Burada bir noktayı açıklamak istiyorum. İslamiyetin talim ve telkinine ve biz müslümanların inancına göre, İsa mesih Allah’ın gerçek bir peygamberi ve anası bir fazilet ve ahlak örneği idi. Kur’anda her ikisinden hürmetle bahsediliyor. Filvaki, Kur’an Meryem’i bir namus ve iffet misali olarak göstermekte ve dört incilde kullanılan lisandan daha hürmetkar bir lisanla anmaktadır. Ancak onların Kilise tarafından Allah mertebesine çıkarılmasını Kur’an şiddetle takbih etmiştir. Onların bu şekilde Tanrılaştırılması ve Kilise’nin kutsal peygamber Muhammed’i (üzerine selam) kabul etmemesi, hıristiyanlığı ve müslümanlığı birbirinden kesin olarak ayıran hatlardır.
Vadedilen Mesih şöyle demiştir. “ Bizimle Kilise Hıristiyanlığı arasında bir karara varma imkanını daima düşünmekteyim. Ölülere tapma sapıklığı kalbimi kanatmaktadır. Zira aciz bir insana Allah diye tapmaktan ve bir avuç toprağı alemlerin Rab’bi diye etmekten daha acıklı, daha hazin, bir şey var mıdır? Rabbim ve mürşidim olan Allah kendi birliğinin en sonunda galip geleceğini; bütün öteki tanrıların ortadan kalkacağını; sahte ilahların kendilerine isnad olunan uluhiyet vasfından tecrit edileceğini: Meryem’e Allah’ın anası diye tapma devrinin nihayete ereceğini; ve Meryem oğlu İsa’ya Allah nazari ile bakan akidenin iflas edeceğini bana bildirmeseydi, şimdiye kadar kahrımdan helak olurdum. Allah’u Teala Kur’anda, istersem Meryem’i ve oğlu İsa’yı ve yeryüzündekilerin hepsini yok ederim, demektedir. Allah şimdi ikisinin sahte tanrılığının yok olmasını istemiştir ve binaenaleyh bu iki sahte tanrı yok olmalıdır. Onları kimse kurtaramaz. Onlarla birlikte, sahte tanrılara itaati emreden temayüller de yok olmalıdır. Artık yeni bir yeryüzü ve yeni bir gökyüzü ortaya çıkacaktır. Hakikat güneşinin Batı’da doğacağı ve Avrupa’nın gerçek Allah’ı öğreneceği günler yakındır. Ondan sonra tövbe ve istiğfar kapısı kapanacaktır. Çünkü, kapıdan girmek isteyenler zaten şevk ve tehalükle çoktan içeri girmiş bulunacaktır.
Yalnız, yaratılış itibari ile kalbleri kapalı olanlar ve nurdan değil karanlıktan hoşlananlar, dışarıda kalacaklardır. İslamiyetten başka bütün dinler ortadan kalkacak ve zulmet ve karanlığın kuvvetlerini imha etmesi mukadder olan asumani İslamiyet silahından başka bütün silahlar körlenip kırılacaktır. Çöllerde bütün dinlerden bihaber olarak yaşayanların bile kalblerinde sezdiği Allah’ın birliği akidesi yakın bir günde her tarafa yayılacaktır. O gün gelince, İsa’nın ölümü ihtiyar ederek alemin günahlarına kefaret olması gibi sahte akideler ve sahte tanrılar ortadan kalkmış olacaktır. Allah’ın elinin bir fiskesi ile küfrün bütün entrikaları tesirsiz kalacak; fakat bu, top veya tüfek veya kılıçla değil, bazı kalblerin nur-u ilahi ile aydınlanması ve din ve takva sahiplerinin kalblerine ilahi ışık dolması sureti ile vuku bulacaktır. Söylediklerimi ancak o zaman anlayacaksınız.”
Hazreti Mirza Gulam Ahmed’in bu kahiyane beyanlarda bulunduğu günden bu yana din alemi baştan başa değişmiştir. Geniş Afrika kıtası, Hiristiyanlık saflarına katılacağı yerde, İslamiyetin bayrağı etrafında toplanmaktadır. Hindistanda Hıristiyan misyonerleri tecrübesiz genç Ahmedilerle bile karşılaşınca tabanları kaldırıp kaçıyorlar, Hıristiyanlığın bayrağını Mekke’ye dikmek arzusu bugüne kadar boş bir arzu olarak kalmıştır ve ebediyete kadar öyle kalacaktır.
İslamiyetin zaferine dair olan kehanetlerin alametleri gittikçe daha aşikar olarak görünmektedir. Üçüncü Dünya Harbi hakkındaki kehaneti biraz evvel anlatmış ve bu harbten sonra İslamiyetin bütün şaşasi ile muzaffer olarak ortaya çıkacağını söylemiştim. Ayrıca, böyle bir Üçüncü genel harb felaketinin samimi tövbe ve istiğfar yoluyla ve keza İslamiyetin öğrettiği fazilet yolunu takip etmek sureti ile önlenebileceğine de işaret etmiştim.
