Ondokuzuncu asrın sonunda Hıristiyan papazlarının propaganda faaliyetleri doruk noktasına varmıştı. Papazlar bütün dünyâyı Hıristiyan yapmaya çalışıyorlardı. Bilhassa bütün İslâm âlemi bu papazların yoğun hıristiyanlaştırma çabalarına maruz kalmıştı ve onlar çok geçmeden Müslümanların Hıristiyanlığı kabul edeceklerini beklemekteydiler. Gerçekten de Müslümanların durumu pek parlak değildi ve birçok kişi Hıristiyanlığı seçmişti. Hattâ İslâmiyet’i bırakıp Hıristiyanlığa girmiş insanlar arasında tanınmış din adamları ve hocalar bile bulunuyordu. Bu vahim durumda şöyle bir ses yükseldi:
“İslâmiyet’e zarar vermiş olan bu asrın en büyük fitnesi, papazlar fîtnesiydi. Bu yüzden Allah-ü Ta’âla bana Vadedilen Mesih ismini vermiştir … O, bu âciz kulunu ondördüncü asrın başında gönderip haç ile ilgili inançları kırmak, yani reddedip yenilgiye uğratmak için bana gökten bir kuvvet ve silâh ihsan etmiştir.”[1]
Bu ses Hindistan’ın ücra bir köşesinde bulunan Kadiyân adlı köyde oturmakta olan Ahmed Hazretlerinin (a.s.) sesiydi. Hz. Ahmed (a.s.) var gücüyle insanları İslâmiyet’e davet etti ve şöyle dedi:
“Ey yeryüzünde yaşayan bütün insanlar ve ey Doğu ve Batıda bulunan bütün ruhlar! Ben bütün kuvvetimle sizleri şu yöne davet ediyorum ki artık yeryüzünde gerçek ve doğru din yalnız İslâm’dır ve gerçek ve doğru Allah (c.c.), ancak Kuran’ın ileri sürdüğü Allah’tır (c.c.). Keza dâima ruhanî hayâta sahip olan peygamber ve celâl (yani yücelik) ve tekeddüs (yani kudsiyet ve pak olma) tahtında oturmakta olan Hazret-i Muhammed Mustafa’dır (s.a.v.).”[2]
Bu ses aşağı yukarı bir asır önce yükselmişti. Hz.Ahmed’in (a.s.) bu sesi ne gibi bir etki yarattı ve nasıl bir yankı uyandırdı? Haçla ilgili inancı yenilgiye uğratmak için Allah tarafından gönderildiğini ileri süren Ahmed bu konuda ne gibi zaferler elde etmeyi başardı? Diğer dinlere mensup din adamlarına karşı İslâmiyet’i savunmakta ne derece başarılı oldu ve İslâmiyet’e ne şekilde hizmetler yaptı? Bu konuda ister Müslüman olsun ister Hıristiyan, tarafsız yazarların fikirlerinden örnekler sunmakla yetineceğim. Mirza Hayret adlı tanınmış bir gazeteci ve Curzon Gazetesi yazı işleri müdürü bu konudaki fikrini şöyle ileri sürer:
“Ahmed’in Arya Hindu’lara ve Hıristiyan’lara karşı İslâmiyet’e yaptığı yüce hizmetler gerçekten methedilmeye değerdir. Ne kadar büyük olursa olsun hiç bir Hindu Arya ve ne kadar yüce olursa olsun hiçbir Hıristiyan papaz Ahmed’in yanında ağzını açmaya cesaret edemezdi.”[3]
Nur Muhammed Nakşibendi adlı tanınmış bir din adamı, Eşref Ali Hoca’nın hazırladığı Kuran-ı Kerim’in Urdu dilindeki mealinin ön sözünde bir olayı zikrederek fikrini şöyle açıklar:
“Leoffroy adlı bir papaz yanında büyük bir papazlar topluluğu olduğu hâlde Avrupa’dan, bütün Hindistan’ı Hıristiyan yapmak amacıyla yola çıktı. Avrupalılardan bu gaye için çok para topladı ve ilerde de onlardan yardım sözü aldı. Böylece Hindistan’a girerek büyük bir tufan yarattı … Tam o sırada Kadiyanlı Gulam Ahmed kalktı
