“Ben, hz. Resulüllah’a (sas) salavat gönderiyorum ki Allah-u Teala hz. Muhammed (sas) için bu cemaati kurdu ve bu ilahi yardımlar Peygamber Efendimizin feyzi ve bereketleriyle olmaktadır. Ben açık açık söylüyorum ve inancım ve yolum da budur ki hz. Resulüllah’a (sas) tabi olmadan ve onun izinden gitmedikçe hiçbir insan hiçbir manevi feyz ve lütuf elde edemez.”
Huzur-i Enver 20 Mart 2020’de İslamabad’da Mübarek camisinde Cuma hutbesi verdi. Hutbe, çeşitli dillerde tercüme ile MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver şöyle buyurdu:
Üç gün sonra 23 marttır. Bu, hz. Mesih-i Mevud’un biat almaya başladığı tarihtir. Böylece kendisinin Vadedilen Mesih olma iddiası ile birlikte Ahmediye Cemaatinin temeli de resmen atılmış oldu. Cemaatimizde bu gün, Yevm-i Mesih-i Mevud adıyla kutlanır, o gün münasebetiyle toplantılar da yapılır. Hz. Mesih-i Mevud’un (as) iddiası ve gelişinin maksadı hakkında ben de bir şeyler söylemek istiyorum. Bununla ilgili ben bugün hz. Mesih-i Mevud’un kendi kelimeleriyle bazı alıntılar sunacağım.
Bugünlerde yayılmakta olan virüs salgını sebebiyle belki de çoğu ülkede program yapılamayacak, o yüzden benim hutbeme ilaveten MTA televizyonunda da program sunulacak, onu herkesin çocuklarıyla beraber kendi evinde dinlemeye çalışması lazım.
Hz. Mesih-i Mevud (as) hz. Resulüllah’ın (sas) hizmetkarı olarak onun misyonunu ve onun dinini dünyaya yaymak için görevlendirilmişti. Nitekim kendisi bir yerde şöyle buyurur:
“Ben, hz. Resulüllah’a (sas) salavat gönderiyorum ki Allah-u Teala hz. Muhammed (sas) için bu cemaati kurdu ve bu ilahi yardımlar Peygamber Efendimizin feyzi ve bereketleriyle olmaktadır. Ben açık açık söylüyorum ve inancım ve yolum da budur ki hz. Resulüllah’a (sas) tabi olmadan ve onun izinden gitmedikçe hiçbir insan hiçbir manevi feyz ve lütuf elde edemez.”
Hz. Mesih-i Mevud’un (as) Peygamber Efendimizden (sas) aldığı manevi feyz sebebiyle Allah-u Teala onu dünyanın ıslahı için gönderdi. İslam’ın şan ve görkemini yeniden dünyada kökleştirmek için gönderdi. Nitekim kendisi bir yerde şöyle buyurur:
“Allah-u Teala, mahlukatı ıslah etmem için beni gönderdi.”
Yine kendi gönderilişi ile ilgili daha da açıklama yaparak bir yerde şöyle der:
‘’Ben bunu sık sık açıklayacağım ve açıklamaktan hiç geri durmayacağım ki, ben halkın ıslahı için tam vaktinde gönderilen kişiyim, ta ki din taze bir şekilde kalplere yerleştirilsin.”
