24.07.2020 - Hz. Resulüllah’ın (sav) yüce mertebeli sahabelerinden Hz. Saad bin Ebi Vakkas’ın güzel vasıfları - Müslüman Ahmediye Cemaati

24.07.2020 – Hz. Resulüllah’ın (sav) yüce mertebeli sahabelerinden Hz. Saad bin Ebi Vakkas’ın güzel vasıfları

Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 24 Temmuz 2020’de İslamabad (UK) Mübarek Camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver şöyle buyurdu:

Hz. Saad bin Ebi Vakkas, Peygamber Efendimiz (sav) ile birlikte, Bedir gazvesi de dahil olmak üzere bütün gazvelere katıldı. Kendisi çok iyi bir okçuydu. Hicri 2 yılı Rebi-ül Evvel ayının başında Kureyşlilerin saldırılarını engellemek gayesiyle önlem  için Peygamber Efendimiz (sav) altmış deve  binekli muhacirden oluşan bir takımı yolladı. Seniyye-tül Merra denilen yerde bu grup, Ebu Cehil’in oğlu İkrime’nin komutasındaki iki yüz silahlı genç birliği ile karşı karşıya geldi. İki grup birbirine bir miktar ok da attılar. Daha sonra müşriklerin ordusundan iki kişi kaçarak Müslümanlarla birleşti.

Hicri 2 yılı Cemadi-yel Ula ayında Hz. Resulüllah (sav), Hz. Saad bin Ebi Vakkas’ın komutasında sekiz muhacirden oluşan bir takımı bilgi toplamak üzere Harar denilen yere yolladı.

Hicri 2 yılı Cemadi-yel Ahir ayında Hz. Resulüllah (sav), kendi halaoğlu Hz. Abdullah bin Cahş’ın komutasında Kureyş’in hareketlerinden bilgi sahibi olmak için sekiz muhacirden oluşan bir grubu yolladı. Hz. Resulüllah (sav), Abdullah bin Cahş’a (ra) kapalı bir mektup verdi ve Medine’den iki günlük mesafeye vardıktan sonra o mektubunu açmasını söyledi. Mektupta, Mekke ile Taif arasında Nahla Vadisinde Kureyş’in durumu hakkında bilgi almaları emrediliyordu.  Yolda Hz. Saad ve Hz. Utbe bin Gazvan’ın devesi bir yerde kayboldu. Ve bu iki sahabe onları ararken diğerlerinden uzaklaştılar.

Buna dayanarak müsteşrik Margolis, o sahabelerin bahane uydurup geride kalabilmek için bile bile develerini bıraktıklarını ileri sürüp itiraz etmektedir. Hz. Mirza Beşir Ahmed (ra) şöyle der: O İslam fedailerinden biri Birr-i Mauna’da şehit oldu ve ikincisi birçok tehlikeli meydanda belirgin rol oynayarak Irak’ın fatihi oldu. O cesur ve kahraman fedai ruhlu Müslümanlara itiraz etmek de Margolis’in nasibine düşer ancak.

Müslümanların bu küçücük takımı Nahla’da kendi işleriyle meşgulken Kureyş’ten küçük bir kafile ile karşı karşıya geldiler. Durum öyle bir hal aldı ki Müslümanlar istemeden de olsa bu kafileye saldırdı. Saldırı neticesinde kafirlerin bir adamı öldürüldü, ikisi tutuklandı, ama şanssızlıkla adamlardan birisi kaçmaya muvaffak oldu. Hz. Resulüllah (sav) kafileye saldırı haberini aldığında çok kızdı, ben size Şehr-i Haram’da savaşma izni vermemiştim buyurdu ve ganimet mallarını da kabul etmedi. Diğer taraftan Kureyş de büyük bir yaygara kopardı ve tutukluları almak için Medine’ye geldi. Hz. Resulüllah (sav) Hz. Saad vesairenin sağ salim Medine’ye dönmesi üzerine tutukluları serbest bıraktı. O tutuklulardan birisi kendiliğinden Müslüman oldu.

