‘Büyük bir manevi devrim meydana getirmek üzere verdiğiniz sözlere uygun yaşayın’: Huzur, İngiltere Vakf-ı Nev’in 2023 yılı İctimasına hitap etti

30 Nisan 2023

5. Halifetu’l Mesih (Allah kendisine güç versin), 30 Nisan Pazar günü Beytül Futuh Camii’ne geldi ve İngiltere Vakf-ı Nev’in 2023 yılı İctiması’nın kapanış oturumuna hitap etmek üzere İngiltere saatiyle 17:00 sularında Tahir Salonuna geçmeden önce, Öğle ve İkindi namazlarını kıldırdı.

(Salona) girişinde herkesi selamladıktan sonra Huzuraba, Ehsan Ahmed Beyi Kuran-ı Kerim’den bir bölüm okumak üzere davet etti. Kuran’dan (okunanlar) Saffat Suresi’nin 100 – 112. ayetleri olup, Hz. İbrahimas ile oğlu Hz. İsmail’inas büyük fedakârlığından bahsetmektedir. (Okunan ayetlerin) Urduca tercümesi Muzaffar Ahmed Bey ve İngilizce tercümesi ise Maşuud Ahmed Bey tarafından sunuldu.

Daha sonra Hz. Muslih-e-Mevud’unra Urduca bir nazımı da Suhayib Ahmed Bey tarafından okundu. Beyitlerin İngilizce çevirisi ise Mabrur Faruk Bey tarafından okundu.

Bundan sonra Halifetu’l Mesihaba İngiltere Vakf-ı Nev Sekreteri Enes Rana Beyi İctima raporunu sunmak üzere davet etti. Enes Bey, İctima’nın 4 yıl (aradan) sonra düzenlendiğini söyledi. İctima sırasında Vakf-ı Nevler büyük sayıları dikkate alınarak 5 gruba ayrıldı. Her grubun liderleri ve katılacakları bir dizi etkinlikler bulunmaktaydı. Akademik yarışmaların yanı sıra katılımcılar, “İslam ve Ben” gibi çalıştaylar ve tebliğ atölyelerinden faydalandılar. MTA International (televizyonu), The Review of Religions (dergisi) ve Uluslararası Vakf-ı Nev (departmanı) tarafından yapılan sunumlar da vardı. Spor ve aktivite alanları da bulunmaktaydı. Ayrıca İngiltere Amiri, “Hilafet – İlahi bir Kurum” konulu bir konuşma yaptı. Enes Rana Bey, Birleşik Krallık’taki 7 yaş üzeri vakıfların sayısının 3751 olduğunu bildirdi. Bu seneki İctima’ya toplam katılım 1552 olurken, buna mukabil 2019 yılı İctima’sına katılım sayısı 1394 olmuştu. Bu yılki İctima’ya ayrıca 168 konuk da katılımda bulundu.

Ardından V. Halifetu’l Mesihaba, konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıktı. Huzuraba buyurdu ki, Allah’ın Lütfu ile İngiltere’nin Ulusal Vakf-ı Nev İctiması gerçekleşmektedir ve bunun gayesi, “Vakf-ı Nev’lerin bir araya gelmek suretiyle ahlaki durumlarını iyileştirmeleri, dini bilgilerini artırmaları, hedeflerini daha iyi anlamaları ve her şeyden önce de Yüce Allah ile ebedi bir bağ geliştirmek üzere ilham edinmeleridir.

“Program, sizler Yüce Allah’a daha yakın olun diye, dini eğitiminiz ve manevi gelişmenizde yardımcı olmak üzere düzenlenmiştir, çünkü O’nun yakınlığını aramak, her hayatını vakfeden, hatta her gerçek Müslüman için nihai hedeftir.

