25 Aralık 2022
İslamabad, Birleşik Krallık, 25 Aralık 2022: GMT saat 10:30 civarında, V. Halifetü’l Mesih Mirza Masrur Ahmed HazretleriAllah Yardımcısı Olsun, 2022 Kadiyan Yıllık Toplantısının (Calsa Salana) kapanış oturumu için, Birleşik Krallık, İslamabad’da bulunan Masrur Salonuna geldi.
Emiru’l Mü’minin Hazretleriaba, 23 Aralık 2022 günü verdiği Cuma Hutbesi esnasında, Pazar günü 127. Kadiyan Calsa Salanası’na hitap edeceğini ve yaklaşık yedi ya da sekiz Afrika ülkesinin de yıllık toplantılarını eş zamanlı olarak düzenlediklerini duyurmuştu. Kendisi, Uluslararası Müslüman Ahmediye Televizyonu vasıtasıyla onların da konuşmasının bir parçası haline getirileceğini bildirdi. Dolayısıyla, sadece Birleşik Krallık’da bulunan İslamabad ve Hindistan’da bulunan Kadiyan arasında bir canlı yayın kurulmakla kalmayıp, bahsi geçen ülkelerin çoğu da gerçek manada küresel bir ortam yaratarak, video link aracılığıyla birbirlerine bağlandılar. Bunun da ötesinde, dünyanın dört bir yanındaki Ahmediler, Huzur’unaba kapanış konuşmasını MTA vasıtasıyla izleyebildiler.
Gelişini müteakiben Huzuraba Feroz Alem Sahib’i, Kuran-ı Kerim’den bir bölümün tilaveti ve Urduca tercümesini sunması için davet etti. O, Bakara Suresinden 285’ten 287’ye kadarki ayetleri okudu. Bunun ardından Nasir Ali Osman Sahib, Vadedilen Mesihas tarafından Yüce Allah’ın hamdı için Urduca yazılmış bir nazımı sunmak üzere davet edildi.
Ardından V. Halifetü’l Mesih Hazretleriaba, 2022 Kadiyan Calsa Salanası kapanış konuşmasını yapmak üzere kürsüye geldi.
Teşehhüd, teavvuz ve Fatiha Suresini okuduktan sonra Halifetü’l Mesih Hazretleri buyurdu ki, Yüce Allah’ın lütfuyla, bu Kadiyan Calsa Salanası’nın son günüdür ve bazı Afrika ülkeleri de kendi calsalarını eş zamanlı olarak düzenlemekteler. Bunlar arasında Nijerya, Fildişi Sahili, Gine-Bissau, Gine Konakri, Togo, Burkina Faso, Mali ve Zimbabve bulunmaktadır. Huzuraba şunu da ilave etti: Yüce Allah lütfuyla, MTA vasıtasıyla hepimizin birbirimize bağlanmasını sağladı, öyle ki bu ülkelerin birçoğu sanal olarak aramıza katıldılar. Allah birbirimizi görüp, duymamızı mümkün kıldı. Huzuraba şunu da ekledi: “Bu ülkelerin tümü tam olarak aynı zamanda beni duyabiliyor, bizi görebiliyor ve bizler de onları görebiliyoruz. Bu, Yüce Allah’ın Vadedilen Mesih’eas olan vaadinin de yerine gelmesidir.”
Daha sonra Huzuraba, özellikle Vadedilen Mesih’inas yaşamında gerçekleşen ilk calsalara ışık tutarak, Calsa Salana tarihinin bir kısmını anlattı. Huzuraba, bu calsaların gayesinin “dini, manevi ve ahlaki arayışlarda ilerlemek” olduğunu vurguladı. Huzuraba, akılda bu hedefler varken, Müslüman Ahmediye Cemaati dünya çapında toplantılarını düzenledi diye buyurdu. Huzuraba dedi ki, mütevazı ilklerle başlayan Calsa Salana’nın giderek gelişen küresel bir olay haline gelmesi, Allah’ın Vadedilen Mesih’eas yardım ve desteğinin bir nişanesiydi. Sorular üretenler hakikate karşı kördü, aksi takdirde tek başına bu bile, Yüce Allah’ın Vadedilen Mesih’inas görevini nasıl desteklediğini ve bereketlendirdiğini kanıtlamak üzere, onlar için yeterli olmalıydı.
