererek şöyle derdi: Hz. Ali (ra) insanlara en cesur şahsın kim olduğunu sordu. İnsanlar, siz hepsinden daha cesursunuz. Bunun üzerine Hz. Ali (ra) şöyle dedi: Herkesten daha cesur ve yiğit olan şahıs, Hz. Ebubekir (ra) idi. Bedir gazvesinde bizler Hz. Resulüllah (sav) için bir çadır yaptık ve burada Peygamber Efendimizi korumak için kim kalacak diye biz daha aramızda danışıyorken Hz. Ebubekir (ra), yalın kılıç gelip dikildi ve hiçbir müşrik kafir Peygamber Efendimizin yakına gelmeye cüret edemedi. Bir defa müşrikler, Peygamber Efendimizi aralarına almış sürüklüyorlardı. Hiç kimse müşriklere karşı koymaya cesaret edemedi. Ancak Hz. Ebubekir (ra) ileri atıldı ve müşrikleri iteleyerek uzaklaştırdı. Bunları anlatınca Hz. Ali (ra) örtüsünü yüzüne kapatıp o kadar ağladı ki sakalları ıslandı ve şöyle buyurdu: Allah’a yemin ederim ki Ebubekir’in bir saati, Firavun’un hanedanı arasında iman etmiş olanların binlerce saatinden daha iyi. Çünkü o insanlar imanlarını gizli tutuyorlardı, Hz. Ebubekir ise imanını alenen bildirmişti.

Hz. Resulüllah (sav) şöyle buyurdu: Ali’yi seven beni sevmiş demektir ve beni seven Allah’ı sevmiş demektir. Hz. Ali (ra) şöyle der: Hz. Resulüllah’ın (sav) bana kesin sözüydü ki beni sadece müminler sevecekler ve yalnız münafıklar benden nefret edecekler. Hz. Resulüllah (sav), Hz. Ali’ye şöyle buyurdu: Senin misalin Hz. İsa gibidir. Yahudiler Hz. İsa’dan o kadar nefret ettiler ki onun annesine iftira attılar; Hıristiyanlar ise onu sevmekte o kadar aşırıya gittiler ki onun sahip olmadığı mertebeyi ona verdiler. Hz. Ali (ra) şöyle dedi: Haberiniz olsun ki benimle ilgili iki türlü insan helak olacak, biri beni sevmekte aşırıya kaçan, ikincisi bana kin tutan.

Ebcer Bin Cürmüz babasından şöyle rivayet eder: Ben Hz. Ali’yi Kufe’nin pazarında elinde kırbaçla yürürken gördüm. O, insanlara takvayı benimsemelerini, doğru söz söylemelerini, en iyi şekilde alış-veriş yapmalarını ve ölçü-tartıyı tam yapmalarını telkin ediyordu.

Hz. Mesih-i Mevud (as) 7 Aralık 1892’deki bir rüyasını anlattı. Rüyasında o, Hz. Ali kerremallahü veçhe olmuştu ve Hariciler güruhu onun hilafetine karşıydı. O zaman Hz. Resulüllah (sav) şefkatle şöyle buyurdu: Ey Ali! Onlardan, onların destekçilerinden ve yaptıklarından yüz çevir.

Hz. Ömer (ra) derdi ki, aramızdan en iyi karar veren Hz. Ali’dir. Bir keresinde Hz. Resulüllah (sav), Hz. Ali’yi bir seriyye’ye gönderdi. Kendisi geri geldiğinde Peygamber Efendimiz (sav), Allah ve O’nun Resulü ve Cebrail senden razıdır, buyurdu. Bir defa Emir Muaviye, Zırar Savdaî’ye, Hz. Ali’nin vasıflarını söyle, dedi. Zırar, Hz. Ali’nin vasıflarını anlatınca Emir Muaviye ağladı ve dedi ki Allah Ebu’l Hasan’a rahmet etsin, Allah’a yemin ederim ki o gerçekten öyleydi.

