26.06.2020 Bedir Sahabelerinden Hz. Abdurrahman bin Avf (ra) ve Hz. Saad bin Muaz (ra)

Hz. Emir-ül Müminin, Halifetü’l Mesih 5 (Atba) 26 haziran 2020’de İslamabad (UK) Mübarek camisinde Cuma hutbesi verdi. Hutbe, çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver şöyle buyurdu:

Geçen hutbede de Hz. Abdurrahman bin Avf ile ilgili kalan kısımlar vardı, bugün o kalan kısmı da anlatacağım.  Hz. Abdurrahman bin Avf son derece cömert birisiydi. Nitekim kendisi, Bedir savaşına katılanların her birine mirasından 400 dinar verilmesini vasiyet etti o zaman o sahabelerin sayısı 100 idi. Tebük savaşı için mal ve binek hazırlanması çağrısı yapıldığında kendisi 100 evkıya (yaklaşık 4 bin dirhem) verdi. Hz. Resulüllah (sav) şöyle buyurdu: Osman ve Abdurrahman Allah rızası için harcayan, Allah’ın hazinelerinden iki hazinedir. Bir defa hz. Abdurrahman bin Avf, 40 bin dinarlık bir araziyi satın alıp ihtiyaç sahipleri ve Ümmühat-ül Müminin arasında paylaştırdı. Hz. Aişe (ra) kendisi için şöyle dua etti: Ey Allah! Sen Abdurrahman bin Avf’a cennetin “Selsebil” çeşmesinin içeceğinden içir.  Hz. Resulüllah (sav), benden sonra benim ehlü iyalimin durumunu gözetecek olan şahıs doğru ve takva sahibi olacaktır, buyurmuştu. Nitekim Abdurrahman bin Avf, Ümmühat-ül Müminin’in durumuna son derece dikkat eder ve hac için onları büyük bir onur ile götürürdü.

Bir defa Medine’de yiyecek kıtlığı vardı. Bu esnada Hz. Abdurrahman bin Avf’ın, buğday ve yiyeceklerle dolu 700 develik kafilesi Şam’dan geldi. Hz. Aişe’nin (ra) bundan haberi olunca şöyle dedi: Hz. Resulüllah (sav) buyururdu ki Abdurrahman cennete dizlerinin üstünde girecek. Bunun üzerine Hz. Abdurrahman bin Avf, bütün hububatı, hatta develerin semerine varıncaya kadar Allah yolunda verdi. Bir olayda, kendisi 30 köleyi bir günde azad etti.

Bir defa Peygamber Efendimizsav  Hz. Abdurrahman bin Avf’a şöyle buyurdu:  Sen varlıklı olduğun için cennete emekleyerek gireceksin, o halde Allah yolunda harca. Ne harcayayım diye sorması üzerine Peygamber Efendimizsav  ne varsa onu harca, buyurdu. Nitekim Abdurrahman bin Avf (ra) emre uyarak yola revan oldu. bir müddet sonra Peygamber Efendimizsav  Abdurrahman bin Avf’ı çağırttı ve şöyle buyurdu: Cebrail dedi ki, misafirperverlik yap, fakirlere yemek yedir, dilenen ve akrabalara sahip çık.

Hz. Abdurrahman bin Avf, bir defa 40 bin dirhem, bir defa 40 bin dinar, bir defa 5 yüz at, başka bir defa 5 yüz deveyi Allah yolunda bağışladı. Aynı şekilde mirasından 5 bin dinar Allah yolunda  verilmesini, Ümmühat-ül Müminin için de 400 bin dirhemlik bir bağın paylaştırılmasını vasiyet etti. Kendisi 29 veya 30 Hicride 72 veya 78 yaşındayken vefat etti. Hz. Osman veya Zübeyr bin El-avam (ra) cenaze namazını kıldırdı ve Cennetü’l Baki’ye defnedildi.