Sonra Huzuraba asıl meseleye gelerek şöyle sordu, “Bu nimetlere şahit olduktan sonra, bize düşen görevler nelerdir? Bizler Calsa Salana için bir araya geldik ve dünyanın her yerinden insanlar da bu Calsa Salana’yı dinliyorlar. Onlar hadiseleri izliyorlar. Gelgelelim Yüce Allah’ın nimetlerinden pay almaya devam edebilmek için, bizler de vazifelerimizi yerine getirmek zorunda olacağız. Müslüman Ahmediye Cemaati’ne katılmak suretiyle biz bir söz verdik ve Vadedilen Mesih’eas bir biat yemininde bulunduk. Bu yeminimizi yerine getirmekle yükümlüyüz. Bunu yapmak için, kendimizde takva ehli değişiklikleri gerçekleştirmemiz gerekecek.”
Dünyanın dört bir tarafındaki Ahmedilerin dikkatini biatın bazı hedeflerine – özellikle de ikinci şartına odaklanmak suretiyle – çeken Huzuraba, şöyle buyurdu, “Yaşamlarımızı buna göre biçimlendirirsek, hayatlarımızda ve tüm dünyada gerçekleşen bir inkılaba şahit olacağız.”
Huzur buyurdu ki: “Biatın ikinci şartı şöyledir, “Erkek veya kadın bir kimse, yalandan, gayrimeşru ilişki/zinadan, harama bakmaktan, itaatsizlikten, kargaşalıktan, zulümden, hainlikten, fesattan ve isyandan uzak duracaktır; keza ne kadar şiddetli olursa olsun, kendisinin tutkulara kapılmasına da izin vermeyecektir. Vadedilen Mesihas, burada dokuz şerden söz etmiştir ve dikkatimizi onlara çekmiştir. Bir kimse bu dokuz kötülüğü terk edip uzak durduğunda, maneviyatta ilerleyebilir.”
Yalan:
Yalan hakkında Huzuraba, Kuran-ı Kerim’in aşağıdaki ayet-i kerimesini alıntılayarak, açıkladı:
فَاجۡتَنِبُوا الرِّجۡسَ مِنَ الۡاَوۡثَانِ وَاجۡتَنِبُوۡا قَوۡلَ الزُّوۡرِ
“O halde, putların pisliğinden korunun ve yalan söylemekten kaçının.” (Hac Suresi, 22:31)
Huzuraba şöyle buyurdu: Vadedilen Mesihas, yalan söylemenin şirk yani Allah’a ortak koşmakla eşdeğer olduğunu ve Kuran-ı Kerim’in, kişinin akrabaları aleyhine şahitlik etmesi pahasına olsa bile, doğru sözlülüğü önemle belirttiğini açıklamıştır. (Nisa Suresi, 4:136) Bu, her Ahmedi’nin uymak için elinden gelenin en iyisini yapması gereken, doğruluk standardıdır. Ve bu bakımdan kendimize ayrıntılı bir analiz yapmamız da gerekmektedir.
Ayrıca Huzuraba, Peygamber Efendimiz’insav yalanı bütün kötülüklerin en büyüğü olarak ilan ettiği bir hadisini de iktibas etti. Huzuraba, Peygamber Efendimiz’insav doğruluk standardını akılda tutmamız gerektiğini de öğütledi, öyle ki o, şaka yollu bile yalan söylemezdi ve hep “Doğruluğu benimseyin, çünkü doğruluk iyiliğe, iyilik de Cennet’e götürür. Yalandan sakının, çünkü yalan itaatsizliğe, itaatsizlik de Cehennem’e götürür ” diye buyururdu. Peygamber Efendimizsav şunu da belirtmiştir, “Şu özelliklere sahip kimse, bir münafıktır: O, konuştuğunda yalan söyler, akit yaptığında onu bozar ve söz verdiğinde bunu tutmaz.”
