‘Sizler İslam’ın manevi ordusunun haklı davasına hizmet eden birliklersiniz’: Huzur, 2025 yılı İngiltere İctimasında Vakf-ı-Nev hanımlara hitap etti

26 Nisan 2025

Emiru’l Müminin, V. Halifetu’l Mesih Hazretleri (aba), 26 Nisan 2025 Cumartesi akşamı 2025 yılı İngiltere Vakfat-ı-Nev İctimasına başkanlık etti. Etkinlik Londra’da Beytü’l Futuh Camii Külliyesi’nde gerçekleşirken, etkinliği Huzur (aba), İslamabad, İngiltere’den canlı bağlantı ile onurlandırdı.

Esselamu Aleyküm” diyerek selam verdikten sonra Huzur (aba), Sacila Nur Hanımı Kur’an-ı Kerim’den bir bölümü (Nur Suresi, 56-58. ayetler) tilavet etmesi için davet etti. Ferhana Lokman Hanım ise, Allah’ın Hilafet konusunda müminlere verdiği sözden bahseden Kur’an-ı Kerim ayetlerinin İngilizce tercümesini sundu. Bundan sonra Lubna Vahid Hanım da Muslih-i-Mevud (ra) Hazretleri tarafından yazılmış Urduca bir nazımı okudu ve Fatihah Nedim Hanım ise bunun İngilizce çevirisini sundu.

Huzur (aba) daha sonra Vakfat-ı-Nev  Muavine Sadırını İctima raporunu sunmak üzere davet etti. Muavine Sadr, Huzur’un (aba) değerli vaktini ayırarak bu etkinliğe lütfetmesinden dolayı kendisine teşekkür etti. Huzur’a (aba) gün boyunca gerçekleşen ve Hanım Vakıfların maneviyatını ve dini bilgilerini geliştirmeye odaklanan çeşitli atölye çalışmalar ve etkinlikler hakkında bilgi sunuldu. Geçen yıl 1.366 olan katılım sayısına karşın bu yılki İctimaya toplam 1.379 kişinin katıldığını bildirdi.

Daha sonra Huzur (aba) kürsüye gelerek konuşmasını yaptı. Teşehhüd ve taavvuz okuduktan sonra Huzur (aba), bugün bir başka Vakfat-ı-Nev İctimasının düzenlenmesinin Allah’ın bir lütfu olduğunu belirtti. Huzur (aba) bu ictimanın her anlamda bir lütuf olarak kendini göstermesi ve herkes için uzun vadeli bir fayda aracı olması için duada bulundu.

Huzur (aba), hayatlarını vakfedenlerin “bir adanmışlık mirası içinde doğduklarını”, çünkü ana-babalarının onlar dünyaya gelmeden önce onların hayatlarını inançlarına hizmet etmeye adadıklarını keza onların da olgunluk çağına ulaştıklarında bu derin taahhüdü yeniden teyit ettiklerini beyan etti.

Huzur (aba) şöyle buyurdu:

“Şunu açıkça belirtmek isterim ki, Vakfat-ı-Nevler Cemaat’in küçük ya da önemsiz bir parçası değildir. Gerçekte her biriniz son derece önemli ve değerlisiniz. Zira sizler, bu çağda İslam’ın gerçek öğretilerini uygulama ve yayma görevini üstlenmeye söz vermiş hanımlar ve kızlarsınız. Bu nedenle, inancınıza borçlu olduğunuz yükümlülükler ve sorumluluklar, hayatınız boyunca yükselen bir dalga gibi artmaya devam edecektir.”

Vakfat-ı-Nev olarak sizler, hep beraber dünyayı derinlemesine biçimlendirme ve gelecek nesillere ilham verme potansiyeline sahipsiniz. Geçen yıllarda tanıştığım pek çok Vakfat-ı-Nev küçük çocuklardı ve ben de onlara yaşlarına ve anlayışlarına göre hitap ettim. Ancak şimdi aynı yüzlerin birçoğu karşımda yetişkinler olarak oturuyor. Hatta birçoğunuz artık evlisiniz ve kendi çocuklarınız var ve onlar da Vakfat-ı-Nev programının bir parçası.”