Huzur-i Enver şöyle dedi: Hz. Resulüllah’ın (sas) geleceğine dair gaybi haber verdiği Mesih-i Mevud, tamam zamanında ortaya çıktı. Bunu açıklayarak hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle buyurur:
‘’Şimdi ey kardeşlerim! Sizin anlamakta hataya düştüğünüz konuları benim sunmam gerekliydi. Eğer siz doğru yol üzerinde olsaydınız o zaman benim gelmeme ne gerek vardı. Ben bu ümmetin ıslahı için İbni Meryem olarak geldiğimi ve İbni Meryem’in Yahudilerin ıslahı için geldiği gibi geldiğimi daha önce de söylemiştim. Aynen ona yüklenen görev gibi ve aynı tarzda görev bana da yüklendiği için ben onun benzeriyim. (Meryemoğlu) Mesih zuhur ederek Yahudileri birçok hataları ve temelsiz düşüncelerinden kurtarmıştı. O hatalardan biri de şuydu: Yahudiler Eliya Nebinin tekrar dünyaya gelişi ile ilgili aynen bugünkü Müslümanların Meryemoğlu Mesih’in tekrar gelişiyle ilgili ümit besledikleri gibi ümit bağlamışlardı. Bunun üzerine Mesih şöyle dedi: Eliya nebi gökten inemez, Zekeriya’nın oğlu Yahya işte o Eliya’dır, isteyen kabul etsin, bu eski yanlışlıktan kurtulsun. Bunu söyleyince Yahudilerin dilinden kendi hakkında dinsiz ve kitaplardan yüz çevirmiş dedirtti. Fakat gerçeği de ortaya koydu. Aynı durum onun benzerine de oldu ve hz. Mesih gibi ona da dinsiz ismi takıldı. Acaba bu, yüksek derecede benzerlik değil midir?”
Hz. Mesih-i Mevud (as) sadece Müslümanlar için değil her millet ve her din için gönderilişinin önemini söyledi. Nitekim hz. Mesih-i Mevud (as) bir yerde şöyle buyurur:
‘’Şu da bilinsin ki benim bu çağda Allah tarafından gönderilişim sadece Müslümanları ıslahı için değildir, bilakis Müslümanlar, Hindular ve Hıristiyanlar, her üç ümmetin ıslahı amaçtır ve nasıl ki Allah-u Teala beni Müslümanlar ve Hıristiyanlar için Mesih-i Mevud olarak gönderdiyse aynı şekilde Hindular için Evtar olarak gönderdi. Ve ben yirmi yıldan beri hatta ondan da fazla zamandan beri şunu duyuruyorum: Ben, yeryüzünü doldurmuş günahları uzaklaştırmak için nasıl Mesih ibni Meryem’in rengindeysem aynı şekilde Hindu dininin Evtarları arasında büyük bir Evtar olan Raca Kirşen’in de rengindeyim. Yahut şöyle söylemek gerekir ki, manevi gerçekler bakımından ben buyum. Bu benim düşüncem ve kıyaslamam değil, aksine yeryüzü ve göklerin Rabbi olan Allah bunu bana açıkladı, hatta bir kere değil defalarca bana anlattı ki sen Hindular için Kirşen ve Müslümanlarla Hıristiyanlar için Mesih-i Mevud’sun.”
Huzur-i Enver şöyle dedi: Yine kendisinin gönderilişinin önemini beyan ederek hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle buyurur:
“Allah-u Teala gayur (sevdikleri konusunda hassas)tır. O, gereğine binaen tam zaruret anında, bozulmuş olan yüzyılın başında bir adamı yolladı; Ta ki o insanlara hidayete çağırsın.”
Hz. Mesih-i Mevud (as) buyuruyor ki, daha önce İslam’dan bir kişi bile mürtet olsa bir velvele kopardı. Şimdi İslam öyle ayaklar altında çiğnendi ki yüz bin mürtet vardır. İslam gibi mukaddes ve pak dine o kadar saldırı yapıldı ki hz. Resulüllah’a (sas) küfürlerle dolu binlerce, yüzbinlerce kitap basıldı. Öyle bazı dergilerin sayısı milyonları bulmaktadır. İslam aleyhinde neşredilenler bir yerde toplansa büyük bir dağ olur. Müslümanlar sanki cansız gibi ve tamamı ölmüş gibiler. Bu zamanda eğer Allah-u Teala da sessiz kalırsa durum ne olacak. Allah’ın bir hamlesi insanın binlerce hamlesinden daha büyüktür ve dini üstün çıkaracak bir hamledir. Bakın! Allah-u Teala alim ve hakim’dir. O, düşmanın helak olacağı bir yöntemi seçmiştir.’’
