Allah'ın gerçek hizmetçilerinin özellikleri - Müslüman Ahmediye Cemaati

Allah’ın gerçek hizmetçilerinin özellikleri

(Uluslararası Ahmediye Cemaati Başkanı Hz. Mirza Masrur Ahmed (atba)’nın 18.10.2013 tarihli hutbesinin çevirisidir.)

وَقُلْ لِعِبَادٖى يَقُولُوا الَّتٖى هِىَ اَحْسَنُ اِنَّ الشَّيْطَانَ يَنْزَغُ بَيْنَهُمْ اِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلْاِنْسَانِ عَدُوًّا مُبٖينًا1 ۞

Bu ayetin meali şöyledir: Kullarıma en güzel sözü konuşmalarını söyle. Şüphesiz şeytan, aralarına fesat sokar. Şüphesiz şeytan insanın apaçık düşmanıdır.

Tercümeden dinlediğiniz gibi Yüce Allahcc kullarına bir mesaj vermiştir: “En iyi şeyi söyleyiniz!” Ve Allahcc katında iyi olan, iyi sözdür. Onun için Yüce Allahcc “ibadî,” kelimesini kullanmıştır, yani “Benim kullarım.” O, bizi şuna bağladı, Benim kullarım, yahut Benim kullarım olmaya çalışanların artık kendi istekleri kalmamıştır. Onlar kendi isteklerini bırakarak Benim isteklerime bağlı kalmaları gerekir ve iyi işleri ve iyi sözleri aramaları gerekir ki Yüce Allah’ıncc sevdiği kelimeleri sevmeleri gerekir. Yüce Allahcc bunun detaylarını bakara suresinde şöyle beyan etmiştir:

وَاِذَا سَاَلَكَ عِبَادٖى عَنّٖى فَاِنّٖى قَرٖيبٌ اُجٖيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ اِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجٖيبُوا لٖى وَلْيُؤْمِنُوا بٖى لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ۞[2

(Ey Resul!) Kullarım sana Benim hakkımda sorarlarsa onlara de ki, Ben onlara pek yakınım. Bana dua edenin duasını kabul ederim. Onun için dua edenler Benim buyruklarımı kabul etmelidirler ve Bana inanmalıdırlar ki hidayeti bulsunlar diye.

Vadedilen Mesihas “ibadî” (Benim kullarım) kelimesini, Allahcc ve Resulüne inananlar olarak açıklamıştır. İbadî kelimesinin kapsamına girmek için Yüce Allah’acc yakındırlar ve inanmayanlar ise Allah’tancc uzaktırlar. Onun için tam ibadî olmak için Yüce Allahcc der ki, Benim her buyruğumu kabul ediniz, imanlarınızı tamamlayınız ve bu durum olursa o zaman her çeşit iyilikleri elde edenler olursunuz, dualar kabul edilir. Kısacası Yüce Allahcc, Benim kullarım Allah’ıncc hoşuna giden şeyler söylesinler ve yapsınlar dediyse, onların kesinlikle imanlarını artırmaları, Yüce Allah’ıncc buyruklarına tabi olmaları ve amellerini Allah’ıncc gözünde iyi olan bir şekilde yapmaları gerekecek. Eğer biz, amelleri bir türlü yapar sözleri başka türlü söylersek bu olmaz. Bizim amellerimiz Yüce Allah’ıncc buyruklarına aykırı olursa ve diğer insanlara Allahcc ve Resulünün emrine göre nasihat edersek bu olmaz. Yüce Allahcc bu şekilde söz ve fiil arasındaki tezata münafıklık demiştir. Yüce Allahcc der ki;

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ۞ كَبُرَ مَقْتًا عِنْدَ اللّٰهِ اَنْ تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ ۞ [3]

Ey müminler! Sizler yapmadığınız şeyleri niye söylüyorsunuz? Yapmadığınız şeyleri söylemeniz Allahcc katında büyük bir günahtır.

Kısacası söz ile fiil arasındaki çelişki Yüce Allah’ıncc hoşuna gitmez, ondan aşırı derecede tiksinir, hatta bu büyük günahtır. Bir tarafta iman iddiası ve diğer taraftan bu iki renklilik, bunlar bir arada bulunamaz.