“Bildiğiniz üzere ana-babalarınız, sizler doğmadan önce hayatlarınızı Cemaat’in hizmetine vakfetmek ve adamak üzere bir karar verdiler. Buna rağmen, Vakf-ı Nevler bu programda kalmak zorunda değillerdir, aksine bir olgunluk yaşına eriştiklerinde bütün Vakf-ı Nevler, ana-babaları tarafından verilen sözü yenilemek ve vakıflarını devam ettirmeyi isteyip istemediklerine dair kararlarını vermelidirler. Çoğunuz zaten yetişkinliğe ulaştınız ya da ona hızla yaklaşmaktasınız. Doğrusu, bazılarınız evli ve çocuk sahibidir, keza artık ana-babalarınıza da bağımlı değilsiniz. Neticede çoğunuz artık bilgisizlik ve toyluk çağında değilsiniz ve bu sebeple Vakf-ı Nev mensupları olarak verdiğiniz sözün ciddiyetini tam olarak idrak etmeli ve onu sımsıkı tutabilmelisiniz. Genel olarak, herhangi birisine bir söz verir ya da taahhütte bulunacak olursanız, onu yerine getirmek için elinizden gelenin en iyisini yapmalısınız, aksi takdirde yalancılık ve diğer kimsenin güvenini kötüye kullanmaktan suçlu olursunuz.

“Vakf-ı Nev olarak verdiğiniz söz herhangi bir kimseye değil, doğrudan Yüce Allah’a yapılmış olduğundan, o tamamen farklı bir mertebededir. Her biriniz, hayatınızı O’nun hizmetinde geçirmeye, O’nun uğruna her türlü fedakârlığa ve zorluğa hazır olmaya söz verdiniz.

“Bu nedenle bugün ben, Vakf-ı Nev sözünün gerektirdiklerinin başarıyla yerine getirilmesi, keza onurlandırılması için gerekli olan maneviyat ve fedakârlık seviyesinden bahsetmek istiyorum.

“Öncelikle, Yüce Allah’a ve O’nun dinine olan inancınızın standartlarını daima yükseltmek üzere gayret göstermeniz şarttır. Vakf-ı Nev mensupları, ancak Yüce Allah’ın sevgisini ve yakınlığını elde etmek suretiyle, Vadedilen Mesih’eas verdikleri sözü ve vakıflarının talep ettiklerini yerine getirebilirler.

“Yapmış olduğunuz ahit, Allah’a mutlak iman ve güven ister, keza O’nunla canlı bir bağ kurmak üzere daimi olarak çaba göstermenizi gerektirir. Bu, Allah yolunda her türlü fedakârlığa hazır olmanızı, hayatınızın her alanında Allah’a karşı tamamen bağlı, samimi ve sadık olmanızı talep eder.”

Huzuraba Vadedilen Mesih’inas, gerçek dinin ne olduğu hakkında konuşurken, Hz. İbrahim’inas Kuran’da “Ve [emirleri] yerine getiren İbrahim.” (Necm Suresi, 53:38) diye bahsedilen imanına atıfta bulunduğunu bildirdi. Kuran’dan bu ayet-i kerime ile ilgili Vadedilen Mesihas buyurmuştur ki, Yüce Allah, Hz. İbrahim’in üstün itaatine ve samimi sadakatine şahitlik etmiştir.” O, sadece bir söz vermemiştir, onu yerine de getirmiştir.

“Belirttiğim gibi, sözünüz son derece ciddidir ve önemlidir. Esas itibariyle sizler, O’nun rızası ve iradesi için olası her türlü fedakârlığa ve zorluğa son nefesinize kadar hazır olacağınızı Allah’ın huzurunda tasdik ettiniz.”

“Kuvvetle inanıyorum ki, eğer Vakf-ı Nev programının her üyesi saf bir kalp ile bu söze uygun olarak yaşarsa, o zaman hep beraber dünyada büyük bir manevi devrim gerçekleştirebilir ve toplumu tutsağı olduğu ahlaki çürümenin zincirlerinden kurtarabilirsiniz.

“Ancak bunun için Yüce Allah’ın yardımı ve sevgisine ihtiyaç duyacaksınız ve bunu elde etmek için, O’nu başka her şeyden üstün tutmalısınız.”

