Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 27 Kasım 2020’de İslamabad (UK) Mübarek Camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresinden sonra şöyle buyurdu:
Bugün, Hz. Ali Bin Ebu Talib (ra) ile Hulefa-yı Raşidin’in anlatımına başlayacağım. Onun babasının ismi Abdi Menaf ve künyesi de Ebu Talip idi. Hz. Ali’nin annesinin ismi Fatıma Binti Esed Bin Haşim idi. Hz. Ali (ra), Hz. Resulüllah’a peygamberliğin gelişinden 10 yıl önce doğmuştu. Kendisi orta boylu, gözleri siyah, bedeni iri ve omuzları genişti. Hz. Ali’nin, Talip, Akîl ve Cafer olmak üzere üç erkek kardeşi; Ümmü Hani ve Ümmü Cümane isminde iki kız kardeşi vardı. Onlardan Talip ve Ümmü Cümane haricinde diğerleri İslam’ı kabul ettiler. Hz. Ali’nin künyesi Ebu’l Hasan, Ebu Sıbteyn ve Ebu Türab idi.
Bir defa Peygamber Efendimiz Hz. Fatıma’nın evine teşrif etti, Hz. Ali o sırada evde yoktu. Onun camide uyuduğunu öğrendi. Peygamber Efendimiz (sav) camiye gittiğinde Hz. Ali orada uzanmıştı ve örtüsü açılmıştı, bu yüzden de Hz. Ali’nin vücuduna biraz toprak bulaşmıştı. Hz. Resulüllah (sav) toprağı üfledi ve, kalk ey ebu turab (yani toprağın babası), dedi. İşte böylece Hz. Ali bu künye ile anılmaya başladı.
Hz. Ebu Talip, çok saygın ama fakir ve aile efradı geniş birisiydi. Nitekim Hz. Resulüllah (sav) durumu iyi olan amcası Hz. Abbas ile birlikte Hz. Ebu Talib’in aile üyelerinin yükünü azaltmak konusunu konuştu. Peygamber Efendimiz ve Hz. Abbas, Hz. Ebu Talib’in yanına gittiklerinde o, Akil’i benim yanımda bırakın, onun dışında nasıl isterseniz öyle yapın, dedi. Nitekim Hz. Resulüllah (sav) Ali’nin ve Hz. Abbas da Cafer’in büyütülmesini üstlendi. O zaman Hz. Ali, altı-yedi yaşlarındaydı.
Bir rivayete göre Hz. Ali, Hz. Hatice’nin İslamiyet’i kabul etmesinin ertesi günü, Peygamber Efendimizi ve Hz. Hatice’yi namaz kılarken gördü ve şaşkınlığını belirterek, bu nedir, diye sordu. Hz. Resulüllah (sav) şöyle buyurdu: Allah’ın seçtiği dindir, ben sana lat ve uzzayı inkar etmeni ve Allah’a ibadeti telkin ediyorum. Hz. Ali o geceyi geçirdi ve ertesi gün İslam’ı kabul etti. O zaman kendisi on üç yaşındaydı.
Erkekler arasından ilk İslam’a giren kimdi? Bununla ilgili Hz. Mirza Beşir Ahmed şöyle der: Hz. Ali ve Hz. Zeyd Bin Harise, Peygamber Efendimizin evinin çocukları gibiydi. Bu ikisinin sözlü olarak ikrar etmesi gerekmiyordu. Velhasıl Hz. Ebubekir öncelikli ve eski iman eden olarak kabul edilmiştir.
Hz. Muslih Mevud (ra), Hz. Hatice’nin hiç beklemeden, duraklamadan ve ertelemeden derhal Peygamber Efendimizin iddiasını kabul etmesi ile ilgili şöyle der: Hz. Musa’nın Allah-u Teala’dan istemesi üzerine kendisine bir yardımcı nasip olmuştu. Fakat Hz. Muhammed Mustafa’nın (sav) şanını görün ki kendisi istemeden yardımcı nasip oldu. Peygamber Efendimizin evinde Allah’ın vahyi hakkında konuşulduğunda, Hz. Resulüllah’ın evinde kalan köle Zeyd Bin Harise öne çıkıp iman etti. On-on bir yaşındaki Ali, kapının yanında durup Peygamber Efendimiz ile Hz. Hatice arasındaki konuşmayı dinliyordu. Utanarak ilerledi ve arzetti: Benim amcamın hanımının ve Zeyd’in iman ettiğine ben de iman ediyorum.