Hz. Mesih-i Mevudas der ki, Siz benim sözümü dinleyiniz ve iyi hatırlayınız; İnsanın konuşması kalbinin derinliğinden olmazsa ve onda fiili kuvvet olmazsa, onun etkisi olmaz. Yani söz söyleyen, doğru söz söylemeli ve onun ameli de ona göre olmalı. Eğer böyle olmazsa o sözün bir faydası olmayacaktır. Kısacası Yüce Allah’ıncc buyurduğu gibi ahsen söz söyleyiniz. Ahsen ise, bir insanın tanımına göre değil, Yüce Allah’ıncc tanımına göre olmalı, hayırları yayan ve kötülüklerden alıkoyan olmalıdır.

Herkes kendi hoşuna giden bir tanım yaparak, sözümde ve işimde bir tezat yoktur onun için ben mümin oldum diyemez. İçki içen bir sarhoş, ben içki içiyorum, ben söylediğimi yapıyorum, sen de iç derse bu hayır değildir, Ahsen değildir. Tam tersine günahtır. Burada bu toplumda görüyoruz ki, hürriyet adı altında ne kadar hayasızlıklar apaçık olarak yapılır. Televizyon, internet ve gazetelerde bu hayâsızlıkların reklamları yapılır. Moda adı altında çirkin elbiseler gösterilir. Şüphesiz bu gibi insanların sözleri ve işleri birdir, fakat bunlar Allahcc Katında mekruh ve günahtırlar. Yüce Allah’ıncc buyruklarına aykırıdırlar. Bu nedenle bazı gençler öyle insanlardan etkilenerek, çok açık sözlü temiz bir insandır, zahirde neyse içten de aynıdır, iki yüzlülük, münafıklık yoktur içlerinde derler. Onlar unutmamalıdırlar ki bu ikiyüzlülüğün olmaması bir hayır değil, hayasızlığının reklamını yapmak ve Allah’tancc uzak olmaktır. Onun için bu toplumda yaşayan gençler, erkekler, kadınlar böyle ortamdan kurtulmaya çalışmalıdırlar. Yüce Allah’ıncc önünde eğilerek O’ndan daima “İhdinessıratal müstakim” üzerinde yürümeyi niyaz etmelidirler. Şeytandan korunma duasını yapmalıdırlar. Yüce Allah’ıncc bir müminden bazı beklentileri vardır. Müminlere emir vermiştir, onları aramalıyız. Yüce Allah’ıncc kullarına merhamet ederek, yakınlığının alameti olarak ileri sürdüğü Ahsen şeyleri aramalı ve onun için çaba sarfetmeliyiz. Kulun hayrına memnun kalarak onun amelinin ve sözünün tek renkte oluşu neticesinde insana sevap kazandırır. Bir mümin bu sözleri aramak için Yüce Allah’ıncc buyruklarını aramalıdır ki Ahsen ve gayrı Ahsen arasındaki fark ortaya çıksın. Böylece Allah’ıncc ibadî diye bahsettiği, dualarının kabul edileceğinin müjdesini verdiği kulları arasına girsin.

Bu çağda biz Ahmediler üzerinde büyük bir sorumluluktur. Çünkü biz zamanın imamını kabul ettik. Biz, sözlerimiz ve yaptıklarımız arasında uyum olacağına, Yüce Allahcc katında Ahsen olan her işi yapmaya çaba sarfedeceğimize, sözümüzde ve yaptığımızda aynı renk olacağına dair söz verdik. Allah’ıncc söylediği Ahsen işler için Kuran-ı Kerim’e yöneleceğiz. Orada yüzlerce buyruk vardır ve Ahsen ve gayrı ahsenin farkı belirtilerek bunu yaparsanız Yüce Allah’ıncc yakınlığını arayanlar olursunuz, şunu yaparsanız Yüce Allahcc size gücenir denmiştir. Mesela Yüce Allahcc Müslümanlara der ki,

كُنْتُمْ خَيْرَ اُمَّةٍ اُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَاْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ

Yani; Siz, insanlığın hayrı için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. Siz, hayrı emreder ve kötülükten alıkoyarsınız ve Allah’acc inanırsınız.