Huzur (aba), bunun Allah’ın nimetlerinin bir tecellisi olduğunu, ancak bununla birlikte bunun her Vakfat-ı-Nev  üyesini görevleri üzerinde etraflıca düşünmeye de yöneltmesi gerektiğini beyan etti.

Huzur (aba) şöyle buyurdu:

“Olgunluğa doğru attığınız her adımda, inancınızla olan bağınızın da derinleşmesi ve gelişmesi gerektiğini ve sorumluluklarınızın ağırlığının artacağını anlamalısınız. Gerçekten de, yaşı ilerlemiş olanlarınız, hatta 13-14 yaşına ulaşmış olanlarınız bile, verdiğiniz sözün gerçek anlamı ve kapsamı üzerinde düşünmelidirler. Şu gerçeğin üzerinde iyice düşünün ki, hayatınız ana-babalarınız tarafından Ahmediyet’in hizmetine adanmıştır, keza sizler anlayış ve olgunluk çağına eriştiğinizde, kendi iradenizle bu mübarek taahhüdü benimseyip, yeniden teyit ettiniz.”

Huzur (aba) Vakıfların verdikleri sözü nasıl yerine getirebileceklerini düşünmeleri gerektiğinden bahsetti. Huzur (aba) şu gözlemde bulundu:

“Bazı genç kızlar yükseköğrenim görüp tıp, mühendislik, öğretmenlik veya hukuk gibi meslekler edinirlerken, birçoğu evlendikten sonra evde oturmayı tercih etmektedir. Böyle hanımlar, meslek sahibi olmamalarının Cemaat’e hizmet etmelerine veya vakıflarının sorumluluklarını yerine getirmelerine engel olduğunu düşünmemelidirler. Aksine her Vakfat-ı-Nev’in kalbinde yatan, çocuklarını yetiştirmek, onları dürüst ve Allah’a karşı derin bir sevgi besleyecek şekilde büyütmek, keza evinin İslami ışığın bir feneri olarak parlamasını sağlamaktadır.”

Huzur (aba) buyurdu ki, her ne kadar bu her Ahmedi annenin sorumluluğu olsa da, hayatlarını dinlerinin yoluna adamış olanlar için çocuklarını ahlaki olarak eğitmek ve onlara rehberlik etmek daha büyük bir görevdir. Huzur (aba) çocukların ana-babalarını yakından gözlemledikçe, her eylemde onların feraset ve içtenlik görmeleri gerektiğini de beyan etti. Vakıf çocukları kendilerinden Allah ile nasıl güçlü bir bağ kurabileceklerini öğrenmeli ve bunun neden bu kadar önemli olduğunun da farkına varmalıdırlar.

Çocuklar, Allah’ın yakınlığını aramanın değerini, keza O’nun lütfuyla kendisine yaklaşanların dualarına nasıl kulak verdiğini de öğrenmelidirler. Huzur (aba) buyurdu ki, çocukları için dindar bir örnek oluşturarak, keza Yüce Allah’ın yakınlığını elde ederek Vakıflar, vakfetmelerinin gerçek amaçlarını yerine getirmiş olacaklardır.

Huzur (aba) şöyle beyan etti:

“Bu yüzden, bu çağda Vadedilen Mesih (as) tarafından bize öğretilmiş olan Yüce Peygamber’in (sav) öğretilerini ve sünnetini daima bünyenizde barındırmaya çalışmalısınız. Nitekim Vadedilen Mesih (as) birçok vesile ile görevinin İslam’ın hakiki ve asıl öğretilerini yeniden canlandırmak ve dünya insanlarına Yüce Peygamber’in (sav)  mükemmel örneğini takip etmeleri için ilham vermek olduğunu belirtmiştir.”

“Ayrıca, Allah’ın kendisini iki temel hedefle gönderdiğini de belirtmiştir. Birincisi, tevhit ilkesini, yani Allah’ın birliğini dünyada yeniden tesis etmektir. İkincisi ise, Cemaati’nin sevgi ve şefkat örneği olması, keza bütün insanlık için manevi kurtuluş yolunu aydınlatmasıdır.”