Yine bir münasebetle hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle buyurur:
‘’Allah’ın beni memur ettiği görev, Allah ve O’nun mahlukatı arasındaki ilişkide ortaya çıkan bozukluğu gidermem, muhabbet ve ihlas bağını yeniden kurmam, doğruluğu ortaya çıkarak dini savaşları sona erdirerek barışın temelini atmam, dünyanın gözünden gizlenmiş olan dini doğrulukları ortaya çıkarayım, nefsani karanlıkların altına gömülmüş olan maneviyatın örneğini göstermem, insanın içinde olup Allah’a yönelmek ve dua vasıtasıyla ortaya çıkan ilahi güçlerin mahiyetini, yalnızca teorik olarak değil pratik olarak beyan edeyim, en önemlisi de şimdi kaybolmuş olan, her çeşit şirkten ari halis ve parıldayan tevhidi yeniden ikame etmemdir. Bütün bunlar benim gücümle olmayacak, aksine yeryüzü ve göklerin Rabbi olan Allah’ın gücüyle olacak. Bir taraftan Allah kendi eliyle beni yetiştirerek ve kendi vahyi ile beni şereflendirip böyle bir ıslah için ayağa kalkayım diye kalbimi güç verdi ve öbür taraftan benim söylediklerimi kabul etmeye amade kalpler de hazırladı. Ben görüyorum ki Allah-u Teala beni dünyaya İlahi memur olarak yolladığından beri dünyada büyük bir inkılap oluyor.
Yine hz. Mesih-i Mevud (as) bir yerde şöyle beyan eder:
‘’Kalbi pak olan ve Allah-u Teala’nın azameti ve yüceliğinin ortaya çıkmasını arzulayan kimse ne kadar mübarek ve şanslıdır. Çünkü Allah-u Teala onu diğerlerinden üstün tutmaktadır. Bana muhalefet eden kimselerle bizim aramızdaki karar Allah’ın önündedir. O, bizim ve onların kalplerini iyi bilmektedir ve kimin kalbi dünya gösterişi içindir ve kim Allah için kalbinde dert taşımaktadır, bakmaktadır. Şunu iyice hatırınızda tutun ki kalp temiz olmadıkça maneviyat asla yükselmez. Kalpte temizlik ve paklık oluştuğunda işte o zaman ilerleme için özel bir takat ve güç oluşur. Ondan sonra ona her türlü imkân müyesser olur ve o ilerler.”
Yine hz. Mesih-i Mevud (as) dünyaya nasihat ederek şöyle buyurur:
“Bizim son nasihatimiz şudur ki siz imanınızı gözetim altında tutun. Kibir ve umursamazlık göstererek yücelik sahibi Allah’ın nazarında isyankâr sayılmayasınız. Bakın! Allah-u Teala, tam bakılması gereken vakitte yüzünüze baktı, o yüzden bütün saadetlere varis olmak için çaba sarfedin. Allah-u Teala semadan baktı ki saygınlık verilen ayaklar altında çiğnenmekte ve hepsinden iyi olan resule küfürler edilmekte; O, kötü işlere düşkün, yalancı ve iftiracılardan sayılmakta; Onun kelamı olan Kuran-ı Kerim, kötü kelimelerle anılarak insan kelamı sayılmaktadır. Bu yüzden O (Allah) kendi ahdini tuttu. İşte o söz şu ayetteki sözdür. اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّکْرَ وَاِنَّا لَہٗ لَحَافِظُوْن۔ İşte bu gün o ahdin yerine getirilme günüdür. O, çok şiddetli saldırılarla ve türlü türlü alametlerle size ispatladı ki kurulan bu cemaat, O’nun cemaatidir. Bu yüzden ey Müslümanların nesli! Allah-u Teala’nın işlerine saygısızlık etmeyin.”
Velhasıl hz. Mesih-i Mevud (as), Allah-u Teala’nın gönderdiğine muhalefet etmemeleri konusunda dünyayı uyardı. Allah-u Teala gönderdiği zaman yardım da eder, mucizeler de gösterir. Hz. Mesih-i Mevud (as) şöyle buyurdu:
“Allah-u Teala bana görkemli kelimelerle buyurdu ki; dünyaya bir uyarıcı geldi, ama dünya onu kabul etmedi. Ancak Allah onu kabul edecek ve çok şiddetli saldırılarla onun doğruluğunu ortaya koyacaktır.”
