Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Atba) 19 Haziran 2020’de İslamabad (UK) Mübarek Camisinde Cuma hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercümesi ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı.
Huzur-i Enver şöyle buyurdu: Geçen hutbede hz. Abdurrahman bin Avf’dan (ra) bahsediyordum, bir bölümü kalmıştı, bugün kalan kısmını anlatacağım. Hz. Abdurrahman bin Avf’ın, Ümeyye bin Half ile eski dostluğu vardı. Medine’ye gittiği zaman hz. Abdurrahman Ümeyye’ye mektup yazarak, Mekke’deki mal varlığını korumasını, kendisin de onun Medine’deki malını koruyacağını belirtti. Bu mektupta o adını Abdurrahman olarak yazmıştı, bunun üzerine Ümeyye, ben Abdurrahman’ı tanımıyorum deyince o da cahiliyet dönemindeki Abdu Amr ismini yazdı.
Bedir savaşında Ümeyye, Hz. Abdurrahman bin Avf’dan sığınma talep etti. Bunun üzerine o Ümeyye ve oğlu Ali’yi koruması altına aldı. Hz. Abdurrahman, o ikisi ile beraber yürüyordu ki Hz. Bilal Ümeyye’yi gördü. Ümeyye, Mekke’de Hz. Bilal’e çok şiddetli bir şekilde eziyet ederdi. Nitekim Hz. Bilal onu öyle Hz. Abdurrahman bin Avf ile beraber giderken görünce sesini yükseltti ve Ensar’ın olduğu bir ortamda ayağa kalkarak, bu kafirlerin lideridir, eğer bu kurtulursa ben hüsrana uğrarım, dedi. Bunun üzerine Müslümanların bir grubu saldırıp Ümeyye bin Half ve oğlunu helak ettiler.
Uhud savaşında Hz. Abdurrahman bin Avf, Hz. Resulüllah (sav) ile birlikte bir duvar gibi sapasağlam durdu. 21 yara aldı, 2 ön dişi kırıldı ve bir de o kadar şiddetli bir yara aldı ki kendisi hep topallayarak yürürdü. Hz. Resulüllah (sav) Hicri 6 yılı Şaban ayında Hz. Abdurrahman Bin Avf’ın komutasında 700 mücahitten oluşan bir orduyu Dûmetülcendel’e yolladı. Yollarken şunları emretti: Önce onları İslam’a davet et, eğer savaşmak gerekirse, hainlik, sahtekarlık, sözüne hıyanetten uzak dur, ayrıca çocukları ve kadınları öldürmekten sakın. Hz. Abdurrahman bin Avf, Peygamber Efendimizin emrine uyarak üç gün boyunca Kelb kabilesini İslam’a davet etti, en sonunda onlar İslam’ı kabul ettiler. Hz. Abdurrahman, Peygamber Efendimizin emrine uygun olarak Kelb kabilesinin liderinin kızı Temazer ile evlendi. Ona daha sonra Ümmü Ebu Selma denildi.
Hicri 14 yılında İran ile yapılan köprü savaşında Hz. Ubeyde bin Mesud’un şehit olduğu haberi gelince Hz. Ömer, Hz. Ali’yi Medine’de kendi yerine imam tayin edip bizzat kendisi harekete geçmeye niyetlendi. Durum böyleyken, Hz. Ömer’i bizzat gitmekten alıkoyan insanlardan biri de Hz. Abdurrahman bin Avf idi. Hz. Abdurrahman şöyle dedi: Ben Hz. Resulüllah’tan (sav) başka hiç kimseye, ‘annem babam sana kurban olsun,’ demedim, ama bugün size diyorum ki, annem babam size kurban olsun, siz burada durun ve büyük bir ordu yollayın. Çünkü eğer sizin mevcudiyetinize rağmen ordu yenilgiye uğrarsa bu sizin yenilginiz olarak düşünülecek ve eğer daha başlangıçta siz şehit olursanız, Müslümanların asla tekbir ve La ilahe illallah diyemeyeceklerinden endişeliyim. Hz. Abdurrahman’ın önerisini Hz. Ömer beğendi ve bu öneriye uygun olarak Hz. Saad bin Malik’i komutan olarak yolladı.
