Muharrem Ayında Çok Salavat Getirin - Müslüman Ahmediye Cemaati

Muharrem Ayında Çok Salavat Getirin

Vadedilen Mesih’in as dördüncü Halifesi Hazreti Mirza Tahir Ahmed ar şöyle buyurdu:

Bu günlerde muharrem ayı içindeyiz. Ben, bununla ilgili önemli bir konuyu Cemaate hatırlatmak istiyorum. Resulüllah sav’in ehli beytiyle her aşığın ruhani bir ilişkisi olması gerekir. İhtilaflı konular kesinlikle başka bir şeydir. Fakat Hazreti Muhammed Mustafa sav ve onun Ehli Beyti’ne aşk, bambaşka bir şeydir ve hiçbir zaman değişikliğe uğramayacak olan ölümsüz bir konudur. Bu yüzden Ahmediye Cemaati bu konuya özel ilgi göstersin ve bu günlerde özellikle Resulüllah sav ve onun Ehli Beytine çok salavat göndersin. Çünkü Resul-ü Ekrem sav’in cismani evlatları aynı zamanda onun ruhani evlatları idi, sadece cismani evlatları değildi. Bu yüzden  “nur üstüne nur”un manzarası gözükmektedir. Hazret İmam Hasan ra Hazret İmam Hüseyin ra ve Hazreti Resulüllah sav’in neslinden daha sonra doğan bir çok imamlar çok büyük ermişlerdi, ruhani konuların derinliğine vakıf olan, keşf ve ilham sahibi insanlardı.

Hazreti Muhammed Mustafa sav ve onun Ehli Beytine aşk konusunda biz ilerdeyiz, geride değiliz. Cemaatimiz bunu unutmamalıdır. Aynı şeyi Hazreti Mesih-i Mevud as her yerde yazdı, buyurur ki;

Canım da kalbim de Muhammed’in sav cemaline feda olsun

Her zerrem Muhammed’in sav Âli’nin sokağına kurban olsun

Âl-i Muhammed’in sahih manalarına Ehli Beyt de dahildir Ehli Beyt’ten olmayanlar da. Bu konuyu da unutmamak gerekir. Öyle Ehli Beyt vardır ki ailevi olarak bir bağları yoktur, herhangi bir akrabalık ta yoktu fakat ruhani olarak Ehli Beyt idiler. Onları bırakarak Ehli Beyte muhabbet beslenmez, bilakis onları da dahil ederek Ehli Beyt’e muhabbet beslemek gerekir. Hazreti Ebu Bekir Sıddik ra, Hazreti Ömer Faruk ra, Hazreti Osman ra ve bizzat Hazreti Ali ra Hazreti Resulüllah sav’in sulbünden değildi, onlardan bir teki bile değildi. Fakat manevi olarak Ehli Beyt idiler ve büyük makama sahip Ehli Beyt idiler. Aynı şekilde Hazreti Selman Farisî ra vardır. Hazreti Resulüllah sav onunla ilgili şöyle buyurdu:

[1]

“Selman bizimdir, Ehli Beytimizdendir.” Halbuki onun nesli kesinlikle farklıydı. O Acemi (gayri Arap) idi, Hazreti Resulüllah sav ise Arap idi ve yaş bakımından da evladı olamazdı. Hazreti Resulüllah sav bu hadisi beyan ettiğinde onun yaşı epeyce vardı. Her ne olursa olsun, neslî veya kavmî olarak Hazreti Resulüllah sav’in cismani evladı olması söz konusu bile değildi. Fakat ona bu payeyi Hazreti Resulüllah sav bizzat kendisi verdiyse dünyada hiç kimse onu geri alamaz.  Bu şuna da işarettir: “Diğer milletlerden bile kim bana sevgi beslerse, kim bana aşk duyarsa benim Ehli Beytimden olacaktır.” Buna göre “Âl” ve “Ehli Beyt” kelimelerinin anlamı çok geniş olacaktır.

Bunu da göz önünde tutarak çoklukla salavat getirmek gerekir ve Hazreti Resulüllah sav’in diğer sahabalerini de, Manevî Ehli Beyt olarak bu salavatlara dahil etmek gerekir.

El-Fazl Gazetesi, 25 Mayıs 1983


[1] Kenzü’l Ummal, cilt 6, sayfa 176

Bir Öncekini Oku

5 Vakit Namazın Hikmeti?

Bir Sonrakini Oku

İbadet ve insanoğluna dert ortağı olmak