Yüce Allahcc, kendi kullarına ya da ibadürrahman’ın cemaatine geçenleri burada bütün insanlardan daha hayırlı bir cemaat olarak nitelendirmiştir. Neden hayırlıdır?  Sebep şudur ki, Allah’ıncc buyurduğu yola göre onlar fiilinde ve işinde ahseni arıyorlar ve yapıyorlar. Şu bakımdan iyidirler ki, hayırı tavsiye ederler, nefsani isteklere tabi olacaklarına hidayeti ararlar. Yüce Allah’ıncc yakınlığı için gereken hidayeti ararlar. Yüce Allahcc dedi ki, siz bu bakımdan en iyisiniz, en hayırlısınız ki siz insanları kötülükten alıkoyarsınız. Allah’ıncc öfkesinden kurtulabilmek için her günahtan kendiniz de uzak durursunuz ve diğer insanlara da uzak durmalarını nasihat edersiniz. Sonra şu ki, sizin Allah’acc imanınız kuvvetlidir. Onun için siz hayırlı ümmetsiniz. Şu kesin inanç üzerindesiniz ki, Yüce Allahcc benim her işimi ve sözümü görmektedir. Siz şu imana bağlısınız ki dünyanın gelip geçici sözde tanrıları benim ihtiyaçlarımı gideremezler. Aksine benim ihtiyaçlarımı gideren ve dualarımı kabul eden Rabbül Alemîn olan Yüce Allah’tırcc. Sonra, bu öyle bir sözdür ki, dünyaya da söyleyiniz. Sizin bekanız, Allah-u Teala ile alaka kurmak, ve O’nun emrine göre dünyanın rahatlığı ve ayyaşlığı olmadan yürümenize bağlıdır.

Yüce Allahcc Kuran-ı Kerim’de bu Ahsen sözleri, hayırları, kötülükleri daha da detaylı olarak açıklamıştır. Mesela,

وَالَّذٖينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَ وَاِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا۞

Müminler, Yüce Allah’ıncc kullarıdır. Onlar yalan şahitlik etmezler ve boş işlerin yanından geçtikleri zaman, onlara katılmayıp olgunlukla oradan geçerler. Burada bizi iki şeyden alıkoymuştur; Yalancılıktan ve boş işlerden.

Durum ne olursa olsun yalan şahitlik etmemelisiniz. Aksine başka bir yerde demiştir ki, sizin tanıklığınız seviyesi o kadar yüksek olsun ki ister kendiniz aleyhinde, yahut anne babanız aleyhinde, yahut sevdikleriniz ve akrabalarınız aleyhinde de şahitlik etmeniz gerekirse şahitlik edin. İşte hayrın üstün seviyesi budur. Bu seviye elde edilirse o zaman, Yüce Allah’ıncc Ahsen olarak buyurduğu ahsene girmiş olursunuz. İnsan bunun neticesinde Yüce Allah’acc yaklaşmış olur. Hayırda daha da ileri adım atmış olur ve Yüce Allah’ıncc gerçek kulları arasına katılır.

Sonra Yüce Allahcc doğruluk hakkında,

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَدٖيدًا۞ [4]

