“Acı çekme meselesi” hakkında İslami bakış açısı nedir? - Müslüman Ahmediye Cemaati

“Acı çekme meselesi” hakkında İslami bakış açısı nedir?

Mirza Masrur Ahmed Hazretleriaba cevaplıyor

16 Temmuz 2021

Bir kimse Vadedilen Mesih’inas V. Halifesineaba oğullarının hastalığı ile ilgili sordu ve dedi ki, “Yüce Allah Her Şeye Kadir iken, neden benim oğlumu kolayca iyileştirmiyor? Biri diyebilir ki, insan yaptıklarının cezasını çeker, oysa benim oğlum bu durumda dünyaya geldi. O, ne günah işledi ki? Bütün bunlar benim anlayabileceğimin ötesindedir. Lütfen bunu bana açıklar mısınız?”

4 Şubat 2020 tarihli mektup ile Huzuraba şu cevabı verdi:

“İnsanın bilgisi, Her Şeyi Bilen Allah ile mukayese edildiğinde, son derece eksik ve yetersizdir. Dolayısıyla insanın Yüce Allah’ın her eylemindeki hikmeti anlaması mümkün değildir. Bu nedenle, Ulu olan Allah’ın Varlığı hakkında bir itiraz ileri sürmek, insana düşmez. Bu, insanın Allah’ın nimetleri karşısında nankörlük ettiğini gösterir, çünkü Yüce Allah’ın insana bahşettiği lütufları sayılmakla bitmez ve onun bunların hepsi için şükretmesi dahi mümkün değildir. Bu nedenle Peygamber Efendimizsav buyurmuştur ki, insanın (bedeninin) her eklemi için her gün sadaka vermek gereklidir, çünkü eğer tek bir eklem bile eksik olsa, onun tüm vücudu işe yaramaz hale gelebilir.

Sonra, Peygamber Efendimizsav tarafından bize verilmiş diğer bir öğüt şöyledir. Birisi mal varlığı veya fiziki yapısı kendisinden daha iyi olan birisini gördüğünde, o maddi olarak yahut bedenen kendisinden daha zayıf olan bir kişiye de bakmalıdır. Bu nasihate uymak, Yüce Allah’ın nimetleri karşısında insanın kalbine gerçek minneti öğretebilir.

İkincisi, Yüce Allah’ın bu işlerinde insanın ilerlemesinin pek çok sırrı bulunmaktadır. Bu üzüntüler, ıstıraplar ve hastalıklar olmasaydı, insan düşünmek için adım bile atmayıp, kendini geliştirmezdi ve bir taş gibi durağan bir nesne haline gelirdi. İnsanda araştırma ve sorgulama arzusunu canlı tutan işte bu ıstıraplardır. Bundan dolayı bilimsel araştırmalar ve buluşlar, çoğunlukla insanın sıkıntı ve rahatsızlığından kurtulmak üzere verdiği daimi bir mücadeleden teşvik bulmuş gibidir.

Üçüncüsü, insanın başına gelen musibetler, onun kendi amellerinin bir sonucudur. Yüce Allah, dünyanın düzenini yürütmek üzere bir doğa kanunu oluşturmuştur. Ve yeryüzünde birçok varlık yarattıktan sonra da, insanı onlar üzerinde hâkim kılmıştır. Şimdi insan, eğer belli şeylerden faydalanmıyorsa yahut da onları kötüye kullanarak kendisine zarar veriyorsa, bu onun kendi kusurudur. Mesela tıp bilimi, ana babaların bazı zaaflarının çocuklarını etkilediğini kanıtlamıştır. Hamilelik esnasında tam olarak dikkat edilmezse, bazen bunun doğmamış çocuğun sağlığı üzerinde zararlı bir etkisi olabilmektedir. Diyet yapan annelerden, bazen zayıf bebekler dünyaya gelir. Çocukluklarında pislik yeme alışkanlığı olan kızların da, bazen engelli çocukları olur.

Bu yüzdendir ki, musibetler Yüce Allah tarafından yaratılmamıştır. Ancak onlar, insanların faydası için oluşturulmuş bu doğa kanununu ile alakalı yanlış kullanma ya da ölçülü olmama nedeniyledir. Ancak Yüce Allah, insanın birçok hatasını bağışlar ve kendisini onların kötü sonuçlarından da korur. Yüce Allah bu konuyu Kuran-ı Kerim’de şöyle açıklamıştır:

‘[Başınıza] gelen herhangi bir musibet, [ancak] yaptıklarınız yüzündendir. O, [kusurlarınızın] çoğunu affeder. (Şûra Suresi, 42:31)

Bundan başka, Yüce Allah tarafından yaratılan doğa kanununun bir parçası öyledir ki, her şey başka şeylerin etkisini alır. Aynı kanuna göre, çocuklar da anne babalarından kötü şeyler kadar iyi şeyler de alırlar: Onlardan hastalık gibi, sağlık da alırlar. Eğer onlar, ebeveynlerinden hastalık ve rahatsızlıkları kalıtımla kazanmasalardı, iyiliklere de varis olamazlardı. Öyle olsaydı insan, ne iyi ne kötü hiçbir etkiyi kabul etmeyen bir taş olurdu. Böylece insan hayatının gayesi ortadan kalkar ve insanın varlığı hayvanlarınkinden bile kötü olurdu.

Dördüncüsü, bu dünya hayatı aslında geçici bir hayattır ve onun acıları da muvakkattir. Bu geçici hayatta sıkıntı çekenlere karşılık olarak Yüce Allah, böyle kimselerin ıstıraplarını aslında ebedi olan ahiret yaşamında giderir. Bu nedenle bir hadis-i şerifte buyurulmuştur ki, yeryüzünde yürürken mümine bir diken batsa, Yüce Allah ya onun amellerine bir mükâfat yazar, ya da onun günahlarını bağışlar.

Yüce Allah, bu dünya hayatının sıkıntılarına en fazla Kendi sevdiklerini sokar. Bu yüzden Peygamber Efendimizsav buyurmuştur ki, bütün insanlar arasında en çok peygamberler sınavlara tabi tutulmuştur. Ardından geri kalan insanlar derecelerine göre sınanırlar. Hz. Ayşera şöyle buyurmuştur: ‘Ben Peygamber Efendimiz’densav daha fazla sıkıntı çeken birisini görmedim.’ Tek bir çocuğun ölümünün acısı çok büyük olduğu halde, biz onun birçok çocuğunun vefat ettiğini biliyoruz.

İşte, dünyevi ıstırap ve sınavlarda, kimi zaman insan aklının kavrayamadığı pek çok İlahi hikmet incileri bulunmaktadır. Bundan dolayı sabır ve dua ile bunlara dayanmaya çalışılmalıdır.

Vadedilen Mesih Hazretlerias buyurmuştur ki: ‘Bazen ilahi fayda, insanın hayattaki hiçbir arzuya ulaşmamasıdır. Birçok çeşit felaketler, denemeler, hastalıklar ve badireler vardır, ancak kişi bunlardan endişelenmemelidir.’ (Malfuzat [Urdu], C. 5, s. 23, Basım 2016)”

Kaynak: El Hakem – Günlük Meselelere Cevaplar – Bölüm XVIII

Çeviren: Mehmet Önder

Bir Öncekini Oku

23.07.2021 – Hz. Resulüllah’ın (sav) yüksek mertebeli sahabesi ve 2. Halifesi hz. Ömer bin Hattab’ın güzel vasıfları

Bir Sonrakini Oku

İslam’da birçok tarikat ve cemaat varken neden Ahmediye Cemaati’ni seçmeliyim?