Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 3 Mart 2023’de İslamabad Mübarek camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı.
Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresini okuduktan sonra şöyle buyurdu: Hz. Mesih-i Mevud’un (as) bize öğrettiği Kur’an-ı Kerim’in irfanları yahut onun kitapları ve vaazları vasıtasıyla açıkladığı Kur’an’ın irfanını anlama ve ona göre amel etme yolları hakkında ben geçen hutbelerde biraz bahsetmiştim. Kur’an-ı Kerim’in bize verdiği irfan hazineleri aslında kulu Allah ile birleştirir. Bunun dışında Allah’ı bulmanın başka bir yolu yoktur. Hz. Mesih-i Mev’ud (as) bir şiirinde şöyle der:
Kur’an Allah’ı gösterendir, Allah’ın kelamıdır
O olmadan irfan bağı eksiktir.
İşte bu önemli noktayı bizim daima göz önünde tutmamız gerekir. Eğer biz Allah’a yakın olmak ve O’nun rızasını istiyorsak; eğer biz dünyamızı ve ahiretimizi güzelleştirmek istiyorsak o zaman bizim bunları unutmamamız lazım. Şunu da gözden kaçırmamak gerekir ki Kur’an-ı Kerim’in irfanından faydalanabilmek için de Allah’ın gönderdiği yol göstericiye ihtiyaç vardır ve o, bu çağda hz. Resulüllah’ın sadık bir hizmetkarı olan hz. Mesih-i Mevud’dur. Kendisi, Kur’an-ı Kerim’in çeşitli yönlerine derinlemesine ışık tuttu ve onun güzelliklerini anlattı. Bu konuyla ilgili geçen iki hutbede ben biraz anlatmıştım. Bu hala devam ediyor ve bununla ilgili daha birçok şey beyan edeceğim. Bugün bu konuya devam ederek hz. Mesih-i Mevud’un vaazlarının ışığında Kur’an-ı Kerim’in hususiyetlerinden, makamından ve öneminden bahsedeceğim.
Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğunu açıklarken, Lala Bhim Sin adına yazdığı mektupta hz. Mesih-i Mev’ud (as) şöyle buyurur: Daha birkaç günlük bir olaydır, Lekram isimli Ariyalardan bir Brahman Kadiyan’a benim yanıma geldi ve Vedalar Allah’ın kelamıdır dedi. Hz. Mesih-i Mev’ud (as) şöyle buyurur: Ben, Kur’an-ı Kerim’i Allah’ın kelamı olarak biliyorum. Çünkü onda ne şirk öğretisi var ne de yakışıksız ve çirkin bir kelam var. Ona uymakla diri Allah’ın çehresi görünür ve mucizeler ortaya çıkar.
Kur’an-ı Kerim’in, Allah’ın çehresini göstermekte nasıl rol oynadığını sahabelerin hayatında görebiliriz.
Sahabelerin hayatında Kur’an öğretilerinin etkisini beyan ederek hz. Mesih-i Mev’ud (as) şöyle buyurur: İslam’ın başlangıcı olan Hz. Resulüllah’ın zamanına geniş bir şekilde göz atarak, hz. Resulüllah’ın (sav) öğretisinin iman edenleri düşük seviyelerden yüce seviyelere nasıl ulaştırdığı ispatlanır.
Kur’an-ı Kerim’e uymakla insan Allah’ın sıfatlarının mazharı olur. Bu konuyla ilgili Hz. Mesih-i Mev’ud (as) şöyle buyurur: Bir kimse Kur’an-ı Kerim’e tabi olarak muhabbet ve samimiyeti son seviyeye kadar vardırırsa o, zıllî olarak Allah’ın sıfatlarının mazharı olur. Bütün bunlar Allah’ın kelamı Kur’an-ı Kerim’de gördüğümüz o büyük gücün neticesidir. Şöyle buyurdu: Ben, Kur’an-ı Kerim’de son derece büyük bir güç olduğunu buldum; Ben, hz. Resulüllah’a (sav) itaat etmekte hayret verici bir hususiyet gördüm; Bu şudur ki ona gerçek itaat, velayet makamına kadar ulaştırır.
