Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 16 Şubat 2024’te İslamabad Mübarek camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver (aba) Teşehhüd ve Fatiha Suresini okuduktan sonra şöyle buyurdu: Uhud savaşındaki hadiselerde hz. Resulüllah’ın (sav) sireti ve ashab-ı kiramın Peygamber Efendimize duydukları aşk ve muhabbetten bahsediyordum. Bununla ilgili hz. Harice bin Zeyd’in şehadetinden de bahsedilmektedir. O, on üçten fazla yara almıştı ve en sonunda Safvan bin Ümeyye tarafından şehit edildi. Sonra ona müsle de yapılmıştı.
Bir rivayete göre hz. Abbas bin Ubade (ra) kendi zırhını hz. Harice’ye sunarak “Buna ihtiyacınız var mı?” diye sordu. Bunun üzerine hz. Harice şöyle dedi: “Hayır! Sen neyi arzu ediyorsan ben de aynısını (yani şehit olmayı) arzu ediyorum.” Hz. Abbas bin Ubade’yi (ra) Süfyan bin Abdişşems şehit etmişti.
Yine hz. Şemmas bin Osman’ın şehit oluşu hakkında rivayet vardır. O, Bedir Gazvesine ve Uhud Gazvesine katıldı. Uhud Gazvesinde canla başla savaşarak 34 yaşında şehit oldu. Hz. Resulüllah (sav) buyurdu ki, ben Şemmas bin Osman’ı kalkan gibi buldum.
Yine hz. Numan bin Malik’in şehadetine dair rivayet bulunur. O da Bedir ve Uhud Gazvelerine katıldı ve Uhud Gazvesinde şehit oldu. Bir rivayete göre onu, Safvan bin Ümeyye; Başka bir rivayete göre ise Abban bin Said şehit etti.
Bir aileden dört kişinin şehit olduğuna dair de rivayet vardır. Bu şehitler: Sabit bin Vakş (ra), onun kardeşi Rifaa bin Vakş, aynı şekilde Sabit’in iki oğlu Selime bin Sabit ve Amr bin Sabit.
Bunlar Ensar’ın Beni Abduleşhel kabilesinden idiler. Rifaa bin Vakş yaşlı bir adamdı, onu Halid bin Velid şehit etti.
Amr bin Sabit (ra) ile ilgili rivayetlerde belirtildiğine göre o, sabah namazından sonra iman etmişti ve aynı gün Müslümanlarla birlikte cihat ederek şehit oldu. Hz. Resulüllah (sav) kendisiyle ilgili olarak, Amr bin Sabit cennetliktir, buyurdu.
Aynı şekilde sahabelerin fedakarlıkları başlığı altında hz. Abdullah bin Cahş da zikredilir. Tarihte anlatıldığına göre Allah ve Resulü’nün sevgisinden ötürü kendisi bütün dünyadan yüz çevirmişti. Onun tek bir temennisi vardı, o da canını bir şekilde Allah yolunda feda etmekti. Nitekim onun bu arzusu gerçekleşti ve kendisi Uhud Gazvesinde şehit oldu. Şehadetinden bir gün önce kendisi şöyle dua etmişti: “Ey Allah’ım! Yarın benim karşıma öyle birisi çıksın ki saldırmak konusunda sert ve heybetli olsun. Ben onunla Senin uğruna savaşayım ve o da benimle savaşsın. O, galip gelip beni öldürsün ve benim burnumu, kulağımı kessin. Sonra ben o halde Senin huzuruna çıkayım ve Sen bana sor: ‘Ey Abdullah! Kimin yolunda burnun, kulağın kesildi?’ O zaman ben arzedeyim ki: ‘Ey Allah’ım! Senin yolunda ve Senin Resulünün yolunda.”
Hz. Hamza ve hz. Abdullah bin Cahş, tek bir mezara defnedilmişti. Hz. Hamza, hz. Abdullah bin Cahş’ın dayısı idi. Şehit olduğunda onun yaşı kırktan biraz fazlaydı.
Yine Ebu Saad Hayseme bin ebu Hayseme’nin şehadeti anlatılmıştır. Hayseme (ra) Uhud günü, hz. Resulüllah’a şöyle arz etmişti: “Ya Resulallah! Ben Bedir savaşına iştirak edememiştim ve vallahi çok istekliydim. Ben Bedir’e gitmek için kura çektiğimde oğlum Saad bin Hayseme’nin ismi çıktı ve o şehadet elde etti. Ben rüyamda oğlumu, cennet bahçelerinde ve nehirlerde gezer durumda ve çok iyi bir halde gördüm. O bana şöyle diyordu: Siz bizim yanımıza geliniz, cennette beraber olacağız. Ben Rabbimin vaatlerini hak olarak buldum. Ben oğlumla görüşmek arzusundayım. Siz dua edin ki Allah-u Teala bana şehadet ve cennette oğluma refakat etmeyi nasip etsin.” Bunun üzerine hz. Resulüllah (sav) dua etti ve böylece Hayseme (ra), Uhud savaşında şehit oldu.