“O, Ahmediler için samimi arzusunu da ifade etmiştir. Öyle ki onlar, Allah’ın emirlerini yerine getirerek O’nun mükâfatını ve rızasını sürekli arayarak kendilerini diğerlerinden ayrı tutsunlar. Vadedilen Mesih (as) Cemaati için bir örnek olarak, İslam’ı kabul ettikten sonra bir an bile tereddüt etmeden tüm ahlaksız uygulamalarını ve geleneklerini terk eden Peygamber Efendimizin (sav) mübarek ashabını göstermiştir.”

“Onların ruhlarının derinliklerinde manevi bir uyanış meydana gelmiştir. Ve bunun sonucunda onlar, şefkat, lütuf ve merhameti temsil eder hale geldiler. Onların insanlık ve yardımseverlikleri sınır tanımıyordu. Sonuç olarak, salih amellerde üstünlük sağlayabildikleri ve Allah’ın yakınlığına erişebildikleri her yerde onların, toplumda manevi bir devrime de ilham vermeleri mümkün oldu. Böylece zaman içinde İslam’ın öğretileri çok geniş bir alana yayıldı.”

Huzur (aba) buyurdu ki, eğitim düzeyi ya da nitelikleri ne olursa olsun, Vakıflar gerçek değer ve potansiyellerini asla küçümsememelidirler. Evlerinde en yüksek ahlaki standardı sergilerlerse, bu hem çocuklarında mükemmel ahlak ve sağlam inanç geliştirmenin bir aracı olacak, hem de bu güçlü bir tebliğ aracı olarak hizmet edecektir.

Huzur (aba) şöyle buyurdu:

“İyi karakteriniz, dürüstlüğünüz, alçakgönüllülüğünüz ve doğru sözleriniz bir mıknatıs görevi görecek, iyi huylu insanların kalplerini ve zihinlerini size doğru çekecektir. Daha sonra, onların doğru yolu bulmaları için dua ettiğinizde, Allah dualarınızı dinleyecek ve kabul edecektir. Bu şekilde, inşallah, birçok insanın İslam’ı kucaklaması için bir kapı olacaksınız. Dahası, sözleriniz, amelleriniz ve yüksek ahlakınız, İslam’a rutin olarak yöneltilen yanlış eleştirileri veya iddiaları da boşa çıkarmaya hizmet edecektir.”

Huzur (aba) belirtti ki, Vakıflar her hafta Cemaat’e birkaç saat ayırarak verdikleri sözün gereklerini yerine getirebileceklerini düşünmemelidirler. Aksine Vakıflar, evlerinin İslam’ın değerlerini yansıttığından emin olmalıdırlar. Ayrıca çevrelerindekilere İslam’ın öğretilerini yaymak üzere de üzerlerine düşeni yapmalıdırlar.

Huzur (aba) halen okula giden, lise ya da üniversitede okuyan kızların tek gayelerinin eğitim almak olduğunu düşünmemeleri gerektiğini belirtti. Huzur (aba) şu gözlemde bulundu. Eğitim almak kişisel gelişim ve ilerleme için hayati bir araç olurken, aynı zamanda Cemaat’e yetkin bir şekilde hizmet etmeleri için kendilerini güçlendirmelidir ve onlar İslam’ı mantık ve akılla,  güvenle savunabilmelidirler.

Huzur (aba) buyurdu ki, onların bilgi peşinde koşmaları, İslam’ın hanımların ve kızların eğitimine değer vermediğini iddia edenlere ses getiren bir cevap olmalıdır. Eğitim almak sadece bir iş bulmanın ya da para kazanmanın bir yolu olarak düşünülmemelidir. Ahmedi öğrenciler, eğitimlerini, karakterlerinin mükemmelliği ve ahlaki değerlerinin gücü aracılığıyla İslam’ın güzel öğretilerini yaymak için bir fırsat ve platform olarak görmelidirler.

Huzur (aba) şöyle beyan etti:

“Arkadaşlarınıza, öğretmenlerinize ya da çevrenizdekilere tebliğde bulunmanın yolu güç kullanmak ya da sert sözler söylemek değildir. Aksine bunun yolu, sevgidir, şefkattir ve hayatınızın her anında doğruluktur, dürüstlüktür, nezaket keza dindarlık gibi İslami değerleri örnek almaktır. Bu yüksek standarda ulaştığınızda, vakfınızın gerçek ruhunu yerine getirmiş olacaksınız.”