Huzur-i Enver şöyle dedi: Velhasıl bugün 200’den fazla ülkeye yayılmış olan Ahmediye Cemaati bunu ilan etmektedir ki Allah-u Teala hz. Mesih-i Mevud’un doğruluğunu ortaya çıkarmaya devam etmektedir. Allah bizi de onun görevini yaymakta hissedar kılsın ve bizim imanımızı ve yakinimizi kuvvetlendirsin ve sorumluluklarımızı eda etmeye muvaffak kılsın.
Huzur-i Enver daha sonra korona virüs salgını hakkında konuştu. Şöyle buyurdu:
(Bundan sonra tam metin sunulmaktadır.)
Şimdi ben, bugünlerde yayılmakta olan veba ile ilgili dünya insanlarının görüş ve eleştirilerini sunmak istiyorum. Phillip Johnston, Daily Telegraph’ın 18 mart 2020 baskısında şöyle yazmaktadır: Netflix ve onun gibi diğer platformların raporuna göre bugünlerde gösterilen 2011 yılına ait bir filme çok ilgi gösteriliyor. Filmin ismi contagion (salgın). Bu filmin hikayesi bir virüs salgını, tıbbi araştırmacılar ve sağlık kurumları tarafından bu hastalığı teşhis etmek, kontrol altına almak için yoğun çabalar, toplum düzeninin bozulması ve sonunda onun yayılışını durdurmak için aşı tanıtımından bahsedilmektedir. O şöyle yazıyor: Ben düşünüyorum ki belki de bu şekilde dünyamızın yok oluşu ile ilgili yapılan filme ilgi göstermemiz, bizim uzun süre devam eden istikrar, refah ve ilerlememizin bir sonucudur. Aramızdan çoğu bu ilerlemenin daima süreceğini düşünmektedir. Bu çok hayret vericidir ki sadece iki hafta içinde dünyamız tamamen altüst oldu. Devamında şöyle yazıyor: Bizim bütün planlarımız durdu ve gelecekle ilgili ümitlerimiz belirsizdir. Sonra devamında diyor ki; ne savaş sırasında nükleer saldırı tehdidinin ne de halihazırdaki toplumsal krizlerin bugünkü bu veba kadar etkisi yoktu. Devamında şöyle yazıyor: Hatta geçen dünya savaşı sırasında bile insanlar tiyatroya ve sinemaya, restoranlara ve kafelere, kulüplere ve barlara giderdi. En azından bu imkanları vardı. Ama bugün biz bunları bile yapamayız.
Sonra şöyle diyor: İkinci dünya savaşından sonra doğup büyümüş olan çoğumuz, her zaman refah, istikrar, huzur beklentisi içindeydik. Bunu önceki nesiller hayal bile edemezdi. Ve onlar bu durumları düşünecek durumda bile değillerdi. Sonra şöyle yazıyor: Bilimin bu hastalığın aşısını bulmak ve bizi kurtarmak için öne çıkmasından ümitliyiz. Belki de öyle olacaktır. ve sonra diyor ki, bugün Seattle’da gönüllü insanlar üzerinde denemeler başladı. Fakat kötü haber şu ki bu aşının faydalı olup olmayacağını anlamak bile aylar sürecektir. Sonra şöyle yazıyor: Tarih boyunca insanlar böyle durumlarda kendi inançlarına sığınarak kendi kendine bu durumdan geçtiler. Demek ki eski tarihlerde böyle tehlikeli durumlarda insanlar kendi inançlarına sığındılar ve bu durumdan geçtiler, Allah’a rücu ettiler. Ta ki kendilerinin ve sevdiklerinin başına gelenlere bir mana versinler. Sonra şöyle yazıyor: Ateistler böyle durumlarda kendilerini avutmak için, seküler ve hümanist bir görüş benimserler. Ateistlerin benimsediği bu düşünce temel olarak bir aydınlanma kavramıdır ki onların görüşüne göre insani çabalarla doğal olaylar daima düzeltilebilir, bunu kader veyahut Allah’ın gazabına bağlamak gerekmez. Yine diyor ki, kaç defa insanları biz böyle söylerken duyduk, her şey güzel olacak, çünkü bilim adamları bir çözüm bulacaklar, o ister küresel ısınma olsun, ister bir salgın hastalık. Peki yakında öğreneceğiz, böyle bir ümit beslemek doğru mu değil mi? O diyor ki (dünyadar birisi olduğu için diyor ki) eğer öyle değilse o zaman ben belki kiliseye döneceğim, şuan ben dinden uzağım, Allah’tan uzağım. Görünen o ki öyle de olacak. Ve eğer bilim adamlarının dediği gibi olamazsa (o diyor ki) o zaman bizim kiliseye ve inanca geri dönmeyi düşünmemiz gerekecek.