Kur’an-ı Kerim’in güzelliklerini beyan ederek Hz. Mesih-i Mev’ud (as) şöyle buyurur: Kur’an-ı Kerim’in 4 mucizevi güzelliği var. Onun ilk güzelliği fesahat ve belagatidir ki insanların fesahat ve belagatinden kesinlikle ayrıcalıklıdır. İkinci mucizevi güzelliği şudur: Kur’an-ı Kerim ne kadar kıssa anlatmışsa aslında onlar gaybi haberlerdir. Üçüncü mucizevi güzelliği şudur: Kur’an-ı Kerim’in öğretisi insanın fıtratını kemale ulaştırmak için bütün gerekli şeyleri kendi içinde barındırır. Dördüncü mucizevi güzelliği şudur: O, kamil manada tabi olanı, Allah’a o kadar yaklaştırır ki o, mükâleme-yi İlahiye (vahiy ve ilham) şerefine erişir ve apaçık mucizeler görülür. Ayrıca şöyle dedi: Kur’an-ı Kerim öyle bir kitaptır ki ona uymak neticesinde dualar kabul olur.
Kur’an-ı Kerim’in mucizevi etkilerinden birisi de şudur: Ona kamil manada uyanlar “makbul” derecesi elde ederler; onların duaları kabul olur ve Allah-u Teala kendi tatlı kelamı ve şevketi vasıtasıyla bunu haber de verir. Ayrıca özellikle düşmanları karşısında onlara yardım eder.
Kur’an-ı Kerim’in etkileri ile ilgili Hz. Mesih-i Mev’ud (as) şöyle buyurur: Allah’ın azameti ve heybeti hakkında öyle kesin bir inanç olmalı ki gaflet perdeleri parça parça olsun ve bedene bir titreme gelsin ve de ölümü çok yakın göstersin. Öyle bir korku kalbine yerleştirsin ki onunla nefsi emmarenin bütün işleri bozulsun ve insan gaybi bir el ile Allah’a doğru çekilsin. Onun kalbide, pervasız suçluları cezasız bırakmayan Allah gerçekten mevcuttur inancıyla dolsun. Ben herkese ilan ediyorum ki bu ihtiyaçları karşılayan kitap ancak Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an’a uyan insana Allah bizzat kendini gösterir ve ona manevi alemi gezdirir ve “enel mevcud” (ben varım) seslenişiyle kendi varlığından haberdar eder.
“Kur’an-ı Kerim şirkten kurtulma vesilesidir” konusunu beyan ederek Hz. Mesih-i Mev’ud (as) şöyle buyurur: Kur’an-ı Kerim’in Arabistan’a, Fars’a, Mısır’a, Şam’a, Hindistan’a, Çin’e, Afganistan’a, Keşmir’e vesaire ülkelere tevhid tohumunu ekmesi ve çoğu yerlerden şirk ve mahlukata tapma tohumunu kökünden kazıması öyle bir başarıdır ki bunun örneği hiçbir devirde bulunmaz.
Kur’an-ı Kerim’in öğretisi yüce dereceli bir öğretidir. Bu konuda kendisi şöyle buyurur: O kitap, sapıklığın son haddine vardığı bir dönemde nazil olduğu için yüce seviyeli bir öğretiye ihtiyaç vardı. O kitap, kalplerinde bozuk inançlar yerleşmiş olan ve kötü amelleri adet hükmüne dönmüş insanların ıslahı için geldi.
Kur’an-ı Kerim’in cihan şümul bir kitap olması hakkında Hz. Mesih-i Mev’ud (as) şöyle buyurdu: İnsanoğlu dünyanın abad olmasında ilerleme kat edince ve birbiriyle görüşme için yollar açılınca ve bir ülkenin insanlarının diğer ülkenin insanlarıyla birleşme imkanları oluşunca ve de yeryüzünün filan filan kısımlarında insanların yaşamakta olduğu öğrenilince Allah-u Teala irade buyurdu ki onlar tekrar tek bir kavim haline getirilsin ve ayrılıktan sonra onlar tekrar cem edilsin. İşte o zaman Allah-u Teala insanlar için bir kitap yolladı.
Huzur-i Enver şöyle buyurdu: Kur’an-ı Kerim’in asla zevale uğramayan öğretisini bugünkü sözde ulemalar öyle bir şekilde sundular ki muhaliflere itiraz etme fırsatı doğdu. Bugün biz Ahmedilerin sorumluluğudur ki kendi içimizde takva yaratarak bu öğretinin güzelliklerini kendi sözümüz ve amelimizle ispat edelim. Bütün hastalıkların ilacının ancak Kur’an-ı Kerim olduğunu dünyaya anlatalım. Allah-u Teala bizi, takva üzerinde yürüyerek ona göre amel etmeye muvaffak kılsın. Amin.
Hutbenin sonunda Huzur-i Enver, Bangladeş, Pakistan, Burkina Faso ve Cezayir’deki Ahmedilerle ilgili duaya çağırdı.