Ey inananlar! Allah’ıncc takvasını benimseyiniz ve dosdoğru söz söyleyiniz. Bu hayrın yüksek seviyesi ahsendir. Yüce Allahcc bunu yaymamızı ve yapmamızı emretmiştir. Ancak eğer biz kendimizi muhasebe edersek doğruluğun bu yüksek seviyesini görmemiz mümkün olmuyor. Her adımda nefsani arzular vardır. Aramızda, gerektiğinde kendisi aleyhinde dahi şehadet etmeye hazır olan, kendi anne babası aleyhinde de, sevdiği insanlar aleyhinde de şehadet eden ne kadar vardır. Sonra öyle yüksek seviyeye ulaşan ki onların günlük konuşması, iş konuları vs. herçeşit çirkin konuşmalardan uzak olan ne kadardır. Burada yahut orada, kişisel sözler, yahut yakınların menfaatleri, yahut insanın bencilliği araya girer ve insan hatasını kabul etmeye hazır olmaz. Bu sözleri dosdoğru yapmaya çalışmazlar ki canını kurtarsın, kendi faydalarını elde etsin. Kavli sedid yani dosdoğru söz söylemek seviyesi Yüce Allah’ıncc Ahsen buyrukları arasındadır. Yüce Allah’ıncc katında Ahsen olan şudur ki, doğruluğun içinde asla bir eğrilik olmasın. Eğer amelimiz böyle olursa bizim evimizdeki kavgalar ve toplumsal kavgaların hepsi yok olur. Mahkemelere gitmemize de Kazaya gitmeye de gerek kalmaz. Her tarafta barış ve huzur ortamı olur. Gelecek nesillerde bile doğruluğun yüksek seviyesi daha da yükselmiş olur. Sonra doğruluğun yüksek seviyesine ulaşmak nasihati ile birlikte şöyle nasihat etti, içinde doğru söz söylenmeyen meclislerden hemen kalkıp gidin. Yüce Allah’ıncc talimatına aykırı ve yalan söz söylenen meclislere gitmeyin. Bu küçük ve boş sözler bu zamanda bazen bilinçsiz olarak dahi evlerde ya da meclislerde olur. Nizam aleyhinde söz söylenir. Bir çok defa ben söyledim, görevliler aleyhinde sözler varsa bana ulaştırın. Islah olmuyorsa meclislerde oturup konuşmanız boş iştir. Çünkü bununla ıslah gerçekleşmediği gibi, daha da fitne ve fesat olur. Sonra bu zamanda televizyonda, internette çok çirkin filmler vardır. Dans ve şarkılar vs. vardır. Öyle şarkılar vardır ki orda putlar adı altında insanlardan bir şeyler istenir, özellikle Hindistan filmlerinde. Ya da onların büyüklükleri anlatılır ki bunun neticesinde insan en büyük ve en kuvvetli olan Allahıcc inkar etmekte olur. Yahut şöyle anlaşılır, bu putlar Allah-u Teala’ya götürmenin vasıtasıdır. Bu da şirktir, boştur, yalandır. Böyle şarkıları da dinlememeliyiz. Sonra bilgisayarda facebook vardır, yahut twitter ya da chat, orada meclisler kurulur ve çok beyhude ve çirkin, hayasız sözler söylenir. Bazen o gençlerin söylediklerini bana da gönderirler. Halbuki kendileri dahi ona ortak olurlar. Öyle sözler olur ki uysal bir insan onları dinleyemez ve göremez. Büyük, iyi ailelerin erkek ve kızları da ona ortak olurlar ve kendi açıklıklarını ortaya çıkarırlar. Onun için, bir Ahmedinin onlardan korunması pek gereklidir. Bir ahmedi Müslümana emretmiştir ki siz Ahsen sözü arayınız. Öyle ahseni arayınız ki sizi hayırda ilerleten olsun. Böylece Allah-u Tealanın özel kulları olasınız ve lanet edilecek insanlardan kurtulmuş olasınız. Kısacası birçok Ahsen sözler vardır, Yüce Allahcc onları bize beyan etmiştir, hayır yollarını benimsemek ve söylemek ahsendir. Kötülüklerden uzak durmak ve alıkoymak ahsendir. Yüce Allahcc gerçek bir kuldan aynısını ister. Bir yerde buyurdu ki,

وَلِكُلٍّ وِجْهَةٌ هُوَ مُوَلّٖيهَا فَاسْتَبِقُوا الْخَيْرَاتِ [5

Yani, her insanın gitmek istediği bir hedefi olur, o hedefi göz önünde tutar. Sizin hedefiniz hayırda yarışmak olmalıdır. Hayırda öne geçmeye çalışırsanız o zaman amel ve söz her ikisi Ahsen ve Allah’ıncc istediğine göre olacaktır. Eğer hayırda ileri adım atmaya çalışılırsa şüphesiz o zaman şeytandan ve onun işlerinden uzak durmaya çalışılacak. Yüce Allahcc başta okuduğum ayet-i kerimede “inneş şeytane yenzeğu beynehüm” buyurmuştur. Şüphesiz şeytan insanların arasına fesat sokar. Şeytanın da birçok anlamı vardır. Şeytan odur ki, Rahman Allah’ıncc emirleri aleyhinde her söz söyleyendir. Kibir, isyan ve zarar veren ve ona yönlendirendir. Şeytan haset ateşi içinde yanan, zarar veren, kalplerde vesvese yaratandır. Kısacası söylediğim gibi şeytan, Yüce Allah’ıncc yapılmasını emrettiği ve kul hakkının ve Allahcc hakkının eda edildiği her Ahsen söze aykırı emir verir. “Nazağa, nezğun” şeytanî işler, şeytanî sözler, yahut gayesi insanları birbirleri aleyhinde öfkelendirmek ve fesat çıkarmak olan istişareler demektir. Onun için Yüce Allahcc şeytan hakkında, şeytan insan için adüvvün mübin, yani apaçık düşmandır der. Eğer siz Benim kullarım olarak Ahsen sözleri söylemezseniz, ona göre davranmazsanız, o zaman Rahman Allah’ıncc kulluğundan çıkarak şeytanın kucağına düşersiniz. Ve şeytan aranızda yalancılık, kibir, isyan yaratacak. Sizi, başkalarına zarar vermeye bile yönlendirecek. Kalplerde vesveseler dahi yaratacak, haset ateşi içinde yakacaktır.