Velhasıl, bu virüs dünyayı, Allah’a dönmeyi düşünmeye mecbur bıraktı. Ancak hakiki ve diri olan tanrı, sadece İslam’ın Tanrısıdır. O, kendisine doğru gelenlere yol göstereceğini ilan etmektedir. O, (Kendisine doğru) bir adım bile atana çok daha fazla adım atıp elinden tutacağını ilan etti. Kendi sığınmasına alacağını ilan etti. Velhasıl, bizim bir yandan kendimizi düzeltmemiz, öte yandan da tebliğimizi etkili bir şekilde yapmamız gerekir. Dünyayı İslam hakkında eskisinden daha fazla bilgilendirmemiz lazım. Ve her Ahmedinin dünyaya şunu anlatmak için çaba sarfetmesi gerekir: Eğer beka istiyorsanız o halde sizi yaratan Allah’ı tanıyın. Eğer sonunuzun iyi olmasını istiyorsanız sizi yaratan Allah’ı tanıyın ki asıl son, ahiret hayatındaki sondur. Kimseyi O’na ortak koşmayın ve O’nun yarattıklarının hakkını eda edin.
Velhasıl, buna her zaman çaba sarfetmek lazım, Allah-u Teala her birini buna muvaffak kılsın. Dünyadar kimseler bile şimdi bu afetlerin arttıkça artacağını söylüyor. Bu yüzden, söylediğim gibi, kendi sonumuzun iyi olması için gereklidir ki kendimiz de Allah’a yönelelim ve dünyaya anlatalım ki asıl son, ahiret hayatındaki sondur, bunun için ne olursa olsun Allah’a dönmek zorundasınız. Bu konuda bir uzmanın uyarısı şudur. Bu makale, 6 martta The Times gazetesinde yayınlanmıştı. Bir uzman uyarmıştı ki, tehlikeli bir virüsün genetik değişiminin yaygınlaşma ihtimali çoktur. Ve bununla birlikte birkaç yıl içinde yeni bir korona virüsünün dünyaya yayılma ihtimali de var. O yazmaktadır ki, belki de gelecek her üç yıl sonra başka bir hastalık ortaya çıkar.
Yine, Bloomberg de bir makale yazdı. O şöyle diyor: Bilim adamları Korona virüsü kontrol altına alabilirler fakat insanlığın bulaşıcı hastalıklara karşı savaşı asla sona ermeyecek bir savaştır. İnsanlık ve mikroplar arasındaki evrimsel mukabele sürecinde böcekler tekrar öne geçmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 1970’den bugüne kadar 1500’den fazla virüs tespit edildi ve 21. Yüzyılda salgın hastalıklar öncesinden çok daha hızlı bir şekilde dünya çapında yayılabilir. Bu, uzun bir tafsilattır hepsi beyan edilemez. Ancak söylediğim gibi kendi sonumuzun hayırlı olması için Allah-u Teala ile öncesinden daha fazla bağ kurmak şarttır. Allah-u Teala bizi buna muvaffak kılsın. Korona salgını hakkında ben önceden talimat vermiştim, şimdi tekrar hatırlatıyorum. Çünkü şimdi bu büyük bir hızla dünyaya yayılıyor ve burada da onun etkileri çok fazla olmaktadır. Şimdi hükümet de adım atmaya, çok sert ve büyük adımlar atmaya mecbur kaldı. Hastalık geldiğinde, salgınlar geldiğinde herkesi etkisi altına alabilir, bu yüzden herkesin çok dikkatli olması şarttır. Devletin talimatlarına göre hareket edin. Yaşlı kimseler, hastalar, yahut bağışıklık sistemini zayıflatan bir hastalığa yakalanmış olanlar, bunların çok tedbirli davranması gerekir. Yaşlılar evden