Hz. Resulüllah (sav) çeşitli sahabeler ve kabilelerin ikameti için Medine’de yer vermişti. Nitekim Hz. Abdurrahman bin Avf’ın kabilesine Mescid-i Nebevi’nin arkasında bir hurma bağında ikamet için yer vermişti. Peygamber Efendimiz (sas), Hz. Abdurrahman bin Avf’a, Şam fethedilince filanca yerin onun olacağına da söz vermişti. Nitekim Hz. Ömer’in hilafet döneminde o yer kendisine nasip oldu.
Hz. Abdurrahman bin Avf’a şu bahtiyarlık da nasip oldu: Peygamber Efendimiz (sas) onun arkasında namaz kıldı. Bu olay, Tebük gazvesi dolayısıyla bir gün sabah namazında meydana geldi. Namazdan sonra Peygamber Efendimiz (sas) eksik kalan rekatı tamamlamak için ayağa kalktığında Müslümanlar endişelendiler ve çokça Allah’ı tesbih etmeye başladılar. Namazını tamamladıktan sonra Peygamber Efendimiz (sas) namazı vaktinde kılmayı övdü ve şöyle buyurdu: Her peygamber hayatında ümmetinden salih bir kimsenin arkasında mutlaka namaz kılar. Huzur-i Enver bu olay ile ilgili görüşünü belirterek şöyle dedi: Hz. Resulüllah (sav), benim senin arkanda namaz kılmam senin salih bir insan olduğunun delilidir, buyurarak Hz. Abdurrahman bin Avf’a büyük bir onur verdi.
Bir rivayete göre Hz. Abdurrahman bin Avf, öğle namazından önce uzun nafile namazlar kılardı. Ravi şöyle der: Ben, Hz. Abdurrahman’ı Kabe’yi tavaf ederken gördüm, o şöyle dua ediyordu: Ey Allah’ım! Beni nefsin cimriliğinden koru. Hz. Ömer, kendi hilafetinin ilk yılında Hz. Abdurrahman’ı Hac Başkanı olarak tayin etti.
Bir defasında Hz. Abdurrahman, bitlerin çokluğundan şikâyet ederek Peygamber Efendimizin (sas) huzuruna çıktı ve ipek elbise giymek için izin istedi. Peygamber Efendimiz (sas) ona izin verdi. Hz. Ömer’in hilafet döneminde Hz. Abdurrahman oğlu ile birlikte ipek elbise giymiş olarak Hz. Ömer’in yanına geldiler. Bunun üzerine Hz. Ömer, onun oğlunun elbisesini kolundan tutup yırttı ve şöyle buyurdu: Hz. Abdurrahman bitlerden dolayı Peygamber Efendimizden (sas) izin almıştı, bu izin ondan başkası için geçerli değildir.
Saad bin İbrahim’den şöyle rivayet edilmiştir: Hz. Abdurrahman bin Avf bir örtü örtünürdü, onun değeri dört yüz beş yüz dirhem idi. Huzur-i Enver şöyle dedi: Allah’ın lütfuna bakın ki hicret ettiğinde yanında hiçbir şey yokken, ondan sonra kıymetli elbiseler de giydi, Allah kendisine hadsiz hesapsız mallar da verdi.
Hz. Ebubekir, kendisinden sonra Hz. Ömer’i halife tayin etmeye niyetlenince Hz. Abdurrahman’a Hz. Ömer ile ilgili görüşünü sordu. Hz. Abdurrahman, Hz. Ömer’in Müslümanların hepsinden faziletli olduğunu söyleyerek dedi ki, sadece Ömer’in tabiatında sertlik fazladır.