… O, Leofroy’u öyle kıstırdı ki onun için kendisini kurtarmak zor oldu ve Ahmed böylece Hindistan’dan Avrupa’ya kadar bütün papazları yenilgiye uğrattı.[4]
Mevlâna Ebulkelâm Azâd çok tanınmış bir din adamı, politik bir lider ve meşhur bir yazardır. O, da Ahmed Hazretlerinin (a.s.) İslâmiyet’e yaptığı hizmet ve bıraktığı eserler hakkında fikrini şöyle açıklar:
“Mirza Ahmed kalemleriyle cihâd edenlerin ilk sırasına girerek İslâm savunması hususunda görevini eda etmiş ve Müslümanlar varoldukça ve İslâmiyet’i savunmak ulusal hedefleri bulundukça dâima hatırlanacak olan eserler bırakmıştır. Ahmed’in İslâm’a yaptığı bu hizmet, gelecek nesilleri kendisine teşekkür borçlu bırakacaktır.”[5]
Ahmed Hazretleri’nin (a.s.) kurduğu Müslüman Ahmediye Cemaati İslâmiyet’e ne şekilde hizmet etmektedir? Alman bir araştırmacı olan Prof. Keeler Hall’ın bu konudaki ifâdesi şöyledir:
“Ahmediye Cemaatinin misâli tamamen değişiktir. Bu Cemaat için bugünün bir tebliğ hareketi tabiri kullanılabilir. Bu Cemaat kendi iddiasına göre gerçek ve asıl İslâm’ı bütün dünyâya yeniden yerleştirmeye azimlidir ve son İlâhî talimat olarak onu yaymaya çalışmaktadır. Bütün İslâm âleminde düzenli olarak gayr-ı Müslim memleketlerde propaganda çalışmaları olan ilk olağan üstü harekettir. Bu Cemaat, Hıristiyanlar gibi düzenli olarak yetiştirilmiş misyonerlerini göndermekte, okullar açmakta, kitaplar ve dergilerle İslâm’ı yaymaya ve insanları Müslüman yapmaya çalışmaktadır.”
Hindistan’ın Bombay şehrinden çıkan Cedid Urdu Reporter adlı gazetede, 20 Aralık 1984’deki sayısında bu Cemaat hakkında şöyle bir yorum yapılmıştır:
“İslâm’da yenileştirme ve diriltme gücü yoktur demek gerçekten uzaktır, çünkü Ahmediye Cemaatinin kendisi İslâmiyet’in yenileştirme ve diriltme gücünün parlak bir delilidir. Herhalde bu sebepten dolayı bu Cemaat, Hıristiyan bilginlerinin korkulu rüyası hâlini almıştır.”[6]
M.66 adlı Katolik bir gazete bu Cemaat’e yapılan haksızlıklara da işaret ederek şöyle bir fikir ileri sürmüştür:
“Ahmediyet, İslâm’ın değişik şekillerinden birisidir fakat o İslâmiyet’e temsil etmeye tamamen haklıdır. Bu hareket hiç şüphesiz muhalif düşünceli Müslümanların şiddetli karşı koymaları ile karşılaşmaktadır; fakat bu muhalifler, ilmî bir şekilde muhatap olmaktan uzak ve katolik zihniyetleri olan insanlardır. Bunlar kendi düşüncelerine katılmayanları kâfir diyerek, dinden dışarı atmak isterler.”[7]
İskandinav Ülkeleri Kiliseler Birliği 1969’da Ahmediye Cemâatini incelemek gayesiyle bir komisyon kurdu. Bertil Wiberg adlı bu komisyona üye bir papaz, bu Cemaat hakkındaki düşüncelerini şöyle sergilemektedir:
“İsa’nın Allah’ın oğlu olduğuna dair Ahmediye Cemaati tarafından yapılan itirazlar, bu Cemaatin Hıristiyanlığı kendisine en büyük düşman saydığını göstermektedir. Ahmediye Cemaati, Hıristiyanlığın uluslararası bir din olduğuna en fazla itiraz etmektedir. Bu Cemaat İslâm’ın artık kaybolmuş büyüklüğünü tekrar geri getirmek istemektedir … Ahmediye Cemaatinin bugüne kadar ileri sürdüğü propaganda çabalan, iddialarının arkasında bir ilerleme gücü bulunduğunu göstermektedir. Kısacası bu Cemaat hareketli İslâm demektir.”[8]
