Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 3 Şubat 2023’de İslamabad Mübarek camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı.
Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresini okuduktan sonra şöyle buyurdu: Hz. Mesih-i Mev’ud (as) Kur’an-ı Kerim’in feyizlerini anlatarak şöyle buyurdu: Onun feyiz ve bereketlerinin kapısı her zaman açıktır ve Hz. Resulüllah’ın (sav) zamanında olduğu gibi her devirde görünür ve parlak bir haldedir.
Yine kendisi şöyle der: Müslümanlarının çoğunun Kur’an-ı Kerim’i bıraktıkları da doğrudur; Ancak yine de Kur’an-ı Kerim’in nurları ve bereketleri ve etkileri daima canlı ve taptazedir. Nitekim ben şimdi bunu ispatlamak için gönderildim. Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim’i korumak ve desteklemek için dönem dönem kullarını daima göndermektedir. Çünkü Allah söz vermiştir ki
ِنَّا نَحۡنُ نَزَّلۡنَا الذِّکۡرَ وَاِنَّا لَہٗ لَحٰفِظُوۡ
Şüphesiz bu zikri, yani Kur’an-ı Kerim’i Biz indirdik ve onun muhafızı da ancak Biziz.
İşte bu devirde Allah-u Teala, hz. Resulüllah’ın (sav) sadık hizmetkarını Kur’an-ı Kerim’i yaymak ve korumak için gönderdi. O, halktan gizli olan irfan incilerini öğretti. O, Kur’an-ı Kerim’in hakimiyetini dünyaya yerleştirmek için geldi. Ancak şanssızlıkla sözde ulemalar, hz. Mesih-i Mevud’un (as) çağrısının başından beri muhalefet etmeyi kendilerine şiar edinmişler ve akla uygun hiçbir sözü bile dinlemek istemiyorlar ve böylece normal halkı da yoldan saptırıyorlar. Pakistan’da zaman zaman bu sözde ulemalar ortaya çıkıyorlar ve ucuz şöhret arayan siyasetçiler ve yetkililer de onlarla birlik olarak Ahmediler muhtelif bahanelerle düşmanlığın hedefi haline getiriliyor. Geçen bir süreden beri Ahmedilere, Kur’an-ı Kerim’i tahrif ve hakaret gibi uyduruk davalar açılmaya çalışılıyor. Allah-u Teala onların şerrinden korusun ve zulmederek yakaladıkları Ahmedilerin kurtulmasına imkan yaratsın.
Bu devirde Kur’an-ı Kerim’in irfanına ancak hz. Mesih-i Mevud (as) vasıtasıyla ulaşılabilir ve yalnız Müslüman Ahmediye Cemaati dünyada bu vazifeyi yerine getirmektedir. Hz. Mesih-i Mev’ud’un (as) yazıları ve eserleri vasıtasıyla Kur’an-ı Kerim’in makam ve mertebesi hakkında sunduğu irfan dolu bilgileri bugün size sunacağım.
O, Kur’an-ı Kerim’in kamil ve mükemmel öğretisi ile ilgili bir yerde şöyle der: Benim inancım şudur ki Kur’an-ı Kerim kendi öğretisi ile kamil ve eksiksizdir ve hiçbir doğruluğu dışarda bırakmamıştır. Bununla birlikte şuna da inanıyorum: Kuran’dan her dini konuyu çıkarmak, onları ispatlamak ve özetinin geçek ayrıntılarına Allah isteğine uygun bir şekilde vakıf olmak her müctehid ve hocanın yapabileceği şey değildir. Tersine bu iş özellikle ilahi vahiyden payı olanların yapabileceği iştir. İster nübüvvet olarak isterse velayet i uzmâ olarak onlara vahiyle destek verilmiş olsun.
Hidayetin ilk yolu Kur’an-ı Kerim’dir. Hz. Mesih-i Mev’ud (as) bununla ilgili şöyle der: Benim inancıma göre Allah-u Teala’nın sizin hidayetiniz için verdiği üç şey vardır; Birincisi Kur’an-ı Kerim’dir. Onun içinde Allah’ın tevhidi, azameti ve celalinden bahsedilmekte ve de onda Yahudilerle Hristiyanlar arasındaki anlaşmazlıklar hakkında karar verilmiştir… Kur’an’da Allah’tan başkasına ibadet etmek yasak edilmiştir… Nitekim siz uyanık olun, Allah’ın emri ve Kur’an’ın gösterdiği yola aykırı bir tek adım dahi atmayın. Ben size dosdoğru bir şekilde söylüyorum ki eğer birisi Kur’an-ı Kerim’in yedi yüz emrinden bir küçücük hükmünü bile bırakırsa o kurtuluşunun kapısını kendi eliyle kapatır… Allah-u Teala bana (ilhamen) şöyle hitap etti: اَلْخَیْرُ کُلُّہٗ فِیْ الْقُرْاٰن yani, her türlü hayır ve iyilik Kur’an’dadır. Doğrusu da budur işte.
