27 Nisan 2025
27 Nisan Pazar akşamı, V. Halifetü’l Mesih Mirza Masrur Ahmed (aba) Hazretleri, 2025 yılı İngiltere Vakf-ı-Nev İçtiması’na başkanlık etti. Londra’daki Beytül Futuh Camii Külliyesinde düzenlenen toplantı esnasında Emirü’l Müminin Hazretleri (aba) İslamabad, İngiltere’den canlı bağlantı ile katılımcılara hitap etti.
Halifetü’l Mesih Hazretleri (aba) “Esselamu Aleyküm” diyerek selam verdikten sonra İhsan Ahmed Beyi Kur’an-ı Kerim’den bir bölümü (Nur Suresi, 55-57. ayetler) tilavet etmek üzere davet etti. Adil Tayyab Bey ve Fuat Alam Bey ise sırasıyla bu Kur’an ayetlerinin Urduca ve İngilizce tercümelerini sundular. Abdul-Hay Sarmad Bey, Vadedilen Mesih (as) tarafından yazılmış Urduca bir nazımı ve ardından Davud Han Bey ise bunun İngilizce tercümesini sundu.
Huzur (aba) daha sonra, İngiltere Vakf-ı-Nev Sekreteri Dr. Enes Rana Beyi İçtima raporunu sunmak üzere davet etti. Rana Bey, davetlilerin yaşlarına göre gruplara ayrıldığını ve bu grupların kendi faaliyetlerinde bulunduklarını ifade etti. İçtimadaki oturumlar “İslam’ın Üstünlüğü”, “Gerçek Hilafetin Özü” ve “Bir Vakf-ı-Zindigi’nin Hayatı” gibi konuları kapsadı. Yedi yaş üstü toplam erkek vakıf sayısı 3490 kişidir. Bu yılki Vakf-ı-Nev İçtimasına toplam katılım 1615 olarak gerçekleşti. Yani toplam tecnitin yüzde 46’sı ve misafirler de dâhil olarak toplam katılım 2078 kişi oldu.
Emirü’l Müminin Hazretleri (aba) daha sonra kürsüye gelerek konuşmasını yaptı. Teşehhüd, taavvuz ve Fatiha Suresi’ni okuduktan sonra Huzur (aba) şöyle buyurdu:
“Bugün, Allah’ın lütfuyla, Ulusal Vakf-ı-Nev İctiması’na katılıyorsunuz ve çeşitli programların hepinize faydalı olmasını umuyor ve dua ediyorum.”
Emirü’l Müminin Hazretleri (aba) vakıfların sayısının binlerce olduğunu, ancak bu sayının ancak hepsinin sorumluluklarını ve Cemaat’in ihtiyaçlarını yerine getirmeleri halinde fayda sağlayacağını belirtti. Vakfedenlerin bir kısmı mürebbi olmak üzere Camiaya katılırlarken, bir kısmı da Cemaat’in ihtiyaç duyduğu doktorluk, öğretmenlik vb. mesleklerde yeterlilik kazanmaktadır.
Halifetü’l Mesih Hazretleri (aba) şöyle beyan etti:
“Bununla birlikte, vakfedenlerin çoğu seküler eğitimlerini tamamlamış ve şu anda çalışan veya kendi özel işlerini yapan genç erkeklerden oluşmaktadır. Bu tür Vakıflar, Cemaat’e ne gibi bir fayda sağladıklarını kendilerine sormalıdırlar.” Huzur (aba) buyurdu ki, eğer onlar gerçekten vakıflarını yerine getirmek istiyorlarsa, taahhütlerinin gereklerini anlamaları gerekir.
Huzur (aba) şunları söyledi:
“Basit bir ifadeyle verdiğiniz söz, ihtiyaç duyulan her şekilde veya kapasitede Cemaat’e içtenlikle hizmet etmenizi gerektirir. Dışarıda çalışıyor olsanız bile, dünyevi işinizin yanı sıra Cemaat’in ihtiyaçlarını karşılamaya ve kendi manevi gelişiminize bolca zaman ve çaba ayırmanızı gerektirir.”
Vadedilen Mesih (as), kişinin hayatını Yüce Allah’ın yoluna adamasıyla ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
“Cemaatime tavsiyede bulunmayı ve onlara şu mesajı iletmeyi bir yükümlülük olarak görüyorum. Keza her kimse bu mesajı dikkate almakta ya da almamakta da özgürdür: İçinizden herhangi biri kurtuluşu, saf ve sonsuz bir varoluşu arzuluyorsa, hayatını Allah rızası için adamalıdır.”
“Her biriniz, hayatınızın, ölümünüzün, fedakârlıklarınızın ve dualarınızın yalnızca Allah için olduğunu söyleyebileceğiniz bir aşamaya ve mertebeye ulaşmak için gayret ve endişe içinde çalışsın.
