Öğle vakti oruçlarını açtırdı
Hz. Mirza Beşir Ahmed (ra) Miya Abdullah Senuri’nin (ra) oğlu Miya Rahmetullah beyin şöyle rivayet ettiğini yazmaktadır: Bir keresinde Vadedilen Mesih (as) Ramazan ayında Ludhiyana şehrine teşrif etti… Biz hepimiz Gavsgarh şehrinden oruçlu olarak Ludhiyana’ya vardık. Huzur (as) rahmetli babamdan veya başka bir şekilde gelenlerin hepsinin oruçlu olduğunu öğrendi ve şöyle buyurdu: “Miya Abdullah! Allah’ın oruç tutma konusundaki emrinin değeri ne ise yolculukta tutmama konusunda da aynıdır. Hepiniz orucunuzu açın.” Bu olay öğle vaktinden sonra vuku bulmuştu.[1]
İkindiden sonra oruçlarını açtırdı
Hz. Mirza Beşir Ahmed (ra), Miya Abdullah Senuri beyin kendisine şöyle anlattığını yazmaktadır: Bir keresinde ramazanda bir misafir buraya (Kadiyan’a) Vadedilen Mesih’i ziyarete geldi. O, oruçluydu, günün çoğu geçmişti, muhtemelen ikindiden sonraydı, Vadedilen Mesih (as) onun orucunu açmasını söyledi. Bunun üzerine o, akşama az bir zaman kaldı, şimdi açıp ne yapacağım, dedi. Bunu duyunca Huzur (as) şöyle buyurdu: Sen bilek gücüyle mi Allah’ı razı etmek istiyorsun? Allah rızası bilek gücüyle elde edilemez, tersine itaat ile kazanılır. Allah yolcu oruç tutmasın dedikten sonra oruç tutulmamalı. Bunu duyunca o adam orucunu açtı. Bu olay eski günlere aittir.[2]
Yolculuk esnasında orucunu açtırdı
Kupurtala’dan Hz. Münşi Zafer Ahmed (ra) şöyle yazmaktadır: Bir keresinde ben, hz. Münşi Arure Han ve Muhammed Han hazretleri, ramazan ayında Vadedilen Mesih’in huzuruna Ludhiyana şehrine geldik. Ben oruçlu idim, ancak diğerleri oruçlu değildiler. Biz Vadedilen Mesih’in huzuruna vardığımızda güneşin batışına az bir zaman kalmıştı. Arkadaşlarım Vadedilen Mesih’e benim oruçlu olduğumu söylediler. Huzur (as) hemen içeriye gitti ve meşrubat dolu bir bardakla gelip şöyle buyurdu: “Orucunu aç, yolculukta oruç tutulmamalı.” Ben emre itaat ettim. Ancak bundan sonraki günlerde orada kaldığımız için oruçlarımızı tuttuk. İftar vaktinde hz. Akdes, büyük bir tepsinin içinde üç bardak bizzat kendisi getirdi. Biz oruç açmak üzereyken ben şöyle dedim: Efendim! Münşi Arure Han bir tek bardak ile ne yapsın. Huzur gülümsedi, hemen içeri gitti ve meşrubat dolu büyük bir sürahi ile geri döndü ve Münşi beye içirdi. Münşi bey, hz. Akdes’in eliyle meşrubat içtiğini düşünerek meşrubat bitene kadar içmeye devam etti.[3]
Yolculuk esnasında oruç tutmak caiz değildir
Hz. Mirza Beşir Ahmed (ra), Dar-ül Fazl Mahallesinde yaşayan Dukandar Miya Fazıl Muhammed beyin kendisine yazılı olarak şunları ilettiğini yazmaktadır: Bir keresinde Hoca Muhammed Hüseyin Batalavî ile mahkemelik bir durum vardı. Bundan dolayı, yaz mevsiminde ramazan ayında Tarival şehrine gitmek zorunda kaldık. Etraftaki bir çok kişi de oraya geldi ve onlardan bir çoğu oruçlu idi. Bu esnada, Kande isimli şehirde ileri gelenlerden meşhur bir Sih bayan, Vadedilen Mesih’i yemeğe davet etti. Huzur (as) davete icabet etti. Davette zerde tatlısı vesaire vardı. Arkadaşların bazısı Huzur’a oruçlu olduklarını söylediler. Bunun üzerine Vadedilen Mesih (as), yolculukta oruç tutmak caiz değildir, buyurdu. Nitekim herkes orucunu bozdu.[4]
Kınanmayı umursamamak
Hz. Mirza Beşir Ahmed (ra), emekli Melik Mevla Bahş’ın Mevlevi Abdurrahman Mübeşşir beyin vasıtasıyla şöyle bir yazı gönderdiğini yazmaktadır. Bir keresinde ramazan ayında Vadedilen Mesih (as) Amritsar şehrine teşrif etti. Şimdi ismi Bande Matermpal olan yerde kendisinin bir konuşması vardı. Huzur (as) yolculuktan dolayı oruç tutmamıştı. Bundan dolayı konuşması esnasında Müftü Fazlurrahman bey kendisine çay takdim etti. Huzur (as) buna ilgi göstermedi. Bunun üzerine Müftü bey, biraz daha yakına giderek çayı takdim etti. Ancak Huzur (as) yine ilgilenmeyip konuşmasına devam etti. Bunu gören Müftü bey, çay bardağını Huzur’un daha da yakınına koydu. Bunun üzerine Huzur (as) çayı içince, oradakiler, ramazana saygı gerekir, oruç tutmuyor, gibi birçok laf edip gürültü kopardılar. Huzur’un (as) konuşması kesildi, arabası öbür kapıya getirildi ve Huzur (as) ona bindiğinde halk taş ve tuğla atmaya başladılar ve büyük bir hengame oldu. Arabanın camı kırıldı ancak Huzur (as) sağ salim ikametgahına ulaştı. Ben kendim duymadım ama bazı kimseler, Ahmedi olmayan bir hocanın şöyle dediğini anlatıyordu: “Bugün halk Mirzayı peygamber yaptı.” Biz Mevlana Nurettin hazretleriyle dışarı çıkacaktık, ama ona insanların taş tuğla attığını ve biraz beklemesini söyledik. Bunun üzerine o şöyle dedi: Taş ve tuğla atılan zat gitmiştir, bana kim taş atar ki? Bu olay Müftü beyin çay takdim etmesinden meydana gelmişti, bundan dolayı ben dahil herkes onu suçluyordu. O zavallı bu durumdan çok rahatsız oldu. Daha sonra rahmetli Miya Abdulhalik beyin bana anlattığına göre bu mesele Vadedilen Mesih’e takdim edilip Müftü beyin boş yere Huzur’un konuşmasının kesilmesine sebep olduğu söylendiğinde Huzur (as) şöyle buyurdu: Müftü bey yanlış bir iş yapmadı, yolculuk esnasında oruç tutmamak Allah’ın emridir, bu olay Allah’ın bu emrinin yayılmasına vesile oldu. Bunu duyan Müftü bey aslan kesildi.[5]
[1] Siret-ül Mehdi, cilt 2, sayfa 125
[2] Siret-ül Mehdi, cilt 1, sayfa 97
[3] Rivayet hz.Münşi Zafer Ahmed Kupurtalevi, Ashab-ı Ahmed, cilt 4, sayfa 224, yeni baskı.
[4] Siret-ül Mehdi, cilt 2, sayfa 303
[5] Siret-ül Mehdi, cilt 2, sayfa 147