Yine şöyle der: Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim gibi bir kitap vererek size çok büyük ihsanda bulundu… Nitekim size verilen bu nimetin değerini bilin, bu çok büyük bir nimet, çok büyük bir servettir. Eğer Kur’an gelmeseydi bütün dünya pis bir mudğa (et parçası şeklindeki embriyo) gibiydi. Kur’an-ı Kerim öyle bir kitaptır ki onun karşısında bütün hidayetler bir hiçtir.
Kur’an-ı Kerim’in “Hatemü’l Kütüp” olmasıyla ilgili kendisi şöyle der: Hz. Resulüllah (sav) “Hateme’n Nebiyyin”dir ve Kur’an-ı Kerim “Hatemü’l Kütüp”tür. Artık başka bir kelime-yi tevhit ya da başka bir namaz olamaz. Hz. Resulüllah (sav) her ne buyurduysa yahut her neyi yaparak gösterdiyse onları bırakarak necata kavuşulamaz. Kim bunları bırakırsa o cehenneme gidecek. İşte bizim dinimiz ve inancımız budur. Ancak bununla birlikte şunu da aklınızdan çıkarmayın ki bu ümmet için “muhatabat ve mukalemat” (Allah’ın vahiy ve ilhamı) kapısı açıktır ve bu kapı Kur’an-ı Kerim’in doğruluğu ve hz. Resulüllah’ın (sav) doğruluğu her vakit taptaze şahitlikler sunar.
Yine şöyle der: İslam’ın maksatlarından biri de şudur: İnsan sadece diliyle “vahid la şerik” (Allah tekdir ve ortağı yoktur) demekle kalmasın bilakis bunu anlasın ve cennet ve cehennem hakkındaki imanı hayali bir iman olmasın, aksine gerçekten daha bu hayatında iken o cennetlik durumlardan haberdar olsun ve de vahşi ve ilkel insanların müptela olduğu günahlardan kurtulsun. Bu yüce maksat İslam’ın amacı idi ve halen öyledir. Bu öyle pak ve tertemiz bir amaçtır ki başka hiçbir kavim bunun bir benzerini kendi dininden çıkarıp sunamaz.
Huzur-i Enver şöyle dedi: Bugün Hz. Mesih-i Mev’ud’a (as) inananların bu seviyeyi elde etmeleri gerekir. Dünyaya anlatmak lazım, bize küfür fetvası yapıştıranlara göstermemiz lazım ki Ahmediler sadece eski kıssaları beyan etmez; Aksine bugün de diri Kitap (Kur’an’a) ve diri Resul’e (sav) inananlar üzerine Allah’ın lütuflarının indiğine kesin inancı vardır. Ahmediler, Allah-u Teala’nın bugün de konuştuğuna kesin inanırlar.
Yine Hz. Mesih-i Mev’ud (as) şöyle der: Allah-u Teala bize öyle bir peygamber (sav) verdi ki o, “Hatemü’l Müminin”, “Hatemü’l Arifin” “Hatemü’n Nebiyyin”dir. Aynı şekilde onun üzerine inen Kitap da “Camiu’l Kütüp” ve “Hatemü’l Kütüp”dür.
Kur’an-ı Kerim’e iman etmek ne kadar da gereklidir. Bu konuyla ilgili Hz. Mesih-i Mev’ud (as) şöyle der: Kur’an-ı Kerim ve hz. Resulüllah’a (sav) itaatten azıcık bile sağa sola sapmayı ben imansızlık sayarım. Benim itikadım şudur ki kim onu zerre kadar bırakırsa o cehennemliktir.