Hz. Ali (ra), Hz. Resulüllah (sav) ile birlikte, babası ve diğer bütün milletten gizlenerek Mekke’nin kuytularında namaz kılardı. Bir gün Ebu Talip, ikisini namaz kılarken görüp Hz. Resulüllah’a (sav) bu yeni din hakkında sorular sordu. Peygamber Efendimiz, bu, Din-i İbrahim’dir, dedi ve özet bir şekilde İslam’a davet etti. Hz. Ebu Talip şöyle cevap verdi: Ben, atalarımın dinini bırakma gücüne sahip değilim, ancak Allah’a yemin olsun ki ben hayatta olduğum müddetçe size hoşlanmadığınız bir şey ulaşmayacak.
Allah’ın emrine uygun olarak Hz. Resulüllah (sav) kendi akrabalarını uyarmak için bir davet düzenlemişti. Bu davete kırk kişi çağrılmıştı. Yemekten sonra, Peygamber Efendimiz konuşma yapmak istediğinde bedbaht Ebu Lehep, herkesin dağılmasına sebep olan bazı sözler söyledi. Bunun üzerine tekrar davet düzenlendi. Bu defa Hz. Resulüllah (sav) İslam’ın mesajını verdikten sonra, “söyleyin, bu işte bana kim yardımcı olacak,” buyurdu. Bu soru üzerine hepsi sustular. Fakat daha on üç yaşında zayıf bir çocuk kalktı ve Peygamber Efendimizin yardımcısı olacağına dair azimli iradesini ortaya koydu. İşte bu Hz. Ali idi, onun sesini duyunca Peygamber Efendimiz (sav), eğer aklınız varsa bu çocuğun sözünü dinleyin ve ona inanın, dedi. Bunu duyunca ibret alacakları yerde hepsi gülüştüler. Ebu Lehep, büyük abisi Ebu Talib’e şöyle dedi: Muhammed (sav) sana, senin oğluna uymanı emrediyor.
Huzur-i Enver, Hz. Muslih Mevud’dan alıntı yapıp bu olayın detaylarını anlatarak şöyle dedi: Bu olayı, çocukların dikkatle dinlemeleri lazım. Hz. Muslih Mevud (ra) şöyle der: Peygamber Efendimiz anladı ki Allah indinde bu on bir yaşındaki çocuk yetişkin delikanlıdır ve geriye kalan yaşlıların hepsi çocuktur, onlarda güç yoktur. Hz. Ali (ra) sonuna kadar Peygamber Efendimiz (sav) ile birlikte oldu, sonra onun halifesi oldu ve Allah-u Teala onun neslini de muttaki kıldı ve on iki nesil boyunca onlar arasında on iki imam doğdu.
Peygamber Efendimizin hicreti sırasında Hz. Ali’nin yaptığı fedakarlıktan bahsederek Huzur-i Enver şöyle dedi: Mekkeliler aralarında danışıp Hz. Resulüllah’ın (sav) evine saldırmaya ve kendisini ya tutsak etmek yahut öldürmek için plan yaptıklarında, Allah-u Teala düşmanların bu niyetini vahiy ile haber verdi. Allah-u Teala, Peygamber Efendimizin Medine’ye hicret etmesine izin verince Peygamber Efendimiz hicret hazırlığı yapmaya başladı ve Hz. Ali’ye, kendisinin yatağında yatmasını söyledi. Hz. Ali, Peygamber Efendimizin, kırmızı Hazremî örtüsünü örtünüp geceyi geçirdi. Müşrikler sabah vakti eve girdiler ve yatakta Hz. Ali’yi bulunca Hz. Resulüllah’ı (sav) sordular. Hz. Ali, bilgisi olmadığını belirterek dedi ki, siz ona Mekke’den çıkmasını söylediniz, o da gitti. Hz. Ali, Mekkelilerin emanetlerini geri verip üç gün sonra hicret ederek Peygamber Efendimizin yanına ulaştı.