Huzuraba, Vadedilen Mesih’inas sözlerine atıfta bulunarak, yalandan sakınmanın ve doğruluğu benimsemenin önemini daha da detaylandırdı. Vadedilen Mesihas buyurmuştur ki, genel olarak dünyevi insanlar, doğruyu kim söylerse, o yakalanır ve hapsedilir derler. Hâlbuki doğruların cezaya uğramalarının sebebi, dürüst olmaları değil, içlerinde başka gizli kusurlar bulundurmalarıdır. Allah her bir kusurumuzu bilmektedir. Bundan dolayı Huzuraba buyurdu ki, daima Yüce Allah’tan af dileyiniz (istiğfar ediniz).
Huzuraba buyurdu ki, “Günümüz toplumunda, her adımda yalan söyleyen insanlar görmekteyiz. Bunu görenler belki ara sıra az da olsa yanlış bir şey söylemenin günah olmayacağını ve dolayısıyla zarar vermeyebileceğini düşünebilirler. Oysa böylesi tavırlar esasen daha büyük yalanlara yol açar ve doğruyu söylemek de önemini yavaş yavaş yitirir. Bu sebeple her Ahmedi, doğruluk seviyesini en yüksek standartlara çıkartmalıdır. Eğer bu standartları elde edersek, anlaşmazlıklarımızın çoğunun da ortadan kalkması muhtemeldir.”
Gayrimeşru ilişki ya da zina:
Ardından Huzuraba, Vadedilen Mesih’inas biatın bu ikinci şartında zinadan ve gayrimeşru ilişkiden uzak durmamızı tembih ettiğini buyurdu.
Huzuraba buyurdu ki, “Günümüz toplumunda medya, zinayı bütün sınırların ötesinde teşvik etmekte ve yaymaktadır. Bu koşullar altında kendimizi ve çocuklarımızı kurtarmak zorundayız ve bunun için özel çaba sarf etmemiz gerekecektir.”
Sonra Huzuraba, Kuran-ı Kerim’in aşağıdaki ayet-i kerimesine atıfta bulundu:
وَلَا تَقۡرَبُوا الزِّنٰۤی اِنَّہٗ کَانَ فَاحِشَۃً ؕ وَسَآءَ سَبِیۡلًا
“Zinaya yaklaşmayın. Şüphesiz o (açık) bir hayâsızlık ve çok kötü bir yoldur.” (İsrâ Suresi, 17:33)
Huzuraba şöyle buyurdu, “Medya bugün ne yapmaktadır? Onlar, çocukların akıllarını zehirleyen çocuk programları yayınlamaktalar. Böylesi şartlar altında bu, endişelenmemiz gereken bir şeydir. Bu konuda çok büyük çaba sarf etmemiz gerekiyor.”
(Huzuraba) Zina’nın sadece açık şekliyle gayrimeşru ilişki ve aldatma eylemini barındırmadığını, aynı zamanda müstehcen filmler veya müstehcen düşünceler de dâhil olmak üzere kişiyi nihayetinde bu kötülüğe götürebilecek her şeyi de içerdiğini açıkladı. Bundan başka Yüce Allah şunu da buyurmuştur:
اِنَّ الَّذِیۡنَ یُحِبُّوۡنَ اَنۡ تَشِیۡعَ الۡفَاحِشَۃُ فِی الَّذِیۡنَ اٰمَنُوۡا لَہُمۡ عَذَابٌ اَلِیۡمٌ ۙ فِی الدُّنۡیَا وَالۡاٰخِرَۃِ ؕ وَاللّٰہُ یَعۡلَمُ وَاَنۡتُمۡ لَا تَعۡلَمُوۡنَ
“Şüphesiz, müminler arasında hayâsızlığın yayılmasını isteyenlere, dünyada ve ahirette acı bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Nur Suresi, 24:20)
Huzuraba buyurdu ki, bu pis yollara girenler, çoğunlukla her türlü hastalığı çekmek zorunda kalmışlardır. Ahiret bakımından ise, onların uğrayacağı azabın şiddetini ve büyüklüğünü ancak Allah bilir.
“Bu yüzden, toplumu hızla büyüyen ve akıl almaz boyutlarda yayılan bu kötülükten temizlememiz gereken her yerde ve çocuklarımızı, ailelerimizi ve akrabalarımızı kurtarmak zorunda olduğumuz her durumda, diğer insanları uyarmamız gerekecektir. Doğrusu bu meselenin aslı, aynı zamanda bu, ateizmi savunanların bir bakış açısı, hatta gündemidir. Bu, onların insanları dinden ve Allah’tan uzaklaştırmak için kullandıkları stratejilerden biridir. Böylece buna karşı da muazzam bir öz mücadele yürütmek mecburiyetindeyiz.”