Huzur-i Enver ikinci olarak Hz. Saad bin Muaz’dan (ra) bahsetti. O, Ensar’ın Evs Kabilesinin Beni Abdul Eşhel kolundandı ve o Evs Kabilesinin lideri idi. Hz. Saad (ra), Hz. Mus’ab bin Umeyr’in elinden İslam’ı kabul etti. Kendisine bağlı olan Evs Kabilesinin Beni Abdul Eşhel kolu, Ensar’dan İslam’ı kabul eden ilk kabile kolu oldu.  Hz. Resulüllah (sav) kendisi ile Saad bin Ebi Vakkas veya Ebu Ubeyde bin Elcerrah arasında muvahat (kardeşlik) kurdu.

Huzur-i Enver, Hz. Saad bin Muaz’ın İslam’ı kabul etmesi ile ilgili olarak Hz. Sahipzade Mirza Beşir Ahmed’in yazdığı ayrıntıları sundu. İslam’a girmeden önce Hz. Saad (ra) bu yeni dinin yayılmasından hoşnut olmamasına rağmen, Medine’de ilk Müslüman olan kendi halaoğlu Esed bin Zırara (ra) yüzünden sessiz kalmıştı. O, kabilenin bir diğer etkili ismi Useyd bin Hazir’i, Hz. Mus’ab bin Umeyr ve Esed bin Zırara’nın yanına, İslam’ı tebliğ etmekten vazgeçmeleri için yolladı. Hz. Mus’ab, Useyd bin Hazir’e Kuran-ı Kerim okudu ve sevgi ile İslam öğretisini anlattı. Nitekim Useyd bin Hazir hemen o anda İslam’ı kabul etti. Hz. Useyd (ra) Saad’ı onların yanına yolladı. O, çok öfkeli bir şekilde Esed bin Zırara’ya hitaben, sen akrabalığından uygun olmayan bir şekilde istifade ediyorsun, dedi. Hz. Mus’ab (ra) ona da son derece kalbi cezbedici bir şekilde tebliğ ederek İslamî emirleri açıkladı. Bunun sonucunda Hz. Saad bin Muaz (ra) da İslam’ı kabul etti.

Hz. Saad bin Muaz ve Hz. Useyd bin Hazir (ra) her ikisi de yüksek dereceli sahabelerden sayılırdı. Hz. Mirza Beşir Ahmed, Hz. Saad bin Muaz ile ilgili şöyle yazar: Medineli Ensar arasında onun makamı, Mekkeli Muhacirler arasında Hz. Ebubekir’in makamı gibiydi.

Peygamber Efendimizinsav  hicretinden sonra, Mekkeliler tarafından münafıkların reisi Abdullah bin ebi bin Selül’e bir tehdit mektubu gelmişti ve şöyle denmişti: Muhammed’den (sav) desteğinizi çekin, aksi takdirde bu sizin için hayırlı olmaz. O münafıkların kalbinde zaten önceden de İslam aleyhinde kin vardı, nitekim onlar Hz. Resulüllah (sav) aleyhinde savaş hazırlığına başladılar. Bu haber Peygamber Efendimizesav  ulaşınca kendisi onlara şöyle nasihat etti: Benimle savaştığınız takdirde siz kendi oğullarınız, kardeşleriniz ve babalarınız aleyhinde savaşacaksınız, bu yüzden savaştan vazgeçin. Kureyşliler bu niyetlerinde başarısız olunca Medineli Yahudileri Müslümanlar aleyhinde kışkırttılar. Aslında Mekkeli kafirlerin maksadı, nasıl olursa olsun İslam’ın tarihten silinip yok olmasıydı. Onlar, Müslümanların huzur içinde yaşamasına izin vermemek istiyorlardı.

