Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 4 Şubat 2022’de İslamabad (UK) Mübarek Camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresini okuduktan sonra şöyle buyurdu:
Bugünlerde hz. Ebubekir (ra)’den bahsediyorduk ve bazı gazveleri anlatmıştık. Abdurrahman bin Ğunam (ra) şöyle rivayet eder: Peygamber Efendimiz (sav) Beni Kureyza’ya doğru yola çıktığında hz. Ebubekir ve hz. Ömer Peygamber Efendimize şöyle arzettiler: Eğer halk sizi dünyevi bakımdan gösterişli elbiseler içinde görürlerse İslam’a girme arzuları artar. Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: Benim Rabbim benim için Ömer bin Hattab’ın misalinin melekler arasından Cebrail gibi olduğunu bildirdi. Allah her ümmeti Cebrail vasıtasıyla helak etti ve onun peygamberler arasındaki misali Nuh’un misali gibidir. O demişti ki;
رَبِّ لَا تَذَرۡ عَلَی الۡاَرۡضِ مِنَ الۡکٰفِرِیۡنَ دَیَّارًا
Yani, “Yarabbi! Kâfirlerden hiçbirini yeryüzünde barınmış (halde) bırakma.” (Nuh suresi, 27). Ebubekir’in misali de Mikail gibidir, yeryüzündeki insanlar için mağfiret talep ettiğinde onun misali hz. İbrahim (as) gibidir. O demişti ki;
فَمَنۡ تَبِعَنِیۡ فَاِنَّہٗ مِنِّیۡ ۚ وَمَنۡ عَصَانِیۡ فَاِنَّکَ غَفُوۡرٌ رَّحِیۡمٌ۔
Bana uyan kimse, şüphesiz bendendir. Ancak kim bana itaatsizlik ederse, şüphesiz (yalnız) Sen çok bağışlayan ve çok rahmet edensin.” (İbrahim suresi, 37)
Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: Eğer siz ikiniz herhangi bir konuda ittifak içinde olursanız ben sizin önerinize karşı çıkmayacağım, ancak istişarede sizin durumunuz farklı farklıdır, tıpkı Cebrail ve Mikail, Nuh ve İbrahim’in misalleri gibi.
Bir rivayete göre Beni Kureyza Gazvesinde, hz. Saad ve hz. Kaab bin Amr Mazani de okçulardan idiler ve çok ok atmışlardı. Gecenin bir bölümü geçince bunlar kendi yerlerine döndüler ve hz. Saad bin Ubade’nin gönderdiği hurmaları yiyerek idare ettiler. Hz. Resulüllah (sav), hz. Ebubekir ve hz. Ömer de hurma yiyorlardı. Peygamber Efendimiz (sav) hurma ne kadar güzel bir yemektir, diyordu.
Hudeybiye barış anlaşmasından geçmiş hutbelerde bahsedilmişti. Bir rüyaya istinaden hz. Resulüllah (sav) 1400 sahabe ile birlikte hicri 6 yılı Zilkade ayında umre niyetiyle yola çıktı. Sonra, Mekkeli kafirlerin onların Mekke’ye girmesine engel olmak için hazırlandıklarını öğrendi. Sahih-i Buhari’deki bir rivayette şöyle anlatılmıştır: Bu olay münasebetiyle hz. Resulüllah (sav) ile Kureyş arasında anlaşma şartları karara bağlanmıştı (fakat henüz imzalar atılmamıştı.) O sırada Suheyl bin Amr’ın oğlu hz. Ebu Cendel (ra) zincirli bir vaziyette geldi. Mekkelilerin elçisi olan Suheyl bin Amr, onun geri verilmesini talep edince Hz. Resulüllah (sav) onu Kureyş’e geri verdi. Hz. Ömer dayanamadı ve Peygamber Efendimiz ile aralarında şu konuşma geçti:
Hz. Ömer – Siz Allah’ın hak peygamberi değil misiniz?
Hz. Resulüllah (sav) – Elbette öyleyim.
Hz. Ömer – Biz hak üzerinde değil miyiz ve düşman batıl üzerinde değil mi?
Hz. Resulüllah (sav) – Tabii ki öyledir, kesinlikle (biz hak üzerindeyiz ve düşman batıl üzerindedir.)
Hz. Ömer – o halde bizi zillete düşüren bu şartlara niye katlanıyoruz?
Hz. Resulüllah (sav) – Ben Allah’ın Peygamberiyim ve Allah’ın ne istediğini biliyorum ve ona aykırı davranamam, benim yardımcım sadece O’dur.
Hz. Ömer – Beytullah’ı tavaf edeceğimizi siz söylememiş miydiniz?
Hz. Resulüllah (sav) – Acaba ben, mutlaka bu sene tavaf edeceğiz mi demiştim?
Hz. Ömer – Hayır, öyle demediniz.
Hz. Resulüllah (sav) – O halde bekle, inşallah mutlaka Mekke’ye girip Kabe’yi tavaf edeceksin.
Ancak hz. Ömer teselli olmadı ve hz. Ebubekir’in yanına gidip ona da benzer şeyler söyledi. Hz. Ebubekir de aynı cevap verdi fakat aynı zamanda şöyle dedi: Bak Ömer! Allah’ın Resulünün üzengisine koyduğun elini gevşetme, çünkü vallahi bu zat haktır. Hz. Ömer şöyle anlatır: Sonradan ben çok pişman oldum ve (sergilediğim) bu zayıflığın etkisini gidermek için bir tövbe renginde çok nafile ameller yaptım ki bu zafiyetin lekesi silinsin.
