Manevi Mutluluğa Ulaşmanın Yolu

Son günlerdeki bilimsel gelişmeler ile insanoğlunun kusursuz yaratılışı, dolayısıyla Yüce yaratıcımızın övgülere layık kudreti düşünen beyinler tarafından daha iyi anlaşılmaya başlandı. Bu çağda yaşıyor olmamız hem çok büyük bir şans hem de aynı oranda büyük talihsizlik.

Önyargılarından kurtulmuş, düşünen temiz insanlar açısından şanstır bu gelişmeler. Fakat Allah-u Teala’nın mükemmel sıfatları bu kadar anlaşılır olarak ortaya çıktığı halde hala O’na inanmayan, emirlerine ve yasaklarına kulak asmayan ne kadar bahtsızdır.

Yaşadığımız çağın iyi ve kötü yönleri ile ilgili bir sürü karşılaştırmalar yapılabilir. Ama benim bahsetmek istediğim konu bu değil. İnsanoğlunun kusursuz yaratılışı dedik. Bu ifade diğer canlılar ile bir karşılaştırmanın neticesidir. Allah’ın yaratması mükemmeldir ama insanın sıkıntılarının ihtiyaçlarının sonu gelmez. Maddi sıkıntıları bir yana bırakıp asıl sıkıntıdan yani manevi rahatsızlıklardan sözedelim çünki maddi sıkıntılar gelip geçicidir veya geçmese bile insanoğlu zamanla bu duruma alışır ve önemsemez. Halbuki manen ölen insanların dirilmesi bir hayli zordur bunun içindir Er-Rahman olan Allah zaman zaman bu ölüleri diriltmek için peygamberler göndermiş, insanlara doğru yolu göstermiştir.

Biz Müslüman ümmetinin Yüce Peygamberi ise Allah-u Teala tarafından defalarca öğülmüş, onun güzel ahlakında bizim için mükemmel bir örnek olduğu bize ikaz edilmiş, Allah tarafından kendisine verilen ismi de övülmüş olan bu insan-ı kamilin diğer peygamberlerin en üstünü olduğu, ve getirdiği öğretinin Allahın en son ve en mükemmel dini olduğu Allah-u Teala tarafından bize garanti edilmiştir. Ayrıca kendisine verilen kitabın her sözünün Allah kelamı olması da diğer büyük bir şansımız. Çünkü diğer dinlere de kitap verilmiş olmasına rağmen o kitapların her sözü Allah sözü değildi. Onlara verilene de bize verilene de Kitabullah denir ama Kelamullah olmak yalnız ve yalnız Kur’an-ı Kerimin özgü bir özelliktir.

Kur’an-ı Kerimde insanlara Resûlüllah (S.A.V) referans gösterilir, Resûlüllah tarafından da Kur’an-ı Kerim referans gösterilmiştir. İşte biz böyle büyük bir nimetle şereflendirildik. Tabi büyük bir nimete konmanın karşılığının da ne denli büyük olduğu apayrı bir konudur.

Dünya tarihi boyunca hiçbir millete verilmeyen bu büyük mucize insanın maddi ve manevi bütün ihtiyaçlarına kıyamete kadar cevap verecek niteliktedir. Tabi bu kurtuluşa ermek için başlangıçtaki basamakları atlamamak gerekiyor. Nedir bu başlangıçta uyulması gereken kurallar diye soracak olursak: Cevabımız pek tabiki gene Kur’an-ı Kerimden olacaktır.