Mekke kafirlerinin kanlı niyetleri, Sahih-i Buhari’de yer alan tarihi bir olaydan anlaşılmaktadır. Siret Hatemü’n Nebiyyin’de yazılmış olan bir ayrıntıya göre Peygamber Efendimizinsav  hicretinden bir müddet sonra Hz. Saad bin Muaz (ra) Umre niyetiyle Mekke’ye gitti ve Ümeyye bin Half’in yanında kaldı ve fitneden kaçınmak için o varken tavaf yaptırmasını söyledi. Öğleyin Hz. Saad bin Muaz Kabe’yi tavaf ediyordu ki Ebu Cehil o taraftan çıkageldi ve Saad’ı (ra) görüp, öfkesini belli ederek şöyle dedi: Siz (neuzübillah) o mürted Muhammed’e (sav) sığınma verdikten sonra emniyet içinde Kabe’yi tavaf edebileceğinizi mi zannediyorsunuz? Hz. Saad fitneden kaçınmak istiyordu ama damarlarında memleket kanı ve kalbinde iman hamiyeti coşuyordu. Gürleyerek dedi ki, Vallahi, eğer siz bizi Kabe’den alıkoyarsanız unutmayın ki siz de Şam yolunda emniyet bulamayacaksınız. Ümeyye Saad’ın bu sözünü duyunca ona, Ebu Cehil’in önünde sesini alçak tutmasını söyledi. Hz. Saad (ra) şöyle buyurdu: Boş versene, Vallahi, ben Hz. Resulüllah’ın (sav) şu gaybi haberini asla unutmam: Siz bir gün Müslümanların elinden öldürüleceksiniz. Bunun üzerine Ümeyye o kadar korkuya kapıldı ki eve geri dönüp hanımına, ben Müslümanların aleyhinde Mekke’den çıkmayacağım, dedi. Ancak Allah’ın takdiri gerçekleşti ve Bedir savaşında Ümeyye Müslümanlara karşı savaşa katılmak zorunda kaldı ve Müslümanların elinden öldürüldü.

Bir rivayete göre, Bedir savaşı için Mekke kafirleri yola çıkmaya hazırlandıklarında Ümeyye çekingen davrandı. Bunun üzerine Ebu Cehil Ümeyye’ye, sen reislerdensin, birkaç günlüğüne beraber gel, dedi. Nitekim o bir iki günlüğüne onlarla beraber gitti ve Allah-u Teala onun canını aldı.

Hz. Saad bin Muaz (ra), Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarına katıldı. Bedir savaşında Evs kabilesinin bayrağı onun elindeydi.

Bedir savaşı gündeme gelince, Hz. Saad’ın Peygamber Efendimizesav  olan sevgi ve bağlılığı şu olaydan anlaşılmaktadır: Bedir meydanından bir durak uzaklıkta iken, ticaret kafilesini korumak için Kureyş’in büyük bir ordusunun Mekke’den gelmekte olduğu haberi ulaştığında Peygamber Efendimizsav  bütün sahabeleri topladı ve görüşlerini sunmalarını istedi. Bazıları, ticaret kafilesi ile karşı karşıya gelmenin daha iyi olacağı görüşünü belirttiler. Ancak Hz. Resulüllah (sav) bu görüşü beğenmedi. İleri gelen sahabeler bu öneriyi reddederek candan konuşmalar yaptılar ve ihlaslarını gösterdiler.  Peygamber Efendimizsav  bu konuşmaları duyunca çehresi mutluluktan ışıldamaya başladı. Ancak bu durumda Hz. Resulüllah (sav) Ensar’ın cevabını beklemekteydi ve Ensar’dan herhangi bir reisin de aynı şekilde ihlas göstermesini bekliyordu. Nitekim bütün o konuşmalara rağmen Peygamber Efendimizsav  üst üste, peki ne yapılması gerektiğine dair  bana görüşünüzü bildirin, diyordu. Evs’in lideri Hz. Saad bin Muaz (ra) Peygamber Efendimizinsav ne istediğini anlayıp Ensar adına şöyle arzetti: Ey Allah’ın Resulü! Belki de siz bizim görüşümüzü soruyorsunuz. Vallahi, biz sizin hak üzerinde olduğunuzu anlayıp iman ettikten sonra siz nereye giderseniz gidin biz sizinle beraberiz. Eğer siz bize denize atlamamızı söylerseniz atlayacağız. Siz inşallah bizi savaşta sebatlı bulacaksınız. Peygamber Efendimizsav  Hz. Saad’ın bu sevgi dolu konuşmasını duyunca çok mutlu oldu.

Hutbenin sonunda Huzur-i Enver şöyle dedi: İnşallah kalanını gelecek hutbede anlatacağım.

Önceki

“Mehdi’nin adı benim adım gibi, babasının adı babamın adı gibi olacak” Hadisinin anlamı nedir?

Sonraki

“Ümmetim 73 fırkaya ayrılacak biri dışında hepsi ateştedir” Hadisinin anlamı ve Ahmediye Cemaati