Hz. Resulüllahsav Efendimiz buyurdu ki, Sizler gece yatağa girince, şeytani düşünce ve vesveselerden korunmak için  son iki sureyi, felak ve nas suresini üç defa okuyarak kendinize üfleyiniz. Bunları okurken şuna da dikkatinizi verin ki bunlardan korunmalıyız. Bunun için dua da edin, Yarabbi bizi bunlardan koru. Ne zaman Allah-u Tealanın yardımı da olursa, Ahsen söz, hayırda ileri adım atmak ve şeytandan korunmak da o zaman olacaktır. Dualarla birlikte O’ndan hidayet talep ederek, O’nun buyruklarını aramak ve şeytandan uzak durmaya çalışılacak.

Hz. Mesih-i Mevudas der ki, şeytan insanı saptırmak ve onun amellerini fasıd yapmak için daima tetiktedir. Öyle ki hayırlı işlerde dahi kendisini saptırmaya çalışır ve şu veya bu şekilde fesat çıkarmak için hileler yapar. Namaz kılındığında, namaz kılanın kalbinde düşünceler yaratarak gösteriş, fesat şüphesini ilave etmek ister. Onun için aramızdan hiçbirimiz ondan korkusuz olmamalıyız. Çünkü onun saldırıları fasık ve facir üzerinde apaçıktır. Onlar sanki onun avıdırlar. Ancak şeytan, zahitlere dahi saldırmaktan vazgeçmez ve şu yahut bu şekilde fırsat buldukça onlara saldırır. Kimler Allah’ıncc lütfu altında olurlarsa ve şeytanın derin, çirkin yaramazlıklarını da bilirlerse onlar, onun yaramazlıklarından korunmak için dua ederler. Ama ham olanlar arada bir yakalanırlar. Gösteriş ve kibirden kurtulmak için kendi hayırlarını gizleyen ve kötülüklerini gösteren melameti bir fırka vardır. Onlar, birisi, bunlar çok hayırlı insanlardır demesin diye, hayırını göstermez ama kötülüklerini gösterirler ve böylece şeytanın saldırılarından korunacaklarını zannederler. Ancak bence, onlar da kamil değildirler. Onların kalbinde dahi bir yabancı vardır. Eğer öyle olmasaydı asla bunu yapmazlardı. İnsan, marifet ve sülukta, hiçbir şekilde kalbinde yabancı birisi bulunmadığı zaman kamil olur. Bu, peygamberlerin fırkasıdır. Bunlar öyle kamil bir topluluktur ki onların kalbinde yabancı birisinin vücudu yüzde yüz yok olur.

Bundan birisi, bu makam sadece peygamberlere verilir ve başkasına verilmez, çaba sarfetmeye gerek yoktur, zannetmesin. Hz. Mesih-i Mevudasbaşka bir yerde demiştir ki, siz seviyenizi yükseltmek için çalışmaya devam ediniz. Hatta veli olunuz, veliye tapanlar olmayınız. Yüce Allahcc bizim önümüze Hz. Resulüllah’ınsav örneğini sürerek buyurdu ki, O, sizin için usveyi hasenedir (en iyi örnektir) ona bağlı olmaya çalışınız. Onun için şeytanın saldırısından korunmak için çok çaba sarfetmemiz lazım. Bunun için Allah-u Teala’nın buyurduğu gibi Ahsen kavl yani iyi söz gereklidir. Her konuda Yüce Allah’ıncc buyruklarını göz önünde bulundurmamız gereklidir. Aynı zamanda Yüce Allahcc dua da öğretmiştir. Son iki surede şeytanın her türlü saldırılarından korunma duası vardır. Sonra Allah-u Teala der ki,

وَاِمَّا يَنْزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللّٰهِ اِنَّهُ سَمٖيعٌ عَلٖيمٌ۞[6

Eğer şeytan tarafından sana Ahsen kavle aykırı saptıran bir söz ulaşırsa, o zaman Allah’ıncc sığınmasına gir. Yüce Allah’ıncc sığınmasına girmek için çok dua et. “Euzü billahi mineş şeytanir racim” oku . “La havle vela kuvvete illa billah” oku. Allahcc-u Teala ümit verir ki O, dinleyendir ve bilendir.

