Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 31 Mart 2023’te İslamabad Mübarek camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı.
Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresinden sonra şöyle dedi: Bugünlerde ramazan ayını geçiriyoruz. Bu öyle bir ay ki bu ayda manevi bir ortam oluşur. Oruçla birlikte ibadetlere de daha fazla ilgi oluşur. Kur’an-ı Kerim okuma ve dinlemeye ilgi artar.
Orucun gerçek feyzine varmak istiyorsanız Kur’an-ı Kerim okumaya daha fazla ilgi göstermek gerekir. Ramazan’ın Kur’an-ı Kerim ile özel bir bağı vardır. Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur:
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ
Yani, ramazan ayı, Kur’an-ı Kerim’in indirildiği aydır, o Kur’an bütün insanoğlu için hidayet olarak gönderildi.
24 Ramazan’da hz. Resulüllah’a (sav) ilk vahiy nazil oldu. Her ramazanda Cebrail (as) o zamana kadar nazil olmuş olan Kur’an-ı Kerim’i Peygamber Efendimiz ile birlikte okurdu ve son ramazanda iki defa tamamını hatmettiler.
Bizim de bu ayda Kur’an-ı Kerim okumaya, tefsir okumaya ve dinlemeye özel ilgi göstermemiz gerekir. MTA televizyonumuzda da Kur’an-ı Kerim sohbetleri yayınlanıyor, onları da dinlemek gerekir. Kur’an-ı Kerim ile birlikte onun tercümesini ve tefsirini de okuyacağız ki işte o zaman onun içinde beyan edilen hükümleri ve onların önemini de anlayabiliriz ve onları hayatımızın bir parçası haline getirebiliriz, hayatımızı Kur’an-ı Kerim’in talimatlarına uygun hale getirebiliriz ve böylece de Allah’ın lütuflarını cezbeden kimseler olabiliriz. Nitekim eğer biz Ramazan’ın gerçek feyzini elde etmek istiyorsak o halde Kur’an-ı Kerim tilavetine ve onu dikkatle incelemeye özel ilgi göstermek gerekir. Hz. Mesih-i Mevud’un (as) yazılarını sık sık okumak gerekir. Ta ki bizler Kur’an-ı Kerim’in öğretisini doğru bir şekilde idrak edebilelim.
Hz. Mesih-i Mev’ud (as) şöyle buyurur: Allah-u Teala’nın hikmeti ve hükümleri iki türlü olur. Bazıları kalıcı ve daimî olur, bazıları ise anlık, yani zamanın ihtiyacı sebebiyle iner. Gerçi kendi yerinde onlarda da bir kalıcılık olur. Mesela yolculuk sırasında namaz ve oruçla ilgili başka emirler vardır ve mukim durumunda iken başka emirler vardır. Yolculukta namazı cem etme veya kısaltma izni vardır, halbuki normal durumlarda tam olarak kılınması gerekir. Kendisi şöyle der: Tevrat ve İncil’in hükümleri geçici ihtiyaçlara uygun idi. Hz. Resulüllah’ın (sav) getirdiği şeriat ve Kitap ise kalıcı ve ebedi idi. Onda beyan edilen her şey eksiksiz ve mükemmeldir. Kur’an-ı Kerim daimî kanundur. Tevrat ve İncil ise, Kur’an-ı Kerim gelmeseydi bile yine de mensuh olacaktı (hükmü kaldırılacaktı.) Çünkü onlar daimî ve ebedi kanunlar değildi. Halbuki Kur’an-ı Kerim’in öğretisi mükemmeldir ve hükümleri ve hidayeti her dönem içindir.
Hz. Mesih-i Mev’ud (as) kendi gelişinin gayesi ve Kur’an-ı Kerim’in mükemmel şeriatı hakkında şöyle der:
Benim gönderilişimin gayesi ve maksadı sadece İslam’ı tazelemek ve desteklemektir.
Hz. Resulüllah (sav) ile şeriat ve şeriat getiren peygamberlik sona ermiştir. Artık hiçbir şeriat gelemez. Kur’an-ı Kerim Hatemü’l Kütüp (Kitapların en üstünü)dür. Artık onda bir tek noktanın bile artırılmasına veya eksiltilmesine imkan yoktur. Hz. Resulüllah’ın feyiz ve bereketlerinin; Kur’an-ı Kerim’in öğretisinin ve hidayetinin meyveleri sona ermeyecek. O her devir için taptaze mevcuttur ve işte o feyizlerin ve bereketlerin ispatı için Allah-u Teala beni ortaya çıkarttı.