Huzur (aba) bu konu ile alakalı olarak Vadedilen Mesih’in (as) talimatlarını sundu. Hayatını inancına hizmet etmeye adayan bir kişinin tembelliğe veya ihmalkârlığa düşmemesi gerektiğini beyan etti. Aksine onlar, faal, becerikli ve çalışmaya daima hazır olmalıdırlar. Huzur, Vakfat-ı-Nev’den Allah’ın kendilerini tembellikten kurtarması ve dinlerine seçkin bir şekilde, adanmış olarak, keza yeterli bir şekilde hizmet etmelerini sağlaması için dua etmelerini istedi.

Vadedilen Mesih (as) buyurmuştur ki, Allah’ın İlahi alametlerinin asla belirsizliğe gömülmemesini ya da zamanın geçmesiyle kaybolmamasını sağlamak, kendisini kabul etmenin bir gereğidir. Huzur (aba) buyurdu ki, bunu sağlamanın ve Allah’ın yaşayan bir İlah olduğunu kanıtlamanın yolu, O’nunla diri bir münasebet kurmaktır.

O, “Beş vakit namazı büyük bir tevazu ve bağlılıkla vaktinde kıldığınızdan emin olunuz” diye buyurmuştur. O, namazı göstermelik bir jest olarak ya da büyükleri memnun etmek için aceleyle kılmak hakkında da uyarmıştır.

Huzur (aba) Vakıfların çoğunun namazın farz olduğu yaşa ulaştığını gözlemlediğini bildirdi. Bu nedenle Huzur (aba) kendilerine namazlarını tüm kişisel işlerinden öncelikli tutarak kılmalarını emretti. Huzur (aba) böyle yapmanın onlara hiçbir şekilde dezavantaj sağlamayacağı veya zarar vermeyeceği konusunda kendilerine güvence verdi. Aksine, bu ibadetler onlara bir başarı aracı olarak hizmet edecektir. Huzur (aba) şöyle buyurdu: “Eğer namazlarınızı düzenli kılarsanız, Yüce Allah sizi bereketlendirecek ve gelecek nesillerinizi de koruyacaktır.”

Huzur (aba) Vadedilen Mesih’i (as) referans vererek buyurdu ki, eğer bir kimse dindar ise ve Allah’a karşı sorumluluklarına ve O’na ibadete özenle riayet ediyorsa, Allah onun her ihtiyacını ve gereksinimini karşılamayı üstlenir. Huzur (aba) şöyle beyan etti:

“Bu nedenle, Allah’a öncelik vermenin, keza O’nun uğruna dünyevi fedakârlıklarda bulunmanın kayba veya acıya yol açacağı korkusunu bir kenara bırakınız. Allah, Kendisine tevekkül edenleri ve O’nun uğruna fedakârlık yapanları asla terk etmeyecektir. İbadetleri samimi olduğu sürece böyle insanları bol bol bereketlendirecektir.”

Huzur (aba) ibadetin saf olması ve yüzeysellikten ya da başkalarını etkileme arzusundan uzak kalması gerektiğini vurguladı. İbadetlerimizi bir yük olarak görmemeliyiz. Allah’ın böyle bir ibadetle hiçbir alakası yoktur.

Huzur (aba), Vadedilen Mesih’in (as) de her gün Kur’an-ı Kerim okumayı ve onun öğretileriyle amel etmeye gayret etmeyi defalarca vurguladığını da beyan etti. Kur’an-ı Kerim bilgisini edinmek, amaca yönelik ve faydalı bir hayat yaşamamızı sağlayacaktır. Aynı zamanda bu, tebliğin kapılarını da açacaktır, çünkü Vakıfların İslam’ı savunmak için akıl, mantık ve kanıtlarla konuşabilmeleri mümkün olacaktır.