Eğer iyi niyetle dualar edilirse, şüphesiz Yüce Allahcc o duaları dinler. Şunu da apaçık olarak söyleyeyim, şeytanın içinde kendisinin bile yandığı haset ateşi, ki o, Adem’e itaat etmeyi kabul etmemiş, dışarı çıkıp diğer insanları da bu ateşte yakma sözünü vermişti, bu çok tehlikeli bir şeydir. Toplumun huzursuzluğunun sebebi haset ateşidir. Onun için her Ahmedinin bundan uzak durması  ve özellikle, bundan kurtulmak için Yüce Allah’ıncc huzurunda çok ağlayarak dua etmemiz lazım.

Şeytanın saldırısı iki çeşittir. Birisi, Allahcc-u Teala ile alakayı kırmak için saldırıda bulunur. Ve diğer taraftan insanın başka bir insan ile alakasını kırmaya çalışır. Halbuki Ahsen söz Allah’ıncc sevgisine götürür. Ve Yüce Allahcc uğruna, insanda diğer insana karşı sevgi yaratır. Söylediğim gibi kul hakkı ve Allahcc hakkı Ahsen söz ile elde edilebilir. Onun için bizim, “Herkesi sevelim, kimseden nefret etmeyelim” sloganını, eğer biz kendi aramızda göstermezsek, o zaman bu slogan boş ve faydasızdır. Yüce Allah’ıncc emrini ben sık sık cemaatin önüne koyuyorum,

رُحَمَاءُ بَيْنَهُمْ

Birbirinize karşı sevgi ile muamele edin. Öyle insanlar gerçek mümindirler.

Bu, müminin bir alametidir. Boşu boşuna konuşarak ne kadar ispat etmeye çalışsak, bizim sloganımız budur desek, ilaveten Cemaat ıslah konusunda bir örnektir desek, bütün bu çabalarımızın gerçek etkisi olmaz. Ne zaman, bizim evlerimizde, ortamımızda birbirimize merhamet edersek, birbirimizi affedersek gerçek etki de zaman olacaktır. Bu bile öyle bir hayırdır ki Yüce Allahcc özel olarak bunu nasihat ederek buyurmuştur ki,

وَلْيَعْفُوا وَلْيَصْفَحُوا

Affedin ve bağışlayın.

Kısacası Allah-u Teala’nın bir çok emirleri vardır ki insanı Allah’acc yaklaştırırlar. Ancak bu dünya öyle bir dünyadır ki burada insanın karşısında adımbaşı bir şeytan vardır. Birçok zaman bizim sözümüz ve işimiz arasında tezat yaratarak bizi Yüce Allah’ıncc abdurrahman’a, gerçek müminlere emrettiği işlerden uzaklaştırmaya çalışır. Onun için hiç unutmamamız lazım ki şeytan kendi işini yapmaya devam edecektir. O, Adem doğduğunda Allah-u Teala’dan, secde etmek isteyeni doğru yoldan saptırmak için mühlet istemişti. Hatta şunu da dedi ki, ben onların çoğunu öyle saptıracağım ki bana tabi olacaklar, Rahman’ın kulu az olacak, şeytanın kulu ise fazla olacak. Buna karşılık Yüce Allahcc şöyle buyurdu, herkim sana tabi olursa Ben onu cehenneme sokacağım. Bu çağda, örneklerini de verdiğim birçok söz vardır ki insanı Allah’ıncc öfkesine götürür. Onların güzel bir şekilde kullanılması yasak değil, fakat yanlış bir şekilde kullanmamız kötülükleri, pislikleri, günahları yaymanın en büyük vasıtası haline gelmiştir. Ancak aynı şeyler hayırın yayılmasının da bir vasıtasıdır. Mesela televizyon, bilgisel sözler de verir, hayasızlıkları da. Bu çağda televizyonun en güzel tanımını Ahmediye cemaati yapmaktadır. Jalsa günlerinde de ben insanların dikkatini çektim ve bazı insanlar etkilenerek bana dediler ki, MTA’yi biz daha önce görmemiştik, şimdi siz söyleyince dikkatimiz çekildi ve MTA’yi izlemeye başladık. Daha önce biz onu niye seyretmedik ve ona bağlanmadık diye üzülüyoruz. Bazıları, bir hafta on günde içimizde maneviyat yükseldi, cemaat hakkında güzel bilgi edindik dediler. Onun için ben tekrar hatırlatıyorum, MTA izlemeye çok dikkat ediniz. Evlerinizin bundan istifade etmesini sağlayınız ki Allahcc-u Teala onu, bizim terbiyemiz, manevi ve bilgisel ilerlememiz için bize vermiştir. Böylece nesillerimiz Ahmediyete bağlı kalsınlar. Onun için, kendimizi MTA’ye bağlamamız için çaba sarfetmemiz lazım. Şimdi hutbeler dışında da birçok canlı programlar vardır ki onlar dini ve manevi olarak bizi ilerletiyorlar. Aynı şekilde onlar bilgide ilerlemenin de bir vasıtasıdır. Bunun için Cemaat her yıl yüz binlerce dolar harcamaktadır. Eğer cemaat üyeleri bundan tam olarak istifade etmezlerse kendi kendilerini mahrum ederler. Yabancılar ondan istifade ediyorlar tabii ki. Böylece cemaatin doğruluğu onlara aşikar olmaktadır. Allah-u Teala’nın Tevhidi ve İslamiyet’in doğruluğu anlaşılmakta ve gerçek idrakine sahip olunmaktadır. Onun için hem buradaki, hem dünyanın her yerindeki Ahmediler MTA’den tam olarak istifade etmelidirler. MTA isimli televizyon kanalımızın başka bir bereketi daha vardır; Cemaati hilafetle bağlamanın en büyük vasıtalarından biridir. Bu sebepten dolayı da ondan istifade etmeliyiz.

