16.10.2020 - Hz. Resulüllah’ın (sav) yüksek mertebeli Bedir sahabeleri Hz. Muavviz Bin Haris ve Hz. Ubey Bin Ka’b’ın güzel vasıfları - Müslüman Ahmediye Cemaati

16.10.2020 – Hz. Resulüllah’ın (sav) yüksek mertebeli Bedir sahabeleri Hz. Muavviz Bin Haris ve Hz. Ubey Bin Ka’b’ın güzel vasıfları

Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 16 Ekim 2020’de İslamabad (UK) Mübarek Camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresini okuduktan sonra şöyle buyurdu:

Bugün ilk olarak anlatacağım sahabe Hz. Muavviz Bin Haris’tir. O, Ensar’ın Hazrec Kabilesinden idi ve kendisi yetmiş Ensar ile birlikte ikinci Ukbe biatine katılmıştı. Evliliği, Ümmi Yezid Binti Keys ile oldu ve bu evlilikten iki kızı oldu. Hz. Muavviz, iki kardeşi, Muaz ve Avf ile birlikte Bedir Gazvesine katılma fırsatı buldu. Bunların üçüne birden Beni Afra da denilirdi.

Bedir Gazvesi günü, Hz. Resulüllah (sav), Ebu Cehil’in durumunun öğrenilmesini emrettiğinde Hz. Abdullah bin Mesut gitti ve baktı ki Afra’dan ikisi Ebu Cehil’i kılıçlarla o kadar yaralamışlar ki o hissedemez ve hareket edemez vaziyette ölmek üzeredir. Hz. Muslih Mevud (ra) şöyle der: Ebu Cehil, Abdullah bin Mesud’a (ra) şöyle dedi: Ben başka bir şeye değil, sadece sebze yetiştiren, çiftçilik yapan Medine’li çocuklar tarafından öldürüldüğüme üzülüyorum. Sonra o, boynunu biraz uzun bırakarak kellesini almasını rica etti. Bunun üzerine Hz. Abdullah bin Mesut, senin bu arzunun da yerine gelmesine müsaade etmeyeceğim, dedi ve onun boynunu çenesinin dibinden sert bir şekilde kesti. Mekkeli kafirler, Medinelileri çok aşağılık olarak görürlerdi. Nitekim Ebu Cehil’e öyle bir üzüntü çekmek nasip oldu ki onun son arzusu da gerçekleşmedi. Hz. Muavviz (ra) Bedir Gazvesinde savaşarak şehit oldu.

Bir diğer Bedir sahabesi Hz. Übey Bin Ka’b (ra). O, Hazrec kabilesinin Beni Muaviye kolundandı. Orta boyluydu. İkinci Ukbe biatine katılmak ve okuma yazma bildiği için vahiy yazmak saadeti kendisine nasip oldu. Onunla Hz. Talha Bin Abdullah yahut Hz. Said Bin Zeyd arasında muvahat kuruldu. Hz. Übey Bin Ka’b’ın (ra) Kuran bilgisi çoktu. Nitekim zikredildiğine göre Allah-u Teala Peygamber Efendimize, Übey’e Kuran oku, buyurdu. Hz. Resulüllah (sav) buyurdu ki, benim ümmetimin en büyük ‘kaari’si (Kuran okuyan) Übey’dir. Hz. Muslih Mevud (ra), Hz. Übey’i, Abdullah Bin Mesud (ra), Salim (ra), Mevla Ebi Huzeyfe (ra) ve Muaz Bin Cebel (ra) ile birlikte,  ümmetin dört kaarisi ve en müstenid[1] on beş vahiy katibi arasında saydı.

Bir defasında Hz. Resulüllah (sav), Hz. Übey’e, Allah-u Teala bana, Beyyine Suresini sana okumamı emretti, dedi. O, benim ismimi mi söyledi diye sorunca Peygamber Efendimiz, evet dedi. Bunun üzerine Hz. Übey ağladı. Hz. Muslih Mevud der ki, Hz. Ömer, kimde Kuran aşkı varsa Übey’in yanına gelsin, buyurdu.

Hz. Enes şöyle der: Dört kişi, Hz. Resulüllah’ın zamanında bütün Kuran-ı Kerim’i ezberlemişti ve hepsi de Ensar’dan idi. Bunlar; Hz. Hz. Übey Bin Ka’b (ra), Hz. Muaz Bin Cebel, Hz. Ebu Zeyd ve Hz. Zeyd Bin Sabit, idi.