Vadedilen Mesihas buyurmuştur ki, Allah’ın sevgisini elde etmek için O’na mutlak bir sadakat gösterilmelidir – Hz. İbrahim’in gösterdiği de budur. Vadedilen Mesihas, Hz. İbrahim’inas Allah’a karşı mutlak bir samimiyet ve sadakat gösterdiğini beyan etmiştir. Allah’a karşı mutlak bir samimiyete ulaşmak için, bir kimsenin Allah için her türlü fedakârlığı yapmaya ve her türlü zorluğa göğüs germeye hazır olması gerekir.

“Bu, bir kimsenin aşağılanmaya ve reddedilmeye isteyerek dayanmasını, olası tüm fedakârlıklara da hazır olmasını gerektirir.”

“Yüce Allah’a her bakımdan vefalı ve itaatkâr olmak, Vakf-ı Nev olarak diğer Ahmedilerden daha fazla sizlere düşmektedir. Oysa Yüce Allah’a giden yol, dümdüz ve kolay değildir. Nitekim Vadedilen Mesihas, her dönemeçte ve köşede insanın imanını mahvedecek dünyevi cazibelerin bulunduğunu beyan etmiştir.

“Hatta Vadedilen Mesihas, bir kimseyi Allah’tan uzaklaştıran her şeyi, sahte bir ilaha denk saymıştır.”

Vadedilen Mesihas buyurmuştur ki, putperestlik sadece ağaca veya taşa tapmak değildir, Allah’a engel olan her şey puttur. “İnsan, içinde o denli çok put barındırır ki, onlara tapmaktan suçlu olduğunun farkına bile varmaz.”

Vadedilen Mesihas şöyle buyurmuştur: “Bir kimse içtenlikle Allah’ın olmadıkça, keza O’nun yolunda her denemeye ve sıkıntıya katlanmaya hazır olmadıkça, Allah’a karşı gerçek sadakat ve samimiyeti geliştirmesi, kendisi için uç noktada bir durumdur.”

Vadedilen Mesihas Hazreti İbrahim’inas, O’nun rızası için her şeyden, hatta kendi oğlundan bile vazgeçmeye razı olması sebebiyle, Kuran’da yüksek bir mertebeye sahip olduğunu beyan etmiştir. Vadedilen Mesihas buyurmuştur ki, Allah kişinin imanının fiiliyatta tecellisini ister ve bu, mücadele etmeyi, sınavları ve sıkıntıları gerekli kılar.

“Yüce Allah’a vefalı olduğunu ve O’nun rızası için her şeye katlanmaya hazır olduğunu beyan etmek çok kolaydır, ancak gerçek iman, aslında bir kişi sınava tabi tutulduğunda, keza gerçek fedakârlık gerekli olduğunda ispat olunur.”

Huzuraba her Vakf-ı Nev’nin Allah yolunda her türlü güçlüğe ve fedakârlığa göğüs germeğe hazır olması gerektiğini beyan etti. Böyle yaparlarsa, onlar hayatlarını yalnızca Allah rızası için vakfeden kimseler olurlar.

Huzuraba şöyle buyurdu:

“Hz. İbrahim’inas verdiği sözü ne kadar olağanüstü bir şekilde yerine getirdiğini her zaman göz önünde bulundurun. Aynı şekilde inanılmaz düzeyde inanç ve bağlılık sergilemiş olan Hz. Resulullah’ınsav ashabına da bakmalısınız. Onlar tüm kişisel arzularından vazgeçip, imanları uğruna hayatlarını vermeye daima hazırdılar. Aynı şekilde, Vadedilen Mesih’inas ashabı da örnek fedakârlık standartları göstermişlerdir. Onun takipçileri arasında imanları uğruna bütün maddi arayışlarından ve dünyevi fırsatlardan vazgeçenler bulunmaktaydı. Onlardan, lisans ve yüksek lisans dereceleri almış, son derece iyi eğitimli insanlar bulunuyordu – Bu o dönemlerde çok nadirdi ve toplumda da kendileri için büyük bir talep vardı. Onlar, şöhret ve servet aramak yerine her şeyi geride bırakıp Vadedilen Mesih’inas hizmetine girdiler. Onlar, hayatlarını İslam’ın hizmetine vakfettiler ve ahitlerini, geride bıraktıklarını hiç düşünmeden yerine getirdiler.”