Yüce Allahcc insana akıl vermiştir ve o aklı kullanarak insanın kendisi için kolaylık yarattı. Allah-u Teala der ki,

اِنَّا جَعَلْنَا مَا عَلَى الْاَرْضِ زٖينَةً لَهَا لِنَبْلُوَهُمْ اَيُّهُمْ اَحْسَنُ عَمَلًا۞ [7]

Yeryüzünde ne varsa Biz onu yeryüzü için ziynet olarak yarattık ki onlardan kim hayırlı amel yapar diye sınayalım.

Yüce Allahcc bu ayette yeryüzündeki her şey için ziynet diyerek onun önemini de belirtmiştir. Her yeni yapılan buluşlar dahi bir ziynettir. Fakat dedi ki, her şeyin önemi kendi yerindedir ama onun faydası ancak Ahsen söz ile birlikte olduğu zamandır. O zaman bize nasihat edilmiştir; Bu buluşlardan istifade ediniz, ancak Ahsen söz, güzel söz hatırınızda olsun. Bu buluşların güzelliği ancak bunlardan Allah’ıncc rızasına göre istifade edildiği zamandır, fitne ve fesat yaratmak için değil. Eğer güzel amel değilse o zaman bu sözler ibtila olur, bela olur. Daha önce örneğini verdiğim gibi bu MTA televizyonudur, fayda sağlıyor. Bir çok ev internet ve chat neticesinde bozuluyorlar. Çocuklar yozlaşıp bozuluyorlar. Yüce Allah’ıncc verdiği eşyalar hürriyet adı altında yanlış bir şekilde kullanılıyor. Gerçek mümin için emir vardır; Daima Ahsen söz ve Ahsen ameli göz önünde bulundur ve işin gayesi Allah’ıncc rızası olsun.

Kısacası Kuran-ı Kerim’in sayısız buyrukları vardır. Her emrinin detayları beyan edilemez. Bir söz vardır ki ben ona dikkatinizi çekmek istiyorum. Ben başlangıçta da bu konuda biraz bahsettim. Allah-u Teala bir yerde, Ahsen söz hakkında der ki,

وَمَنْ اَحْسَنُ قَوْلًا مِمَّنْ دَعَا اِلَى اللّٰهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ اِنَّنٖى مِنَ الْمُسْلِمٖينَ۞ [8

İnsanları Allah’acc doğru çağıranın sözünden daha iyi kimin sözü olabilir? Ki o söylediğine göre amel eder ve ben itaat edenlerdenim der.