Hz. Resulüllah (sav) şöyle buyurdu: Ümmetimin en yumuşak kalplisi Hz. Ebubekir’dir ve Allah’ın dini söz konusu olduğunda en sert olanı Hz. Ömer’dir. Hâyâ konusunda en mükemmel olanı Hz. Osman, helal-haramı en iyi bilen Hz. Muaz Bin Cebel, farzları en iyi bilen Hz. Zeyd Bin Sabit ve kıraati en iyi bilen Hz. Übey Bin Ka’b’dır. Her ümmetin bir emini olur, bu ümmetin emini de Hz. Ebu Ubeyde Bin El-Cerrah’tır.

Kitabın yahut Kuran’ın sonunda kâtibin adını yazma usulünü Hz. Übey başlattı. O, Kuran-ı Kerim’in her bir harfini Peygamber Efendimizden dinleyerek ezberlerdi. Kendisi hiç çekinmeden ne sormak isterse sorardı ve Peygamber Efendimiz de bu arzusunu göz önünde tutarak onun eğitimine özel ilgi gösterirdi. Bir keresinde Hz. Resulüllah (sav) sabah namazı kıldırırken bir ayeti okumayı unuttu. Namazdan sonra Peygamber Efendimiz, benim kıraatime dikkat eden oldu mu diye insanlara sorduğunda herkes sessiz kaldı. Sonra Übey Bin Ka’b’a (ra) sorduğunda o, siz filan ayeti okumadınız, diye arz etti. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: Ben, senden başka kimsenin buna dikkat etmemiş olacağını biliyordum. Hz. Übey Bin Ka’b’ın kıraat konusundaki üstün mahareti şundan anlaşılabilir ki bizzat Hz. Resulüllah (sav) onunla mukabele okurdu. Peygamber Efendimizin vefat ettiği yıl kendisi şöyle buyurdu: Cebrail bana, Übey’e Kuran oku, dedi.

Bir defa Hz. Übey, iki şahsın kıraatini tuhaf buldu, fakat Peygamber Efendimiz onların kıraatinin doğru olduğunu bildirdi, bunun üzerine Hz. Übey utançtan kan  ter içinde kaldı. Hz. Übey, İranlı birisine Kuran-ı Kerim okutuyordu. O, “esim” kelimesini doğru söyleyemiyordu, bundan dolayı Hz. Übey çok üzüntülü vaziyette iken, Peygamber Efendimiz oradan geçti. Hz. Resulüllah (sav), ona “tazim” kelimesini söylettir, buyurdu. Hz. Übey “tazim” kelimesini söylettirdiğinde o İranlı “esim” kelimesini doğru bir şekilde telaffuz etti.

Bir defa Hz. Resulüllah (sav) Cuma hutbesinde beraat (tevbe) suresini tilavet etti. Bunun üzerine Hz. Ebu Derda ve Hz. Ebu Zer, hutbe esnasında Hz. Übey’e, bu sure ne zaman nazil oldu, diye sordular. Hz. Übey, sessiz olmalarını işaret ederek onları susturdu. Namazdan sonra Hz. Übey şöyle dedi: Bugün lüzumsuz bir hareket yüzünden sizin ikinizin namazı zayi oldu. Bunun üzerine onlar Hz. Resulüllah’ın huzuruna çıktıklarında Peygamber Efendimiz (sav) Hz. Übey’in sözünün doğru olduğunu bildirdi ve hutbe sırasında konuşmamanız gerekirdi, buyurdu.

Bir defa Peygamber Efendimiz, Hz. Übey’e, Allah’ın Kitabındaki en yüce ayet hangisidir, diye sordu. O, Allah ve Resulü en iyisini bilir, dedi. Peygamber Efendimiz ikinci defa sorduğunda o, Ayet-el Kürsi’nin ilk kelimelerini okudu. Hz. Resulüllah (sav) onun cevabından hoşlanarak, ilim sana mübarek olsun, buyurdu.

