Adamın biri Vadedilen Mesih’e (a.s.): “Borcum çoktur. Ondan kurtulmak için dualarınızı rica ederim” deyince Vadedilen Mesih (a.s.): “Her an tövbe ve istiğfar et. Çünkü Allah (c.c.) tövbe ve istiğfar edenin rızkını bereketlendireceğine dair söz vermiştir” buyurdu.
Sonra Vadedilen Mesih (a.s.) ona: “Borcunun bu kadar çoğalmasının sebebi nedir?” diye sorunca, duasını rica eden kişi: “Borcumun büyük bir kısmı faizden ibarettir” dedi.
Bunun üzerine Vadedilen Mesih(a.s.): “O zaman ektiğini biçiyorsun. Çünkü Allah’ın (c.c.) emrini hiçe sayan cezalandırılır. Allah (c.c.): “Faiz almak yahut vermekten vazgeçmeyen Benim’le savaşır” diye bizi önceden uyarmıştır. Allah’ın (c.c.) savaşması nedir? Tabii ki faizle uğraşanlara azap vermesi! Nitekim bu fakirlik ve çaresizlik bir azaptır ve ektiğin ağacın meyvesidir. Duasını rica eden kişi: “Ne yapalım? Çaresiz kalınca faizle borç almak zorunda kalıyoruz” dedi.
Vadedilen Mesih: “Allah’a (c.c.) tevekkül eden faizle borç almak zorunda kalmaz. Çünkü tevekkül sahibinin ihtiyacını gidermek için Allah (c.c.) gaipten bir sebep yaratır. Bu sırrı anlamanız gerekir, çünkü Allah (c.c.) takva sahibini faizle borç alacak kadar zor durumda bırakmaz. Unutulmamalı ki, zina, hırsızlık vb. günahlar gibi faizi almak da vermek de günahtır. Hem mal, hem haysiyet, hem de imandan olan kimsenin uğradığı zarar ne büyüktür. Aslında insanı faizle borç almaya mecbur kılacak hiçbir ihtiyacı yoktur. Mesela insanın ihtiyaçlarından bir tanesi evliliktir. Nikâh iki kişinin birbirini karı-koca olarak kabul etmesi demektir ve bunun için hiçbir masraf gerekmez. Evlendikten sonra velima (yemek vermek) sünnettir. Ama buna gücü yetmeyen velimadan muaftır. Kanaatkâr ve tutumlu insan hiçbir zaman zarara uğramaz. Ne kadar üzücüdür ki, insan nefsanî arzu ve geçici mutluluklar için Allah’ın (c.c.) hoşnutsuzluğunu kazanmaktadır ve bu onun helâkine sebep olacaktır. Faizin ne kadar büyük günah olduğunu anlamak için domuzun haram oluşuna bir göz atınız. Mecbur kalınca domuzun yenmesi caiz olmasına rağmen faizin alınmasına hiçbir şekilde müsaade edilmemiştir. Nitekim Allah (c.c.):
“Fakat (domuzu yemek) zorunda kalmış olup kanuna karşı gelmeyene ve hududu aşmayana günah yoktur. Allah (c.c.) çok bağışlayan ve rahmet edendir.”[1] buyurmaktadır. Ama faiz söz konusu olunca Allah (c.c.) şöyle buyurdu:
“Ey iman edenler! Allah’tan (c.c.) sakının, eğer (gerçek) müminseniz, faizden arta kalmış (hesaptan) vazgeçin. Böyle yapmazsanız, bunun Allah (c.c.) ve peygamberi tarafından açılan bir savaş olduğunu bilin.”[2]
Bizim imanımızdır ki, Allah’a (c.c.) tevekkül eden faiz almak yahut vermek zorunda kalmaz. Bugünkü Müslüman’ın faiz bataklığına saplanması onun kötülüklerinin neticesidir. Bu günahı işleyen Hindu zengin olmakta ama Müslüman fakirleşip sıkıntılara düşmektedir. O dünya ve ahirette hüsrana uğrar. Bundan dolayı onların bu günahtan vazgeçmeleri gerekmiyor mu? Aslında kendini faizden korumak için insanın kanaatkâr olması gerekir. Faizle borçlananın faizi anaparasını geçer. (Faizle uğraşacaklarına) Müslümanların birleşip ortak ticari bir fon kurmaları ve onu geliştirmeleri ne güzel olurdu. Kararlaştırılan müddet içinde borcun geri ödenmesi şartıyla bir Müslüman’a bu ortak fondan borç verilebilirdi. Böylece o, faizle borçlanmak zorunda kalmazdı. Harama koşmakta acele etmeyen ve kendini haramdan korumaya çalışana Allah (c.c.) helal rızkın kapılarını açar. O,
“Allah’tan (c.c.) korkana Allah (c.c.) mutlaka bir yol açar.”[3] buyurmaktadır. Nitekim faiz vermek vs. gibi haram işlerden kendini koruyana Allah (c.c.) mutlaka helal rızkın kapılarını açacaktır.[4]
Hz. Mirza Gulam Ahmed Kadiyani
Eserlerden Seçmeler kitabından
[1] Bakara Suresi; a.174
[2] Bakara Suresi; a.279–280
[3] Talak Suresi; a.3
[4] Malfuzat; s.112, c.10