Kur’ân-ı Kerim insan fıtratına uygun bir şekilde onu adım adım ilerletmektedir. Ama İncil’e uymak isteyenin durumu, okula başlar başlamaz, en zor okunan bir kitabı okumaya mecbur bırakılan çocuğun durumuna benzer. Allah (c.c.) hikmet sahibidir. O’nun hikmetinden beklenen de öğretinin adım adım tekâmüle ermesidir.
“Verdiklerimizden harcarlar” dendikten sonra âyet-i kerime: “Onlar sana indirilene de, senden önce indirilene de inanırlar ve ahireti yakîn ederler” buyurmaktadır. Takva sahibi bir hicap içinde olduğu için, bu âyette zikredilen imanı da tekellüften ibarettir. Takva sahibi hala irfan gözünden yoksun olmasına rağmen, takva yardımıyla şeytana meydan okuyarak, iman etmiştir. Bizim cemaatimizin durumu da şimdilik böyledir. Onlar takva yönünden iman ettiler ve cemaatimizin Allah’ın (c.c.) eliyle ne kadar büyüyeceğini bilmemektedirler. Nitekim onlar eninde sonunda bu imanın yararını göreceklerdir.
Yakîn kelimesine gelince; tek başına kullanıldığında yakînin en alt derecesi kastedilir. İlmin üç derecesi vardır. En alt derecesi ilm-el yakîndir. Takva sahibi ilm-el yakîn derecesindedir. O, takva mertebelerinden geçtikten sonra ayn-el yakîn ve hakk-el yakîn mertebesine ulaşır.
Takva Önemsenmeyen Bir Şey Değildir
Takvayı hafife almayın. Salikin iç ve dış güçlerine hâkim olmuş şeytana karşı takva yardımıyla savaşılır. İnsan nefs-i emmare derecesindeyken, bütün güçleri birer şeytandır. Söz konusu güçler ıslah olunmadığı takdirde insan onlara kul olur. İlim ve aklın kötüye kullanılması bir nevi şeytandır. Takva sahibinin işi ilim ve akıl dâhil olmak üzere bütün güç ve yeteneklerini dengelemesidir. Nitekim evlilik, intikam ve kızgınlığın her yeri ve şeklini yasaklayanlar da yanlışlık üzerindedirler. Allah’ın (c.c.) kanununa ters düşerek insanın fıtrî güçlerine karşı gelmektedirler.
İnsanın Yaradılışındaki Duygu Ve Yeteneklerin Hepsini Eşit Derecede Besleyen Din Gerçek Dindir
İnsana verilen güç ve yetenekleri kesip atan değil, onları besleyen ve eğiten din gerçek dindir. Cinsellik ve öfke vs. duygular Allah (c.c.) tarafından insan yaradılışına konmuştur. Şimdi rahip olmak veya dünyadan yüz çevirmek bu güçleri kesip atmak kul hakkına tecavüz ve bize bunları bağışlayan Allah’a (c.c.) itiraz etmek demektir. İncil’in bu şekildeki emirleri insanı sapıklığa düşürmektedir. Allah (c.c.) (Kur’ân-ı Kerim’de) itidalli (dengeli) olmayı emreder. O bu güçlerin boşa gitmesini istemez. Bundan dolayı:
“Allah (c.c.) şüphesiz adaletli olmayı ve iyilik etmeyi emreder.”[1] buyurmaktadır. İtidal veya adalet her kesin faydalanması gereken bir şeydir. İncil’in: “Bir kadına şehvetle bakan her adam zaten yüreğinde onunla zina etmiştir. Ve eğer sağ gözün sürçmene sebep oluyorsa, onu çıkar ve kendinden at”[2] demesi de Allah’ın (c.c.) verdiği güçlerin kesilip atılmasını emrediyor. İncil kadını görmekten menetmiyor. Buna müsaade tanıyıp “ona zina gözüyle bakma” diyor. Hâlbuki duyguların hangi tarafının ağır bastığı erkeğin, kadına bakmasından sonra belli olur. Oysa göz gibi faydalı ve değerli vücut parçasını kesiap atmak yerine, insanı kötü yola düşmekten korumak için Kur’ân-ı Kerim gibi: “Karşı cinse hiç bakma” demesi gerekirdi.[3]
——————————————————————————–
[1] Nahl Suresi; a.91
[2] Matta; bab 5, a.28-29
[3] Mallfuzat; s.10–34, c.1
Kur’ân-ı Kerim insan fıtratına uygun bir şekilde onu adım adım ilerletmektedir. Ama İncil’e uymak isteyenin durumu, okula başlar başlamaz, en zor okunan bir kitabı okumaya mecbur bırakılan çocuğun durumuna benzer. Allah (c.c.) hikmet sahibidir. O’nun hikmetinden beklenen de öğretinin adım adım tekâmüle ermesidir.