Huzuraba, hadisler ve Vadedilen Mesih’inas yazılarına atıfta bulunarak bu konuyu daha da detaylandırdı ve şöyle duada bulundu, “Yüce Allah, dünyaya akıl fikir versin ve onların mesajımıza kulak vermelerini nasip eylesin. Bizler de mesajı yayabilelim be bu kötü yollardan korunabilelim.” (İnşallah)
Harama bakmak:
Huzur’unaba açıkladığı bir sonraki kötülük, gözlerin harama bakması idi ve o, bu konuyla alakalı şu ayetleri nakletti:
قُلۡ لِّلۡمُؤۡمِنِیۡنَ یَغُضُّوۡا مِنۡ اَبۡصَارِہِمۡ وَیَحۡفَظُوۡا فُرُوۡجَہُمۡ ؕ ذٰلِکَ اَزۡکٰی لَہُمۡ ؕ اِنَّ اللّٰہَ خَبِیۡرٌۢ بِمَا یَصۡنَعُوۡنَ
وَقُلۡ لِّلۡمُؤۡمِنٰتِ یَغۡضُضۡنَ مِنۡ اَبۡصَارِہِنَّ وَیَحۡفَظۡنَ فُرُوۡجَہُنَّ وَلَا یُبۡدِیۡنَ زِیۡنَتَہُنَّ اِلَّا مَا ظَہَرَ مِنۡہَا وَلۡیَضۡرِبۡنَ بِخُمُرِہِنَّ عَلٰی جُیُوۡبِہِنَّ ۪ وَلَا یُبۡدِیۡنَ زِیۡنَتَہُنَّ اِلَّا لِبُعُوۡلَتِہِنَّ اَوۡ اٰبَآئِہِنَّ اَوۡ اٰبَآءِ بُعُوۡلَتِہِنَّ اَوۡ اَبۡنَآئِہِنَّ اَوۡ اَبۡنَآءِ بُعُوۡلَتِہِنَّ اَوۡ اِخۡوَانِہِنَّ اَوۡ بَنِیۡۤ اِخۡوَانِہِنَّ اَوۡ بَنِیۡۤ اَخَوٰتِہِنَّ اَوۡ نِسَآئِہِنَّ اَوۡ مَا مَلَکَتۡ اَیۡمَانُہُنَّ اَوِ التّٰبِعِیۡنَ غَیۡرِ اُولِی الۡاِرۡبَۃِ مِنَ الرِّجَالِ اَوِ الطِّفۡلِ الَّذِیۡنَ لَمۡ یَظۡہَرُوۡا عَلٰی عَوۡرٰتِ النِّسَآءِ ۪ وَلَا یَضۡرِبۡنَ بِاَرۡجُلِہِنَّ لِیُعۡلَمَ مَا یُخۡفِیۡنَ مِنۡ زِیۡنَتِہِنَّ ؕ وَتُوۡبُوۡۤا اِلَی اللّٰہِ جَمِیۡعًا اَیُّہَ الۡمُؤۡمِنُوۡنَ لَعَلَّکُمۡ تُفۡلِحُوۡنَ
“Mümin erkeklere söyle, bakışlarını yere indirsinler ve edep yerlerini korusunlar. Bu, onların çok daha temiz olmalarına vesile olur. Mümin kadınlara söyle, onlar (da) bakışlarını yere indirsinler ve edep yerlerini korusunlar. Süslerini göstermesinler, ancak kendiliğinden görünen (bunun dışındadır.) Başörtülerini, göğüslerinin üzerine indirsinler. Süslerini hiç kimseye göstermesinler. Ancak kocaları yahut babaları yahut kocalarının babaları yahut oğulları yahut kocalarının oğulları yahut erkek kardeşleri yahut erkek kardeşlerinin oğulları yahut kız kardeşlerinin oğulları yahut kendilerine (denk olan terbiyeli) kadınlar yahut sağ ellerinin sahip bulundukları yahut (cinsel) ihtiyaçları bulunmayan hizmetçiler yahut daha kadınların edep yerlerinden haberleri olmayan çocuklar, bunun dışındadır. Süslerinden gizledikleri ortaya çıksın diye, ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz tövbe ederek Allah’a yönelin ki, başarıya ulaşasınız.” (Nur Suresi, 24:31-32)
Huzuraba, ayeti Vadedilen Mesih’inas yazılarıyla daha da açıklayarak şöyle buyurdu, “İslam, erkek ve kadın, her ikisine de bakışlarını yere indirmelerini emretmiştir ve Kur’an-ı Kerim kalıcı bir iffet standardı oluşturmuştur. Ancak bu standarda uymakla, namuslu bir toplum kurmamız mümkün olacaktır.”