Hz. Mesih-i Mev’ud (as) şöyle der: Hz. Resulüllah (sav) Allah-u Teala’dan ilim alarak herkese hitaben şöyle buyurdu:
قُلۡ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ إِنِّي رَسُولُ ٱللَّهِ إِلَيۡكُمۡ جَمِيعًا
(Araf Suresi, 159)
“Sen de ki ey insanlar! Kesinlikle ben hepinize gönderilmiş olan Allah’ın Resulüyüm.” Bu yüzden, daha önce dönem dönem yürürlüğe konmuş olan öğretileri ve semadan muhtelif peygamberler vasıtasıyla yeryüzüne ulaştırılmış olan doğrulukların hepsini Kur’an-ı Kerim’in kapsaması gerekiyordu. Kur’an-ı Kerim’in hedef kitlesi bütün insanlık idi, herhangi özel bir kavim veya ülke veya zaman değildi. Hz. Resulüllah’ın (sav) Allah’ın emriyle “Ben bütün dünyaya Allah’ın Resulüyüm” diye ilan etmesi Kur’an-ı Kerim bütün dünya için hidayet vesilesi olduğunun ispatıdır.
Hz. Mesih-i Mev’ud (as) şöyle buyurur: Kur’an-ı Kerim baştanbaşa hikmettir ve daimî şeriattır ve de bütün öğretilerin hazinesidir. Bundan dolayı Kur’an-ı Kerim’in ilk mucizesi yüce seviyeli öğretisi ve ikinci mucizesi de onun bildirdiği şanlı gaybi haberlerdir.
Hz. Resulüllah’ın (sav) Mekke’deki hayatı gaybi haberlerle doludur. Ayrıca 13 asır sonra kurulacak nizam ve onun belirti ve alametleri ile ilgili gaybi haberler ne kadar şanlı ve benzersizdir. Yani Vadedilen Mesih’in zamanıyla ilgili gaybi haberler ki hala bütün şanıyla gerçekleşmektedirler. Dünyanın hiçbir kitabı bu gaybi haberlerle yarışamaz.
Hz. Mesih-i Mev’ud (as) şöyle der: Kur’an-ı Kerim bilinçli olarak ısrar etmektedir ki akıl, anlayış, düşünme ve iman ile hareket edin.
Kur’an-ı Kerim’in diğer kitaplardan şu imtiyazı vardır: hiçbir kitap kendi öğretisini aklın, sağduyunun ve bağımsız eleştirinin önüne koymaya cesaret edememiştir.
Kur’an-ı Kerim korunmuş bir kitaptır. Allah-u Teala şöyle buyurur: Kesinlikle bu, şerefli bir Kur’an’dır. Onun varlığı kâğıt ile sınırlı değildir, bilakis o saklı bir kitaptadır ki ona “sahife-yi fıtrat” (fıtratın özü) denir. Onun öğretisi silinip gidecek hikayeler değildir; Aksine kim onu anlarsa ve ona göre amel ederse Allah-u Teala’nın lütuflarını elde edecektir. Ancak pak ve muttaki olan ondan faydalanabilir ve ancak onlara Kur’an’ın derinlikleri açıklanır. Bunun için de pak kimselerin sohbetinden feyizlenmek şarttır. Bu çağda bu pak ve muttaki zat, Hz. Mesih-i Mev’ud (as)’dır. O, Allah-u Teala’dan bilgi alarak neler beyan ettiyse bizim onlara bakmamız ve üzerinde dikkatle düşünmemiz gerekir.
Hz. Mesih-i Mev’ud (as) şöyle der: Kur’an-ı Kerim’in ismi zikir konuldu. Bunun sebebi şudur: O, insanın içindeki şeriatı hatırlatır. O iç şeriat, insanın içine çeşitli güçler şeklinde yerleştirilmiştir. Yumuşaklık, hakkından fedakarlık etmek, cesaret, zorlama, öfke, kanaat vesaire. Kısacası insanın içine konulmuş olan fıtratı Kur’an-ı Kerim hatırlattı. Allah-u Teala buyurdu ki, Kur’an üzerinde derinlemesine düşünün, iyice tefekkür edin, ona göre amel etmek size fıtratın yüce seviyesini gösterecek. Nitekim bizim Kur’an-ı Kerim’i bu bakışla okumamız ve anlamamız gerekir.