“Verdiklerimizden harcarlar” dendikten sonra âyet-i kerime: “Onlar sana indirilene de, senden önce indirilene de inanırlar ve ahireti yakîn ederler” buyurmaktadır. Takva sahibi bir hicap içinde olduğu için, bu âyette zikredilen imanı da tekellüften ibarettir. Takva sahibi hala irfan gözünden yoksun olmasına rağmen, takva yardımıyla şeytana meydan okuyarak, iman etmiştir. Bizim cemaatimizin durumu da şimdilik böyledir. Onlar takva yönünden iman ettiler ve cemaatimizin Allah’ın (c.c.) eliyle ne kadar büyüyeceğini bilmemektedirler. Nitekim onlar eninde sonunda bu imanın yararını göreceklerdir.
Yakîn kelimesine gelince; tek başına kullanıldığında yakînin en alt derecesi kastedilir. İlmin üç derecesi vardır. En alt derecesi ilm-el yakîndir. Takva sahibi ilm-el yakîn derecesindedir. O, takva mertebelerinden geçtikten sonra ayn-el yakîn ve hakk-el yakîn mertebesine ulaşır.
Takva Önemsenmeyen Bir Şey Değildir
Takvayı hafife almayın. Salikin iç ve dış güçlerine hâkim olmuş şeytana karşı takva yardımıyla savaşılır. İnsan nefs-i emmare derecesindeyken, bütün güçleri birer şeytandır. Söz konusu güçler ıslah olunmadığı takdirde insan onlara kul olur. İlim ve aklın kötüye kullanılması bir nevi şeytandır. Takva sahibinin işi ilim ve akıl dâhil olmak üzere bütün güç ve yeteneklerini dengelemesidir. Nitekim evlilik, intikam ve kızgınlığın her yeri ve şeklini yasaklayanlar da yanlışlık üzerindedirler. Allah’ın (c.c.) kanununa ters düşerek insanın fıtrî güçlerine karşı gelmektedirler.
İnsanın Yaradılışındaki Duygu Ve Yeteneklerin Hepsini Eşit Derecede Besleyen Din Gerçek Dindir
İnsana verilen güç ve yetenekleri kesip atan değil, onları besleyen ve eğiten din gerçek dindir. Cinsellik ve öfke vs. duygular Allah (c.c.) tarafından insan yaradılışına konmuştur. Şimdi rahip olmak veya dünyadan yüz çevirmek bu güçleri kesip atmak kul hakkına tecavüz ve bize bunları bağışlayan Allah’a (c.c.) itiraz etmek demektir. İncil’in bu şekildeki emirleri insanı sapıklığa düşürmektedir. Allah (c.c.) (Kur’ân-ı Kerim’de) itidalli (dengeli) olmayı emreder. O bu güçlerin boşa gitmesini istemez. Bundan dolayı:
“Allah (c.c.) şüphesiz adaletli olmayı ve iyilik etmeyi emreder.”[1] buyurmaktadır. İtidal veya adalet her kesin faydalanması gereken bir şeydir. İncil’in: “Bir kadına şehvetle bakan her adam zaten yüreğinde onunla zina etmiştir. Ve eğer sağ gözün sürçmene sebep oluyorsa, onu çıkar ve kendinden at”[2] demesi de Allah’ın (c.c.) verdiği güçlerin kesilip atılmasını emrediyor. İncil kadını görmekten menetmiyor. Buna müsaade tanıyıp “ona zina gözüyle bakma” diyor. Hâlbuki duyguların hangi tarafının ağır bastığı erkeğin, kadına bakmasından sonra belli olur. Oysa göz gibi faydalı ve değerli vücut parçasını kesip atmak yerine, insanı kötü yola düşmekten korumak için Kur’ân-ı Kerim gibi: “Karşı cinse hiç bakma” demesi gerekirdi.[3]
——————————————————————————–
[1] Nahl Suresi; a.91
[2] Matta; bab 5, a.28-29
[3] Mallfuzat; s.10–34, c.1