Hz. Muslih Mevud (ra), Hz. Ali’nin bu muazzam fedakarlığından bahsederek şöyle der: Allah-u Teala biliyordu ki bu fedakarlığın karşılığında sadece Hz. Ali saygınlık bulmayacak, aksine Hz. Ali’nin nesli bile saygınlık elde edecekti. Nitekim Allah-u Teala Hz. Ali’ye önce, Hz. Resulüllah’ın damadı olma şerefini bahşetti. İkinci olarak Hz. Resulüllah’ın kalbinde onun için o kadar sevgi yarattı ki Hz. Resulüllah (sav) sık sık kendisini övdü.
Huzur-i Enver, bir olayı farklı açılardan beyan etmenin hikmetini anlatarak şöyle dedi: Böylece o olayın detayları ve izahatına dair birçok yeni bilgi edinilir. Bahse konu sahabenin şahsiyetinin yeni yönleri göz önüne gelir. Hz. Ali ile ilgili anlatılacaklar devam ediyor, kalanını inşallah gelecek sefer sunacağım.
Hutbenin ikinci kısmında Huzur-i Enver, dört merhumdan hayırla bahsetti ve onların gaip cenaze namazını kıldıracağını bildirdi.
İlk bahsedilen cenaze, Pakistan’dan muhterem doktor Tahir Mahmud bey idi. O, 20 kasımda Cuma namazını eda ettikten sonra, on altı yaşında bir genç tarafından ateş açılarak şehit edildi. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Şehit merhum 31 yaşındaydı. Huzur-i Enver şöyle dedi: Bu, düşmanlığın yeni bir şeklidir. Mahkemede cezada hafifletme yahut af için, o daha reşit değildir diyebilmek için, küçük yaştaki gençleri kışkırtıp saldırtıyorlar. Bu saldırıda şehit merhumun babası ve Zaim Hüdam-ül Ahmediye de yaralandı. Şehidin babası ağır yaralıdır ve hala hastanede tedavi altındadır. Şehit merhum, tebliğe düşkün, hilafeti son derece seven, Cemaat görevlilerine ve merkezî misafirlere çok saygılı ve daha birçok iyi vasıflara sahip birisiydi. Arkasında, babası, annesi, bir erkek ve bir kızkardeş kalmıştır.
İkinci cenaze Sierra Leone’den muhterem Cemaleddin Mahmud beydir. O, 3 kasımda kalp krizi sonucu vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Merhum, 16 yıldan beri ulusal genel sekreter olarak hizmet ediyordu. İhlaslı bir din hizmetkarı idi. Teheccüd namazına düşkün, namazlara bağlı, itaat duygusu ve Hilafete aşk ile bağlılık vasıflarıyla beraber merhumun bir iyi vasfı da şuydu ki bütün dünya Ahmedilerini aşırı milliyetçilikten kurtarıp bir aile yapmanın fiili mazharı idi.
Üçüncü cenaze saygıdeğer Emetü’s Selam hanımdır. O, 19 ekimde vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Merhume, ibadete ve Kuran tilavetine çok düşkün, misafirperver ve fakirleri gözeten bir kişiliğe sahip idi.
Dördüncü cenaze muhterem Mansure Büşra hanımdır. O, 6 kasımda, 97 yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Merhume, ibadete düşkün, muttaki ve Ahmediye Hilafetine vefa ile bağlı, sessiz tabiatlı ve sade mizaçlı birisi idi.
Huzur-i Enver, bütün merhumların mağfireti ve derecelerinin yükselmesi için dua etti.
٭…٭…٭