Allah ile şek ve şüpheden ari iman ve itikada dayanan doğrı bir münasebet kurma yoluna şeçerek kendinizi ve çocuklarınızı kurtarmak ve yahutta sizi Allah’tan uzaklaştıracak yolları tecih edip kendinizi ve evlatlarınızı toptan mahve mahkum etmek artık size düşer.
Hazreti mirza gulam ahmed, Allah ile resulü Muhammed Alehisselam adına, sizi uyarmış ve böylece İlahi uyarıcılık vazifesini yapmıştır. Dilerim ki, Allah size cesaret ve kuvvet bahşetsin ve siz de vazifenizi yapasınız. Müsadenizle, konuşmamı, Hazreti mirza gulam Ahmed’in şu sözleri ile bitireyim;
“Allah’ın, birok zelzeleler vuku bulacağından, beni haberdar ettiğini her zaman hatırlayınız. Zelzelerin, Amerika ve Avrupa gibi, asya’yı da sarsacağına emin olunuz. Bunlardan bazısı kıyamet gününü andıracaktır.
O kadar çok insan ölecek ki kandan ırmaklar akacak, hatta hayvanlar ve kuşlar bile ölümden masum kalmayacaktır. Misli görülmemiş muazzam hasar ve tahribat yeryüzünü silip süpürecektir. Meskenler, sanki içinde kimse yaşamamış gibi, harab olacaktır. Bunlarla birlikte, yerden ve gökten daha başka öyle büyük felaketler gelecek ki, bunların fevkal’beşer mahiyetini aklı başında olan herkes en sonunda anlayacaktır. Bütün fen ve felsefe kitaplarında bunların benzeri bulunmayacaktır. O zaman insanoğlu son derece sıkıntıya düşecek ve şaşkınlık içinde ne olacağını düşünecektir. Birçokları kurtulacak, fakat birçokları da telef olacaktır.
Gerçekten o günler yakındır. Dünyanın müthiş bir manzaraya şahit olacağı günlerin yakın olduğunu görüyorum. İnsanlığın başına yalnız zelzeleler değil, başka birçok korkunç felaketler de gelecek; bunların bir kısmı yerden, bir kısmı da gökten fışkıracaktır.
Bunların hepsi olacaktır; çünkü insan gerçek tanrısına tapmaktan vazgeçmiş ve bütün benliği ve enerjisi ile kendini dünya işlerine vermiştir. Ben gelmemiş olsaydım, bu belalar belki de bir müddet geciktirilecekti. Fakat benim gelişimle, gadaplanmış bir Allah’ın şimdiye kadar açıklanmayan gizli maksatları aşikar olmuştur.
Allah, ‘bir resul göndermedikçe cezalandırmaz’ buyurmuştur. Başlarına felaket gelmeden evvel tövbe ve istiğfar edenlerin selamete erişecekler ve aman bulacaklardır. Bu felaketlerden masum kalacağınızı mı sanıyorsunuz? Veyahutta, bir hile veya tedbir ile kurtulabileceğinizi mi düşünüyorsunuz? Bunu kat’iyyen aklınızdan çıkarın. O gün hiçbir hile veya tedbirin faydası olmayacaktır. Amerika’nın ve diğer memleketlerin başına gelen zelzelelerden sizin memleketinizin masun kalacağını sanmayın. Filvaki, sizin başınıza gelecek zorluklar daha da büyük olabilir.
Ey Avrupa, kendini emniyette bilme ve ey Asya sen de kendini masun sanma! Ey siz adalarda yaşayanlar, sahte tanrılar imdadınıza gelmeyecektir. Şehirlerin yıkıldığı ve meskun yerlerin harabezara döndüğünü görüyorum. Bir ve tek olan Allah uzun müddet sessiz durdu. Gözlerinin önünde habis ve şeni işler işlendiği halde, ses çıkarmadı. Fakat O, artık heybetli ve muhteşem çehresini gösterecektir. Kulağı olan işitsin ki, o zaman uzak değildir. Herkesi Allah’ın himayesi altına getirmek için elimdem geleni yaptım; fakat her ne yazıldı ise yerine gelmesi mukadderdir. Gerçek olarak söyleyeyim ki, yakında bu memleketin de sırası gelecektir.
Nuh’un devri gözlerinizin önünde tekrar zuhur edecek ve Lut’un şehirlerinin başına gelen felaketi kendi gözlerinizle göreceksiniz. Fakat, Allah’ın gadabı çabuk gelmez. Tövbe edin ki mağrifete nail olasınız. Allah’tan korkusu olamayan diri değil ölüdür.”
“Bütün hamd-ü sena alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.” Diyerek sözüme son veriyorum.
Çeviren : Şinasi Siber