Bedir Savaşı münasebetiyle yolda Mekkeli kafirlerin durumuna vakıf olmak için Hz. Resulüllah (sav), Hz. Ali, Hz. Zübeyr bin Avam ve Hz. Saad bin Ebi Vakkas’ı yolladı. Bu sahabeler Habeşli bir köleyi yakalayıp getirdiler. Hz. Resulüllah (sav) ona son derece nazik bir şekilde, askerlerin nerede olduğunu sordu. O köle, şu karşıdaki tepenin arkasındalar dedi. Peygamber Efendimiz (sav) daha sonra askerlerin sayısını sordu ama o bunu bilmiyordu. Peygamber Efendimiz (sav) onlar için her gün kaç deve kesiliyor diye sordu. O, on deve deyince Peygamber Efendimiz (sav) bin kişi oldukları anlaşılıyor buyurdu. Ve gerçekten de sayıları o kadardı.

Bedir gazvesinde Hz. Saad yaya olmasına rağmen binekli askerler gibi kahramanca savaştı. Bu yüzden ona Faris-ül İslam yani İslam süvarilerinin şahı denir. Hz. Saad, Uhud savaşında büyük dağılmaya rağmen Hz. Resulüllah’ın yanında sebatla duran sayılı sahabelerdendi. Hz. Resulüllah (sav) bizzat kendisi Hz. Saad’a ok veriyordu ve Hz. Saad bu okları düşmanın üzerine aralıksız atıyordu. Hz. Resulüllah (sav) buyurdu ki, annem babam sana kurban olsun aynı şekilde ok atmaya devam et.  Hz. Saad (ra), ömrünün sonuna kadar bu kelimeleri büyük bir gururla söylerdi. Yine aynı olayda Hz. Saad’ın bedbaht kafir kardeşi Utbe saldırıp Peygamber Efendimizin (sav) mübarek dişlerini kırmıştı. Utbe’nin bedbahtlığını öğrendiğinde Hz. Saad’ın kalbi intikam duygularıyla dolup kabardı ve defalarca Kureyş askerlerinin arasına dalıp Utbe’nin işini bitirmek için onu aradı. Sonunda Hz. Resulüllah (sav) şefkatli davranarak Hz. Saad’ı durdurdu.

Uhud’daki o namüsait durumda Habban isimli bir kafir, yaralılara su veren Hz. Ümmü Eymen’e doğru ok attı. Attığı ok, Hz. Ümmü Eymen’in etek bölgesine saplanınca Habban gülmeye başladı. Hz. Resulüllah (sav), Hz. Saad’a bir ok verdi, o ok doğruca Habban’ın boğazına saplandı. Peygamber Efendimiz (sav), Allah’ın bu lütfuna gülümsedi. Rivayetlere göre Uhud günü, Hz. Saad (ra) bin ok attı.

Hudeybiye Sulh antlaşmasında, antlaşmaya şahit olarak imza atanlar arasında Hz. Saad bin Ebi Vakkas da vardı. Aynı şekilde Mekke’nin fethinde Muhacirlerin üç sancağından biri de Hz. Saad’da idi.

Bir defa Hz. Saad (ra) çok hastalandı. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sav) kendisini ziyarete gitti ve vasiyeti hakkında sordu. Hz. Saad, benim bütün malım Allah yolunda feda olsun, diye cevap verince Hz. Resulüllah (sav) bütün malını sadaka olarak vermekten menetti ve en fazla üçte birini sadaka vermesine izin verdi.

Hz. Resulüllah (sav) kendisi bizzat avlanmazdı ama bir gazvede Saad bin Ebi Vakkas’a geyik avlattırdı. Hz. Saad (ra) ok atmaya hazırlandığında Peygamber Efendimiz (sav) çenesini sevgiyle Hz. Saad’ın omzuna koydu ve ey Allah’ım! Saad’ın oku hedeften sapmasın, diye dua etti.