Kur’an-ı Kerim ve doğa kanunlarının uyumundan bahsederek Hz. Mesih-i Mev’ud (as) şöyle der: İnsanlık ağacının her dalını yetiştiren pak ve kamil öğreti Kur’an-ı Kerim’in öğretisidir. Kur’an-ı Kerim sadece bir yöne önem vermez; Aksine bazen affı ve göz yummayı öğretir; Fakat şu şart ile ki affetmek duruma uygun olmalıdır. Kur’an-ı Kerim bazen de duruma ve vakite uygun olarak suçlunun cezalandırılmasını emreder. Sözün özü Kur’an-ı Kerim, daima gözlerimizin önünde olan Allah-u Teala’nın tabii kanunlarının bir tasviridir. Aklın gerektirdiği şudur ki Allah’ın sözü ve Allah’ın fiili birbirine uyumlu olmalıdır. Yani, Allah’ın fiili dünyada ne şekilde görülüyorsa Allah’ın doğru kitabındaki öğretinin de ona uygun olması şarttır.
Yine kendisi şöyle der: Doğru din, bu devirde de Allah’ın dinlediğini ve konuştuğunu ispatlayan dindir. Nitekim doğru bir dinde Allah-u Teala kendi mükâleme ve muhatebesi (kuluyla konuşması ve muhatap olması) ile kendi varlığını kendisi haber verir. Allah’ı tanımak çok zor bir iştir; Allah hakkında bilgi vermek dünyevi bilginlerin ve filozofların işi değildir. Çünkü yeryüzüne ve gökyüzüne bakarak sadece şu ispatlanabilir: Bu güçlü ve mükemmel nizamın mutlaka bir yaratıcısı olmalı. Fakat bundan şu ispatlanmıyor ki o yaratıcı gerçekten vardır; “Olması lazım” ile “var” arasındaki fark gayet açıktır. Sözün özü, O’nun varlığının kesin olarak bilgisini veren ancak Kur’an-ı Kerim’dir.
Hz. Mesih-i Mev’ud (as) şöyle der: Her kavmin ve her dinin ileri gelenlerini, karşımıza çıkıp kendi doğruluklarının delilini göstermeye davet ettik. Ancak kendi dininin doğruluğunun bir örneğini fiilen gösterebilecek kimse yoktur. Biz, Allah-u Teala’nın kelamı Kur’an-ı Kerim’in kamil mucizelerine inanırız ve bizim kesin inancımız ve iddiamızdır ki başka herhangi bir kitap onun karşısında duramaz.
Huzur-i Enver, Hz. Mesih-i Mev’ud’un (as) anlattıklarının ışığında Kur’an-ı Kerim’in öğretisinin Tevrat ve İncil’e kıyasla kamil ve mantıklı olduğunu ispat ettikten sonra şöyle dedi: Cesaret ve deliller ile bütün dinlere karşı Kur’an-ı Kerim’in üstünlüğünü ispatlama görevini Hz. Mesih-i Mev’ud (as) öyle bir devirde yaptı ki o zaman o ülkede İngilizlerin iktidarı vardı. Kilisenin (Hristiyanlığın) güçlü olduğu dönemdi. Buna rağmen Hz. Mesih-i Mev’ud (as) Kur’an-ı Kerim’in üstünlüğü konusunda açık açık meydan okudu ve hiçbir korkuyu yanına yaklaştırmadı. Çünkü o, Allah-u Teala’nın bu dönemde hz. Resulüllah’ın (sav) kölesi olarak gönderdiği zat idi. Biz onun nasihatlerinde ve eserlerinde bunu görüyoruz ve de Ahmediye Cemaatini ilerleten işte bu öğretidir. Ahmediye Cemaatine iftira atanlar ise diyorlar ki Ahmediler Kur’an-ı Kerim’i tahrif ediyorlar ve saygısızlık yapıyorlar, bu nasıl mümkün olabilir.
Kur’an-ı Kerim’in önemi ve gerekliliği ile ilgili Hz. Mesih-i Mev’ud (as) şöyle der: Kur’an-ı Kerim’in hedeflediği bütün dünyanın ıslahıdır ve onun muhatabı herhangi belli bir kavim değildir. Aksine o, açıkça bütün dünya için indirildiğini bildirmektedir ve herkesin ıslahı onun amacıdır.
Hutbenin sonunda Huzur-i Enver şöyle dedi: Kur’an-ı Kerim’in faziletleri, makamı, mertebesi ve üstünlüğü ile ilgili çok iktibas var, inşallah gelecek sefer beyan edeceğim.
Kaynak: https://www.alfazl.com/2023/02/03/63561/
٭…٭…٭