Bu bağlamda Huzuraba, Peygamber Efendimiz’densav bir hadis-i şerif sundu ve orada şöyle nakledilmiştir. Peygamber Efendimiz’esav kör bir sahabe geldiğinde o, hanımlarına örtünmelerini emretmiştir. Bunun üzerine hanımlar, sahabenin kör olduğunu söyledi, ancak Peygamber Efendimizsav onlara şöyle cevap verdi. “Siz, ikiniz de kör müsünüz?” Huzuraba şöyle ilave etti, “Bu, Peygamber Efendimiz’insav oluşturmak istediği standarttı. Aynı zamanda bu hadis – erkek veya kadın – Cemaat’in tesettür konusunda çok katı olduğunu beyan eden herkese ya da bu soruyu gündeme getiren kimi Ahmedilere de bir cevap niteliğindedir.”
İtaatsizlik ve kargaşalık:
Huzuraba, biatın ikinci şartında beyan edilen bir sonraki kötülüğün itaatsizlik ve kargaşalık olduğunu söyledi ki, Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmuştur:
اِنَّا مُنۡزِلُوۡنَ عَلٰۤی اَہۡلِ ہٰذِہِ الۡقَرۡیَۃِ رِجۡزًا مِّنَ السَّمَآءِ بِمَا کَانُوۡا یَفۡسُقُوۡنَ
“‘Şüphesiz Biz, itaat dışına çıktıkları için, bu yerleşimin halkı üzerine gökten azap indireniz.’” (Ankebut Suresi, 29:35)
Huzuraba buyurdu ki, “Bu, derinden endişelenmemiz gereken bir şeydir. Daima istiğfar etmemiz gerekir, yani günahlarımız için af dilemeliyiz ve Allah’a sığınmaya çalışmalıyız. Bu tür fısk, günümüzde dünyanın her yerine yayılmış durumdadır.” Ardından Huzuraba, Kur’an-ı Kerim’den şu ayeti aktardı:
وَیَوۡمَ یُعۡرَضُ الَّذِیۡنَ کَفَرُوۡا عَلَی النَّارِ ؕ اَذۡہَبۡتُمۡ طَیِّبٰتِکُمۡ فِیۡ حَیَاتِکُمُ الدُّنۡیَا وَاسۡتَمۡتَعۡتُمۡ بِہَا ۚ فَالۡیَوۡمَ تُجۡزَوۡنَ عَذَابَ الۡہُوۡنِ بِمَا کُنۡتُمۡ تَسۡتَکۡبِرُوۡنَ فِی الۡاَرۡضِ بِغَیۡرِ الۡحَقِّ وَبِمَا کُنۡتُمۡ تَفۡسُقُوۡنَ
“Kâfirlerin (Cehennem) ateşinin önüne çıkarılacakları günde onlara, “Sizler bütün güzel şeylerinizi dünya hayatında tükettiniz ve onlardan (yeterince) faydalandınız. Bugün artık yeryüzünde haksız yere kibirlenmeniz ve itaatsizlik etmenizden dolayı rezil edici bir azaba uğratılacaksınız” (denilecek.)” (Ahkaf Suresi, 46:21)
Huzuraba ebeveynlikle alakalı olarak Vadedilen Mesih’inas şöyle uyarıda bulunduğunu söyledi. Eğer bir kimse takva ehli çocuklara sahip olma arzusunu ifade ediyorsa, o öncelikle kendisinde takva adına bir değişimi gerçekleştirene kadar, bu gönülsüz ve boş bir arzu olarak sayılacaktır. Eğer kendisi itaatsizlik ve kargaşalıkla meşgul olup, salih çocuklara sahip olmak isterse, o zaman da o büyük bir yalancı olurdu.
