23.04.2021 – Hz. Resulüllah’ın (sav) yüksek mertebeli sahabesi ve 3. Halifesi Hz. Ömer bin Hattab’ın güzel vasıfları

Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 23 Nisan 2021’de İslamabad (UK) Mübarek Camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresini okuduktan sonra, şöyle buyurdu:

Bugün ben Hz. Ömer bin Hattab (ra)’yu anlatmaya başlayacağım. O, Beni Âdi bin Kaab bin Levi kabilesinden idi.  Babasının adı Hattab bin Nufeyl, annesinin ismi Hanteme binti Haşim idi.  Hz. Ömer’in doğum tarihi ile ilgili çeşitli rivayetler vardır. Bir görüşe göre hz. Ömer (ra) büyük füccar savaşından 4 yıl önce  yahut diğer görüşe göre 4 yıl sonra doğmuştu.  Bir rivayete göre onun doğum yılı 570’deki Fil olayından 13 sene sonra yani 583 olarak açıklanmıştır.  Bir rivayete göre hz. Ömer Nübüvvetin altıncı yılında 26 yaşında İslam’ı kabul etti, böylece onun doğum yılı 590 oluyor. Başka bir rivayet şudur: Peygamber Efendimiz (sav) 21 yaşında iken hz. Ömer doğdu. Hz. Ömer’in künyesi ebu Hafs idi.

Bir defa hz. İbni Abbas, Hz. Ömer’e lakabının nasıl Faruk konduğunu sordu. Hz. Ömer (ra) şöyle dedi: Ben hz. Hamza’nın İslam’ı kabul etmesi ve Mescid-i Haram’da ebu Cehil’e yay vurarak yaralamasının üçüncü günü dışarı çıktım. Yolda beni Mahzum kabilesinden bir adamdan, kız kardeşim ve eniştemin İslam’ı kabul ettiklerini öğrendim. Bunun üzerine kız kardeşimin evine gittim, bir şeyler okunduğunu duydum. İçeri girdim, tartışma büyüyünce eniştemi kafasından yakaladım ve vura vura onu kan revan içinde bıraktım.  Bir rivayette kızkardeşinin yaralandığından bahsedilmektedir. Hz. Ömer (ra) şöyle diyor: Kan aktığını görünce utandım, oturdum ve bana o okuduğunuz kitabı gösterin dedim. Kızkardeşim, önce gusül yap, dedi. Ben gusül yapınca o sayfaları çıkardılar, bunlar Ta Ha suresinin 2-9 ayetleriydi. Bu ayetlerin heybetinin, kalbimde büyük etkisi oldu. Ben derhal oradan, Dar-ı Erkam’a gittim ve  Hz. Resulüllah’ın (sav) huzuruna çıkıp İslam’ı kabul ettim. Bunun üzerine bütün sahabeler “Allahü ekber” diye nara attılar, bunu Mekkeliler de duydular. Ondan sonra biz iki saf halinde Mescid-i Haram’a girdik. Bir safta ben vardım, diğer safta Hamza. Kureyşliler beni ve Hamza’yı görünce, bu onlara öyle çok üzüntü verdi ki daha önce hiç böyle bir üzüntüye düşmemişlerdi. O gün, hz. Resulüllah (sav) benim ismimi Faruk yani hak ile batıl arasında fark yaratan, koydu. Rivayete göre hz. Ömer (ra) Dar-ı Erkam’da İslam’ı kabul eden son şahıstı.

Ata binmek ve güreşte maharetli, uzun boylu ve güçlü bedenli hz. Ömer (ra) Kureyş’in okuma yazma bilen 17 adamından biriydi. İslam’ı kabul etmeden önce Kureyş adına elçilik görevi ondaydı.

Hz. Muslih Mevud (ra) şöyle der: Hz. Ömer’in (ra) İslam’a şiddetli düşmanlığı vardı, ancak onda manevi kabiliyet de vardı. Peygamber Efendimize (sav) ve sahabelere sıkıntı vermesine rağmen onun içinde acıma duygusu da vardı. Nitekim Habeşistan’a hicret gecesi hz. Ömer karanlıkta Mekke’yi turluyordu, bu esnada bir bayan sahabeyi yolculuk hazırlığı yaparak bir yere giderken gördü. Sorduğunda o bayan sahabe şöyle dedi: Ömer! Sen ve senin kardeşlerin bizim burada kalmamızdan hoşlanmadığı ve de burada tek Allah’a özgürce ibadet etme imkanı olmadığı  için biz vatanımızı terk edip gidiyoruz. Bu cevabı duyunca hz. Ömer’e öyle bir acıma duygusu geldi ki yüzünü diğer tarafa çevirdi ve, tamam gidin, Allah koruyucunuz olsun, dedi.

Hz. Resulüllah (sav), Ömer’in İslam’ı kabul etmesi için şöyle dua da etmiştir: Ey Allah! İki kişi, yani Ebu Cehil ve Ömer bin Hattab arasından senin daha ziyade sevdiğin kişi vasıtasıyla İslam’a güç ver.  Nübüvvetin 6 yılı Zilhicce ayında hz. Ömer (ra) İslam’ı kabul ettiğinde Mekke’de Müslüman erkeklerin sayısı 40 idi. Onun İslam’ı kabul etmesi üzerine Cebrail (as) nazil oldu ve Hz. Resulüllah’a (sav) hitaben şöyle dedi: Ey Muhammed! Ömer’in İslam’a girmesinden dolayı göktekiler bile mutludurlar.

