Hz. Halifetü’l Mesih 5 (Allah yardımcısı olsun) 4 Eylül 2020’de İslamabad (UK) Mübarek Camisinde Cuma Hutbesi verdi. Hutbe çeşitli dillerde tercüme ile birlikte MTA televizyonunda canlı olarak yayınlandı. Huzur-i Enver, kelime-yi şehadet ve Fatiha suresini okuduktan sonra, Âli İmran suresinin 173. Ayetini ve tercümesini sundu ve sonra şöyle buyurdu:
Sahabelerden bahsediyorduk ve Hz. Zübeyr ile ilgili bazı konular kalmıştı. Âli İmran suresinin 173. Ayeti ile ilgili olarak Hz. Aişe (ra) yeğeni Urve’ye şöyle dedi: Senin baban, yani Zübeyr (ra) ve Ebubekir (ra) bu ayette bahsedilen sahabelerdendir.
Bu sahabeler Uhud gazvesinde Peygamber Efendimizin yaralanması ve kafirlerin geri dönmesinden sonra, Peygamber Efendimizin emri üzerine yaralı olmalarına rağmen kafirlerin peşine düştüler.
Hz. Ali (ra) şöyle rivayet eder: Hz. Resulüllah (sav), Talha ve Zübeyr cennette benim komşum olacaklar, buyurdu. Aşere-yi mübeşşere’den olan Hz. Zübeyr (ra), Peygamber Efendimizin savaşta önünde, namazda arkasında duran ileri gelen sahabelerdendi. Hz. Muslih Mevud’un (ra) beyan ettiği on beş vahiy katibi arasında Hz. Zübeyr (ra) de vardır. Bir gazvede Hz. Resulüllah (sav) Hz. Zübeyr’e kaşıntı sebebiyle ipek elbise giymesine izin vermişti.
Hz. Muslih Mevud (ra) şöyle der: Medine’de yerlerin sınırları belirlendiğinde Hz. Resulüllah (sav) Hz. Zübeyr’e devlet arazisinden o kadar büyük bir pay vermişti ki Hz. Zübeyr’in atı son nefesine kadar koşabilirdi. Hz. Muslih Mevud’un (ra) tahminine göre bu, yaklaşık yirmi bin hektarlık bir arazidir.
Hz. Osman (ra) hilafet döneminde Epistaksis yüzünden çok hastalandığında halk, kendisinden sonra birini halife tayin etmesini rica ettiler. Hz. Zübeyr’in ismi öne çıktığında onunla ilgili olarak Hz. Osman (ra) yemin ederek şöyle buyurdu: Bildiğim kadarıyla Zübeyr bunlar arasında en iyisidir ve Hz. Resulüllah’ın (sav) da en çok sevdiği kişi idi.
Bir defasında tarla sulama suyu ile ilgili olarak Hz. Zübeyr (ra) ile Ensar’dan bir sahabe arasında anlaşmazlık meydana geldi. Hz. Resulüllah (sav) konuyu kapatmak için aslında Zübeyr’in hakkı olduğu halde, Zübeyr sen kendi tarlanı suladıktan sonra suyu komşuna bırak, buyurdu. Bu, Ensar’dan olan o sahabenin hoşuna gitmedi ve Zübeyr sizin halanızın oğludur, o yüzden böyle karar veriyorsunuz, dedi. Bunun üzerine Hz. Resulüllah’ın mübarek yüzünün rengi değişti ve Zübeyr’e ona ait olan bütün hakkı vererek, bağının her yeri suya doyuncaya kadar suyu tut, buyurdu. Hz. Zübeyr şöyle der:
فَلَا وَ رَبِّکَ لَا یُؤۡمِنُوۡنَ حَتّٰی یُحَکِّمُوۡکَ فِیۡمَا شَجَرَ بَیۡنَہُمۡ[1]…
Ayetinin nazil olmasının arka planında bu tartışma vardır. Yani, Rabbine andolsun ki onlar kendi aralarında çıkan kavgalarda seni hakem kılmadıkça iman etmiş olmazlar.