Keza onların ruhları İbrahim Peygamber (as) gibi, ( اَسْلَمْتُ لِرَبِّ الْعَالَم۪ينَ ) ben âlemlerin Rabbine teslim oldum diye ilan etsin.”
“Bir birey tamamen Allah’a dikkatini vermedikçe ve hayatını Allah yolunda feda etmedikçe, ona yeni bir varoluş bahşedilemez. Dolayısıyla, kendini benimle ilişkilendiren herkes bilmelidir ki, hayatımı Allah uğruna adamayı varlığımın temel amacı olarak görmekteyim.”
“Buna göre, hepiniz ruhlarınızın derinliklerine bakmalı ve benim bu eylemimi kendiniz için tercih edip etmediğinizi görmelisiniz. Keza hayatlarınızı Allah yolunda adamaya ve O’na bağlanmaya da değer vermelisiniz.”
Emirü’l Müminin Hazretleri (aba) yukarıdaki sözlerin tüm Ahmediler için olduğunu, ancak “Vakf-ı-Nev programının mensupları için özel olarak geçerli olduğunu” vurgulamıştır.
Huzur (aba), kişi Yüce Allah’a itaat ederse, ancak o zaman vakıf sözünün mümkün olan en iyi şekilde yerine getirileceği tavsiyesinde bulundu. Bu itaat, tam bir içtenlikle ibadet etmelerine, Kur’an-ı Kerim okumalarına, keza Vadedilen Mesih’in (as) kitaplarını incelemelerine yardımcı olacaktır.
Halifetü’l Mesih Hazretleri (aba), “Allah’ın lütfuyla, dünya çapındaki vakıfların sayısı yüz bine yaklaşmaktadır” diye buyurdu. Huzur (aba), eğer hepsi amaçta birleşir ve inançlarına hizmet etmeye gönülden hazır olursa, o zaman dünyada görkemli bir dönüşüme tanık olacağımızı, ancak bunu başarmaktan da çok uzak olduğumuzu beyan etti.
Halifetü’l Mesih Hazretleri (aba) dünyanın mevcut durumunu sundu. Dünyanın barış ve güvenliği paramparça olmuştur. Nefret ve kıskançlık da dur durak bilmeden yanmaktadır. Savaşlarda ve çatışmalarda ise masum canlar katledilmektedir. Huzur (aba) bu koşullar altında, “potansiyelinizi ve görevinizi asla hafife almamalısınız” diye buyurdu.
Halifetü’l Mesih Hazretleri (aba) şunları söyledi:
“Bir Vakf-ı-Nev olarak, dünyada manevi ve ahlaki bir devrim gerçekleştirmekle görevlendirildiniz. Allah’ın yardımıyla bunu kesinlikle başarabilirsiniz, ancak bu, İslam’ın güzel öğretilerini tüm dünyaya yayma sözünüze sadakatle bağlı kalmanızla mümkündür. Cemaat’in tam zamanlı hizmetine girmiş olsanız da olmasanız da hedefiniz bu olmalıdır.”
Huzur (aba) bir Vakf-ı-Nev olarak Vadedilen Mesih’in (as) yukarıda sunulan sözlerinin kalbe yerleştirilmesi ve kişinin yorulmaksızın bu sözlere göre hareket etmeye çalışması gerektiğini tekrar etti.
Vadedilen Mesih (as), vakfın özünü tartışırken, Kur’an-ı Kerim’de anlatılan Hazreti İbrahim (as) örneğine atıfta bulunmuştur: “Ve [sözünü] yerine getiren İbrahim…” (Necm Suresi, 53: 38).
Huzur (aba) şunları vurguladı:
“Her Vakıf, sözünü yerine getirmemenin küçük ya da önemsiz bir mesele olmadığını anlamalıdır. Aksine, Yüce Allah vaatlerini yerine getirmeyenleri sorumlu tutacağını beyan etmiştir.”
Vadedilen Mesih (as) şöyle buyurmuştur:
“Bir kişi dünyaya ve onun tüm zevk ve itibarına olan bağlılığını tamamen yok etmeye ve Yüce Allah uğrunda her türlü aşağılanma, zorluk ve sıkıntıya katlanmaya hazır olmadıkça, bağlılık niteliği vukuu bulamaz.”
Huzur (aba) bir insanın her nefesinin ve hareketinin yalnızca Yüce Allah’ın emirlerini yerine getirme arzusu tarafından yönetilmesi gerektiğini açıkladı. Her türlü aşağılanma ve sıkıntıya Yüce Allah uğruna katlanılması gerekir. Halifetü’l Mesih Hazretleri (aba) şöyle buyurdu:
“Bir kişi ancak bu duruma eriştiğinde, hayatını Allah’ın hizmetine adama sözünü yerine getirmiş sayılabilir.”