“Vakf-ı Nev ve Vakif-i-Zindegiler’in hayatlarını işte bu zihniyetle yaşamaları gerekir. Eğer böyle olmazsa, onların hayatlarını vakfettikleri iddiası boş olur ve gerçeğe dayalı olmaz.

“Ben, hepinizin verdiğiniz sözün değerini ve önemini anlamanız gerektiğini tekrar ediyorum ve bunun için de en önemli unsur, Yüce Allah ile kişisel bir bağ ve sevgi ilişkisi geliştirmektir.”

“Her Vakif-i-Zindegi ve Vakf-ı Nev, her gün beş vakit namazını zamanında kılmalıdır ve her ibadetin anlamı üzerinde dikkatlice düşünmelidir.

“Peygamber Efendimizsav,  bir Müslümanın tam tevazu ile secde etmesi gerektiğini açıklamıştır. Bundan dolayı, her namazı aceleyle değil, Hz. Resulullah’ınsav buyurduğu gibi gereken itina ile kılmalısınız.

“[…] bir Vakf-ı Nev, düzenli olarak nafile namaz da kılmalıdır ki, böylece kendisinin Yüce Allah ile ilişkisi daha da güçlensin. Ancak içinizde Yaratanınızla kişisel ve yaşayan bir bağ geliştiği zaman, bir insan için gerekli olan sadakat standardına ulaşmaya başlayacaksınız. Böyle bir kimse, verdiği sözünü ya da sözlerini yerine getiren ve imanı uğruna hayatını vakfetmeye yemin etmiş birisidir.”

“Aynı şekilde bir Vakf-ı Nev olarak, Kuran-ı Kerim’i tilavet etmeli ve tercümesini de okumalısınız. Buna ilaveten, Vadedilen Mesih’inas ve Halifelerin tefsirlerini de inceleyin ki, böylece onun öğretilerine ilişkin kavrayışınız artsın.” Huzuraba, Kuran-ı Kerim’in öğretilerini anlayamayanların, onları yayamayacaklarını da beyan etti.

Huzuraba buyurdu ki, “Hayatlarını vakfedenlerin vazifesi, en yüksek ahlak standartlarını sergilemek ve her türlü fazileti benimsemeye çalışmaktır. Günlük yaşamınızda aileniz, dostlarınız ve öğrenci arkadaşlarınızla birlikteyken, en güzel ahlaka ve davranış kurallarına uymalısınız […] daima doğruya sımsıkı sarılın ve asla batıla bulaşmanıza izin vermeyin. Başkalarıyla saygılı ve nazik bir şekilde konuşun.”

Evlilikle ilgili olarak Huzuraba buyurdu ki, Vakf-ı Nevler eş seçerken takva ve dindarlığa öncelik vermelidir, öyle ki evinizin ortamı dindar ve İslam’ın öğretilerine de uygun olsun.” Bu ancak, insan dindar görüşlü olduğunda gerçekleşebilir. Evlendikten sonra bir Vakf-ı Nev, hanımlar ve çocuklarına karşı en iyi ahlakı sergilemelidir. Bu, Cemaat’in gelecek neslini koruyacaktır.

Huzuraba buyurdu ki, tevazu delikanlılar ve erkekler için de gereklidir. Ahlaksızlık ve edepsizliğin olduğu bir toplumda, Müslüman erkekler bakışlarını yere indirmelidir. Sosyal medyada, televizyonda yahut da başka yerlerde her türlü ahlaksız ve müstehcen içerikten kaçınmak çok önemlidir. Bu tür içeriğe maruz kalmak kişinin zihnini kolayca yoldan çıkarabilir ve araştırmalar göstermiştir ki, pornografiye ya da aynı şekilde ahlaksız materyallere maruz kalmak, büyük ölçüde zarar vericidir.

Huzuraba, hayatını Allah yolunda vakfedenlerin özellikle tevazuyu korumaya dikkat etmesi gerektiğini beyan etti.