Hafs bin Halid’den nakledilen rivayete göre Hz. Zübeyr’in bütün bedeni kılıç yarası izleriyle doluydu. Sorulması üzerine Hz. Zübeyr şöyle dedi: Ben bütün bu yaraları, Hz. Resulüllah (sav) ile birlikte Allah yolunda savaşırken aldım.
Hz. Osman, Hz. Mikdad, Hz. Abdullah bin Mesut ve Hz. Abdurrahman bin Avf, kendilerinden sonra ailelerine sahip çıkmasını Hz. Zübeyr’e vasiyet etmişlerdi. Nitekim Hz. Zübeyr, onların mallarını korur ve kendi mallarından onların çocuklarına harcardı. Hz. Zübeyr ile ilgili bir rivayete göre onun, kendisine kazanç getiren bin kölesi vardı, Hz. Zübeyr o kazancın hiçbirini evine getirmez ve tamamını sadaka olarak dağıtırdı. Hz. Ömer şöyle buyurdu: Zübeyr dinin sütunlarından bir sütundur.
Cemel savaşında Hz. Zübeyr, oğlu Abdullah bin Zübeyr’e, ben bugün mazlum olduğum bir durumda öldürüleceğim, dedi ve ona borçların ödenmesi ile ilgili talimat verdi. Hz. Zübeyr şu şekilde borçlandı: Her ne zaman birisi ona emanet olarak bir şey vermeye geldiğinde kendisi, paranın zayi olması tehlikesini göz önünde tutarak onu borç olarak alırdı. Kendisinin vefatından sonra Abdullah bin Zübeyr hesap ettiğinde borcun tutarı iki milyon iki yüz bin idi. Hz. Zübeyr, oğlu Abdullah bin Zübeyr’e, eğer borçları ödemekte aciz kalırsan benim Mevlam yani Allah-u Teala’dan yardım iste, diye nasihat etmişti. Nitekim Abdullah bin Zübeyr şöyle beyan eder: Borç ödemekte her ne zaman sıkıntıya düşsem, ey Zübeyr’in Mevla’sı! Onun borcunu öde, dedim. Ondan sonra bir şekilde imkân oluştu. Borçların ödenmesinden sonra da Hz. Abdullah bin Zübeyr dört yıl boyunca hac zamanında sürekli olarak şöyle ilan ettirdi: Kimin Zübeyr’den alacağı varsa bize gelsin, biz onu ödeyeceğiz. Ondan sonra Abdullah bin Zübeyr, onun mirasını paylaştırdı. Çeşitli rivayetlere göre Hz. Zübeyr’in bütün malı, 35 milyon iki yüz bin ila 52 milyon arasında beyan edilmiştir.
Hz. Ali’nin hilafet seçiminin detaylarından bahsederek Hz. Muslih Mevud (ra) şöyle der:
Hz. Osman şehit olduktan sonra fesatçılar kaçıp Hz. Ali’nin yanına geldiler ve İslamî hükümetin yıkılıp gideceği tehlikesini belirterek Hz. Ali’yi biat almaya mecbur ettiler. Daha sonra yine aynı fesatçılardan bir grup Hz. Talha ve Hz. Zübeyr’den zorla biat aldılar ki bu iki sahabe Hz. Osman’ın derhal intikamı alınacak şartıyla biat etmişlerdi. Daha sonra bu konuda gecikme olunca her ikisi biattan ayrıldılar ve Medine’den çekip gittiler. Hz. Osman’ın öldürülmesine ortak olan aynı şerli kimseler Hz. Aişe’yi savaşa çıkmaya kışkırtmışlardı. Hz. Talha ve Hz. Zübeyr ilk önce Hz. Aişe ile birlik oldular fakat Hz. Zübeyr, Hz. Ali’nin dilinden Hz. Resulüllah’ın (sav) verdiği gaybi haberi duyunca savaş başlamadan önce ayrıldı. Peygamber Efendimizin verdiği gaybi haber şuydu: Siz Ali ile savaşacaksınız ve haksız olan siz olacaksınız. Hz. Talha da vefatından önce Hz. Ali’ye biat ettiğini açıklamıştı.