Fatiha suresinde biz Allah-u Tealaya “iyya kena’büdü ve iyyake nestain ihdinessıratel mustakim” yani “biz yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım isteriz bizi doğru yola ulaştır” deriz. Bu ayetlerde doğru yolun ilk ipuçları bu dua ile birlikte anlatılmıştır. Burada ayetin sıralanışına dikkat edin. Biz yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım isteriz. Yani biz sana ulaşmak için bir çaba içine gireriz ve akabinde senden yardım isteriz. Miskin miskin oturup yardım et demenin yanlışlığı anlaşılıyor heralde. Biz günde aşağı yukarı kırk defa yaratanımıza bu şekilde dua edince, istediğimiz bu manevi kurtuluşa nasıl ereceğimizin açık olarak cevabı fatiha suresinin hemen devamında bakara suresinin ilk ayetlerinde anlatılmaktadır. Orada mealen; İstediğiniz bu doğru yola sizi ulaştıracak olan bu kitapdır. Onda insanı şüpheye düşürecek şeyler yoktur sonunda da mutlaka mutluluk vardır. Fakat bu mutluluğa ulaşmanın şartı hemen devamında anlatılmış.

Birinci şartı tevazu sahibi olmak, kibirli kendini beğenmiş insanların bulabileceği bir yol değildir bu yol, alçakgönüllü iyiliği isteyen şersiz kimse olmak birinci şarttır.

İkinci şart olarak “yü’minune bil ğaybi” denmiştir. Yani şüpheleri bir yana bırakıp yaratıcımızın gösterdiği bu doğru yolun, talimatlarına uyulduğu takdirde bulunacağına, kesin iman etmektir. Gaybın bir diğer anlamı da burada kısaca değinecek olursak, Allah yolunda gösterdiğimiz cehd-ü gayret insanlar tarafından farkedilmeyebilir, yani mü’min kendisi gayp hükmünde olabilir ama bu onun için önemli değildir çünkü o yaptığının karşılığını yalnız Allah’tan umar.

Bir diğer şart; hemen her hutbede söylenen söz “ve yukimunes salate” , yani namazı devamlı olarak kılmaktır. Hatta Kur’an-ı Kerimin bu ifadesi iyice düşünülecek olursa; salat kelimesinin anlamı yanıp tutuşmak ve ikame etmenin anlamı ayakta tutmak daha türkçesi gereği gibi namaz kılabilmek için devamlı çaba içinde olmak demektir.

Son olarak bu yolun en temel prensiplerinden bir diğeri de “Ve mimma razakna hüm yünfikûn” verdiklerimizden Allah yolunda harcarlar. Maddiyatçılık buhranına tutulmuş olan günümüz insanın anladığı gibi zenginlerin Allah yolunda harcamasından bahsedilmemiştir bu ayette. Bilakis Allah’a ulaşmak isteyen herkesin Allah’ın ona verdiği rızıktan harcaması önerilmiştir. Allah bir kimseye günde 3 ekmek rızık vermişse, Allah yolundaki kimse karnını tıka basa doldurmaz ve o 3 ekmeğin bir kısmını Allah yolunda harcar mesela günde yarım ekmek artırıp onunla sonu mutluluk olan bu yolu bulabilir.

Bir Hadisi şerifte Resûlüllah (S.A.V.) “Bir hurma tanesi ile de olsa cenneti satın alınız” buyurmaktadır. Ya da Allahu Teala birine yalnız kendi hayatını devam ettirecek, yani ölmeyecek kadar rızık vermiştir ama Allah’a ulaşmak isteyen o kişi bilgi ve becerilerini Allah yolunda harcar, yani insanları bilgisiyle aydınlatır. Ebu Hüreyre (R.A.) Resûlüllah (S.A.V.) den en çok hadis aktaran büyük bir sahabedir. Onların hayatları bile bizim için güzel örneklerle doludur.

Yüreğimiz burkula burkula söyleyeceğimiz bir tek söz kaldı. Bu günlerde insanların büyük çoğunluğu dünyayı ahiret hayatına tercih etmektedir. Ne mutlu sizlere ki  cevher ve marifetlerinizi göstermek için bu gün ortalık bomboştur. Allah-u Teala hepimize ve bütün insanlara Kur’an’a herşeyden fazla değer veren, okuyan, üzerinde düşünen, anlayıp hayatına uygulayan kimselerden olmayı nasip etsin.AMİN.

Önceki

Zorluklar İçindeyken “Elhamdülillah” Deyin

Sonraki

Ahiret Hazırlığı Bu Dünyada Yapılmalı