Zulüm:
Huzuraba, uzak duracağımıza dair yemin verdiğimiz kötülüklerden zulmü açıklayarak devam etti ve bu konuda Kur’an-ı Kerim’den şu ayet-i kerimeyi nakletti:
فَوَیۡلٌ لِّلَّذِیۡنَ ظَلَمُوۡا مِنۡ عَذَابِ یَوۡمٍ اَلِیۡمٍ
“Zulmedenlere acı bir günün azabıyla yok olmak mukadder kılındı.” (Zuhruf Suresi, 43:66)
Ayrıca Huzuraba şöyle buyurdu. Peygamber Efendimizsav bazı hadislerinde bildirmiştir ki, insanların nazarında fakirlik, malın eksikliği anlamına gelmektedir, oysa ümmetimden olanlar, kıyamet günü gerçek yoksullar olarak sayılacaktır. Onlar namaz kıldıkları, oruç tutukları vb. halde, insanlara zulmettikleri için, onların sevapları zulmettikleri kimselere geçecektir.
Bununla bağlantılı olarak Huzuraba, Vadedilen Mesih’inas yazılarından da şu alıntıyı yaptı:
“O’nun kullarına merhamet edin ve kendilerine ne diliniz, ne eliniz ne de başka bir yolla kötülük etmeyin ve Allah’ın mahlûkatının iyiliği için çaba gösterin. Emrinizdeki bir kimse bile olsa, ona karşı kibirle davranmayın ve o size sövse bile, siz kimseye sövmeyin. Allah’ın mahlûkatına karşı alçakgönüllü, hoşgörülü, iyi niyetli ve şefkatli olun ki, Allah tarafından kabul göresiniz.”
“Uysallık gösteren birçokları vardır, ancak onlar içten içe kurttur. Dıştan temiz görünen birçok kimse vardır, ama onlar içlerinde yılan gibidir. Bu yüzden siz, içiniz ve dışınız bir olmadıkça, Allah tarafından kabul görmezsiniz. Eğer diğerlerinden üstünseniz, aşağınızdakilere merhamet edin ve kendilerini hor görmeyin. Eğer âlimseniz, cahillere öğüt verin ve onları küçümseyerek aşağılamayın. Eğer varlıklıysanız, fakirlere hizmet edin, onlara kibir ve kendini beğenmişlikle muamele etmeyin.[…]
“Egonuzu her türlü bırakın ve karşılıklı şikâyetleri ortadan kaldırın. Hak sizden yana olsa bile, suçlular gibi alçakgönüllü olun ki, bağışlanabilesiniz. Kibrinizi beslemeyin, çünkü böbürlenenler, çağrıldığınız kapıdan giremezler.
“Allah’ın ağzından gelmiş olana ve benim bildirdiğime inanmayan ne kadar talihsizdir. Eğer gökte Allah’ın sizden razı olmasını istiyorsanız, aynı ananın rahminden kardeşler gibi bir araya gelin. Kardeşinin hatasını en çok bağışlayan, aranızda daha şerefli olanınızdır. İnat eden ve affetmeyen kimse talihsizdir. Böyle bir kimse benden değildir. Allah’ın lanetinden çok korkun, çünkü o, kuddüstür (kutsaldır) ve gayyurdur (kıskançtır). Kötülük eden birisi Allah’a yakınlığı elde edemez. Kibirli birisinin Allah’a yakınlığı elde etmesi mümkün değildir. Zalim Allah’a yaklaşamaz. Sadakatsiz olan, Allah’a yakın olamaz. […]
“Emriniz altındakilere ve hanımlarınıza ve talihsiz kardeşlerinize merhamet edin ki, size de Cennet’te merhamet edilsin.”