fazla çıkmasınlar, zaten devlet de aynı şeyi ilan etti. Çok sağlıklı olanlar dışında genelde evde kalmak gerekir. Buraya camiye gelmek konusunda da dikkatli olun. Cumayı da kendi bölgenizdeki camide kılın. Bugün burada bulunan cemaatten anlaşılıyor ki çoğunluk cumayı kendi bölgelerinde kılıyorlar. Eğer devlet tarafından Cuma için toplanmak yasaklandıysa, o ayrı. Kadınlar genel olarak camiye gelmekten kaçınsınlar, çocuklarla birlikte geliyorlar, bundan kaçınmaları gerekir. Sonra genel olarak bugünlerde doktorlar da diyorlar ki bağışıklık sistemini güçlendirmek için istirahatinize de önem vermeniz gerekir. Bunun için uykunuzu tamamlayın, kendiniz de, çocuklar da. Yetişkinler için 6-7 saat ve çocuklar için 8-9 yahut 10 saat uyku gerekir. Buna dikkat etmek gerekir. Bu olmaz ki gece geç saate kadar, 12’ye kadar oturup TV seyretmek ondan sonra sabah kalkıp, hem namaza vaktinde kalkamamak, hem birkaç saatlik uykuyla hızlı hızlı kalkıp işe gitmek, ondan sonra bütün gün tembellik, zaaf, sonra iş yorgunluğu (bu olmaz). Bunun yüzünden bu hastalıklar da saldırıyor. Aynı şekilde çocuklara da erken yatıp 8-9 saatlik uykuyu tamamlayıp erken kalkma alışkanlığı kazandırın. Yine dışardan alınan hazır yiyeceklerden de uzak durun. Onlardan da hastalık yayılıyor, özellikle cips vesaire paketlerini çocuklara yemeleri için veriyorlar, yahut içinde bir takım katkı maddeleri olan hazır yiyecekler, bunlar sağlık için tehlikelidir. Onlardan uzak durmak gerekir, bunlar da yavaş yavaş insanın bedenini zayıf düşürmektedir.
Yine bugünlerde doktorlar diyorlar ki, bugünlerde sık sık su içmek gerekir. Her bir saat sonra, yahut 30 veya 45 dakika sonra bir iki yudum su için, bu da hastalıktan korunmanın bir yoludur. Elleri temiz tutmak gerekir, eğer dezenfektan bulamıyorsanız sık sık ellerinizi yıkayın. Daha önce de söylediğim gibi en azından beş defa abdest alan temizlenme imkanı bulmuş olur, buna önem verin. Hapşırmakla ilgili ben daha önce de söylemiştim, camilerde de ve evlerinizde otururken de hapşırırken ağzınızı mendil ile kapatın veya şimdi bazı doktorların dediği gibi dirseğinizin iç kısmıyla kapatın ki sağa sola damlacıklar savrulmasın. Ne olursa olsun temizlik şarttır ve ona dikkat etmek gerekir. Fakat son silah duadır. Şöyle dua etmek gerekir: Allah-u Teala hepimizi bu şerden korusun. Bir sebeple bu hastalığa yakalanmış olan Ahmediler için de özel olarak dua edin. Yahut doktorların virüs olabileceğinden şüphelendikleri yahut herhangi bir hastalığa yakalanmış olanların hepsi için dua edin. Yine aynı şekilde herhangi bir hastalık, zaaf nedeniyle bu virüsün saldırdığı kimseler için de dua edin ki Allah-u Teala onları korusun. Genel olarak herkes için dua edin, Allah-u Teala dünyayı bu vebanın etkilerinden korusun, hasta olanlara kamil şifa versin. Ve her Ahmedi’ye şifa vermekle birlikte iman ve yakinde güçlenmeye muvaffak kılsın. Amin.