Gerçek kuldan işte bu beklenir, beklenmelidir de. Başta okuduğum ayette Allah-u Teala,

يَقُولُوا الَّتٖى هِىَ اَحْسَنُ

“Öyle söz söyleyiniz ki en iyi olsun. Ve en iyi söz Allah’ıncc yapmamızı emrettiği sözdür,” buyurmuştu. Ancak bu ayette bütün bu iyi sözleri özetleyerek beyan etti. Bunun özü şudur; En güzel söz, insanları Allah’acc çağırmaktır. Şimdi Allah’acc çağıranların dahi kendini muhasebe etmesi lazım. Kendisi ne kadar çağırdığı sözlere göre hareket etmektedir. Ben başlangıçta da söyledim, Allah-u Teala der ki, yapmadığınız şeyleri söylemeyiniz çünkü bu günahtır. Onun için ben nasıl detaylı bir şekilde beyan ettiysem, Allah’acc çağıranların kendi işini ve sözünü bir yapması ve kendisini tam olarak Allah’ıncc rızasına uygun hale getirmesi ve ona tabi etmesi lazım. İşte İslamî talimatın en iyi örneği şudur; Allahcc-u Teala’ya doğru çağırın ki ondan daha güzel ve daha büyük söz yoktur. Yüce Allahcc bunu çok sever. Ancak, çağırmak için kendi ameliniz de amel-i salih olsun. Amel-i salih öyle bir ameldir ki Allah’ıncc hidayetine göredir, hayrı genişletendir, zamanın ihtiyacına göredir ve ıslah vesilesidir. Burada amel-i salihin bir örneğini vereceğim. Direk olarak bununla bir alakası yoktur ama size açıklamak için gereklidir. Mesela başkasının suçunu affetmek hayırlı bir iştir. Yüce Allahcc başkalarını affetmeyi adet edinin buyurmuştur. Fakat huy edinmiş bir hırsızı veya katili affetmek güzel ve Ahsen değildir. Bu durumda, toplumu zarardan korumak ve kötülüklerden alıkoymak için sık sık ve bilerek bu suçları işleyen insanlara ceza vermek amel-i salihtir. Buna benzer birçok örnek vardır. Kısacası Yüce Allahcc der ki Davet ilellah yapandan daha iyi birisi yoktur. Bu öyle bir iştir ki Yüce Allahcc onu çok sever. Unutmamalıyız ki Davet ilellah yapanın, sadece davet ilellah yapması yeterli değil onun her ameli, amel-i salih olmalıdır. Bir insanın bir taraftan “Ben Allah’ıncc gerçek kuluyum ve Allah’ıncc mesajını ulaştırmak benim görevimdir,” demesi ama diğer taraftan kendi çocukları ve karısının hakkını eda etmemesi, yahut kadının evinin bekçiliğine ve çocukların terbiyesine önem vermemesi olacak şey değildir. Yahut bir insanın İslami emirlere göre amel etmemesi, haya ve kudsiyetin belirtisi olarak emredilen kadının elbisesine aldırış etmemesi ve tebliğ için çaba sarfetmesi yanlıştır. Böyle bir insanın tebliği neticesinde birisi İslamiyet’i kabul ederek Kuran-ı Kerim’i okursa o zaman o diyecek ki “Bana güzel tebliğ yaptın, ancak Kuran-ı Kerim haya ve tesettürü de emreder. Sen buna bağlı değildin.”

Aynı şekilde bir çok kötülükler vardır. Yalancılık, gıybet ve birçok yanlış işler vardır. Bunlar, sırf güzel tebliğ yapıyor diye affedilmeyecektir. Yüce Allahcc der ki, Ahsen söz söyleyen, amel-i salih yapan da olmalı, ben kamil itaat edenim diyen de olmalıdır. Ve bütün buyruklara semiğna ve atağna, dinledik ve itaat ettik sloganını atanım ben, demelidir. Gerçek müminin alameti de budur

18.10.2013 Cuma Hutbesi

Hz. Mirza Masrur Ahmed (atba)


[1] İsra (17), ayet 54

[2] Bakara (2), ayet 187

[3] Saff (61), ayet 3-4

[4] Ahzap, ayet 71

[5] Bakara (2), ayet 149

[6] Araf (7), ayet 201

[7] Kehf (18), ayet 8

[8] Fussilet (41), ayet 34

Bir Öncekini Oku

Manevi Mükemmelleşmenin Yolu

Bir Sonrakini Oku

Meleklerin insanlara tavsiyeleri: Lemme