Bir defasında Hz. Halid bin Velid, Hz. Abdurrahman bin Avf’a sert davrandı ve sen ilk iman edenlerden olmayı büyük bir şeref sayıyorsun, dedi. Peygamber Efendimiz (sas) bunu öğrenince şöyle buyurdu: Benim ashabımı (rahat) bırak, canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizden biri Allah yolunda Uhud dağı kadar altın harcasa bile onların azıcık harcamasına erişemez. Hz. Resulüllah (sav) Hz. Abdurrahman bin Avf hakkında, o Müslümanların lideridir ve de yerde ve gökte emin birisidir, buyurdu.
Birgün iftar vaktinde Hz. Abdurrahman bin Avf’a çeşit çeşit yemekler sunuldu. Kendisi ağzına bir lokma koyduğunda üstüne hüzün çöktü ve elini yemekten çekerek şöyle dedi: Mus’ab bin Umeyr şehit olduğunda bir tek örtü ile kefenlendi, halbuki o bizden iyiydi. O da öyle bir kefendi ki eğer ayakları örtülse başı açıkta kalır, başı örtülse ayakları açıkta kalırdı. Sonra Hz. Hamza’yı da anarak aynı şeyleri söyledi ve sonra şöyle dedi: Bize mal bolluğu ve dünyevî rahatlık ihsan edildi ve bize bundan çok büyük bir pay nasip oldu. Ben korkuyorum ki bizim iyiliklerimizin karşılığı çarçabuk bize verilmiş olmasın. Ondan sonra o ağlamaya başladı ve yemeği bıraktı. Bunun gibi başka bir yerde o şöyle dedi: Hz. Resulüllah (sas) ve onun ailesi doyasıya yemek yememiş bir vaziyette bu dünyadan ayrıldı.
Bir defasında hz. Abdurrahman bin Avf kendisiyle ilgili olarak, Ümmül Müminin Hz. Ümmü Selma’ya, çok mal sahibi olmasının felaketine sebep olacağından korktuğunu belirtti. Bunun üzerine Hz. Ümmü Selma ona sadaka vermesini ve hayır yapmasını nasihat ederek şöyle buyurdu: Ben Peygamber Efendimizin (sas), benim bazı sahabelerim benim ayrılığımdan sonra tekrar beni göremeyecekler, dediğini duydum. Huzur-i Enver şöyle dedi: Hz. Abdurrahman bin Avf, Peygamber Efendimizin (sas) daha hayattayken cennetle müjdelediği sahabelerden idi, fakat yine de o insanlarda o kadar Allah korkusu vardı ki her zaman kaygılı olurlardı.
Şam’da salgın hastalık patlak vermesi üzerine Hz. Ömer, İslam ordusunun ilerlemesi ile ilgili olarak ileri gelen sahabelerden görüş istedi. Hz. Abdurrahman bin Avf şöyle arz etti: Ben Peygamber Efendimizi (sas) şöyle buyururken işittim: Bir yerde salgın hastalık olduğunu duyduğunuzda oraya gitmeyin, eğer oradaysanız da oradan çıkmayın. Hz. Ebu Ubeyde’nin, Ey Emir-ül Müminin! Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun, demesi üzerine Hz. Ömer şöyle buyurdu: Ey Ebu Ubeyde! Keşke bunu söyleyen senden başkası olsaydı. Tabii ki biz Allah’ın bir kaderinden kaçarak başka bir kaderine gidiyoruz.
Huzur-i Enver, mevcut korona virüs salgını hakkında şöyle dedi: Bugünlerde de vaktinde kısıtlama uygulanan ülkelerde epeyce bir kontrol sağlandı ve umursamazlık gösterilen yerlerde ise salgın yayılmaya devam ediyor.
Huzur-i Enver hutbenin sonunda şöyle dedi: Hz. Abdurrahman bin Avf’ın siretiyle ilgili bir bölüm kaldı, inşallah onu da gelecek hutbede anlatacağım.