Huzur-i Enver, Hz. Ali’nin (ra) derin feraseti yansıtan bazı İslam hukuku ile ilgili kararlarını anlattı. Bir defa kendisine karşı dava açıldı. Kadı, Hz. Ali’ye hürmet ederek biraz ayrıcalıklı davrandı. Bunun üzerine Hz. Ali (ra) şöyle buyurdu: Senin bu yaptığın ilk insafsızlıktır.

Hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle der: Ben şunu bilirim ki, Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali -Allah hepsinden razı olsun- onların vasıflarıyla renklenmedikçe hiç kimse mümin ve Müslüman olamaz. Hariciler, Hz. Ali’yi (ra) fasık ve imansız sayarlar. Tabi olarak burada bir soru ortaya çıkar: Allah-u Teala neden o durumları halkın gözünde şüpheli kıldı. Bunun cevabı şudur: Allah-u Teala, Kendi sevdiklerini ve makbul kıldıklarını, kötü düşünmeyi adet edinmiş kötü karakterli küfürbazlardan gizli tutmak için öyle yaptı.

Yine Hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle buyurdu: Hz. Ali (ra), hakkı arayanların umudu, cömertlerin benzersiz örneği ve Allah’ın kulları için hüccetullah (Allah’ın alameti) idi. Ayrıca kendi dönemindeki insanların en iyisi ve Allah’ın nuru idi. Onun döneminde kim onunla savaştıysa isyankârlık ve asilik yapmış oldu.

Hz. Mesih-i Mevud (as), Hulefa-yı Raşidin hakkında şöyle der: Onların hepsi gerçekten dinde güvenilir kimseler idiler.

Hz. Ali (ra) ile ilgili olarak Hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle der: Keşf aleminde Hz. Ali (ra) Allamu’l Ğuyub olan Allah’ın Kitabının tefsirini bana verdi ve buyurdu ki, bu benim tefsirimdir ve şimdi ben onu sana veriyorum. Hz. Mesih-i Mevud (as) der ki, benim Hz. Ali (ra) ve Hz. Hüseyin ile ince bir münasebetim vardır ve bunun hakikatini doğunun ve batının Rabbinden başka hiç kimse bilmez.

Huzur-i Enver, Hz. Ali (ra) ile ilgili anlatılacaklar burada son buldu, dedi.

Hutbenin sonunda Huzur-i Enver, MTA Televizyonun 24 saat yayın yapacak olan yeni kanalı  MTA Gana’nın başladığını ilan etti. Gana’da Vahap Adem stüdyosu 2017’de kuruldu. Stüdyoda 17 çalışan ve  60’tan fazla gönüllü hizmet etmektedir. Bu kanal, sıradan antenlerle izlenebilecek. Huzur-i Enver şöyle dedi: Muhalifler bir yerde yolumuzu tıkamaya çalışırsa Allah-u Teala başka bir yerde başka bir çok yollar açmaktadır.  Kapalı olan yollar da vakti geldiğinde açılacak. Ancak Allah-u Teala aynı zamanda mutluluk imkanları da nasip etmektedir.

Huzur-i Enver şöyle buyurdu: İkinci konu şudur: Ben sık sık dikkatinizi, Pakistan ve Cezayir’de hapse düşenler için dua etmeye çekiyorum. Pakistanlı Ahmedilerin kendilerinin de bu günlerde nafile ibadetler, dualar ve sadaka vermeye sarılmaları lazım. Allah-u Teala onları koruması ve emniyeti altında tutsun. Amin.

٭…٭…٭

Bir Öncekini Oku

Ahmediye Cemaati’nin Koronavirüs aşısı hakkındaki açıklaması nedir?

Bir Sonrakini Oku

22.01.2021 – Hz. Resulüllah’ın (sav) yüce mertebeli, raşid Halifesi Zinnureyn Hz. Osman bin Avfan’ın (ra) güzel vasıfları