Hz. Übey, Hz. Tufeyl’e Kuran okuttu, bunun üzerine o ona hediye olarak bir yay verdi. Aynı şekilde bir şahıs kendisine bir elbise verdi. Peygamber Efendimizin bundan haberi olunca, onları geri ver ve bir daha böyle hediyelerden uzak dur, buyurdu. Hz. Übey, buna o kadar dikkat etti ki Şam halkı kendisinden Kuran öğrendiğinde ve katiplere yazdırdıklarında, onu yazıcılarla birlikte yemeğe çağırırlardı ama Hz. Übey, bir kere bile onların davetini kabul etmedi.

Hz. Übey, Bedir Gazvesi de dahil olmak üzere Peygamber Efendimiz ile birlikte bütün gazvelere katıldı. Uhud Gazvesinde kendisine ok isabet ettiğinde Peygamber Efendimiz tedavi için bir hekim gönderdi. Hicri 9’da zekat farz olduğunda Hz. Resulüllah (sav) tahsilat için sorumlular gönderdi. Nitekim Hz. Übey, Beni Billi, Beni Ezher ve Beni Saad kabilelerinin sorumlusu oldu.

Hz. Ebubekir’in hilafet döneminde Hz. Übey, Kuran-ı Kerim’in birleştirilme işinin gözetimine tayin edildi. O, Kuran kelimelerini okur ve diğerleri de yazarlardı. Hz. Ömer’in hilafet döneminde şura meclisi kuruldu, bu meclise Ensar ve Muhacirlerden ileri gelen sahabeler dahildi. Hazrec Kabilesi adına Hz. Übey Bin Ka’b da onun üyesiydi.

Bir ramazan gecesinde Hz. Ömer insanları ayrı ayrı ve gruplar halinde namaz kılarken gördü. Bunun üzerine insanları Hz. Übey’in imamlığı arkasında birleştirdi. Hz. Übey Bin Ka’b, Peygamber Efendimizden birçok hadis dinlemişti. Nitekim Hz. Ömer de dahil birçok sahabe hadis ilmi konusunda ondan istifade ederdi.

Kuran’dan delil çıkarmak ve fıkhî konuları çözmek konusunda Hz. Übey’in derin bilgisi vardı. Huzur-i Enver, birçok böyle olaylar anlattı. Bu olaylardan Hz. Ömer’in de bu konularda Hz. Übey’in fikrine değer verdiği anlaşılmaktadır.

Hz. Osman, Kuran-ı Kerim’in birleştirilmesi ve kıraat farklarının giderilmesi için on iki sahabe seçti ve Hz. Übey Bin Kaab’ı bu grubun başkanı tayin etti. Bugün Kuran-ı Kerim’in ne kadar nüshası varsa, tamamı Hz. Übey’nin kıraatine göredir. Hz. Übey Bin Kaab, sekiz gecede Kuran’ı hatmederdi.

Mescid-i Nebevi’de minber hazırlanmasından önce Peygamber Efendimiz hurma ağacından bir sütuna dayanarak hutbe verirdi. Mescid genişletildiğinde o sütun çıkarılınca Hz. Übey, o sütunu aldı ve evine götürdü. İşte Hz. Übey’in Peygamber Efendimize duyduğu muhabbetin manzarası buydu. Hz. Resulüllah’ın sahabeleri arasında Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Abdullah Bin Mesud, Hz. Zeyd Bin Sabit, Hz. Ebu Musa Eş’arî ve Hz. Übey Bin Kaab, altı kadı idiler.

Hz. Übey Bin Kaab’ın vefat yılıyla ilgili değişik rivayetler vardır. Bu rivayetlere göre kendisi Hicri 22, yahut Hicri 30’da vefat etti. Huzur-i Enver şöyle dedi: Hicri 30 yılında vefat ettiği rivayeti daha doğrudur. Çünkü Hz. Osman, Kuran’ın toplanması görevini Hz. Übey’e vermişti.

Hutbenin sonunda Huzur-i Enver, Hz. Übey ile ilgili konuları bitirerek onun çocukları hakkında detaylar anlattı. Hz. Übey Bin Kaab’ın Tufeyl ve Muhammed isimli iki oğlu ve Ümmü Amr isimli bir kızı vardı. Hanımının ismi Ümmü Tufeyl Binti Tufeyl idi ve Devs Kabilesinden idi.

 

[1] Müstenid: Doğruluğu kesin deliller ve şahitlerle ispat edilebilen

Bir Öncekini Oku

Vadedilen Mesih ve Mehdi’nin as insanlığa hizmetleri

Bir Sonrakini Oku

Evrim Teorisi 1. Bölüm