Bütün Vakf-ı Nevler, Etfalu’l Ahmediye’de ve Huddamu’l Ahmediye’de yer almalıdır ve tüm etkinliklerine katılmalıdır. “Bu tür etkinliklere katıldığınızda azminiz, dini bilginizi artırmak” ve inancınızı uygulamada geliştirmek olmalıdır.

Huzuraba buyurdu ki, Vakf-ı Nev’nin gerçek İslam ahlakına sahip olduğunu gözlemlediklerinde, insanlar gerçek İslami öğretileri anlayacaklardır.

Huzuraba bütün Vakf-ı Nev’lerin Hilafet’e karşı samimi ve itaatkâr olması gerektiğini beyan etti. O şöyle buyurdu:

“Hilafet’e karşı samimi iseniz, bu size sadece kişisel fayda sağlamaz, Allah’ın sevabını kazanmanıza vesile olur, Cemaatimiz içindeki birliğin de daha da güçlenmesini sağlar.”

Huzuraba, Vakf-ı Nev’nin her türlü kibri terk etmesini ve yerine alçakgönüllülüğü benimsemesi gerektiğini söyledi. Vadedilen Mesihas, yüksek mertebesine rağmen, daima alçakgönüllülüğün somut bir örneği olmuştur. Allah, Vadedilen Mesih’inas “tevazu yollarını” beğendiğini buyurmuştur. Bizler, Vadedilen Mesihas gibi olmaya çalışmalıyız ve takvanın temeli olan bu nitelikleri ve faziletleri telkin etmeliyiz.

Huzuraba şöyle beyan etti. Vadedilen Mesihas buyurmuştur ki, takipçilerim dünya hakkında bilgi edinmelidir ve onun iç görüsünü kazanmaya çalışmalıdır. “Bu bakımdan Vakf-ı Nevler, dini derslerin yanı sıra, seküler eğitiminde de üstün olmaya çalışmalıdırlar. Her zaman bilginizi artırmaya çalışın ve önemsiz şeylerle vakit kaybetmeyin. İnsanlığa nasıl fayda sağlayabileceğinizi ve insan anlayışını nasıl geliştirebileceğinizi düşünün.

“Camia Ahmediye’ye kaydolan vakiflar, dini derslerinin yanı sıra dünyevi bilgilerini de arttırmaya çalışmalıdırlar. Dini tebliğ edenlerin diğer insanlarla ilişki kurabilmeleri için dünyada neler olup bittiğine dair bir anlayışa sahip olmaları hayati önem taşımaktadır.

“[…] Dışarıda okuyan veya özellikle araştırma alanında çalışan Vakf-ı Nevler, kendi öğrenim alanlarının zirvesine tırmanmak için çaba göstermelidirler.”

Son olarak Huzuraba şöyle duada bulundu:

“Görevi toprakları ve ülkeleri fethetmek değil, insanlığın kalbini kazanmak, keza her ulustan, ırktan ve inançtan insanı Yüce Allah’a ulaştırmak olan sizler, Vadedilen Mesih’inas manevi ordusunun en sadık hizmetkârları arasında sayılabilesiniz.

“Vakf-ı Nev olarak hepiniz, İslam’ın ve Ahmediyet’in mesajını dünyanın her köşesine ulaştırmakta müstesna bir rol oynayabilesiniz.

“Allah size bunu yapmayı nasip etsin. (İnşallah) Amin.”

İngiltere saatiyle 18:01 de Huzuraba konuşmasını tamamladı ve herkese sessiz duada öncülük etti.

Önceki

21.04.2023 – Hz. Mesih-i Mevud’un yazıları ışığında takvanın irfan dolu açıklaması ve onu elde etmeye telkin

Sonraki

12.05.2023 – İlâhî hükümler, Hz. Resulüllah’ın sünneti ve Cemaatimizin gelenekleri ışığında Meclis-i Şûra’nın önemi; Ayrıca görevlilerin ve Şûra üyelerinin sorumlulukları ile ilgili nasihatler