Hainlik:
Ardından Huzuraba hainlik hakkında konuştu ve Kuran-ı Kerim’in aşağıdaki ayet-i kerimesini alıntıladı:
وَلَا تُجَادِلۡ عَنِ الَّذِیۡنَ یَخۡتَانُوۡنَ اَنۡفُسَہُمۡ ؕ اِنَّ اللّٰہَ لَا یُحِبُّ مَنۡ کَانَ خَوَّانًا اَثِیۡمًا
“Kendilerine hainlik edenler lehine tartışma. Allah, hainlikte ileri giden ve çok günah işleyenleri sevmez.” (Nisa Suresi, 4:108)
Huzuraba buyurdu ki, “Burada biatımız ile ilgili olarak yükümlü olduğumuz sorumlulukları yerine getirme konusunda adaletli davranıp davranmadığımızı değerlendirmemiz gerekmektedir. Yoksa bu konuda herhangi bir vefasızlık yaptığımız için suçlu muyuz?” Huzuraba, Peygamber Efendimiz’insav bu nevi şeylerden Allah’a sığındığını söyledi.
Huzuraba daha sonra bu konuda, Vadedilen Mesih’inas sözleri ve yazılarından çeşitli öğütler sundu. Aşağıdaki de bunlardandır:
“Her kim, ayyaşlık, kumarbazlık, şehvetli bakışlar, keza hilekârlık, rüşvet ve her türlü kötüye kullanma gibi, her ahlaksızlık ve kötü alışkanlıktan tövbe etmezse, o benim cemaatimden değildir. […] Karısını aldatan her koca ve kocasını aldatan her kadın, benim cemaatimden değildir.”
Mali ilişkilerde sahtekârlık ve borçların geri ödenmemesi ile ilgili olarak Huzuraba, İslam’ın bunu en şiddetli şekilde kınadığını söyledi. Öyle ki, Peygamber Efendimizsav böyle ahlaksızlıklardan suçlu bir kimsenin cenaze namazını kılmazdı.
Fesat:
Fesattan bahsederken Huzuraba, bununla alakalı olarak aşağıdaki ayet-i kerimeyi sundu:
وَابۡتَغِ فِیۡمَاۤ اٰتٰکَ اللّٰہُ الدَّارَ الۡاٰخِرَۃَ وَلَا تَنۡسَ نَصِیۡبَکَ مِنَ الدُّنۡیَا وَاَحۡسِنۡ کَمَاۤ اَحۡسَنَ اللّٰہُ اِلَیۡکَ وَلَا تَبۡغِ الۡفَسَادَ فِی الۡاَرۡضِ ؕ اِنَّ اللّٰہَ لَا یُحِبُّ الۡمُفۡسِدِیۡنَ
“Allah’ın sana verdikleriyle, ahiret evini ara. Dünya (hayatından sana verilen) payını unutma. Allah’ın sana iyilik ettiği gibi, sen (de insanlara) iyilik et. Yeryüzünde fesat (çıkarmaya) çalışma. Şüphesiz Allah fesat çıkaranları sevmez.” (Kasas Suresi, 28:78)
Huzuraba, bu konuyu bir hadîs-i şerîf ile detaylandırarak buyurdu ki, günümüz Müslümanları, Müslüman kardeşlerinin öldürülmesine girişerek, kendilerini fesat suçuna mahkûm etmekteler. Huzuraba duada bulunarak, “Allah, Müslüman ümmete merhamet eylesin ve bizlere de Vadedilen Mesih’inas mesajını onlara ulaştırma görevimizi yerine getirmeyi nasip etsin. Allah onların [Gayri Ahmedilerin] kendisini kabul etmesini nasip eylesin.”
İsyan:
Son olarak Huzuraba isyan üzerine konuştu ve bununla alakalı olarak aşağıdaki ayet-i kerimeyi sundu:
یٰۤاَیُّہَا الَّذِیۡنَ اٰمَنُوۡۤا اَطِیۡعُوا اللّٰہَ وَاَطِیۡعُوا الرَّسُوۡلَ وَاُولِی الۡاَمۡرِ مِنۡکُمۡ ۚ فَاِنۡ تَنَازَعۡتُمۡ فِیۡ شَیۡءٍ فَرُدُّوۡہُ اِلَی اللّٰہِ وَالرَّسُوۡلِ اِنۡ کُنۡتُمۡ تُؤۡمِنُوۡنَ بِاللّٰہِ وَالۡیَوۡمِ الۡاٰخِرِ ؕ ذٰلِکَ خَیۡرٌ وَّاَحۡسَنُ تَاۡوِیۡلًا
“Ey inananlar! Allah’a, Peygamber’e ve aranızdan yöneticilerinize itaat edin. Eğer bir şey hakkında görüş ayrılığına düşerseniz, Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, (çözüm) için Allah’a ve Peygamber’e başvurun. Bu, (sizin için) çok hayırlı ve sonucu en güzel olandır.” (Nisa Suresi, 4:60)
Huzuraba buyurdu ki, “Bunun anlamı, sizin Allah’ın ve O’nun Peygamberi’ninsav öğretisine göre yargılamanız, hüküm vermeniz ve karar almanız gerektiğidir. Bu öğretinin gerekli kıldığı, bir kimsenin iktidardaki hükümeti hataları hakkında bilgilendirmesidir. Ancak onlar bunu kabul etmezlerse, o zaman işi Yüce Allah’a havale edin. Sonra Allah onlara dilediği gibi muamele edecektir. Ancak yine de Yüce Allah adaletle hareket etmelerini sağlasın diye, kendileri için dua etmeye devam edilmelidir.”