Yine Abdullah bin Amr’ın şehadetine dair rivayet bulunmaktadır. O, şehadetinden önce oğlu hz. Cabir’e şöyle buyurmuştu: “Hissediyorum ki ben ilk şehitlerden olacağım. Benim biraz borçlarım var sen onları öde ve kız kardeşlerinle iyi geçin.” Cabir (ra) şöyle beyan eder: “Ertesi gün benim babam ilk şehit olanlardan biriydi. Kafirler ona müsle de yapmışlardı. Ertesi gün hz. Resulüllah (sav) Uhud şehitlerinin defni için teşrif ettiğinde şöyle buyurdu: Bu şehitleri yaralarıyla kefenleyin çünkü ben onlara şahidim. Allah yolunda yaralanacak hiçbir Müslüman yoktur ki, kıyamet günü kanı akar halde gelmesin, rengi safran, kokusu misk olmasın.” Yani bu kimseler, beğenilen kimseler olacaktır.
Hz. Cabir bin Abdullah (ra) şöyle beyan eder: “Uhud günü babam getirildiğinde halam ağlamaya başladı ve ben de ağlamaya başladım. İnsanlar beni durdurmak istediler fakat Resulüllah (sav) beni durdurmadı. Sonra Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: ‘Siz ona ağlayın yahut ağlamayın, hiçbir şey farketmez. Allah adına yemin ederim ki siz onu defnedinceye kadar melekler sürekli onun üzerine gölge yapıyorlardı.”
Hz. Muslih Mevud (ra) şöyle der: “Allah-u Teala buyurur ki, şehit olan Müslüman’a ölü demeyin. O, Allah’ın canlı sipahisidir ve Allah mutlaka onun öcünü alır. Bakın! Bir sahabe öldürüldüyse ona karşılık müşriklerin beş adamı öldürüldü. Her savaşta kafirler Müslümanlara nispeten çok daha fazla helak oldular. Bir tek Uhud savaşı bunun dışındadır, Uhud savaşında birçok Müslüman öldürüldü. Fakat Allah-u Teala onun karşılığını da diğer savaşlarda aldı.”
Uhud Savaşından sonra hz. Resulüllah (sav) halsizliği sebebiyle öğle namazını oturarak kıldırdı. Onun arkasında sahabeler de oturarak namaz kıldılar.
Uhud şehitlerinin sayısı hakkında ulemanın ekseriyetinin görüşü o gün yetmiş kişinin şehit olduğudur. Bunlardan dördü muhacirlerden idi ve geriye kalanlar Ensar sahabeler idi. Bazı muhtelif rivayetlerde bu sayı yetmiş; Doksan altı, Kırk dokuz ila yüz sekiz arasında belirtilmiştir.
Uhud şehitlerinin cenaze namazı hakkında yer alan rivayetlere göre Hz. Resulüllah (sav) Uhud şehitlerinin cenaze namazlarını hemen orada kılmamıştı. Bir rivayete göre Peygamber Efendimiz, Uhud şehitlerinin cenaze namazlarını Uhud savaşından sekiz yıl sonra eda etmişti.
Hz. İmam Şafi şöyle beyan eder: Birçok rivayetlerden şu konu güçlü bir şekilde belli olmaktadır ki Nebi-yi Kerim (sav) Uhud Gazvesinin şehitlerinin cenaze namazını kılmadı. Peygamber Efendimizin, şehitlerin cenaze namazını kıldığı ve de hz. Hamza’nın namazında yetmiş tekbir getirdiğini bildiren rivayetler doğru değildir. Peygamber Efendimizin sekiz sene sonra o şehitlerin cenazesini kıldığı rivayetine gelince, bu rivayette bahsedilen şey, bu olayın sekiz sene sonra olduğudur.
Hutbenin sonunda Huzur-i Enver, dünyanın içinde bulunduğu duruma dikkat çekerek şöyle buyurdu:
Savaş ateşi yayılmaya devam ediyor. İnsanlığı yıkımdan kurtarmak için çok sayıda duaya ihtiyaç vardır. İnsanlığı mahvoluştan kurtarmak için şimdi dualara çok ihtiyaç var. Eğer Ahmediler gerçekten ciddiyetle dua ederlerse bu konuda bir şeyler yapabilirler.
Eğer Ahmediler gerçekten dua ederlerse, o zaman bu konuda rollerini oynayabileceklerdir. İsrail hükümeti kendi bildiğini okumakta ve her durumda ortaya koyacak bir bahane bulmakta ve herhangi bir sebep ya da mantığı kabul etmeye hazır değildir. Dünyadaki diğer güçlü hükümetler ateşkes olması gerektiğini söyleyerek başlıyorlar ama sonra ya kendi istekleriyle ya da İsrail’den korktukları için İsrail hükümetinin ya da liderinin söylediği her şeye onlarla aynı fikirde olarak cevap veriyorlar. Allah onlara merhamet etsin ve onları Yüce Allah’a döndürsün. Bu insanların bu dünyada ve öbür dünyada sığınabilecekleri ve hayatlarını koruyabilecekleri tek yol budur. Yüce Allah onlara merhamet etsin, bize de dua etmeyi nasip etsin ve bize de merhamet etsin.
FacebookTwitterای میل کے ذریعے شیئر کریںپرنٹ کریں
٭…٭…٭