Hz. Zübeyr’i, Cemel savaşından dönerken, İbni Cürmüz şehit etmişti. İbni Cürmüz Hz. Ali’nin yanına Hz. Zübeyr’in başını ve kılıcını getirdiğinde Hz. Ali şöyle buyurdu: Bu, Hz. Resulüllah’ın çehresinden sıkıntıyı uzaklaştıran kılıç idi ancak şimdi ise fesadın kol gezdiği ölüm meydanındadır. Sonra Hz. Ali, ibni Cürmüz’e cehenneme gideceğini söyledi ve şöyle dedi: Hz. Resulüllah (sav), her peygamberin havarisi vardır, benim havarim Zübeyr’dir, buyurmuştu. Hz. Zübeyr, Sava vadisinde defnedildi. Vefat vaktinde yaşı altmış dört, altmış altı veya altmış yedi idi. Hz. Zübeyr muhtelif zamanlarda evlilikler yaptı ve birçok çocuğu oldu. Huzur-i Enver, Hz. Zübeyr’in yedi evliliğini ve on sekiz çocuğunun isimlerini beyan etti.
Hutbenin ikinci kısmında Huzur-i Enver üç merhumdan hayırla bahsetti ve gaip cenaze namazlarını kıldıracağını bildirdi.
Bahsedilen merhumlardan ilki, Gambiya’nın naip emiri Elhac İbrahim Mambae bey idi. Merhum, 10 Ağustos’ta 76 yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Kendisi 1961 yahut 1962’de Ahmediyet’i kabul etmişti. Gambiya’nın naip emiri olarak uzun zaman hizmet etme fırsatı buldu, buna ilaveten Calsa Salana Başkanı, Ulusal Umur-i Hariciye Sekreteri ve Gambiya Sadr Ensarullah’ı olarak da hizmetlerde bulundu. Yüksek tahsilli olması sebebiyle milletine de en iyi şekilde hizmet etti. İbadete çok düşkün, Kuran okumayı seven, mal fedakarlığında önde gelen, Hilafetin vefalı aşığı idi. Ardında iki hanım, yedi oğul ve iki kız evlat bıraktı. Merhumun eşlerinden biri Gambiya’nın Sadr Lacnasıdır. Bir oğlu da Sadr Hüdam-ül Ahmediye oldu. Bir diğer oğlu da vakfe zindigidir ve Camia-tül Mübeşşirin’deki tahsilini tamamladı.
Hayırla yadedilen ikinci merhum, Karaçi’nin Naib Emiri Abdulcelil Han beyin oğlu Naim Ahmed Han bey’dir. O, nisan ayının sonunda vefat etmişti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Merhum, Hüdam-ül Ahmediye’de üstüste hizmetlere ilaveten Karaçi Kaid hüdam-ül Ahmediye ve sonra da Karaçi Nazım Ensarullah olarak hizmet etti. Fazl-ı Ömer Vakfının başkanlığını da yaptı. Calsa salana organizasyonunda ekmek pişirme makinaları kurulması planlandığında mühendis olarak hizmet etti. Merhum, teheccüd namazı kılan, ibadete düşkün, Hilafete ihlas ve vefa ile bağlılık ilişkisini koruyan biriydi.
Hayırla yadedilen üçüncü merhum, Almanya’dan merhum müteaahit Veli Muhammed beyin hanımı Büşra Begüm hanımefendidir. O, 19 temmuzda 74 yaşında vefat etti. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Onun dedesi Nabha’lı Hz. Miya Nizamüddin bey, Hz. Mesih-i Mevud’un (as) sahabesi idi. Merhume, teheccüd namazına düşkün, misafirperver, ihtiyaç sahiplerine sahip çıkan, Kuran-ı Kerim’e payansız sevgi duyan bir hanımdı. Arkasında dört oğul ve iki kız bıraktı. Bir oğlu, Şefikurrahman bey, mürebbidir ve Yeni Zelanda’da Mübelliğ inçarç’dır ve maalesef annesinin cenazesine katılamadı. Bir diğer vakfe zindigi oğlu Atikurrahman sahip PS ofiste hizmet etmektedir.
Huzur-i Enver, bütün merhumların mağfireti ve derecelerinin yükselmesi için dua etti.
٭…٭…٭
[1] Nisa Suresi, 66