Başka bir Hıristiyan araştırmacı ve yazar Herbert Gotts Chalk, Ahmediye Hareketi’ni inceleyerek “Welt Bewe Gende Macht İslam” adlı bir kitap yazmıştır. Bu araştırmacı kendi kitabında Müslüman Ahmediye Cemaatinin İslamiyet’i yayma çalışmalarını şöyle özetlemektedir:
“Barış sever Ahmediye Cemaati, yeryüzünün hemen hemen bütün ülkelerinde propaganda çalışmalarını sürdürmektedir … Hıristiyanları var gücüyle İslâmlaştırmaya çalışan ve bu amaçla yoğun propaganda yapan da bu Cemaattir. Bundan önce Müslümanlar arasında Hıristiyan propaganda faaliyetlerinin olumsuz yönleri üzerinde durduk. Şimdi bu Cemaatin propaganda çalışmaları ise Hıristiyanlığı kendisine hedef almıştır. Bu Cemaat Avrupa, Amerika, Afrika, Asya ve Avustralya’nın aşağı yukarı bütün büyük şehirlerinde merkez kurarak, Hıristiyan âleminde, ne kadar küçük olursa olsun, bir gedik açmıştır. Bu Cemaatin çok etkili propaganda çalışmaları vardır. Konferanslar verilmekte, gazeteler yayınlanmakta, ve düşüncesini yaymak için radyo da bir vasıta olarak kullanılmaktadır.”[9]
Müslüman Ahmediye Cemaatinin İslâm’ı yaymak gayesiyle yaptığı bu çalışmalar ne derece etkili olmuştur? Bir örnek olarak Batı Afrika’da bu Cemaatin çalışmalarıyla ilgili The Pakistan Times gazetesinin 11 Aralık 1960’daki sayısında çıkan bir yazının bir bölümünü burada aktarmakla yetiniyoruz. Bu da değerli okuyuculara Cemaatin propaganda çalışmalarının ne kadar başarılı olduğunu göstermek bakımından bir fikir vermiş olacaktır:
“Müslüman Ahmediye Hareketi, modern dünya şartlarına uygun bir şekilde İslâmiyet’i açıklamakta, ve böylece Hıristiyanlığın tehdidine karşı koymaktadır. Bunun neticesi olarak son günlerin kesin araştırmalarına göre, Batı Afrika’da İslâm dini, Hıristiyanlığa nazaran on misli daha hızlı bir şekilde ilerlemektedir.”[10]
Bu ifadeler Ahmed Hazretleri’nin (a.s.) yandaşlarının ifadeleri değildir. Bu araştırmacıların Müslüman Ahmediye Cemaatiyle bir alakası bulunmamaktadır. Bu düşünürler arasında Müslüman olanlar da vardır, gayr-ı Müslim olanlar da bulunmaktadır. Bütün bu ifadelerden anladığımız şudur ki Müslüman Ahmediye Cemaati İslâm hizmetinde çok faal ve atılgan bir Cemaattir ve İslâmiyet’i dünyaya yaymak konusunda, özellikle Afrika kıtasında, akıllara durgunluk verebilecek ilerlemeler kaydetmektedir. Bugün İslâm’ın hızlı bir şekilde ilerlediğini görmek, Hıristiyan papazların İslâm ulemasından kaçtıklarını müşahede etmek isteyen varsa Müslüman Ahmediye Cemaatinin çalışmalarını incelesin. Müslüman Ahmediye Cemaatinin başında Hz. Mehdi’nin halifesi olan bir imam bulunmaktadır ve bu Cemaatin her üyesi ona tâbidir. Bugün tek bir liderin emri altında İslâmiyet’i dünyaya yaymaya çalışmak Müslümanlar arasında bir tek Müslüman Ahmediye Cemaatine mahsustur ve bu cemaat, bu özelliğinden dolayı böbürlenmeyip tek imamın emri altında âcizane bir şekilde İslâmiyet’e hizmet etmektedir.