Kur’an-ı Kerim’de verilen emirlere göre hareket etmek sadece manevi ve ahlaki seviyeleri yükseltmekle kalmayacak, aynı zamanda tüm dünyevi ihtiyaç ve arzuları karşılamanın bir aracı da olacaktır. Bu, gelecek nesillerin ahlaki eğitimini de kolaylaştıracaktır. Huzur (aba) şöyle buyurdu:

“Bu nedenle, Yüce Allah’a ibadet ederek ve O’nun sözlerine sıkı sıkıya bağlanarak O’nunla sadakat ve bağlılık ilişkisi kurmaya gayret ediniz. Hepiniz her gün Kur’an-ı Kerim tilavet etmeli, tercümesini de okumalısınız. Keza Cemaat tarafından yayınlanan tefsirleri okuyarak daha derin anlamları da anlamaya çalışmalısınız. Hayatınızın her alanında daima İslam’ın öğretilerini tanımaya çalışın ve onlara göre hareket edin. İnancınızın gerektirdiği her türlü fedakârlığa hazır olun.”

Vadedilen Mesih (as) takipçilerinin Yüce Peygamber’in (sav) ashabına benzemesi konusundaki arzusunu dile getirmiştir. Tarih, Yüce Peygamber’in (sav) kadın sahabelerinin inançları uğruna muazzam fedakârlıklar yaptıklarını kaydetmiştir. Birçoğu işkencelere katlanmış, hatta bazı kadınlar İslam uğruna canlarını vererek şehitlik mertebesine ulaşmışlardır. Birçok kadın savaşlara katıldı ve olağanüstü bir cesaret ve korkusuzlukla cesurca savaştı. Muazzam bir cesaret sergilediler ve olağanüstü fedakârlıklarda bulundular.

Bu çağda, Ahmedi kadınlar da şehitliğe kavuşmuştur, kimileri ise sadece inançları nedeniyle en insanlık dışı ve sınayıcı koşullarda hapsedilmiştir. Bazı Ahmedi hanımlar Huzur’a (aba), erkeklerin inançları uğruna hayatlarını feda etmek bakımından daha fazla fırsata sahip olduklarını yazmışlardır. Huzur (aba) kendilerine onları daima Ahmedi kadınların sürekli olarak olağanüstü fedakârlıklarda bulunduğu Cemaat’in asil tarihine yönlendirerek cevap vermiştir.

Huzur (aba) Pakistan’da gayri Ahmedi aşırılık yanlıları tarafından kendisine yöneltilen asılsız bir suçlama nedeniyle aylarca hapiste tutulan Ahmedi bir kadının örneğini verdi. Kadın bu sınamaya örnek bir sabırla dayandı ve inancında asla zayıflama olmadı. Huzur (aba) Vakfat-ı-Nev hanımları bu tür dindar örnekleri taklit etmeye ve takip etmeye çağırdı.

“İnancınızın ve dininizin gerektirdiği her türlü fedakârlığa hazır olun. Bunun için Allah’ı asla unutmamalısınız. Her gün O’nunla olan bağınızı güçlendirmeye çalışın.”

Bir kez daha Huzur (aba) Vakıflardan Kur’an-ı Kerim’i incelemelerini ve Allah’ın öğretilerini anlamaya çalışmalarını istedi. Ancak o zaman onların inançları için fedakârlık yapmanın gerçek değerini ve önemini kavramaları mümkün olacaktır. Bu şekilde, ne zaman bir fedakârlık yapmaları gerekse, acı hissetmek yerine, bu tür fedakârlıkların Yaratan’a yaklaşmak için bir fırsat olduğunu bilerek sevinç ve mutluluk duyacaklardır.

Huzur (aba) Vakıfların dini bilgilerini arttırmalarının büyük önem taşıdığını da belirtti. İnancınız hakkında derin bilgiye sahip olarak, dinimize ve inançlarımıza karşı yapılan herhangi bir eleştiri veya asılsız suçlamayla başa çıkabilirsiniz. Bunun için Kur’an-ı Kerim’i incelemek ve Vadedilen Mesih’in (as) kitaplarını okumak gereklidir. Huzur (aba) şöyle buyurdu:

“Sıklıkla söylendiği gibi, bilgi güçtür. Dolayısıyla, eğer dini bilgiye sahipseniz, bu sadece inancınızı güçlendirmekle kalmayacak, aynı zamanda İslam karşıtlarına cevap vermeniz ve inancı daha zayıf olanlara rehberlik etmeniz için de sizi kuvvetli kılacaktır. Cemaat içinde bölünmeyi kışkırtmak isteyenleri durdurmanızı da sağlayacaktır.”