Siret Hatemü’n Nebiyyin’de şöyle yazılıdır: Hudeybiye anlaşmasının metni iki nüsha hazırlandı ve şahit olarak Müslümanlar tarafından imza atanlar hz. Ebubekir, hz. Ömer, hz. Osman, hz. Abdurrahman bin Avf, hz. Saad bin ebi Vakkas ve hz. Ebu Ubeyde bin El-Cerrah idi. Hz. Ebubekir her zaman derdi ki, İslam’da Hudeybiye anlaşmasından daha büyük fetih yoktur.
Hz. Ebubekir’in Beni Fezare tarafına yaptığı seriyye, Hicri 6 yılında oldu. Hz. Resulüllah (sav) hz. Ebubekir’i bu seriyyenin lideri olarak görevlendirmişti. Hz. Mirza Beşir Ahmed, bu seriyyeden bahsederek, o seriyyede müşriklerin birçok adamının ya öldürüldüğünü ya da esir edildiğini beyan eder. Esirler arasında yaşlı bir kadın da vardı, onun sayesinde Mekkelilerin elinde hapis olan bazı Müslümanlar özgürlüklerine kavuştular.
Hz. Resulüllah (sav) hicri 7 yılı Muharrem ayında Hayber’e doğru yola çıktı. Tarih ve siret kitaplarının çoğunda yazdığına göre hz. Ebubekir ve hz. Ömer sırayla ordunun komutanı yapıldı ama onların eliyle kale fethedilemedi. Bununla birlikte Lahor’dan yayınlanmış olan “Seyyidna Sıddik-i Ekber” adlı kitabın yazarı şöyle yazar: Kalenin biri hz. Ebubekir’in eliyle fethedildi, ikinci kale de hz. Ömer’in eliyle fethedildi ve üçüncü kale Kumus’u hz. Ali fethetti. Hayber Gazvesi fethinden sonra Peygamber Efendimiz (sav), diğer akrabalara ilaveten hz. Ebubekir’e de yüz vesk (yaklaşık yüz deve yükü) buğday ve hurma verdi.
Kureyş’in müttefiki olan Beni Bekir, Hudeybiye anlaşmasına aykırı davranarak Müslümanların müttefiki olan Beni Huzaa’ya saldırdı ve Kureyş de silahlar ve atlarla Beni Bekir’e yardım etti. Böylece Hudeybiye anlaşmasının şartlarına uymayınca o zaman Ebu Süfyan Medine’ye geldi ve Hudeybiye anlaşmasını yenilemek istedi. O, hz. Resulüllah’ın yanına gitti ama Efendimiz onun hiçbir sözüne cevap vermedi. Sonra o, hz. Ebubekir ve hz. Ömer’in yanına gitti ve onlardan hz. Resulüllah ile konuşmalarını istedi. Fakat her ikisinin de reddetmesi üzerine Ebu Süfyan başarısız olarak geri döndü.
Hicri 8 yılında Ramazan ayında Mekke Gazvesi oldu, buna “En büyük fetih gazvesi” de denir. Tarih-i Taberi’de şöyle beyan edilmiştir: hz. Resulüllah (sav), insanlara sefer hazırlığı yapmalarını emretti. Efendimiz (sav) kendi ev halkına da eşyalarını hazırlamalarını söyledi. Hz. Ebubekir, kızı hz. Aişe’nin evine gittiğinde Peygamber Efendimizin eşyaları hazırlanmıştı. Siret Halebiye’de şöyle yazılıdır: hz. Ebubekir bu konuda hz. Aişe’den bilgi almak istediğinde o zaman hz. Resulüllah da eve teşrif etti. Hz. Ebubekir’in sorması üzerine Efendimiz (sav), Kureyş ile karşılaşma niyetimiz var, buyurdu. Hz. Ebubekir, Kureyş ile aramızda Hudeybiye anlaşması devam etmiyor mu, diye sorduğunda Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: Evet, ama onlar hainlik yaptılar ve anlaşmayı bozdular, şimdilik bu konuyu gizli tut.
Hz. Muslih Mevud (ra) şöyle der: Hz. Resulüllah (sav)’in emri üzerine binlerce kişilik ordu hazırlandı ve Efendimiz savaşmak için çıktığında şöyle dedi: Ey benim Rabbim! Sana yalvarırım ki Sen Mekkelilerin kulaklarını sağırlaştır ve onların casuslarını kör et. Onlar bizi ne görebilsinler ne de bizimle ilgili bir şey kulaklarına gitsin. Medine’de yüzlerce münafık vardı ama binlerce kişilik ordu yola çıktı ve Mekke’ye hiçbir haber ulaşmadı. İşte bu Allah-u Teala’nın işiydi.
Tabakat İbni Saad’da şöyle yazılıdır: Müslümanların kafilesi yatsı vakti Mekke Medine yolunda Mekke’nin 25 kilometre uzağında Merru’z Zahran’a indi. Sahabeler Peygamber Efendimizin emriyle 10 bin yerde ateş yaktılar. Kureyş’e haber ulaştığında Ebu Süfyan bin Harb, Hekim bin Huzam ve Bedil bin Varaka’yı, bizim için Muhammed (sav)’den aman dile diyerek gönderdiler. Onlar orduyu gördüklerinde çok perişan oldular. Hz. Abbas (ra) Ebu Süfyan’ın sesini duyunca, Ebu Hanzele diye seslendi, (bu, Ebu Süfyan’ın künyesiydi.) Ebu Süfyan, lebbeyk (hazırım) dedi. Hz. Abbas ona sığınma verdi ve onu beraberindeki iki kişiyle birlikte hz. Resulüllah’ın huzuruna götürdü. Bunun üzerine onlar Müslüman oldular.
Huzur-i Enver, bu konunun devamı var inşallah gelecek sefer anlatacağım, dedi.
٭…