Ben bütün dünya Müslümanlarına seslenerek herkesi bu Cemaate katılmaya davet ediyorum ve Hazret-i Resulüllâh’ın (s.a.v.) şu buyruğunu da hatırlatıyorum:
Mehdi Resûl’ü gördüğünüz zaman, kar üzerinden sürünerek de olsa, gidiniz ve ona bi’at olunuz; unutmayınız ki o, Allah’ın (c.c.) hidayet bulmuş halifesidir.[11]Bugün kalbinde İslâm sevgisi bulunan her Müslüman, İslâmiyet’i diriltecek ve İslâm alemini birleştirecek bir lider aramaktadır. Herkes bir kurtarıcı arayışı içindedir.
Kısacası her aklı başında her Müslüman, dört gözle gerçek bir imamı beklemektedir. Oysa bu imam çoktan gelmiştir bile. Dinler hiç bir zaman politik liderler, hocalar yahut diktatörler eliyle dirilmemiştir. Bu iş için Allah (c.c.) tarafından seçilmiş insanlar gönderilir. Hiçbir âyet-i kerime yahut hadis-i şerifte bir diktatörün, bir hocanın yahut bir politikacının İslâm’ı dirilteceği ve Müslümanları kurtaracağı belirtilmemiştir. Aksine aynı kaynaklardan her asırda Allah (c.c.) tarafından bir imam ya da müceddidin gönderileceğini, daha sonra en büyük imam olan Mehdi İmamın tayin edileceğini öğreniyoruz. O yüzden politik liderlere kulak vermek yerine Allah’ın (c.c.) gönderdiği imamı neden aramayalım?
Hz. Mirza Gulam Ahmed’in (a.s.) Mesih ve Mehdi olduğuna dair iddiasının doğruluğunu kanıtlayan deliller çoktur. Birkaç tanesini özet olarak şöyle sıralayabiliriz:
Kendisine çoklukla gaybdan haberler verildi. Gaybı bilen ancak Yüce Allah’tır (c.c.). O (c.c.), birçok konuda Hz. Mirza Gulam Ahmed’e (a.s.) daha sonra gerçekleşecek olan hadiseler hakkında önceden bilgi verdi. Hz. Ahmed (a.s.) de önceden o hadiselerin cereyan edeceğini bütün insanlara bildirdi. Nitekim o hadiseler önceden bildirdiği gibi olağanüstü bir şekilde vuku buldu. Mesela Dünya Savaşı, Rus Çarının acınacak duruma düşmesi, Bengal’in ikiye bölünmesi, İran, Kore, Japonya ve Afganistan’ın kötü kaderi vb. aynen önceden haber verdiği şekilde vuku buldu.
Kendisine çok bilgili bir erkek çocuk verileceğini önceden haber verdi. Bu çocuk önceden verdiği habere göre doğdu ve daha sonra “İkinci Halifesi” seçildi. Keza önceden bildirdiği şekilde çok bilgili olduğunu da ispat etti. Aynı şekilde Hz. Ahmed’in (a.s.) önceden yazdığı habere uygun olarak çok uzun ömüre ulaştı.
Hindistan’da veba salgını varken kendisinin ve gerçek yandaşlarının aşı olmayacaklarını; Bu konuda Yüce Allah (c.c.) tarafından
“Herkim senin evinde olursa onu Ben koruyacağım” diye kendisine bir garanti verildiğini önceden haber verdi.[12] “Eddar” kelimesiyle kastedilenin yalnız maddi evi olmadığını; bilakis kendi talimatlarının murat edildiğini beyan etti ve talimatlarına uyanların veba salgınından korunacağını önceden yazdı. Nitekim verdiği haberler doğru çıktı. Bu konuda daha detaylı bilgi almak için “Nuh’un Gemisi” (Keşti-yi Nuh) adlı eserine müracaat edilebilir.