Hz. Ömer’in İslam’ı kabul etmesine sebep olan bir çok rivayet hadis ve siret kitaplarında zikredilmiştir. Bir rivayete göre, Ebu Cehil, Peygamber Efendimizi öldürene çok büyük ödül vereceğini ilan edince hz. Ömer (ra) Peygamber Efendimizi (sav) öldürme niyetiyle yalın kılıç alıp çıktı. Yolda bir buzağıyı kesilirken gördü ve onun karnından şu sesin çıktığını duydu: ey âl-i zerih! (Zerih o buzağıların adıydı) Bir çağırıcı, Allah’ın tevhidi ve Resulüllah’ın peygamberliğine şahitlik için çağırıyor. Hz. Ömer, bu bana bir işarettir, diye düşündü. Huzur-i Enver şöyle dedi: Eğer bu rivayet doğru ise bunun, hz. Ömer’in o zaman orada gördüğü keşfî bir manzara olduğu anlaşılıyor.

Bir başka rivayet şu şekilde anlatılmıştır: Hz. Ömer bir gece Mescid-i Haram’da, Peygamber Efendimizi (sav) namaz ile meşgul olarak gördü. Peygamber Efendimiz (sav) Rahman suresini okuyordu. Hz. Ömer (ra) şöyle diyor: Kuran-ı Kerim’i dinlediğimde onun etkisiyle kalbim eridi ve ağlayıverdim ve İslam benim içime girdi.

Bunun gibi bir rivayette hz. Ömer (ra) şöyle der; Bir gece benim kız kardeşimin doğum sancısı tutunca ben dua etmek için Kabe’nin perdesine sarıldım. O zaman hz. Ömer (ra) Peygamber Efendimizin (sav) namazda Kuran okuduğunu duydu. O kelam, onun kalbini öyle derinden etkiledi ki Peygamber Efendimiz (sav) oradan giderken hz. Ömer de arkasından yürüdü. Peygamber Efendimiz (sav) onu görünce, ey Ömer! Sen beni ne gece bırakıyorsun ne gündüz, buyurdu. Bunu duyunca hz. Ömer, Peygamber Efendimizin beddua edeceğinden korktu ve hemen kelime-yi şehadet okudu.

Başka bir rivayette hz. Ömer’in İslam’ı kabul etmesi şöyle anlatılır: Bir gün hz. Ömer, Peygamber Efendimizi Hakka suresini okurken dinledi. Kuran-ı Kerim’in yapısından hayrete düşüp, Vallahi bu bir şairin sözüdür, diye düşündü. Hz. Ömer şöyle anlatıyor: Ben bunu düşününce Hz. Resulüllah (sav)

اِنَّہٗ لَقَوۡلُ رَسُوۡلٍ کَرِیۡمٍ وَّ مَا ہُوَ بِقَوۡلِ شَاعِرٍ

Yani, kesinlikle bu şerefli bir resulün sözüdür, bir şairin sözü değildir. Bunun üzerine ben, bu bir kahindir diye düşündüm. Bunun üzerine hz. Resulüllah (sav)  وَلَابِقَوۡلِ کَاہِنٍؕ قَلِیۡلًا مَّا تَذَکَّرُوۡنَ   yani, bu bir kahinin sözü değildir, çok az nasihat alıyorsunuz, ayetini okudu. İşte o zaman İslam benim kalbime girdi.

Hz. Ömer’in (ra) İslam’ı kabul edilişi ile ilgili rivayetler hakkında görüş belirterek Huzur-i Enver şöyle dedi: Tarih ve siret kitaplarında çeşitli rivayetler bulunmaktadır, kim o rivayetleri sahih gördüyse beyan etti. biz ise, kız kardeşi ve eniştesinin evinde geçen olay ve akabinde Dar-ı Erkam’a gittiğini anlatan rivayeti sahih kabul ediyoruz.  Bahsedilen bütün rivayetlerin kendi yerinde doğru olması da mümkündür. O zaman bundan şu netice çıkar: Çeşitli vesilelerle hz. Ömer’in kalbinde değişiklik yaratan olaylar olmaya devam etti, en sonunda kız kardeşinin evinde geçen o olay oldu. Orada Kuran-ı Kerim dinledikten sonra  İslam’ı kabul etmek için Peygamber Efendimizin (sav) huzuruna gitti.

Hutbenin son kısmında, hz. Ömer’i gelecek sefer anlatmaya devam edeceğini söyledikten sonra Huzur-i Enver aşağıdaki merhumları hayırla yadetti ve  gaip cenaze namazlarını kıldıracağını bildirdi.

1- Yemen Cemaati sadır sayın Ahmed Muhammed Osman bey, 9 nisanda 87 yaşında Mısır’da vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.

2- Sayın Kureyşi Zakaullah bey. O da 9 nisanda 87 yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.

3- Kanada’dan sayın Melik Halik Dad bey, 85 yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.

4-Sayın Muhammed Selim Sabir bey. Kendisi 27 martta 77 yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.

5-Amerika’dan sayın Naime Latif hanımefendi, 10 martta vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.

6- Kanada’dan sayın Safiye Begüm hanımefendi, 11 martta 80 yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.

Huzur-i Enver bütün merhumların mağfireti ve derecelerinin yükselmesi için dua etti.

٭…٭…٭

Önceki

Vadedilen Mesih ve Mehdi’ye as bir gecede Arapça öğretilmesi mucizesine Arapların tepkisi nasıldı?

Sonraki

Vadedilen Mesih ve Mehdi’nin as Hindistan’dan çıkmış olmasında Allah’ın hikmeti neydi?