Huzur (aba) her türlü puta tapmaktan kaçınılması gerektiğine dair verilen sözü yerine getirmenin bir başka yönünü daha vurguladı. Vadedilen Mesih (as) şöyle beyan etmiştir:
“Puta tapma, bir ağaca ya da taşa tapmak gibi bariz eylemlerle sınırlı değildir. O, ne güneşe, aya ya da yıldızlara tapan dinlerin ya da inançların takipçileriyle sınırlıdır, ne de bazı insanları putları haline getirecek kadar onlara saygı duyanlarla sınırlıdır.”
“Doğrusu, Allah yolunda bir engel teşkil eden veya O’nun önüne geçen her şey bir puttur.”
Huzur (aba) bir Vakf-ı-Zindigi için hiçbir şeyin Allah’a ibadete, manevi gelişime veya dini bilgi arayışına engel olmaması gerektiğini tavsiye etti. Dünyevi arzular asla put haline gelecek seviyelere ulaşmamalıdır.
Halifetü’l Mesih Hazretleri (aba) yine Hazreti İbrahim (as) örneğini sundu. O, tereddüt etmeden veya herhangi bir koşul öne sürmeden her şeyini feda etmeye hazır olduğu için yüce bir mertebeye ulaşmıştır. Oğlunu kurban etmeye hazırdı, ancak Allah araya girdi ve onu hayal edilemez acı ve kederden kurtardı. Başka bir olayda, Yüce Allah onu muhaliflerin ateşinden de kurtardı.
Huzur (aba) şöyle buyurdu:
“Bu nedenle her Vakf-ı-Nev Allah’ın sevgilisi olmaya çalışmalıdır, söylediğim gibi, ister Cemaat dışında çalışıyor olun, ister Cemaat içinde tam zamanlı hizmet ediyor olun, bu hiç fark etmez. Her biriniz inancınızın gerektirdiği her türlü fedakârlığa hazır olmalısınız. Yüce Allah’ın rızası için önünüze çıkabilecek her türlü acıya ya da zorluğa katlanmaya da hazır olmalısınız.”
Huzur (aba) sadece vakıf unvanını taşımanın hiçbir faydası olmadığını vurguladı. Ahlaki standartlarını yükseltmeyen, Kur’an-ı Kerim okumayan veya günde beş vakit namaz kılmayan bir kişinin Vakf-ı-Nev olmasının hiçbir faydası yoktur. Bir Vakf-ı-Nev olarak kişi başkaları tarafından örnek alınan bir kimse olmalıdır. Aksi takdirde, bu sadece bir aldatmacadır.
Vadedilen Mesih (as), bazı insanların bir ya da iki iyi iş yaptıktan sonra Allah’ın sevgisini kazanmak için yeterince şey yaptıklarını düşündüklerini beyan etmiştir. Ancak gerçekte, Peygamber Efendimiz’in (sav) ashabı tarafından gösterildiği gibi gerekli olan, tam bir itaat ve sebattır. Huzur (aba), bu nedenle Cuma hutbelerinde onların niteliklerini ve fedakârlıklarını sunduğunun altını çizdi.
Halifetü’l Mesih Hazretleri (aba) şöyle buyurdu:
“Eğer bu İçtimadan ayrılırken, görevlerinizi daha iyi bir şekilde yerine getireceğinize dair söz verirseniz, ancak eve vardığınızda söylediklerimi unutursanız, ne Cemaat’e ne de şahsen size Vakf-ı-Zindigi olmanızın hiçbir faydası olmayacaktır. Her şeyden öte, Allah’ın bu tür sözde Vakf-ı-Zindigi ile hiçbir ilgisi yoktur. Çoğunuz olgunluk çağına ulaştınız, bu nedenle her gün kendinizi hesaba çekmeli ve vakfınızın sizden talep ettiklerini ne ölçüde yerine getirdiğinizi değerlendirmelisiniz.”
Sona doğru Halifetü’l Mesih Hazretleri (aba), şöyle buyurdu:
“Allah hepinize bir Vakf-ı-Nev’in gerektirdiği gerçek ruhun aşılanmasını ve hayatlarınızı adadığınız ve bugün bu İçtimaya katılmak için toplandığınız amacı yerine getirmeyi nasip eylesin.”
“Vakfedenler olarak hepiniz İslam’ın ve Ahmediyet’in mesajını dünyanın her köşesine ulaştırmada üstün bir rol oynayınız. (İnşallah) Âmin.”
Konuşmasını tamamladıktan sonra Huzur (aba), herkese sessiz dua yaptırdı.
(El Hakem tarafından hazırlanan özet)