Sadullah adlı düşmanının çocuksuz öleceğini de önceden bildirdi. Verdiği bu haber de doğru çıktı.
Yüce Allah (c.c.) tarafından kendisine şu kelimelerin ilham edildiğini yazdı:
“Senin atalarının nesli sona erdirilecek, yeni nesil artık senden başlayacaktır.”[13]Hz. Ahmed (a.s.) kendisine indirilen bu ilhamı şöyle izah etmiştir: “Bu aile, bu bölgede çok şöhret kazanmıştı. Ancak Yüce Allah (c.c.) bu saygınlığın yalnız maddi durumla sınırlı kalmasını istemedi, çünkü dünyanın saygılarının, yersiz büyüklük taslamak kibirlenmek ve kendini beğenmekten başka hiçbir neticesi yoktur. Onun için Yüce Allah (c.c.) şimdi pak vahyinde bana söz vermektedir ve benimle muhatap olarak “şimdi bu aile rengini değiştirecektir ve bu ailenin (bütün üyeleri) artık senden başlayacaklardır. Geçmişlerin zikri (dahi) artık sona erdirilecektir” buyurmuştur.”[14]
Şimdi Hz. Ahmed’in (a.s.) vefatı üzerinden bir asır geçmişken önceden verdiği bu haberin doğru çıktığını müşahede etmekteyiz. Gördüğümüz gibi atalarının nesli sona ermiştir ve varolan nesil ancak ve ancak kendisinindir.
Hz. Resulüllah’a (s.a.v.) dil uzatan ve İslamiyet’i küçük düşürmeye ve batıl bir din olduğunu yaymaya çalışan LekRam adlı Hindu lider, Hz. Mehdi’nin (a.s.) duası neticesinde ve önceden bildirdiği gibi helak edildi. Lekram, Kuran-ı Kerim, Tevrat, Zebur ve İncil’in yapmacık ve sahte olduğunu; buna mukabil Hz. Mesih-i Mev’ud (a.s.) bütün bunların Yüce Allah (c.c.) tarafından olduğunu savunuyordu.[15]
Hz. Ahmed (a.s.), İslam’a, Hz. Resulüllah’a (s.a.v.) ve diğer peygamberlere dil uzatan Lekram adlı bu Hindu’yu;“Ey akılsız ve sapık düşman! Muhammed’in (s.a.v.) düşmanlarını paramparça edenden kılıcından kork!”[16]
Keza Hz. Mehdi (a.s.) bu Hindu’ya ölümünün bir bayram arifesinde olacağını da bildirdi ve bu konuda;“Yüce Rabbim (c.c.) bana müjde vermiştir. O, bana müjde vererek Lek Ram’ın ölümü hakkında haber vermiştir. Sen onun ölüm hadisesini bayram günü göreceksin. Bayram günü onun ölümüne pek yakın olacaktır.” Diye onu uyardı.[17]
Ancak Lek Ram çirkin iş ve hareketlerinden vazgeçmedi ve Hz. Ahmed’in (a.s.) önceden haber verdiği gibi 6 Mart 1897 cumartesi günü helak edildi. Hz. Ahmed’in (a.s.) 5 mart 1897 Cuma günü Müslümanlar Ramazan bayramını kutladılar ve ertesi gün Lek Ram, bilinmeyen birisi tarafından öldürüldü ve katili de bütün aramalara rağmen bulunamadı.
Amerika birleşik Devletlerinde Dowie adlı bir papaz Zion adlı yeni bir şehrin temelini atarak orada bir merkez kurmuştu. Bu papaz da İslam Dininin batıl olduğunu propaganda ediyordu. Sonunda Müslüman Ahmediye Cemaatinin kurucusu Hz. Ahmed (a.s.) ile mübahaleye girdi ve felce yakalanarak helak edildi. Amerika Birleşik Devletlerinde yayınlanan çağdaş gazeteler, “Great is Mirza” başlığı altında Hz. Ahmed’i (a.s.) methettiler ve önceden verdiği haberin doğru çıktığını, mübahale düellosunda zafere ulaştığını yazdılar.