Arabistan’ın etrafında iki büyük güç Kayser ve Kisra idi. Irak’ın büyük bir kısmı Kisra’nın kontrolü altındaydı. Meşhur, Medain, Kadisiye, Nihavend ve Celula savaşları Hz. Saad’ın komutasında fethedildi.

Hz. Ebubekir’in hilafet döneminde ilk Irak savaşı sırasında hızlıca düşman bölgelerine ilerledikten sonra biraz duraklama olmuştu. Hz. Ömer Halife olunca yeni baştan dikkatini Irak tarafına çevirdi. Bu sırada Hüsrev Perviz’in torunu Yezdicerd tahta geçti ve o İran saltanatının bütün güçlerini birleştirdi. Durum böyleyken Hz. Ömer (ra) bütün Arabistan’da cihat çağrısı yaptı ve bu sefere bizzat başkanlık etmeye niyetlendi.  Hz. Ali ve diğer ileri gelen sahabeler onun bu iradesine mâni oldular ve Hz. Abdurrahman bin Avf, Hz. Saad bin Ebi Vakkas’ın ismini önerdi. Hz. Saad ile ilgili Hz. Ömer buyurdu ki, o, bir kahraman, korkusuz ve çok iyi bir okçudur. Irak’a ulaşıp komutayı ele aldıktan sonra Hz. Saad ordunun durumu hakkında rapor aldığında aşağı yukarı otuz bin kişiden oluşuyordu.

Hicri 16 yılında Kadisiye savaşında kafirlerin sayısı iki yüz seksen bin idi İran ordusunun komutası Rüstem’in elindeydi. Hz. Saad (ra) karşı orduyu İslam’a davet etmek için Hz. Muğire bin Şe’be’yi gönderdi. Rüstem ona karşı son derece hakaretamiz bir tavır takındı.

Hz. Muslih Mevud (ra) şöyle buyurur: Hz. Ömer (ra) Hz. Saad bin Ebi Vakkas’a, İran Şahının yanına delege yollamasını ve İslam’a davet etmesini emretti. Hz. Saad bir delege, Yezdicerd’e yolladığında o büyük bir kibirle ve İslam davetini parçaladı ve bir miktar toprağı, delegenin başkanına vererek, sizin elinize bundan başka bir şey geçmeyecek, dedi. O sahabeler o toprağı aldılar ve saraydan çıkarken şöyle dediler: Bugün İran Şahı kendi ülkesinin toprağını bize kendi eliyle verdi. Padişah bu narayı duyunca uğursuzluk getireceği düşüncesiyle delegenin peşine süvarilerini yolladı fakat o zamana kadar Müslüman bineklerine binip çoktan uzaklaşmışlardı.

Hutbenin sonunda Huzur-i Enver aşağıdaki merhumlardan hayırla bahsetti ve gaip cenaze namazlarını kıldıracağını bildirdi.

  • Sayın Nazır Talim-ül Kuran Vakfe Arzi Muhammed Ekrem Bacva beyin hanımı Sayın Büşra Ekrem hanımefendi. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.
  • İkbal Ahmed Nasir Bey. 14 Temmuz’da 82 yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.
  • Keşmirli İbrahim beyin hanımı Fatıma Fehmide hanımefendi. 18 Temmuz’da 72 yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Merhumenin üç oğlu vakfe zindigi’dir ve Muhammed Cavid bey Zambiya’da mübelliğ olarak hizmet etmektedir.
  • Haydarabad’dan sayın Muhammed Ahmed Enver bey. 22 Mayıs’ta 94 yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.
  • Suriyeli sayın Selim Hasan Alcabi bey- 30 Haziranda 92 yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.

Huzur-i Enver bütün merhumların mağfireti ve derecelerinin yükselmesi için dua etti.

٭…٭…٭

 

Bir Öncekini Oku

Mirza Gulam Ahmed Mehdi olsaydı zulümle dolu olan dünyayı adaletle doldurması gerekmez miydi?

Bir Sonrakini Oku

Batıdaki kadın hakları İslamiyet’te yok mudur?