Bugünlerde özgürlük adı altında çocukların ve büyüklerin zihinleri zehirlenmektedir, biz ondan da sakınmalıyız. Eğer Cemaatimizin yayınları ve Kur’an-ı Kerim tefsirleri okunursa o zaman büyükler, çocukların sorularına cevap verebilirler.
Hz. Resulüllah (sav) bildirdiği bir gaybi haberde şöyle buyurmuştu: İnsanlar Kur’an okuyacaklar ancak Kur’an onların gırtlaklarından aşağı inmeyecek. Şimdi bu dönem gelmiştir. Aynen hadiste bildirildiği gibi görüyoruz ki birçok kâriler (Kur’an okuyucuları) vardır, birçok okuyanlar vardır fakat ona uygun amel eden yoktur. Keşke Müslümanlar akıl etseler de Allah-u Teala’nın gönderdiği zata dikkatlerini verseler, onun sözlerini dinleseler, kendi içlerine baksalar, zamanın ihtiyacını görseler, Müslümanların genel durumunu görseler. Keşke sadece zahiri fetvalara bakıp İslam’ın adını kötüye çıkarmaya çalışmasalar. Keşke Kur’an-ı Kerim’in hakikatini anlasalar. Her neyse, biz Ahmedilerin her zaman kendi durumumuzu muhasebe etmemiz gerekir ki acaba biz ne kadar Kur’an-ı Kerim’in öğretilerinin hakikatini anlıyoruz? Ve ayrıca ona göre amel etmeye çalışıyor muyuz, çalışmıyor muyuz? Bu konuda kendimizi hep sorgulamalıyız.
Bugünlerde sosyal medyadaki küçük küçük programlardan ya da kliplerden anlaşılıyor ki insanlar İslam’ın temel öğretilerinden ve tarihinden habersizdirler. Mollaların sözüne kanarak, sözde namus-u risalet, yahut Kuran, yahut Sahabeler adına Ahmediye Cemaati aleyhinde naralar atmak ve zarar vermeye çalışmaktan başka bir şey bilmiyorlar. Bangladeş’ten birisi bana şöyle yazdı: Bir yürüyüş oldu ve saldırı yapıldı, o zaman genç bir çocuk taş atıyordu. Bizim bir Ahmedi dedi ki, “Acaba bu yaptığın Kur’an’da yazıyor mu? Acaba bu, İslam’ın öğretisi midir? Bizler kelime-yi şehadet okuyan insanlarız.” Bunun üzerine o çocuk, hemen taşı yere bıraktı. Velhasıl, bu gibi kimseler mollaların kışkırtmasıyla hareket ediyorlar.
Allah-u Teala o şerli kimselerin şerrinden bizi muhafaza etsin ve bu ramazanda da daha sonra da Kur’an-ı Kerim’i anlamaya, öğrenmeye ve ona göre amel etmeye bizi muvaffak kılsın.
Huzur-i Enver cemaat üyelerinin ramazanda duaya daha da fazla yönelmesine dikkat çekerek şöyle buyurdu: Ramazan’da dualara da özellikle yoğunlaşın. Allah-u Teâlâ her yerde, her Ahmediyi her türlü şerden korusun. Allah’ın nazarında ıslahı mümkün olmayan şerlileri Allah ibret nişanı haline getirsin. Ki böylece diğer insanlar Allah’ın hükümlerine göre hareket eden kimseler olabilsinler. Dünya için de genel olarak dua edin, Allah-u Teala savaş musibetinden dünyayı korusun. Âmin
Huzur-i Enver hutbenin sonunda, Mürebbi Münevver Ahmed Hurşid; Pakistan’dan Mürebbi İkbal Ahmed Münir ve Kadiyan’dan Seyyide Nusret Cihan Begüm hanımın vefatlarından dolayı onların güzel vasıflarından ve cemaat hizmetlerinden bahsetti ve onların gaip cenaze namazlarını kıldıracağını söyledi.
٭…٭…٭