“Bu nedenle, Vakfat-ı-Nev programının mensupları olarak, İslam’ın manevi ordusunun haklı davasına hizmet eden birlikler olduğunuzu kabul ediniz. Hizmet etmeye çağrıldığınız yer fiziksel bir savaş alanı değildir. Aksine, kendinizi görev için sunduğunuz manevi bir arenadır ve göreviniz insanlığı İslam’ın öğretilerinin gerçeği ve ihtişamı konusunda aydınlatmaktır.

“Dolayısıyla, diğer Ahmedilerden daha çok ön saflarda durmak ve İslam’ı ve Yüce Peygamber’in (sav) asil şahsiyetini savunmanın öncüsü olmak, keza sevgi ve nezaketin gücüyle insanlığın kalbini kazanmak sizin görevinizdir. Bu sizin vazifenizdir. Bu sizin hedefinizdir. Bu sizin verdiğiniz sözdür.”

Huzur (aba) Vakıflara çaba göstermeden hiçbir şeyin başarılamayacağını, bu nedenle asla tembelliğe düşmemeleri gerektiğini hatırlattı. Huzur (aba) onlara dini bilgilerini artırmaları hususunu tekrar hatırlattı. Huzur (aba) onlardan, Zamanın Halifesinin hutbelerini dinlemelerini ve sunduğu rehberlik ya da talimatlara çok dikkat etmelerini istedi.

Gerçek müminlere meselelerin özünü kavrama ve feraset becerileri bahşedilmiştir. Böyle müminler, öğretilerine karşı ortaya atılan her türlü iddiayı veya itirazı çürütebilirler. Huzur (aba), Vakf Hanımlardan Allah ile bağlarını derinleştirerek, Kur’an-ı Kerim anlayışlarını geliştirerek ve Vadedilen Mesih’in (as) yazılarını inceleyerek meselelerin özünü kavrama becerilerini geliştirmelerini istedi.

Huzur (aba) buyurdu ki, bunu yaptıkları zaman, Yüce Allah’ın iyiliksever sevgi dolu ve merhametli bakışları onların üzerine inecektir.

“Eğer Allah’ın sevgisine mazhar olursanız, hiçbir düşman ve hasım size zarar veremez, hiçbir sınav ve zorluk sizi zayıflatamaz, yoldan çıkaramaz ve güçsüz düşüremez.”

Allah’ın, Vakf Hanımlarının Huzur’un (aba) beyan ettiği her şekilde amel etmesini nasip eylemesi için duada bulunurken Huzur (aba), orada bulunan genç kızlara eğitimlerinin önemini de hatırlattı. Huzur (aba) onlardan, sadece kendilerine değil, başkalarına ve Cemaate de fayda sağlayacak olan derslerinde başarılı olmaya kararlı olmalarını istedi. Huzur (aba) onlardan imanlarında sağlam olmalarını ve inançlarına karşı çıkanlardan asla korkmamalarını veya çekinmemelerini istedi.

Son olarak Huzur (aba) Vakfat-ı-Nev tarafından atılan her adımın Yüce Allah yolunda olması için duada bulundu. Keza sonsuza kadar O’na sadık kalmaları için de dua etti. Ardından Huzur (aba), bütün katılımcılara selamını iletmeden ve veda etmeden önce, tüm katılımcılara sessiz dua ettirdi.

(El Hakem tarafından hazırlanan özet)

Önceki

18.04.2025 – Hicretin 7. Ve 8. Yılı Gazveleri ve seriyyeleri ışığında Hz. Resulüllah’ın (sav) yüce sireti. Ayrıca Pakistan’daki Ahmediler için dua çağrısı

Sonraki

Cemaate ve gerçek adanmışlık ruhuna hizmet etmek hakkında Vakf-ı-Nev’lerin sorumlulukları: Huzur’un 2025 yılı İngiltere Vakf-ı-Nev İçtiması’na hitabı