Peygamber Efendimizsav ve Vadedilen Mesih’inas sözlerini göz önünde bulundurarak Huzuraba, ayrıca ülkede barışı muhafaza etmenin ve herhangi bir anlaşmazlık yaymamanın önemini vurguladı. Huzuraba, İslami öğretiler ışığında öfkeyi kontrol etmenin önemi üzerinde de durdu.
Huzuraba buyurdu ki, “Bu, bizim yaşam biçimimiz ve davranış kurallarımızdır. Eğer buna göre hareket edecek olursak, daha önce de beyan ettiğim üzere, büyük bir inkılabı gerçekleştirmemiz mümkündür. Biatın her şartı muazzam bir ferasete dayanmaktadır. Bir Ahmedi, imanını güçlendirmek ve güzelleştirmek üzere bunların üzerinde etraflıca düşünmeye devam etmelidir. Ancak o zaman biatın gereklerinin hakkını vermemiz mümkün olacaktır.”
Lacna İmaillah’ın (Kadın Kolu) yüzüncü yıldönümü:
Lacna İmaillah’ın yüzüncü yıldönümü hakkında V. Halifetü’l Mesihaba şöyle buyurdu: “Bugün, Cemaat’in bir yan teşkilatı olan Lacna İmaillah’ın kuruluşu üzerinden yüz yıl geçmiş oldu. Lacna [üyeleri,] kendilerinde ne ölçüde dindar bir dönüşümü gerçekleştirdiklerini, biat yeminlerinin hakkını ne ölçüde yerine getirdiklerini, bu konuda çaba sarf ettiklerini ve gerek çocuklarına gerekse nesillerine Vadedilen Mesih’inas iddialarını anlamak ve kabul etmekte ne ölçüde yardımcı olduklarını görmek üzere bir analiz yapmayı unutmamalıdırlar. Eğer çocuklarımızı bu tarzda yetiştirdiysek, o zaman şüphe yok ki, Lacna İmaillah üyeleri Yüce Allah’ın minnet dolu hizmetkârlarıdır. O yüzden, bugün bu değerlendirmeleri yapmak zaruridir. Sonrasında, eksikliklerin olduğu her yerde, ‘Gelecek Lacna İmaillah yüzyılına, nesillerimizi biat yeminlerinin hakkını verecekleri şekilde biçimlendireceğiz’ diye bir karar vermelisiniz. Allah herkese bunu (başarmayı) nasip eylesin.” (İnşallah)
Son olarak Huzuraba, Hindistan’ın Kadiyan kasabasındaki calsa alanında yaklaşık 14.500 katılımcının bulunduğunu ve orada 37 ülkenin de temsil edildiğini duyurdu. Huzuraba herkesi sessiz duada kendisine uymaya çağırmadan önce, Kadiyan Calsa Salanası’nın tüm katılımcıları, keza dünyanın dört bir yanındaki diğer calsaların da katılımcıları için duada bulundu. Emiru’l Mü’minin Hazretleriaba daha sonra taranalar (koro halinde nazımlar) okunmasına izin verdi.
Ardından Huzuraba selamını iletti ve Kadiyan Calsa Salana’sı başarılı bir şekilde sona erdi.
(Bu rapor El Hakem tarafından hazırlanmıştır. Türkçeye tercüme eden: Mehmet Önder)