Burada gayb bilgisinin bu derece yüce bir şekilde ancak Yüce Allah’ın (c.c.) resullerine bahşedildiğini de hatırlatalım. Bu konudaki iki Ayet-i Kerime şöyledir:
“Allah size gaybı bildirecek değildir. Ancak O, (gaybı bildirmek üzere) resulleri arasından dilediğini seçer. Onun için (Yüce) Allah’a ve O’nun peygamberlerine iman edin. Eğer inanır ve takvayı benimserseniz (sakınırsanız) size çok büyük mükafat verilecektir.”[18]
“Gaybı bilen ancak O’dur. Ancak O, kendi gayb bilgisinden, kendisinin seçtiği resuller dışında hiçbir kimseye bilgi vermez.”[19]
Bunlardan anlaşıldığına göre Allah’ın gönderdiği İmam gelmiştir. Ben bunu her Müslüman’a müjdeliyorum. Kurtarıcı gelmiştir. Artık onu kabul edip etmemek her insanın kendi isteğine bağlıdır. Ben her Müslüman kardeşime müjdeyi verdim. Onu benimseyip benimsememek artık herkesin kendi vicdanına kalmıştır. Sözüme Ahmed Hazretleri’nin şu kelimeleriyle son veriyorum:
“Gök ile yeryüzünün sahibi olan Allahım’ı (c.c.) tanık ederek söylerim ki ben O’nun (c.c.) tarafındanım ve O, mucizeleriyle hakkımda tanıklık etmektedir. Eğer birisi İlâhî mucizeler bakımından benimle başa çıkabilirse o zaman ben yalancıyım. Eğer dualarının kabul edilmesi bakımından birisi benimle boy ölçüşebilirse o zaman da ben yalancıyım. Eğer Kuran’ın ince noktalarını ve derin manalarını belirtmek konusunda benimle eşit çıkabilirse o zaman yine ben yalancıyım. Eğer gizli bulunan gayb haberleri ve Allah’ın (c.c.) her şeyi yapabilme kuvvetiyle önceden benim vasıtamla belirlenen sırlar konusunda benimle yarışa girebilirse o zaman da ben Allah tarafından değilim.”[20]
[1] Kitab-ül Beriyye, S. 358-359; Ruhani hazain; C.13; S.358-359
[2] Tiryâk-ül Kulûb, S. 7; Ruhani Hazain; C.15; S.141
[3] Curzon Gazzette, 1 Haziran, 1908
[4] Dibace, S. 30
[5] Vekil Gazetesi, Amritsar, Haziran, 1908
[6] A.G.E. C.5, S.22, Keza Naî Dünya; 26 Haziran 1974
[7] Katolik Gazete M.66
[8] Report On Christian Churches; Herbert Gotts Chalk;1969
[9] Herbert Gotts Chad Weltbewe Gende Match Islam
[10] The Pakistan Times, 11 Aralık, 1960
[11] Bu rivayet birçok hadis kitabında mevcuttur. Meselâ: Ebu Davud, C. 2, Bab-ü Hurûc-il Mehdi; El-Müstedrek, Kitab-ül Fiten velmelâhim, S. 464
[12] El-Hakem Gazetesi; C.6; Sayı 39; 31 Ekim 1902; S.10
[13] Tezkire; S.67
[14] Hakikat-ül Vahiy; Ruhani Hazain; C.22; Dipnot; S.80
[15] Habt-i Ahmediye; S.344-347; 1888 Baskısı
[16] Dürr-i Semin Farsça; Raqeem Press; 1990, S.142
[17] Hakikat-ül Vahiy; Ruhani Hazain; C.22; S.299-300
[18] Maide Suresi; a.180
[19] Cin Suresi; a.27-28
[20] Erbe’in, Bölüm Bir, S. 3-4; Ruhani Hazain, C.17, S.343-344