Namaz nedir? Namaz bir kimsenin tevazu ve acz ile Allah’acc tevekkülü ve ihtiyaçlarının O’nun tarafından yerine getirilmesi için arayışıdır. Namaz sırasında ibadet eden, bazen Allah’ıncc huzurunda, O’nun yüce şanının bilincini ve O’nun buyruklarını yerine getirmenin hevesini ifade edecek şekilde kolları bağlı bir şekilde ayakta durur. Başka zamanlarda ise, tam bir alçakgönüllülük ve sadakat içinde secdeye iner ve ihtiyaçlarının karşılanmasını elde etmek üzere çabalar. Kimi zamanlar da, yalvardığı, yüceliğini ve şanını beyan ederek rahmetini harekete geçirmeye çalıştığı ve niyaz ettiği, Allah’ıcc bir dilenci gibi över. Namaza benzer bir şartı olmayan iman, tamamen anlamsızdır… Namaz, Allah’acc duyulan sevgi ile korku ve O’nu anmakla kalbin meşgul olması demektir. İşte iman budur. İbadetten kaçma arayışında olan bir kimsenin, hayvandan daha iyi bir durumu yoktur. Zamanı, yiyip, içip, uyuyup, bir hayvan gibi heba etmek, kesinlikle iman değildir. Bu ancak kâfirlerin işidir. Allahcc ile karşılaşmayı arzu eden ve O’na kavuşmak için sabırsızlanan bir kimse için namaz, ancak onunla hedefine süratle ulaşabileceği bir vasıtadır ki. Namazı terk edense, hedefine nasıl ulaşabilir ki?
Müslümanlar namazı terk ettiklerinden beri veya onun asıl gerçeğini ihmal edip, onu kalben sükûnet, huzur ve sevgi ile yerine getirmeyi bıraktıklarından bu yana, İslam gerilemeye başlamıştır. Namazın tüm şartları ile yerine getirildiği devir, İslam’ın tüm dünyada hâkim duruma geldiği parlak bir dönemdi. Namazı doğru dürüst kılmayı bıraktıklarından bu yana, Müslümanlar da terk edilmiş oldular. Bir kimseyi tüm zorluklardan çekip çıkaran, içten ve samimi bir şekilde kılınan namazdır. Benim tekrar tekrar tecrübe ettiğim, bazı zorlukların çözümü için her dua edişimde, daha henüz namazla meşguliyetim devam ederken, Allah’ıncc o zorluğumu gidermiş olduğudur. Peki, namazda vuku bulan nedir? Bir taraf ellerini yalvarır bir şekilde kaldırır, diğer taraf ise onu iyice dinler. Sonra öyle bir zaman gelir ki, o dinleyen konuşur ve niyaz edene cevap buyurur. İşte bu, namaz durumudur. İbadet eden, Yüce Allah’ıncc huzurunda secdeye kapanır ve güçlükleri ile ihtiyaçlarını Kendisine arz eder. Gerçek ve hak olan namazın sonucu, çok geçmeden öyle bir an gelir ki, Yüce Allahcc yalvaran kimseye cevap verir ve onu Kendi sözleri ile teselli eder. Böylesi bir tecrübe, gerçek anlamıyla namaz ayakta tutulmadığında, asla mümkün değildir. (Melfuzat c.5; s.253-255)
Nedir namaz? O bir kimsenin, Onsuz gerçekten diri olamadığı yahut da emniyet ile esenlik vesilelerini elde edemediği, Yüce Rabbine hitaben yalvarış yoludur. Bir kimse, ancak Yüce Allahcc kendisine rahmetini bahşettiğinde gerçek huzuru elde edebilir. O andan itibaren o, namazdan büyük bir zevk ve lezzet duyacaktır. Lezzetli bir yemekten elde ettiği haz gibi, namazdaki gözyaşları ve ağlayışlarından da haz duymaya başlayacaktır. Bu durumu tecrübe edene kadar bir kimse, sağlığını kazanmak için gerekli olan acı ilacı yuttuğu gibi, namazı da sebatla kılmaya devam etmelidir. Aynı şekilde hiç lezzet almasa bile, namazda ısrarlı olması ve yalvarmaya devam etmesi, onun için bir gerekliliktir. Bu durumda o, yalvararak namazdan zevk ve lezzet elde etmeye çabalamalıdır: “Ey Allah’ım. Sen benim ne denli kör ve görüşsüz olduğumu bilensin ve şu an ben adeta bir ölüyüm. Biliyorum ki, bir müddet sonra çağrılacağım ve Huzurunda duracağım. Hiç kimse de beni durduramayacak. Ancak kalbim kör ve karanlık içindedir. Sen ona öyle bir mücadele alevi indir ki, kalbim onunla Senin sevgini elde etmek ve Sana bağlılık için ilham bulsun. Bana öyle bir rahmet bahşet ki, körler arasında görmez bir şekilde kaldırılacaklardan olmayayım.” İşte bu şekilde yalvardığında ve yakarışlarında ısrar ettiğinde, kalbinin eriyip gittiği böylesi bir dua ile meşgulken, o bir şeylerin kendisine ineceği zamanın geldiğine tanık olacaktır. (Melfuzat, c.4; s.321)